1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Zamana hapsolan insanın bu hapishaneden kurtuluş denemeleri
Zamana hapsolan insanın bu hapishaneden kurtuluş denemeleri

Zamana hapsolan insanın bu hapishaneden kurtuluş denemeleri

“Embriyo Larva Kelebek” filmi yönetmeni ve senaristi Kyros Papavassiliou ile duygusal ve fizyolojik olarak savrulan hayatlarını ana eksenine alan bilim kurgu türündeki filmini konuştuk.

A+A-

MURAT OBENLER

64.Uluslararası Selanik Film Festivali Film Forward Yarışması’nda Seyirci ve En İyi Orijinal Müzik Ödülü’ne layık görülen ve 20 Nisan gecesi sonuçlanan Kıbrıs Film Günleri’nde de ödül alması ihtimali yüksek yapımlardan olan “Embriyo Larva Kelebek” filmi yönetmeni ve senaristi Kyros Papavassiliou ile Doğrusal Zaman, Tutarsız(Keyfi) Zaman aralığında gidip gelen ve bir çiftin geçmiş-şimdi-gelecek zaman tanımları arasında, duygusal ve fizyolojik olarak savrulan hayatlarını ana eksenine alan  bilim kurgu türündeki filmini konuştuk. Kıbrıs-Yunanistan ortak yapımı film bugünlerde devam eden 43.İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde de yarışıyor.

“Filmin ilginçliği insanların gelecekte yaşayacakları şeylere dair anılarının olmasıdır.”

Yaşamın derinliklere uzanan ve zamanın hayatımızdaki paradoksal varlığına değinen filmin hikayesi ile başlamak istiyordum. Fikir ile yazım süreçleri arasında ne kadar zaman oldu. İlk yazdığınız metin midir filmini çektiğiniz yoksa senarist ve yönetmen olarak zaman içinde senaryo bazı değişikliklere uğradı mı?

Papavassiliou: Ben orta yaşlarında bir kişiyim, anne-babam benden bir kuşak büyükler, kız kardeşimin çocukları ise benden daha farklı bir kuşağın temsilcileridir. Bu kuşaklardan kişilerin diğerlerinin pozisyonlarına geçtiklerini farz ederek ortaya nasıl bir durum çıkabileceğini düşündüm ve bu fikir ortaya çıktı. Bu fikirde ilginç olan şey insanların gelecekte yaşayacakları şeylere dair anılarının olmasıdır.
Bu hikayeyi sezgisel ilhamlar sonucunda 3 haftada yazdım. Araya Covid de girince hikayeyi filme almam çok uzun bir zaman aldı. İlk yazdığım şekli değil ama ona yakın bir senaryoyu çektik. Yapım açısından çok iyi bir süreç geçirdik. Yapım şirketimiz Marios Piperides ve Janine Teerling (AMP Filmworks) çok profesyonel çalıştı ve belirlenen programa uygun olarak çekimi tamamladık (ufak tefek kaymalar,aksilikler her sette olur tabi ki). Lokasyon seçimlerimiz de çok iyiydi. Görüntü yönetimi çok başarılı bir film olduğunu söyleyebilirim. Kıbrısta çekim mekanlarının önceden belirlenerek güvence altına alınması film çekimi için çok hayati bir durumdur. Bu elimizi çok rahatlattı. Özellikle gelecekle ilgili bir film çekeceğimiz için bu mekanların bulunması, ayarlanması çok önemliydi.

“Ana meselemiz endişelerimizden kaynaklı soruların yaşadığımız hayatın şu anını nasıl değiştirebildiğidir. Ana karakter Penelope, arketipik bir anne değildir.”

Filmde zamanda yolculuk ,aşk,evlilikler,aile kurumu, yaşlanma, annelik, insan-doğa ilişkisi, sessiz iletişim yöntemleri hakkında anlatımlar görüyoruz. Bunlar sizin hayatınızdaki gözlemler kadar daha evrensel olarak da anlatıma açık konular ve günümüzün tartışılan meseleleri. Sizin felsefi yaklaşımınızı merak ediyorum. Ana karakter Penelope üstünden de başlayabiliriz arzu ederseniz?
Tabi ki filmin bir felsefi altyapısı vardır.  Ana karakter Penelope, arketipik bir anne değildir. Kendisi çocuk istemiyor ama şartlar kendisini bir taşıyıcı anne olarak hayatına devam etmesini dayatıyor. Filmin ana meselesi aslında endişelerimizden kaynaklı soruların bizim yaşadığımız hayatın şu anını nasıl değiştirebildiğidir. Şimdiki zaman ise daima geçmişi geleceğe doğru yönlendirir.

“İnsan zamanın içinde hapsolmuş durumdadır. Ben de bu hapishane içinde oynamak istedim, biraz da dalga geçmeyi, gülmeyi, eğlenmeyi arzuladım.”

Filmde zaten keyfi-gelişigüzel zaman, doğrusal zaman kavramları ile öğretilmiş zaman kavramına farklı bir pencereden bakmayı deniyorsunuz.
İnsan zamanın içinde hapsolmuş durumdadır. Zamandan kaçışımız yok. Bizler geçici varlıklarız. Bu hapishane içinde hapsolmuş durumdayız ve ben de bu hapishane içinde oynamak istedim ve biraz da dalga geçmeyi, gülmeyi, eğlenmeyi arzuladım. Oynamak çok önemli ve biz bunu unutmuş durumdayız. 

Bu filmin başından sonuna kadar birçok temayı da içeren bir hikayeyi anlatıyoruz ve bu zamanda hapsolmuşluk haliyle ilgili sorular soruyor. Gelecekle hatta şimdiki zamanla ilgili verdiğimiz kararların bizim kendimiz tarafımızdan belirlenmediğini görüyoruz. Ana karakterin kendi arzulamasına rağmen bu hapsedilmişlik içinde daha iyi bir şeyler yapamadığını anlatıyoruz. Doğanın da hayatımızda fark edemediğimiz kadar önemli olduğunu düşünüyorum ve bu filmde bunu ana karakterin hayatına olan olumlu etkisi ile veriyoruz. Bir şeyin sizin olması veya evrenin bir parçası olması meselesi…

 

Sessizlik tercümanı da insanların anlamlandıramadığı bir dili insanlara tercüme etmek için filmde yer alıyor. Başka türlü iletişimlerin ve ilişki biçimlerinin de var olduğunu çok iyi anlatıyor film.
Filmdeki sessizlik tercümanı insanlarla iletişim kuramadıkları diğer şeyler arasında bir köprü görevi görüyor. Felç olan ve konuşma yetisini de kaybeden özel gereksinimli kardeşi ile iletişime geçmesi için yurtdışından getirdiği uzman geleceği de okuyabilme kapasitesi olduğundan dolayı bir şekilde ana karakter Penelope’ye de yardımcı oluyor.

“Parayı veren çift taşıyıcı anne yokmuş gibi davranıyor. Tıpkı bazı dünya liderlerinin hayatın değeri,niteliği,insani meseleleri yokmuş gibi hareket ettikleri gibi”

Evlilikler de filmin bir başka derdi diyelim. Penelope-Isıdoros arasındaki evlilik klasik kodlar dışında ilerliyor. Bu konuyu oldukça derinlemesine irdelediğini düşünüyorum.
Bu zamanda gidip gelen bir ilişkidir. Evlilik partnersiz ilerleyebilir mi, zaman içerisinde neleri kaybediyoruz, neden ve nasıl boşanma düşüncesi çiftlerin kafasına giriyor gibi soruların peşine takılıyor ve seyirciye de bu kapsamda sorular sorduruyor. Lakis-Georgia çifti de bir bebek sahibi olmak arzusuyla farklı yöntemleri deniyorlar. Parasını ödeyerek Penelope’yi taşıyıcı anne olarak kullanıyorlar ama sürekli değiştirdikleri kararların diğer çift üzerindeki etkilerini pek hesaplayamıyorlar. Diğer çifti yokmuş gibi davranıyorlar ama hayat öyle değil. Tıpkı bazı dünya liderlerinin hayatın değeri,niteliği,insani meseleleri yokmuş gibi hareket ettikleri gibi. Buna anlam veremiyoruz ama bu kararlar hayatlarımız üzerinde uygulanıyor. Lakis’in yönetici olduğu Kayıp Zamanlar Bakanlığı da rasyonel olmayan işlerin döndüğü sürreal bir dünyayı yansıtıyor.

“Herkes savaşların son ermesini istemesine rağmen ne savaşları bitirebiliyoruz, ne de gidişatı geriye döndürebiliyoruz çünkü bazı güçler bunun devam etmesini istiyor. Ana karakter de değiştirmek istiyor ama bu hapishanede çaresiz kalıyor.”

Sevgisiz evlilik olabilir mi?
Sevgi, saygı,uyum,sadakat,sorumluluk paylaşımı gibi kavramlar bugünün evliliklerinin kavramlarıdır. Tabi ki Doğrusal Zamandayız ama bu da Keyfi-Gelişigüzel zamandan daha iyi değildir. Herkes savaşların son ermesini istemesine rağmen ne savaşları bitirebiliyoruz, ne de gidişatı geriye döndürebiliyoruz çünkü bazı güçler bunun devam etmesini istiyor. Ana karakter de değiştirmek istiyor ama bu hapishanede çaresiz kalıyor.

Ana karakter Penelope, Antik Yunan mitolojisinden sizin filme sıçramış gibi?
Mitolojide Homeros'un Odysseia destanında Odysseus'un vefalı,aşık ve sadık eşidir. James Joyce’nin Ulysses romanında onun yaşamı fazla sadık biri olarak anlatılmıyor. Farklı bir eş diye düşündüm ve filme koydum.

Taşıyıcı annelik de günümüzün başka bir tartışması. Filmdeki Penelope’nin karnındaki bebeğin sahibi kimdir? Parayı veren aile mi? Onu taşıyan anne mi? Aklıma adamız Kıbrıs’ın sahibi kim sorusu da geliyor. Kıbrıslılar mı, dış yatırımcılar mı, büyük güçler mi, Avrupa Birliği mi?

Evet haklısın, kimseye ait olmayan bir canlıdır. Kıbrıs halkına aittir diye sıradan bir cümle kursam.(Karşılıklı gülüşmeler oluyor)

“Her anımız baskı altındadır. Her geçen gün anı yakalamaktan uzaklaşıyoruz. Bütün zamanlar aslında kayıp zamandır.”

Kayıp Zaman Bakanlığı diye zamanlar arası seyahatler düzenleyen,zamanın ilerlemesini erteleyebilen bir devlet kurumu. Acaba bir süre sonra bu sürreal yapı gerçek mi olacak?
Her anımız baskı altındadır. Her geçen gün anı yakalamaktan uzaklaşıyoruz. Bütün zamanlar aslında kayıp zamandır. Bu filmdeki bakanlık zamanı geri topluyor, geri kazanıyor ve kaybediyor.

Doğa Ana ile taşıyıcı anne Penelope arasında birçok yönden benzerlikler görüyorum. İnsani bazda annelik ile evrensel bazda bir anneliği bu filmde birlikte görmek çok yaratıcı olmuş.
Doğa ile Penelope birbirini tanıdıkça birbirini daha da çok destekliyor,dayanışıyor,paylaşıyor. Sessizlik tercümanı da buna bir aracılık yapıyor. Güzel bir dil ortaya çıkıyor. Bu dili bizler de hayal edebilirsek ne mutlu bizlere.

Filmde çiftin belli duyguları ölçmek için birbirlerine geçmiş,şimdi ve gelecek diyerek cevap vererek farklı bir iletişimin de mümkün olduğunu gösteriyorsunuz. Filmin farklı iletişim yöntemleri araması fikrini çok sevdim.
Bu da karakterlerin duygularını anlatmak için seçtikleri bir oyun. Minimal ama oldukça da açık bir anlatım şekli.

“Felçli kardeş geleceğin korkunç olduğunu ve gelecekte karar alma seçeneğimiz olmayacağını görüyor.”

Felçli kardeş Thanasis ise bir başka farklı iletişim şekli ile karşımızda. Karşımızda bir nevi düşünen ama kendini hasta halinden dolayı farklı ifade eden birisi duruyor.
Kayıp zamanların determinizmini kaldıramayan bir karakter Thanasis. O geleceği de gören birisidir ve geleceğin korkunç olduğunu da görüyor. Gelecekteki kararların daha önce alındığını görüyor, gelecekte karar alma seçeneğimiz olmayacağını görüyor. Thanasis bu hayatları mahvolmuş kişileri temsil ediyor.

Filmde çok fazla geri veya ileriye dönüş var ve zaman zaman da hangi zamanda olduğumuz netliğini kaybediyor. Filmin bu belirsiz zaman halleri karakterlerin de net olmayan durumları ile paralellik gösteriyor.
Her gün belli bir vakitle sınırlıdır ve bir şeyin çizgisini oluşturuyor.

Müzikler de anlatılmak isteneni yansıtmakta çok önemli bir yere sahip bence. Nasıl çalıştın müzik ayağını?
Yunan topluluğu Muhammed (MMMD) tarafından yapılan müzikler gerçekten uzun yıldır arkadaşım da olan müthiş müzisyenler Dimitris Kariofillis ve Nikos Veliotis’in yetenekli ellerinden çıktı ve çok iyi bir işbirliğine imza attık.

Düşük bütçeli filmlerin büyük bütçelilere göre bir dezavantajları var mıdır yoksa anlatacağın hikayede mi biter her şey?
Bu sadece düşük bütçeli bir film değil. Film gelecekte realistik olmayan birçok şeyi karıştırıyor.

Festival yolculuğunuz nasıl gidiyor?
Filmimiz 25-30 festival gezdi ve dünyanın birçok farklı yerinde sinemaseverlerle buluştu. Seyircilerin farklı ülkelerde filmi iyi süzdüğünü,anladığını ve takdir ettiğini görüyorum. Kıbrıs Film Günleri Uluslararası Festivali’nde de gösterimlerimiz oluyor. Nisanın son haftasında İstanbul Film Festivali’nde Ana Yarışmaya seçildik ve soru-cevaplı gösterimlerimiz de olacak.

 

 

Bu haber toplam 743 defa okunmuştur