1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Suçun milliyeti olmaz, ama!..
Suçun milliyeti olmaz, ama!..

Suçun milliyeti olmaz, ama!..

Kuzey Kıbrıs'ta, son 20 senede, "mahkum ve tutuklu" olarak cezaevine girenlerin sadece % 20'si Kıbrıs'ta doğanlardır. Peki % 80'i nereden dersiniz !.. Evet, 'suçun milliyeti olmaz' derler, doğrudur. Ancak adanın kuzeyinde 'suçlu profili' üzerinde hiç kims

A+A-


Kuzey Kıbrıs'ta, son 20 senede, "mahkum ve tutuklu" olarak cezaevine girenlerin sadece % 20'si Kıbrıs'ta doğanlardır. Peki % 80'i nereden dersiniz !.. Evet, 'suçun milliyeti olmaz' derler, doğrudur. Ancak adanın kuzeyinde 'suçlu profili' üzerinde hiç kimse kafa yormayacak anlamına gelmemeli bu.

·        'Nerede doğarsa doğsun, bu topraklara alın terini döken, kendini bu coğrafyaya ait hisseden herkesle aynı yolu yürüyoruz, herkes yurttaşımızdır..."

* * *
Bu sözleri, özellikle siyaset sahnesinde fazlası ile duyarız.
Ancak, bu sözlere rağmen "kırılma noktası" genellikle "kriminal olaylar"da yaşanır.
Yani ülkede, "Türkiyeli - Kıbrıslı" ayırımı varsa -ki yoktur dendiği zaman yok olmuyor-, kimi zaman "Kıbrıslı milliyetçiliği"ne hatta "ırkçılığa" sürüklenen tartışmanın en önemli boyutlarından biri de, "cezaevi"nde karşımızda duran fotoğraftır.
İnsanların kendi hayatlarındaki 'huzursuzluğu' bilir, görür, yaşar, bazen 'mantığının' üzerinde tepkiler duyar, patlar.

CEZAEVİNDE DURUM

Dünyanın diğer ülkelerinde durum nasıldır, net rakamlara ulaşmak çok da kolay değil.
Ancak, bir ülkedeki 'mahkum ve tutuklu' sayısında, eğer "yabancılar" mutlak çoğunluktaysa... Ve bu "mahkum ve tutukluların" çok önemli bir çoğunluğu aynı coğrafyadansa mutlaka bir "tepki dalgası" oluşuyor.
Fransa, Hollanda, Belçika, Almanya ve İsveç gibi dışarıdan göç alan ülkelerde hapishanelerde çok sayıda yabancı ülke vatandaşı mahkûm bulunmaktadır.
Bazı Avrupa ülkelerinde cezaevindeki yabancı mahkûm oranı %44’ü bulmaktadır.
Bizim ülkemizde ise bu rakamın % 65'lerin üzerinde olduğu görülüyor.

SUÇUN MİLLİYETİ OLMAZ!

"Suçun milliyeti olmaz" derler, doğrudur.
Ancak  bu gerçek, ortadaki tablonun sonuçlarını yorumlamanıza, sebeplerini araştırmanıza da engel değildir.
Kuzey Kıbrıs'ta, son 20 senede, "mahkum ve tutuklu" olarak cezaevine girenlerin sadece % 20'si Kıbrıs'ta doğanlardır.
Bu rakam, çok çarpıcıdır.
Peki bunun sebepleri nelerdir?
Önce bu sorunun yanıtını kendim vermem gerekirse:

·        1-Ülkeye kontrolsüz nüfus akışına izin verilmesi.

·        2- Kayıt dışı ya da kaçak nüfusun "yurt dışına çıkarılmasının" engellenmesi

·        3- POLİSİN yeterli devriye güçlerinin olmaması ve etkin denetim yapılmaması

·        4- UCUZ işçilik ve SÖMÜRÜ, özellikle Türkiye'den adaya gelen kimi işçilerin 'insanlık dışı' koşullarda yaşamak zorunda bırakılması

·        5- MUHACERET yasalarının UYGULANMAMASI, yeniden ele alınmaması

·        6- NÜFUS SİYASETİNİN ısrarla "milliyetçilik" üzerinden ele alınması.
Tüm bu sorunların tespiti yerine "gizleme politikası" uygulanması tercih ediliyor.


Avrupa'da en fazla mahkum Türkiye'de var

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yaklaşık 600 milyonluk Avrupa bloğunun tutuklu ve hükümlü sayısı 700 bini ancak aşarken, 300 milyon nüfuslu ABD'de bu sayı 2 milyon 300 binin üzerinde.

Avrupa İstatistik Dairesi Eurostat, Avrupa ülkelerinde tutuklu ve hükümlü sayısı hakkında en son yayınladığı 2005, 2006 ve 2007 yılı istatistiklerine göre Avrupa'da en fazla mahkum Türkiye'de.
Eurostat 2007 yılında Türkiye'de 90 bin 730 tutuklu ve hükümlünün olduğunu belirtiyor. 2007 yılında bu sıralamada Türkiye'yi Polonya (90 bin 200), İngiltere (79 bin 730) ve Almanya (73 bin 320) izlediler.

NÜFUSA GÖRE EN ÇOK TUTUKLU ESTONYA'DA
Nüfusa orantılı hesaplama yapıldığında ise 2005-2007 döneminde Avrupa'da en fazla tutuklu ve hükümlüye sahip ülkelerin Estonya (100 bin kişiye 302 tutuklu), Letonya (293), Litvanya (232), Polonya (228) ve Çek Cumhuriyeti (185) olduğu görülüyor. Türkiye 100 bin kişi için 102 tutukluyla Avrupa'da 19'uncu sırada.
Aynı dönemde en az tutuklu ve hükümlüye sahip Avrupa ülkeleri ise Slovenya (100 bin kişiye 60 tutuklu), Finlandiya (68), Danimarka (71), İrlanda (75) ve İsveç (77) olarak kaydedildi.
Avrupa ile kıysalama açısından ABD'deki raklamları da açıklayan Eurostat, bu ülkede 2005-2007 döneminde 100 bin kişiye 758 tutuklu ve hükümlünün düştüğünü hatırlatıyor. Eurostat 300 milyon nüfusa sahip ABD'de 2007 yılındaki tutuklu sayısını 2 milyon 375 bin 620 olarak belirtiyor.



SUÇLULAR niye iade edilmiyor?

En fazla gündeme gelen konulardan biri de "Suçlular niye iade edilmiyor"
Türkiye Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde, "Suçluların İadesi"ne yönelik şu bölüm dikkat çekiyor.


SUÇLULARIN İADESİ


Suçluların iadesi, soruşturulması ve takibi bir Devletin yargı yetkisine giren bir suç işleyip, diğer bir Devletin ülkesine kaçan veya bu ülkede bulunan kişinin yargı yetkisini haiz olan Devletin talebi üzerine yakalanarak bu Devlete teslim işlemidir.

Suçluların iadesi uluslararası adlî yardımlaşmanın en etkin müesseselerinden biridir.

..............
Suçlu iadesi konusundaki sözleşmeler arasında en fazla uygulananı Avrupa Konseyi bünyesinde gerçekleştirilmiş olan “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi”dir. Türkiye Sözleşmeyi 13.12.1957 tarihinde imzalamış ve Sözleşme 18.04.1960 tarihinden itibaren Türkiye açısından yürürlükte bulunmaktadır. Bunun dışında, birçok ülke ile içinde suçlu iadesi ile ilgili hükümler içeren ikili sözleşmeler akdedilmiştir.

Yabancı bir Devlette suç işleyip de hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm edilen Türk vatandaşlarının bakiye cezalarının ülkemizde, Türkiye’de suç işleyip de mahkûm edilen yabancı uyruklu şahısların bakiye cezalarının uyruğu bulunduğu ülkede infazı için, 

Gerekli yasal işlemler Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk Genel Müdürlüğü tarafından yürütmektedir.

 

Peki suçlular niye iade edilmiyor

Peki, bizim ülkemizde suçlular niye anında, vatandaşı oldukları ülkeye iade edilemiyor.
Cezaevinin 'kapasitesi'ni çoktan aştığı bilinmesine rağmen..
Genç suçlular için ayrı bir altyapı ve sistem olmamasına rağmen...
'Bir tırnak' uyuşturucudan içeri girenlerin, 'azılı katillerle' birlikte mahkumiyet çekerek "bilmediği suçları da öğrenmesi" şartlarına rağmen!..
İnsan Hakları Vakfı'ndaki çalışmalarını da izlediğim, Avukat Emine Çolak'a soruyorum:
"Suçluların anında iadesine hukuki bir engel var mı? Ya da bu bir 'insan hakları ihlali' mi?
"Hukuki engel olmadığını" söylüyor ve "İnsan hakları ihlali değildir" diyor.
"Eğer siz adil bir yargılama süreci sonrasında, iade ederseniz, bu normal bir uygulamadır, insan hakları ihlali yoktur. Ama eğer iade edilmezse de insan hakları ihlalinden söz edilmez."




BİR OKUR MEKTUBU
'Kapılar, pencereler açık' nostaljisi

Derman Saraçoğlu

Çocukluk günlerimde genellikle okuldan kalan zamanım Arasta'da geçerdi. 1974 öncesiydi. Özellikle Cuma günleri öğle vakitleri bazı dükkanların açık kapı içlerinde devrik biçimde yana yatırılmış hasır sandalyeler dikkatimi çekerdi.
Dükkanlar açık ve içerde kimseler olmazdı.
O hasır sandalyeler, dükkan sahiplerince ''şu anda içerde değilim az sonra geleceğim'' anlamında dükkan girişlerine yatırılır ve Ayasofya''ya Cuma namazına gidilirdi.
Hasır sandalyelerle dükkan kapamayı  bir de Bandabuliya'ya alışverişe giderlerken yaparlardı.
Herkes dükkanların önünden gelip geçer, yerden bir ayak yüksekliğindeki engeli aşıp dükkanlara girmezlerdi.
Eğer alacakları acilseydi, dükkan sahibi gelene kadar o devrik sandalyenin önünde beklerlerdi.
Lefkoşa ''Nil Arasta''sı 1974 öncesi böyle bir yerdi işte.
Bugünkü halimize bakınca sanki anlattığım Arasta, insanlar, ilişkiler, hasır sandalyeler başka bir dünya'da gibi duruyor değil mi?
Evet, çalınmış dünyamızda.

(* Bandabuliya: Belediye pazarı)





BU FARK NEDİR?

'Adaya' giriş ve 'turist konaklama' farkı ?

İkisi de devletin resmi verileri.

·        “Turistik konaklama tesislerinde konaklayan kişi sayısı, geceleme ve doluluk oranının ikamet ettikleri ülkelere ve yıllara göre dağılımı"

·        “K.K.T.C.'ne hava ve deniz limanlarından gelen yolcuların T.C., Yabancı ve K.K.T.C. bazında aylara göre dağılımı..."
Ve buna göre;

·        2006'da Türkiye cumhuriyeti vatandaşı 572.633 kişi adaya girdi, 225.052'si otellerde konakladı. ARADAKİ fark 347.581

·        2007’de 634.580 giriş, 265.273 konaklama, fark 369.307

·        2008’de 650.405 giriş, 317.509 konaklama farkın 332.896

·        Ve 2009’da 638.700 giriş, 304.942 konaklama, fark 333.758

* * *
Brüksel'deki 'Kıbrıs' başlıklı konferansta bu fark sorgulandı.
Sizce, nedir sebebi?



POLİS BÜLTENİNDEN NOTLAR

·        İngiltere’de 52 sene yaşayıp, emekli olduktan sonra vatanlarına dönme kararı alan Nazif – İbrahim Acıses çiftinin, Ozanköy ile Çatalköy arasında, Cratos Hotel yakınlarında 25 yılda tamamladıkları evleri, kimliği belirsiz hırsızlar tarafından soyuldu. Üç TIR dolusu eşya, ev sahiplerinin sağlık kontrolü için Londra’da bulunduğu bir dönemde çalındı, fakat gören ve duyan olmadı.

·        Lefkoşa'da “Baressi Büfe” penceresi kırılarak soyuldu. Polis bültenine göre büfeden, 175 muhtelif içecek, 40 bif, 15 gofret, 15 kutu sakız ve yaklaşık 55 TL madeni para çalındı.

·        Eziç Restoran’ın Gazimağusa şubesinde çalışan  26 yaşındaki M.A, kasadan 2 bin 712 TL nakit para çaldı.

·        Gazimağusa’da bir evin kapısını kırıp içeri giren, eşyaları evin önüne çıkarıp 15 çeyrek cumhuriyet altını ve 7 bin 500 TL’yi çalan 2‘si kadın 5 kişi suçüstü yakalandı.

·        Hırsızlık olaylarından eski Başbakan ve Meclis Başkanı Hakkı Atun da nasibini aldı. Atun’un Lefkoşa’daki evine giren hırsızlar, 20 gümüş ve iki altın yüzük ile bir elmas yüzük çaldı.

·        Lapta’da 9-11 Ocak tarihleri arasında B.B’ye ait ikametgahtan tencere ve içerisinde bulunan 3 bin 500 TL nakit para çalındı..."



ESKİ BAŞBAKAN'ın evi soyulduktan sonra

Hakkı Atun isyan etti: "Kimlikle seyahat yasaklansın"

Lefkoşa’nın Köşklüçiftlik bölgesindeki evine hırsızların girdiğini ve eşine ait ziynet eşyalarının çalındığını açıklayan eski Başbakanlardan Hakkı Atun ‘iç huzurun kalmadığına’ dikkat çekti ve hükümetten acil önlem istedi. Atun “Kimlikle seyahat yasaklanmalıdır” dedi.
Eski başbakan ve meclis başkanı Hakkı Atun’un evine giren hırsız ya da hırsızlar, 20 gümüş ve iki altın yüzük ile bir elmas yüzük çaldı. Kimsenin olmadığı bir saatte evin yan penceresinden içeriye giren hırsızlar, evin içerisini, özellikle de yatak odasını darmadağın etti. Yatak odasındaki çekmeceleri zorlayarak açan hırsızlar, çekmecelerden Hakkı Atun’un eşi Suna Atun’a ait 10 ile 15 bin TL değerindeki ziynet eşyasını alıp kaçtı.
Polis, önceki gece 20.00 ile 01.00 saatleri arasında gerçekleşen hırsızlık olayıyla ilgili soruşturma başlatırken, hırsız ya da hırsızların iz bırakmamak için eldiven kullandıkları belirtildi.

“PASAPORTLA GİRİŞE DÖNÜLMELİ”


Ülkemize kimlikle girişlerin çok büyük zarar verdiğini söyleyen deneyimli politikacı Hakkı Atun, kimlikle girişlerin kaldırılıp pasaportla girişlerin tekrardan uygulamaya konması için KKTC ve Türkiye hükümetlerine çağrıda bulundu.
KIBRIS’a konuşan Atun, “Kimlikle giriş belki asker ve öğrencilerin ailelerine bir kolaylık getiriyor. Ama buna karşılık ülkeye gittikçe artan bir zarar getiren bir durum teşkil ediyor. Hükümetin, hemen yasaları değiştirip gerekli düzenlemeyi yapması gerekir. Parlamenter yaşam budur” dedi.

(13 Haziran 2011 Pazartesi / KIBRIS)





ESKİ DIŞİŞLERİ BAKANI'nın evi soyulduktan sonra

“Parasız kimseleri ülkeye sokmayacaklar”

Kuzey Kıbrıs’ta endişeyle izlenen hırsızlık ve soygun olaylarına bir yenisi daha eklendi. Kimliği meçhul hırsız, ya da hırsızlar bu kez Dışişleri eski Bakanı Kenan Atakol’un Girne’deki evine girdiler.
Sabah 03.00 dolayında mutfak penceresini kırarak eve giren hırsızların, 3 adet kamera ve cep telefonunu aldıktan sonra oturma odasından kaçtıkları öğrenildi. Olayı, uyandıktan sonra sabah 07.30’da fark eden Atakol, derhal polise haber verdi. İnceleme sonucunda herhangi bir parmak izine rastlamayan polis “bunlar profesyonel oldukları için iz bırakmayacak şekilde eldiven giyiyorlar” dedi.

Önlemler sınır kapılarında başlamalı

Yaşadıklarını anlatan Dışişleri eski Bakanı Kenan Atakol, hırsızlık olaylarının giderek tırmandığını, hükümetin öncelikle sınır kapılarında önlem alması gerektiğini söyledi. “Parasız kimseleri ülkeye sokmayacaklar” diyen Atakol, bir diğer önlem olarak devletin ve yerel yönetimlerin özel güvenlik gücü oluşturmasını istedi.
   Atakol “hırsızlık olayları genelde sabah 01.00 sonrasında meydana geldiğine göre, bu özel güvenlik güçleri sürekli mahalle aralarında devriye yapacaklar ve kötü niyetli kişilere korku verecekler” dedi.
   Atakol’un önerdiği üçüncü önlem ise cezalarla ilgili. Tutuklanan hırsızlara caydırıcı cezaların verilmesi gerektiğini vurgulayan Atakol “cezalarda sadece üst değil, aynı zamanda alt sınır olmalıdır” dedi.

 

 

 

 

Bu haber toplam 1725 defa okunmuştur