1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Toprağa dokunan kadının çamurla dönüşümünün hikayesi: Toprak Kadın Dönüşüm Sergisi
Toprağa dokunan kadının çamurla dönüşümünün hikayesi: Toprak Kadın Dönüşüm Sergisi

Toprağa dokunan kadının çamurla dönüşümünün hikayesi: Toprak Kadın Dönüşüm Sergisi

Toprak Ana, kadın, toprak, su, çamur, duygu, Pembe Atölye, sanat, terapi, sabır, şekil verme, ateş, üretim, güven ve arkadaşlık, sergi ve gurur.

A+A-

Murat OBENLER

Toprak Ana, kadın, toprak, su, çamur, duygu, Pembe Atölye, sanat, terapi, sabır, şekil verme, ateş, üretim, güven ve arkadaşlık, sergi ve gurur. Toprak Kadın Dönüşüm Seramik Sergisi’nin arkasındaki hikayede saklı şeyler. Biz de sergide çalışması olan atölye katılımcıları ile buluşarak bu hikayenin biraz daha derinine daldık.

Gaziler: “Aramızdaki dil ve istek birliği bizi güçlü kıldı, hoşgörü ve saygı noktasında ortaklaştık, güvenle  paylaşımlarımız da arttı. Bu sergi de güçlü birlikteliğin bir hikayesiydi”

Fikirden başlayalım isterseniz. Sergi fikri nasıl oluştu?
Pembe Gaziler: Atölyede çalışırken bazen şaka maçlı bazen motivasyon amaçlı bir sergi açma fikri konuşulurdu. Sergi açmayı ciddiye alırım her zaman. Serginin hazırlanışı, sorumlulukları, arka plandaki hazırlıkları beni hep korkutmuştur. Ben çok hazır hissetmezdim ama Salih Sarpten de yapalım mı diye sorunca herkes oldukça hazırmış ve bu dil birliği, istek birliği işi çok kolaylaştırdı. Bu istek birliği bizi bu süreçte güçlü kıldı. Gidenler gelenler oldu ama var olduğumuz sürece de karakterlerimiz, yaşam şekillerimiz, inandıklarımız ve davranışlarımız olarak yapıtaşları birbirine oturan bir denklem oluşturduk. En çok da birbirimize uyum sağlayabilme ve birlikte yol alabilme önemliydi. Farklı karakterler, farklı beğeniler, farklı ,ihtiyaçlar ve üretimde estetik kaygılardaki farklılıklara rağmen en çok da hoşgörü ve saygı noktasındaki ortaklaşmamız beni etkiledi. Atölye olarak da birbirimize karşı duyduğumuz saygıyı ve özeni çok önemsiyorum ve bu bizi birbirimize bağlıyor. Bazen üretmediğimiz ama duygularımızı paylaştığımız süreçler de oldu. Güven oluştuktan sonra sanat terapisi olarak hem çamurla üretip hem de duygularımızı, yaşadıklarımızı birbirimizle paylaşabiliyoruz. Bu atölye dışında sosyal ortamda paylaşımlara da genişledi. Bu sergi de güçlü birlikteliğin bir hikayesiydi.  

“Bu öğretici süreç benim için çok keyiflidir. Bu challenge sürecini yaşamak ve üretimi de başarıya getirmek benim için en besleyici şeydir.” 

Tabii senin akademik (eğitim) bir formasyonun da var ama zamanla burada arkadaşlık bağı da kuruluyor. Bunu bir şekilde dengelemek çok önemli değil mi?
Gaziler: Öğrenciye bir teknik anlatmaya çalışırsın ve bir yolu vardır ama o onu öyle yapmak istemez veya onun için doğru yol o değildir. Sabırla sevgiyle yormadan kırmadan anlatmaya çalışırım. Karşıdaki insanın fikrini de dinlemeye önem veririm çünkü tek bir doğru yoktur. Biraz kendimden vererek biraz karşıdan alarak orta noktayı buluruz. Bu öğretici süreç benim için çok keyiflidir. Bu zorlanma süreci de genellikle olumlu yansır. Bu challenge sürecini yaşamak ve üretimi de başarıya getirmek benim için en besleyici şeydir. 

“Sanatçı olarak kendimi yolun başında görürüm ve hala daha öğrenirim. Kadın öğrencilerimle birlikte sergide olmak çok değerli ve önemlidir”

Sen de bir kursiyer gibi eserlerini atölyeye katılanlarla sergiledin. Bu yatay ve arkadaş bazlı bir iletişim göstergesidir. Usta-çırak, hoca-öğrenci gibi değil de bir atölye kardeşliği  gördüm sergide.
Gaziler: Ben hep bizi birbirimize bağlayan bir bağ olduğunu düşünürüm ve bir geçmişim olmasına, yaptıklarıma inanıp güvenmeme rağmen sanatçı olarak kendimi yolun başında görürüm ve hala daha öğrenirim. Kadın öğrencilerimle birlikte sergide olmak çok değerlidir, önemlidir.

“Atölyedeki güven sonucu anahtarı arkadaşlara da verdim. Burada paylaşım ne kadar olursa o kadar sevinirim. Bu sorumluluk ve hedef benim için yaşam kaynağıdır. Hedef koymak, hedefe ulaşabilmek ve bunu yaymak benim için bir tutku oldu”

Atölyeyi bir ortak üretim alanına dönüştürmek ne güzel bir şey bir öğretmen için.
Gaziler: 2004 yılından itibaren atölyede çocuklara, gençlere ve yetişkinlere kurslar veriyorum Bu 3. mekanımdır. 20 yıldır bir atölyenin kendi adımla ve kendi misyonumla sorumluluğunu bir kadın olarak sürdürmeyi başarmak bana büyük bir güç veriyor. Kendime göre belirlediğim misyonu(güzel olanı, iyi olanı, bana göre doğru olanı ve sanatı ne kadar yayabilirsem yaymak) başarmak için miniklere büyük önem veririm. 2004’den bugüne vazgeçmedim çünkü beni en çok bu besliyor. Bunun sürüyor olabildiğini görmek, çoğalabildiğini görmek bana büyük bir güç veriyor(hem sanatı hem eğitimi çoğaltmak). Sorumluluk da verir. Hayata karşı bir bağlanma nedeni sunar. Atölyedeki güven sonucu ben anahtarı arkadaşlara da verdim. Bu Atölyede paylaşım ne kadar olursa ben de o kadar sevinirim. Bu sorumluluk ve hedef benim için yaşam kaynağıdır. Hedef koymak, hedefe ulaşabilmek ve bunu yaymak benim için bir tutku oldu.
Ben yaptığımız işi iyice öğrenelim de istiyorum. İnsanlar buradan gittiğinde teknik donanım ile gitsinler, hayatlarında bunu kullansınlar, sosyalleşsinler de istiyorum.

Hoca: “Seramik benim kendimi keşfetmemdir. Farklı olasılıkları gördüm, sabırlı olmayı öğrendim, bu atölyede işbirliği, dayanışma, planlamayı öğrendik veya geliştirdik”

melis-hoca.jpg

Bu sergi sanat ve benlik ilişkisini düşünecek olursak kendi yolunda ve yolunu arayan kadınlara nasıl bir ilham kaynağı olabilir?
Melis Hoca: Hayat bir keşif yolculuğudur. Ölüme gelene kadar sürekli kendimizi keşfederiz. Covid döneminde havayla kuruyan kil ile çalışırdım. Seramik ile tanışmam Pembe Gaziler ile oldu. Ona bir şey sormak için aradım ve o da bana çamurla denememi önerdi ve bu keşif de benim hayatıma seramiği kattı. Sanat ile bir şekilde ilgileniyordum, küçüklüğümden beri üretmeye bir şekilde yatkınlığım da var. Seramik benim kendimi keşfetmemdir sanıyorum. Gelişimi kendimde gördükçe daha da sarıldım. Farklı olasılıkları gördüm, sabırlı olmayı öğrendim, bu atölyede işbirliği, dayanışma, planlamayı öğrendik veya geliştirdik.

aysegul-sariyar.jpg

Ayşegül Sarıyar: O gün sıkıntılı ruh hali içerisindeysem yaptığım çalışmalar pek güzel olamıyor maalesef

Zehra Karpazlı: Tek kelimeyle özgürlük. Çamur ve sen varsın. Çamuruna şekil verirken onu ellerinin arasında yoğurmak beyindeki tüm olumlu olumsuz düşüncelerin parmak uçlarında akıp çamura karıştığını, bazen onunla yoğrulup şekillendiğini bazen de uçup gittiğini anlıyorsun.

 

ozlem-ozdamarli.jpg

Özlem Özdamarlı: Duygularımı, düşüncelerimi, hayallerimi ve kişiliğimi elimden geldiğince çamura yansıttığımı düşünüyorum.

Fikretler: “Bir şeyi yapma zorunluluğu olmadan içinden nasıl geliyorsa yapabilmek çok önemlidir. Atölyedeki grup bağı da çok farklıdır. Bende sabır göstererek üretmenin ve üretmenin size kattıklarıyla daha çok üretmek isteği etkisi oldu”

lamia-fikretler.jpg

 

Öznel hikayeler, duygular, yaşanmışlıklar hep bu çamurla üretim ilişkisine yansıdı. Tabi hayatın aksine çamur ile özgürce baş başasınız ve kendi imzanız bir şey yapıyorsunuz. Bu atölye süreçleri size neler kattı?
Hoca: Ben böyle bir yeteneğim olduğunu ve seramik üretebileceğimi asla düşünmüyordum. Sabır, emek ve bilgi ile bir şeyler üretebilmek benim için çok ciddi bir şey. Benim pastalar, şeker hamuru yapma çalışmalarım da seramikten sonra başladı.

Fikretler: Bir şeyi yapma zorunluluğu, kati kurallar olmadan, içinden nasıl geliyorsa yapabilmek çok önemlidir. Atölyedeki grup bağı da çok farklıdır. Atölyeye gelenler, gidenler oldu ama bu bağ kopmadı. Bu sergi kemik kadronun işbirliği, dayanışma ve paylaşımının da göstergesidir. Bende sabır göstererek üretmenin ve üretmenin size kattıklarıyla daha çok üretmek isteği gibi bir etkisi oldu. Seramiğe başlama hikayemde herkese hediye yapmak vardı. Toplam 20-25 tabak yaparak hediye ettim.

Selin Atagül: İnsan için sanat felsefesini benimseyen birisiyim ve daha çok fonksiyonel çalışmalar yaptım. Estetik olarak güzel ve işime de yarayan tütsülük yaptım, çeşitli aksesuarlarımı koymak için takılık yaptım. Arkadaşlarımın çalışmaları da bana ilham veriyor ve ben de yapsam iyi olur diye düşünüyorum.

selin-atagul.jpg

Sarıyar: Çok güzel bir duygu. Bir şeye benzemeyen çamur parçası elime alıyorum ve onu yoğurarak hissederek şekil verip o an ki duygularımı da içine katarak duygularımı somut bir halde ifade edebiliyorum.

Karpazlı: Kendin için bir şeyler yapıyor olmak ve kendini çamura anlatmak, sonunda da bunu şekilsel olarak bitmiş olarak görmek çok güzel bir duygu..

Özdamarlı: Benim için çok güzel bir duygu. Adeta bir terapi gibi. Hayatın stresinden bir nebze de olsa uzaklaşıp, kendimle başbaşa kalıp, üzerimdeki elektriği toprağa ve çamura aktarmak rahatlatıcı bir duygu.

Sarıyar: “İki yıl içerisinde sanata karşı bakış açım değişti örneğin bir şey gördüğümde bunu nasıl geliştirip değiştirebilirim diye düşünmeye başladım”

Pembe Atölyeye katılma amacınız/amaçlarınız neydi? Bu yıllar sizde nasıl (bakış, psikolojik, estetik, üretimsel vs.)dönüşümlere neden oldu?
Sarıyar: Pembe atölyeye katılma amacım el yeteneğimi geliştirmek ve farklı gruplardaki insanlarla tanışmak. İki yıl içerisinde sanata karşı bakış açım değişti örneğin bir şey gördüğümde bunu nasıl geliştirip değiştirebilirim diye düşünmeye başladım.

Karpazlı: Pembe atölyeye başlamadan önce 3 aylık başka bir seramik kursuna katılmıştım. Bunu daha ileri seviyeye taşımak için katıldım. Pembe atölyeye başladıktan sonra sadece çamura şekil vermekle kalmadım burada tanıştığım arkadaşlarla çok güzel bir ortam oluştu. Çamura şekil verip güzel şeyler üretirken ayni zamanda ruhumu da güzelleştirdi ve tüm gruba da yayıldığını düşünüyorum.

Özdamarlı: Pembe atölyeye katılma amacım seramiğe karşı olan ilgim ve boş vakitlerimi değerlendirme arzumdu. İçimde var olan yeteneğin ortaya çıkmasını ve atölyede güzel dostluklar kazanmamı sağladı.

Çalışmalara biraz daha yakından bakacak olursak bu çiçek formunda çalışmada mandala ruhunu gördüm. Ortada öz var ve evrene doğru açılıyor
Selin Atagül: Yoga ve meditasyon yapmayı sevdiğim için bu tütsülüğü orada kullanıyorum. Mantar şeklindeki takılık da takılarıma yuva oluyor.

Hoca: “Kendimi iyi veya kötü hissettiğim anlarda hep deniz kenarındayımdır. Bunun benliğimde bir yeri olduğunu düşünüyorum”

Deniz ve insanın deniz ile ilişkisi üzerine çalışmalar görüyorum. Ana mekanın deniz ve hayatımıza kattıkları mı?
Hoca: Eserlerimde doğal malzemeler kullanmaya çalıştım ve genel olarak denizden gelen deniz kabukları ,taşlar, çöpler, kumu çalışmalarımda kullandım.
Neden denizi çalıştığımı sergileme aşamasında düşündüm ve küçüklüğümden beri denizi çok sevdiğimi, deniz kenarlarında hep taşlar ve deniz kabukları topladığımı hatırladım. Alagadi’den topladığım malzemeler var. Oradan ilham aldım. Kendimi iyi veya kötü hissettiğim anlarda hep deniz kenarındayımdır. Bunun benliğimde bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bir çalışmamda da Covid döneminde adımımı atarken bulduğum Mevlana’yı anımsatan bir dalı kullandım. Mevlana’nın su felsefesinden gelen bir bakış açısıyla dalga formunda görünüyor. Kayalar üzerindeki su birikintileri de çok dikkatimi çeker ve bir çalışmamda da o tema var.

Fikretler: “Doğa bize her şeyi sunuyor ve bunu seramik bir tabakta da kullanabiliriz”

Doğanın çeşitliliğini ve adamızın doğasından yerel zenginliklerimizi kullandığınız hem ülke tanımında da kullanılabilecek doğal mirasımızı yansıtan tabaklar dikkat çekiyor. Kültürel mirasa da dokunuyor çalışmalarınız. Yine bir denge temalı bir çalışmanız var.
Fikretler: İncir yapraklarından lavantaya birçok doğal bitki ve meyve yaprağını kullandım. Doğa bize her şeyi sunuyor ve bunu seramik bir tabakta da kullanabiliriz. Denge konulu çalışmayı sergiye yetiştirip yetiştirememe endişesi vardı ama onu da ayrı bir seviyorum.

Kimya bir bilim dalı ve bir kimya mühendisi olarak maddelerin kimyası ile uğraşıyorsunuz. Seramik de uygun atomların etkileşimle maddeye dönüşmesi gibi değil midir?
Sarıyar: Kesinlikle öyledir. Kullandığımız çamurların ve sırların günün sonunda reaksiyona girerek bize güzel görsellikler sunuyor.

Çalışmalarında doğanın bitkileri ile çamurun ve ateşin ve insan olarak senin etkileşimini görüyorum. Nasıl bir üretim düşüncesi ile hareket ettin?
Sarıyar: Ben ürünlerimi üretirken kendi evimde kullanabileceğim şeyler yapmaya çalıştım ve doğayı çok sevdiğim için de bitkileri kullanmaya özen gösterdim.

7 nolu çalışmanda soyut izler var. Atomların bileşenler tablosu gibi hissettirdi bana ya da bir insanın ruh haritası.
Sarıyar: 7 numaralı çalışmam aslında çok zorlu süreçlerden geçti. İlk başta zeytin dalının yaşam döngülerini yansıtmak istemiştim ve ona göre renkler kullandım ama istediğim bir renk vardı fırından sonra o rengi elde edemedim. Daha sonrada ürünü artık kurtarabilmek adına riskli bir adım attık ve üstüne çok renkli bir sır attık. Fırından çıktıktan sonra ise bize sizin de dediğiniz gibi denizin dalgası veya bir atomların birbiriyle birleşerek sanki molekül oluşturmuş gibi hissiyat verdi. Ve günün sonunda tam da benim ruhumu yansıtmış dedirtti.

Çalışmalarda katman katman dıştan içe, öze bir yolculuk fotoğrafı gibi okumam var. Çalışırken neler düşünüyorsunuz? Diğer bir çalışmada kafası olmayan bir insan formu mu görüyorum?
Karpazlı: Çalışırken günün veya daha önceki düşüncelerin de geçer, o anın atmosferi de katılıp hepsi birlikte harmanlanır.

Özdamarlı: “insan doğadan geldiği için, yani doğanın bir parçası olduğu için onları ayırmayı hiç düşünmedim”

Kutsal bir ağaç ve doğa ananın tüm dünyayı saran şefkatli eli. Doğa ile insan ilişkisi üzerine çalışma yapmayı seviyorsunuz sanıyorum? Anne gibi, öğretmen gibi şefkatli, koruyucu ve kucaklayıcı bir el. Sanıyorum mesleğin de süper egonun etkisi altında bir çalışma oldu. Tebrik ederim…
Özdamarlı: Evet insan doğadan geldiği için, yani doğanın bir parçası olduğu için onları ayırmayı hiç düşünmedim. Çok teşekkür ederim.

Özdamarlı: “17 nolu eserimdeki ince nokta rüzgarın farklı tonunu duyma isteğimdir. Ruhun dinlenmesidir”

17 nolu çalışmanızda tüy formunda yerlilerin kötü güçlerden kendilerini koruması için yaptıkları çalışmaya benzer bir şey mi ürettiniz? Bir göğe yükselme, ölümsüzleşme töreninde gibi hissettirdi bana… Şaman ayini havası oldu. Kötü ruhtan korunarak şifalanmak mı amaç yoksa sadece estetik kaygıyla yapılan bir çalışma mı?

Özdamarlı: Rüzgar doğanın bir parçası olduğu için, onun sesinin farklı melodilerini duymak hoşuma gidiyor. Bunun için de rüzgarla hareket eden nesneler dinlemek ruhumu dinlendiriyor. Bu 17 numaralı eserimdeki ince nokta bu bahsettiğim rüzgarın farklı tonunu duyma isteğimdir. Ruhun dinlenmesidir.

Karpazlı: Kendin için bir şeyler yapmak, düşüncelerini, sevgini, kırgınlığını, kızgınlığını şekillendirip bunu insanlarla paylaşmak güzel bir duygu.

Hoca: “Dünyanın farklı yerlerinde değil sanatla kendini ifade edebilen kadınların olması, düşünmenin, kitaba dokunulmasının yasak olduğu, günah olduğu, ayıp görülen toplumlar var ve böyle bir serginin içinde olmak bir şans ve ayrıcalık”

Gaziler: Ortak dilimiz çamur. Bu bize başka yollar da açar. O yola çıkmak insana güven verir, hayatına güzellik katar.

 

Sergiden de bahsedelim istiyorum. Ürettiklerinizi insanlarla paylaşıyorsunuz. Bu çeşitli duyguları yaşatabilir. Belki de uzun sergi serüveninizin ilkidir. Bir başlangıçtır sizin için.
Karpazlı: Çok güzel bir duygu kursa gelmek için koşuşturmak, bir gün önceden sırf gelebilmek için işinde, evinde ona göre organize olmak, koşa koşa kursa gelmek, yorgunluğunu koşuşturmanı kendinin iç sesini çamura karıştırarak şekil vermek ve bunu insanlarla paylaşmak güzel bir duygu. Kendin için bir şeyler yapmak düşüncelerini, sevgini, kırgınlığını, kızgınlığını şekillendirip bunu insanlarla paylaşmak güzel bir duygu.

Hoca: Sergiye gelirken arabada çok duygusal bir yoğunluk yaşadım ve bunun büyük bir şans olduğunu ve bizlerin de şanslı insanlar olduğumuzu düşündüm. Dünyanın farklı yerlerinde değil sanatla kendini ifade edebilen kadınların olması, düşünmenin, kitaba dokunulmasının yasak olduğu, günah olduğu, ayıp görülen toplumlar var ve böyle bir serginin içinde olmak bir şans ve ayrıcalık. Hayatımda da önemli bir şey olduğunu fark ettim. O yüzden birçok kadına ilham olsun demiştim katalogda.
Gaziler: Üretmeyi seçmek ve üretmek bizim için bir şanstır. Çamurla kendini ifade edebilmek, ifadeni de en evrensel dille söyleyebilmek ciddi bir şanstır. Sanat kendi başına bir terapidir de. Sanatta bir sürü ifade dili var, materyal var(olmasından da çok mutluyum) ama çamur ayrı bir şey. Ben ona dokunduğumda benden de bir şeyler katılarak şekil alan çamurdan, onla iletişim kurmaktan çok şeyler öğreniyorum. Bunların paylaşımını görebilmek de bizi bir araya getirdi. Ortak dilimiz çamur. Bu bize başka yollar da açar. O yola çıkmak insana güven verir, hayatına güzellik katar.

Sergi ve mekanı da ben çok örtüştürdüm.
Gaziler: Rüstem Kitabevi Galeri bizim sergimiz için ideal bir mekan oldu. İyi bir yerleştirme ile insanlardan da güzel dönüşler aldık. Herkesi sergimize bekleriz.

foto-1-065.jpgimg-5556.jpg

 

 

Bu haber toplam 1814 defa okunmuştur