1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Türkiye’den kaynak aktarılmazsa, kamu maaşlarını ödeyemeyeceğiz”
“Türkiye’den kaynak aktarılmazsa, kamu maaşlarını ödeyemeyeceğiz”

“Türkiye’den kaynak aktarılmazsa, kamu maaşlarını ödeyemeyeceğiz”

Mart ayını ‘kabus ayı’ olarak değerlendiren Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan Arıklı, söz konusu dönemde Türkiye’den kaynak aktarımı yapılmaması halinde kamudaki maaşların ödenemeyeceğini söyledi.

A+A-

Ayşe GÜLER

Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan Arıklı, devletin bundan başka borçlanamayacağını ifade etti, bankalarda ‘limit sonuna’ gelindiğini açıkladı.

Arıklı, hükümetin borçlanma enstrümanı olmadığını dile getirerek, bankaların elinde para stoku kalmadığını, Merkez Bankası’nın kaynaklarının sonuna kadar kullanıldığını aktardı.

Mart ayını ‘kabus ayı’ olarak değerlendiren Arıklı, söz konusu dönemde Türkiye’den kaynak aktarımı yapılmaması halinde kamudaki maaşların ödenemeyeceğini söyledi.

Arıklı, ülkenin yeni bir kapanmayı kaldıramayacağını dile getirerek, böyle bir karar alınması halinde iflas bayrağının çekileceğini ifade etti.

Başbakan Ersan Saner’in şu anda yaşanan ‘küçük krizi’ bir an önce atlatıp, Türkiye ile ekonomik protokolü imzalamasını beklediklerini belirten Arıklı, bu konuyla ilgili yürütülen çalışmada son rötuşların yapıldığını dile getirdi.

Arıklı, yeni bir ekonomik paketi hayata geçirebilmek için Türkiye’den kaynak gelmesi gerektiğini de söyleyerek, “Elimizdeki imkanları sonuna kadar kullandık. Bundan sonra kullanabileceğimiz son enstrüman servet vergisidir. Bunu uygulayabilmek kolay değil” dedi.

Kabinede yapılan değişikliği de yorumlayan Arıklı, eski Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli’nin görevden alınacağına yönelik bilgisi olmadığını belirtti.

Arıklı, Bakanlar Kurulu toplantılarında sadece kendisinin değil, Başbakan ve diğer bakanların da Pilli ile zaman zaman tartıştıklarını açıkladı.

Özellikle Sağlık Üst Kurulu kararlarının Bakanlar Kurulu’ndan önce basına sızdırılması konusunda Pilli’ye sitem de bulunduklarını ifade eden Arıklı, “Bakanlar Kurulu, Sağlık Üst Kurulu’nun altında çalışan bir pozisyona düşürülmüştü” dedi.

Arıklı, Pilli’nin Sağlık Üst Kurulu ile Bakanlar Kurulu arasındaki koordinasyonu tam sağlayamadığını, ‘arada kaldığını’ kaydederek, “Olan ekonomiye oldu. Şu anda binlerce insan işini kaybetmiş durumda” şeklinde konuştu.

Öte yandan hükümet ortağıyla ‘dünya görüşü’ açısından farklılıklar olduğunu da ifade eden Arıklı, “Ben hayatı ucuzlatmak için piyasayı denetleyebilmek için çalışma yapmak istiyorum. Ortağımız, serbest piyasaya dayalı bir görüşe sahip. Onlar da hayır yapamazsınız diyor” şeklinde konuştu.

Arıklı, YENİDÜZEN’e konuştu, ülkenin ekonomik yapısıyla ilgili detaylı açıklamada bulundu.


“Pilli ile Bakanlar Kurulu’nda birkaç kez tartıştığımız doğru”

YENİDÜZEN: En yakın gelişmeden başlayalım. Kabinede bir değişiklik oldu. Pilli’nin görevden alınmasının ardından sizin isminiz konuşuldu. Pilli, “Arıklı biliyordu, ben bilmiyordum. Beni Arıklı’ya kurban ettiler” dedi. Bu değişiklikten haberiniz var mıydı?

E.ARIKLI: “Ali Bey’in demecini üzüntüyle okudum, daha sonra da dinledim. Bunu neye dayanarak söylediğiniz anlamış değilim. Ben, Bakanlar Kurulu’nda çok az sinirli olan, sürekli gülen birisiyim. Benim gülmemden ‘O gülüşü unutamam, biliyordu’ manasını çıkardı, anlamış değilim. Ben hangi programda 19’sundan sonra değişiklik olduğunu söyledim? İnanın ki, söylemedim. Ali bey, bunu hangi programda söylediğimi açıklarsa, memnun olurum. Ona göre bir açıklama yaparım. Böyle bir değişikliği bilmiyordum, sürpriz oldu. Ama Bakanlar Kurulu’nda birkaç tartıştığımız doğrudur. Hem ben, hem Başbakan hem de diğer arkadaşlar kendisiyle tartıştı. Bu da normal bir şey... Sağlık Üst Kurulu’nun aldığı önlemler, bizden önce basına servis ediliyor. Biz de bunlara uymak zorunda kalıyorduk. O zaman biz, sanki noter pozisyonuna düşürülmüş oluyoruz. Bununla ilgili defalarca ilgili sitemde bulunduk. Kararları tasdik ettirmek istiyorsanız, bizden önce basında yayınlanıyorsa anlamı yok. O da şikayet ediyordu, keşke basına verilmeseydi diyordu. Ancak ona bağlı olan bir kuruldu. Kurul, bu kararları önlemleri hazırlar, bakana verir. Bakan gerekli çalışmayı yapar ve Bakanlar Kurulu ile paylaşırdı. Ancak bu yol izlenmedi. Sanki ülkede Bakanlar Kurulu, Sağlık Üst Kurulu’nun altında çalışan bir pozisyona düşürülmüştü. Bu yönde sitem ediyorduk ama bunlar görevden alınmasını gerektirmezdi.”

 

YENİDÜZEN: Hükümet ortağı olarak, bakan değişikliğinden haberdar olmamanız doğal mı?

E. ARIKLI: “Doğaldır. Ama nezaketen haber vermek gerekebilirdi. Ama o da Başbakan’ın takdiri… Çünkü partilerin tüzüklerinde bakanların atama yetkisi Genel Başkana verilir. İstediğini atar, istediğini görevden alır. Bu yetkiyi başkasıyla istişare etmesine gerek yok.”

 

YENİDÜZEN: Pilli’nin yerine atanan, yeni Sağlık Bakanı Ünal Üstel ile ilgili de çok tartışma yaşanıyor. ‘Jet krizi’nin ardından oldukça tartışılan bir isim… Bu tartışmalar, hükümetin ‘başarısını’ gölgeler mi?

E.ARIKLI: “Jet olayını çok yakından takip edip, inceledim. Ünal bey, bu olayda belki de en az suçlu Bakanlar bir tanesiydi. Ama birilerine fatura kesmek gerekiyordu, Ünal beye kesildi. Orada bir haksızlığa uğradığını düşünüyorum. Ünal bey, Meclis’teki en eski, tecrübeli politikalardan biri. Üstlendiği herhangi bir görevi, nasıl başarı ile sürdürdüyse şimdi sağlıkta da aynı başarıyı elde edecektir.”

 

YENİDÜZEN: Hükümet göreve geldiğinden beri farklı tartışmalar var. Hem UBP, hem de yakın zamanda YDP’de farklı siyasi gelişmeler yaşanıyor. Nisan’daki kurultayda aday mısınız? Çok yakın çalıştığınız isimlerden biri olan Bertan Zaroğlu da adaylığını açıkladı.

E.ARIKLI: “Hem ekonomik hem de sağlık alanında bu kadar kriz yaşanırken, Nisan’da yapılacak kurultayda başkanlık yarışını başlatmak Bertan bey için çok talihsizlik oldu. Bertan bey çok geç, herhangi bir tecrübesi yok. Dolayısıyla erken politikaya veda etmek zorunda kalabilir, üzgünüm. Birilerinin gazına gelerek, genel başkanlığa aday olması kendisi açısından üzüntü verici… Ekim’de seçime gidiyoruz. Bu partiyi sıfırdan alı, arkadaşlarıyla birlikte bin bir emekle bu noktaya getiren genel başkanı sorgulamak oldukça talihsiz bir çalışma olur. hükümete çok isteyerek girmedik. 4’lü koalisyon kurulması için yoğun gayret içerisinde oldum. Azınlık Hükümetine de destek vereceğimizi söyledim. Hiçbiri gerçekleşmeyeceğinde hükümete mecburen girmek zorunda kaldık. Neyle karşılayacağımızı biliyorduk. Ben bu sorunlarla boğuşurken, birilerinin bana arkadan savaş açması taban tarafından hoş karşılanmaz. Daha zaman var, arkadaşlarıyla istişare yapma ihtiyacı hisseder. Aday olacaksa da benim için problem yok. Ben en az yüzde 80 oyla tekrar kazanacağım, kaybedenler kendi geleceklerini planlamak zorunda kalırlar.”


“Ülke ekonomisi çökmüş durumda, böyle devam ederse iflasını açıklama noktasına gelir”

YENİDÜZEN: Bakanlar Kurulu’ndaki tartışmalardan bahsettiniz. Tam kapanma kararına gönlünüzün razı olmadığını da daha önce ifade etmiştiniz. Dün başlayan, kademeli açılım kararıyla ekonomi için hedef nedir?

E. ARIKLI: “Dünyanın hiçbir yerinde, bu rakamlarla tamamen kapanma kararının uygulandığı bir yer yok. Vaka çıkan Lefkoşa, Girne bölgeleriyle ilgili önlem alınmasını anlarım. Ama haftalardır, sıfır vaka çıkan yerleri neden kapatırsınız? Oradaki ekonominin az da olsa dönmesine neden izin vermezsiniz? Bunu anlamam, hala sorgularım. Bakanlar Kurulu toplantısında Sağlık Üst Kurulu’na da sordum. Bize denetim yapılamayacağını, bulaşın artacağını söylediler. Bu bizim sorunumuz, sorgulayabilirsiniz.  Ama ‘ben denetleme yapamıyorum, bulaş artıyor’ demek çok da doğru bir yaklaşım olmazdı. Denetleyebilmek için her türlü baskıyı yapabilirsiniz ama ‘kapanın demek’ kolaycılıktır. Ülke ekonomisi çökmüş durumdadır. Bu şekilde devam ederse iflasını açıklama noktasına gelir. Bir şekilde kademeli açılmayı gerçekleştirmemiz lazım. Sağlık Üst Kurulu’ndakiler bizi sadece sağlık ilgilendiriyor mantığıyla hareket ediyor. Ülkede sadece sağlık yok ki…”

 

YENİDÜZEN: Sağlığın ekonomiyle eş şekilde yürütülmediğini mi ifade ediyorsunuz?

E. ARIKLI: “ Evet yürütülmedi, onu yapmamıza izin vermiyorlar. Sürekli aldıkları kararı basına sızdırarak da üzerimizde baskı, algı oluşturuyorlar. Günün sonunda ‘biz yapmak istemiştik ama Bakanlar Kurulu uygulamadı. Artan vakaların sorumlusu hükümettir” algısı yarattılar. Ölüm olaylarından bile bizi sorumlu tuttular. Kurul, siyasetin içerisinde. Ali Pilli de Sağlık Üst Kurulu ile Bakanlar Kurulu arasındaki koordinasyonu tam sağlayamadı, iki arada bir derede kaldı. Bunu itiraf etmek gerekiyor. Bu arada olan ekonomiye oldu. Şu anda binlerce insan işini kaybetmiş durumda.”

 

YENİDÜZEN: Bu konuda hükümetin elinde resmi veri var mı?

E.ARIKLI: “Yeterli veriyi, bu hafta içerisinde alacağız. Ama neyin ne olduğunu görüyoruz. Ülkede üniversiteler çalışmıyorsa, turizm kapalı ise, güneyden geçiş olmuyorsa, hizmet sektörü ortadan kalkmışsa, ekonominin felç olmasından doğal bir şey yoktur. Piyasaya para akıtan tek merci, kamu... Kamudan maaşlarını ödemeyecek durumdayız. Piyasaya para akmazsa, ufak tefek de olsa çark dönmeyecek. Böyle bir anomalinin içerisindeyiz. Bu dönemde hangi ekonomik önlemi almaya çalışırsanız çalışın, havada kalıyor. Çok düşük rakamlara rağmen, tam kapanmayı öneren Sağlık Üst Kurulu’nuz varsa, bu ekonomik önlemleri konuşmanın bile anlamı kalmıyor. Mart ayında vakaların pik seviyeye ulaşmasını bekliyoruz. Buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. Umarım ki birileri ‘kapanma devam etmediği için pik yaşandı’ gibi yaygara koparmazlar. Bunu dünya bekliyor…”


“Yeni bir kapanmayı, ülke kaldıramaz. Mart ayı ‘kabus’ ayı…”

YENİDÜZEN: Yeni bir kapanmayı kaldırabilir miyiz?

E.ARIKLI: “Yeni bir kapanmayı, ülke kaldıramaz. İflas bayrağını çekerseniz, kapanmayı kabullenirsiniz. Kapanmayı isteyenler, ekonominin formülünü bize söylerlerse memnun oluruz.”

 

YENİDÜZEN: Mart ayının Şubat’tan daha zor geçeceğini söylediniz? Türkiye’den kaynak aktarımıyla ilgili bir gelişme var mı?

E.ARIKLI: “Başbakan’ın yapacağı ziyarete bağlı. Orada da ekonomi çok iyi değil. Türkiye, muazzam mücadele veriyor, imkanları kısıtlı. Eğer kaynak aktarımı olmazsa, Mart ayındaki maaşları ödemek mümkün değil.”

 

YENİDÜZEN: Kademeli açılmaya rağmen, bu yapılamaz mı?

E.ARIKLI: “Evet kademeli açılmaya rağmen ya ciddi şekilde borçlanma ya da Türkiye’den kaynak aktarma zorundayız. Maaşları ödeyebilmek, söz verdiğimiz 1500 TL’lik destekleri verebilmek için… 17 bin 500 öğrenci gelecek. Bu adım, ekonomiyi canlandıracak. 1 Nisan itibaren, her ne pahasına olursa olsun turizmi açmayı düşünüyoruz. Mart’tan sonra piyasanın yavaş yavaş açılmasına neden olacak. Önemli olan, ‘kabus ayı’ olan Mart’ı geçirebilmek…”

 

YENİDÜZEN: Bununla ilgili farklı bir çalışma var mı?

E.ARIKLI:  “Arkadaşlarım, detaylı çalışmayı yapıyor. Ne gibi rahatlatıcı önlemler alabiliriz, elimizdeki son enstrümanlar nelerdir, bunlar üzerinde çalışıyoruz.”


“Bankaların elinde para stoku kalmadı. Merkez Bankası’nın kaynaklarını sonuna kadar kullandık”

YENİDÜZEN: Çalışmanın çerçevesi ne? Maliye’nin kasasındaki para oldukça düşük. Ardı ardına borçlanma ve hazine bonosu ihracıyla ilgili adım atıldı.

E.ARIKLI:  “İhtiyaç olan parayı, bakanlığımızın önerisi ile tahvil uygulamasına geçiyoruz. Tahvillerin satışı ile son borçlanmayı yapıp, bu ayı iyi kötü ödeyebileceğiz. Ancak Mart ayı için tahvili tekrar piyasaya sürmeye imkan yok. Tahvilleri alacak bankalarda limit sonuna gelindi.”

 

YENİDÜZEN: Yani, hükümetin borçlanmasının önü kapalı mı?

E.ARIKLI: “Enstrüman yok, nereden borçlanacaksınız. Bankaların elinde para stoku kalmadı. Merkez Bankası’nın kaynaklarını sonuna kadar kullanmış oluyoruz. Mart ayı bu nedenle kabus ayı.”

 

YENİDÜZEN: Peki düşünülen nedir? Gündemde olan maaş kesintisi ve giderlerde tasarruf mu?

E.ARIKLI: “ Mart’ta Türkiye’den kaynak aktarımı olmazsa maaş kesintisi kaçınılmaz.”

 

YENİDÜZEN: Sendikalar böyle bir karar alınırsa ‘yargıya taşırız’ diyor…

E.ARIKLI: “Sendikalar, o zaman parayı bulup bize getirecek. Biz de problemi çözeceğiz.”

 

YENİDÜZEN: Peki, sendikalarla bir görüşme olacak mı?

E.ARIKLI: “Bu dönemde sendikaların da popülizmden vazgeçmesi gerekiyor. Dünyanın her yerinde bu tip kriz dönemlerinde böylesi önlemler kaçınılmaz.”

 

YENİDÜZEN: Yeni ekonomik paket de bekleneni karşılamadı, eleştirildi.

E.ARIKLI: “Elinizdeki enstrümanlar neyse ona göre hareket etmek zorundasınız. Bizim sınırlarımız kısıtlı, buna göre adil şekilde davranmaya çalışarak, yardım edilecek sektörler üzerine gidiyoruz. 21 gün kapanma kararı aldık. Ama toplumun farklı bir beklentisi var. Hem elinizde sihirli değnek olmasını istiyorlar hem de geçmişin bütün faturasının bir anda bizim tarafımızdan ödenmesini bekliyorlar.”

 

YENİDÜZEN: Yeni bir ekonomik paket gündeme gelir mi?

E.ARIKLI: “Yeni bir ekonomik paket için Türkiye’den kaynak gelmesi gerekiyor. Elimizdeki imkanları sonuna kadar kullandık. Bundan sonra kullanabileceğimiz başka enstrüman yok. Son enstrüman servet vergisidir. Bunu uygulayabilmek kolay değil. Servet vergisi, lüks araba, lüks konut, lüks yaşayış içerisinde olan kişilerden bir defaya mahsus alınan bir vergidir. Biz daha konutlarda emlak vergisinin artırılmasını sağlarken kıyametler koptu.”


“Hayatı ucuzlatmak için çalışma istiyorum. Ortağımız, ‘hayır yapamazsınız’ diyor”

YENİDÜZEN: Türkiye’den kaynak aktarımına yönelik yakın zamanda herhangi bir plan yok mu?

E.ARIKLI: “Başbakan’ın küçük krizi bir an önce atlatıp, Türkiye ile ekonomik paketi imzalamasını bekliyoruz.”

 

YENİDÜZEN: Tarih öngörüsü var mı?

E.ARIKLI: “Belki bu hafta ama önümüzdeki haftaya da kalabilir. Her an imza için gidebilir. Detaylarını geçen hafta Bakanlar Kurulu’nda değerlendirdik. Şu anda son rötuşlar yapılıyor. Belki de bitmiştir. Bitmişse, karşı tarafa biz hazırız mesajını vermemiz gerekiyor.”

 

YENİDÜZEN: Hem mali hem de ekonomik anlamda en zor dönem olduğu sıklıkla ifade ediliyor. Verilen kararlar, atılan bazı adımlarla ilgili hükümet oldukça eleştirildi. Bu kararı almakta geciktik dediğiniz bir nokta oldu mu?

E.ARIKLI: “Geçtiğimiz yıl olağanüstü hal ilan edilmesini çok arzu etmiştim. Ama teknik sebeplerden dolayı bu olmadı. Eğer ilan edilebilseydi pandemiyle çok daha başarılı mücadele verebilirdik. O dönemde hayat pahalılığını öteleyebilir, 13. maaşı taksitli ödeyebilirdik. Sendikaların yapmayı düşündüğü eylemleri tolere etmelerini sağlayabilirdik. Sendika yönetimleri de baskı altında. Kamu çalışanları da maaşlarını tam istiyorlar, sendikaya baskı yapıyorlar. Sendikalar da yarış halinde hükümete baskı uyguluyor. O dönemde çıkartamadığımız yasaları çıkartabilirdik. Hal Yasası, Faiz Yasası… Etiket Tüzüğünü bile bu dönemde çıkarmakta zorlanıyorum. Halbuki bunu geçirmezsem, piyasayı denetleyemem.”

 

YENİDÜZEN: Bu nokta da sıkıntı var sanırım…

E.ARIKLI: “Elbette… Ortağımızla aramızda dünya görüşü açısından farklılıklar var, normaldir.  Ben hayatı ucuzlatmak için piyasayı denetleyebilmek için çalışma yapmak istiyorum. Ortağımız, serbest piyasaya dayalı bir görüşe sahip. Onlar da hayır yapamazsınız diyor.

Ben de Bakanlar Kurulu’nda tek vekilim. Yapmayı düşündüklerimi gerçekleştirmede sıkıntı çekiyorum.”

 

YENİDÜZEN: Bakanlığın fon sıfırlamasıyla ilgili bir çalışması var. Bu ne durumda?

E.ARIKLI: “Onda da durum aynı. Ticaret Odası üyeleri ‘devlet fonda bir miktar indirime gitsin, biz karımızdan 10 misli vazgeçmeye hazırız’ diyor. Maliye, ‘Bu aşamada fonu indiremem. Zaten para bulamıyorum’ diyor. Çalışma şu anda beklemede.”


Spor Dairesi…

“Yönetim Kurulu toplantılarını yapmıyoruz. Oradaki işlemler olduğu gibi duracak ve sıkıntı çıkacak”

YENİDÜZEN: Kamuoyunda Piyangolar Birimi’ndeki gelişmeler de çok tartışıldı. Ne yaşanıyor?

E.ARIKLI: “Hükümeti kurmaya karar verdiğimizde, o dönemin Spor Dairesi Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Deniz Dana alelacele bir karar alıyor. Spor Dairesi’nde görevden alınacak ya da atanacaklar için oybirliği şartı getiriliyor. Bunu sendika istememesine rağmen toplu iş sözleşmesine ekliyorlar. Dana’yı bu açıdan hiç affetmeyeceğim. Bunu duyar duymaz Saner’i aradım, hükümetten çekileceğimi söyledim. Bu daire bana bağlıysa, bundan önce nasıl onlar tasavvuf da bulunduysa benim de hakkım var. Ama bu şekilde elimi kolumu bağlarsanız kabul etmeyeceğim dedim. Ataoğlu da şahit, Saner, bunu kendi aramızda çözeceğimizi söyledi. Gün geldi, maddenin kaldırılması gerekiyor. UBP’li ve DP’li üyeler buna itiraz ediyorlar. Fikri Ataoğlu ve Ersan Saner ile konuşuyorum. Bana bir sözleri var, tutulması lazım. Bu sefer sendikayı devreye soktular. O iki üyeyi görevden alabilirim, izin almam gerekmiyor. Koalisyon gereği orda duruyorlar. Kriz dolayısıyla buzdolabına koydum. Piyangolar İdaresi’nde ekiplerim tarafından suiistimal olduğu tespit edildi. Başbakanlık Denetleme Kurulu halen orada, soruşturma başladı, ne aşamada olduğunu bilmiyorum. Dünyanın her yerinde hakkında soruşturma başlayan kişi görevden uzaklaştırılır. Şu anda ben bunu yapamıyorum. Yönetim Kurulu toplantılarını yapmıyoruz. Bu nedenle oradaki işlemler olduğu gibi duracak ve sıkıntı çıkacak. Yeni bir kriz inşallah olmaz. Bu konuda bana verilen sözün tutulmasını istiyorum.”

 

YENİDÜZEN: Yönetim Kurulu toplantıları, size verilen söz tutulana kadar olmayacak mı?

E.ARIKLI: “Bu konuyu Başbakan ile değerlendirmedik. Çünkü kriz içerisinde kriz yaşıyoruz. Bu kadar kriz yaşarken, Spor Dairesi’ndeki kriz oldukça lüks olur. O yüzden beklemedeyiz.”


KIB-TEK…

“Kurum batak durumda”

YENİDÜZEN: Kıb-Tek ile ilgili de tartışmalar sürüyor.

E.ARIKLI: “KIB-TEK’te ciddi yolsuzluk var. Kurum batak durumda. 2019 Şubat ayından beri zam yapılmadığı için hanesine 300 milyon TL’nin üzerinde zarar yazdı. Bu ay zam yapılmadığı için 21 milyon TL zarar edecek. Orada ciddi savurganlık var. Yönetim Kurulu’na bütçesinde tanzime gitmesini istedim. 2 milyar 900 milyon TL’lik bütçeyi 2 milyar 500 milyon TL’ye indirdiler. Onu da indirmelerini istedim. Savurgan bütçeyle Kıb-Tek’in ayakta durabilmesi mümkün değil. En büyük savurganlık da malzeme ve hizmet alımlarındaki adrese teslim ihaleler, 1’i 5, 10’a alma yöntemi… Oraya atadığımız ekip, büyük gayret içerisinde. Şu anda akaryakıt taşıma ihalesi var. Onunla ilgili uluslararası ihale açıldı. 38 dolardan kaça inebileceğini birlikte göreceğiz. Kurumun yaşayabilmesi için gayret içerisindeyiz.  Çalışanların da bizim yanımızda olması gerekiyor. Ya vatandaş elektriği çok daha astronomik faturalar ödemek zorunda kalacak, ya da çalışmalarımıza yardım olacaklar. Elektriğin kilovatını 119 kuruşa mal ediyor, 97 kuruşa satıyor. Kilovat başına 23 kuruş zarar ediyor.” 

145760259-3984327368268072-6767494058284936634-o-003.jpg

Bu haber toplam 3492 defa okunmuştur
Etiketler :