1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Özelleştirmenin Alternatifini Arayış
Özelleştirmenin Alternatifini Arayış

Özelleştirmenin Alternatifini Arayış

Ahmet Zaifer: Fuat Ercan 2009 yılında Praksis Dergisi’nin 19. sayısında yayınlanan yazısında “nicelik ve metalaşma beraberinde o kadar muazzam bir düzenek/makine yaratıyor ki, bu makineye eklemlenen düşünce ve bedenler, makine hakkında düşünme

A+A-

 

Ahmet Zaifer
[email protected]

 

 

 

Fuat Ercan 2009 yılında Praksis Dergisi’nin 19. sayısında yayınlanan yazısında “nicelik ve metalaşma beraberinde o kadar muazzam bir düzenek/makine yaratıyor ki, bu makineye eklemlenen düşünce ve bedenler, makine hakkında düşünme yerine kendini onun ritmi ve işleyişine bırakıyor” tespitini yapar. Daha da kötüsü bu durum içselleştirilmiş bir kaderciliğe neden olur argümanını ortaya koyar.[i] Anne babalardan sıkça duyduğumuz “Aman oğlum sen da tut bir ucundan yaşamana bak, sen mi kurtaracan bu milleti, böyle gelmiş böyle gidecek” ifadesi bu durumun önemli bir dışa vurumudur. Özelleştirme ile ilgili yapılan tartışmalarda da içselleştirilmiş kaderciliğin etkisi altında kalınarak özelleştirmeye karşı somut alternatifler üretilmediği ve/veya üretilemeyeceği iddia edilir. ‘Özelleştirmenin alternatifi yoktur’ düşüncesi böylece hakim konuma yerleşir. Bu nedenle özelleştirmenin alternatifini arayış sürecinde başlangıç adımı olarak içselleştirilmiş kadercilik geride bırakılmalı ve alternatifin hem gerekliliği hem de mümkün olduğu vurgulanmalıdır. ‘Başka bir dünya mümkündür, kesinlikle özelleştirmenin bir alternatifi vardır’ gibi güçlü söylemler etrafında da somut alternatifler üretilmelidir.

Özelleştirmenin alternatifinin gerekliliği iki sebepten dolayı ortaya çıkar. Birincisi kamu sektörünün içinde bulunduğu kriz ve açmazdır. Esnek yapılara sahip olmayan, verimsiz ve hantal bürokratik yönetim kadroları tarafından yönetilen kamu teşebbüsleri (KİT’ler), mevcut halleriyle toplumun birçok kesimi tarafından eleştirilmektedir.[ii] Birçok KİT’in kötü yönetildiği ve zor durumda olduğu aşikârdır (Kıbrıs Türk Havayolları yaşanmış önemli bir örnektir). “Özelleştirme olmasın, KİT’ler bugün oldukları gibi kalsın” tarzında mevcut durumun devamını/korunmasını öneren çözüm önerileri ne toplum tarafından kabul görmekte ne de pratikte uygulamaya konulabilmektedir. İkinci sebep ise özelleştirme tecrübelerinin büyük bir çoğunluğunun başarısızlıkla sonuçlanmasıdır. Gerekli şekilde korunan mülkiyet hakları, etkin kontrat kanunları, iyi düzenlenmiş rekabet yasaları ve gelişmiş sermaye piyasaları gibi kurumsal ve yasal düzeneklerin eksik olması bu başarısızlıklardaki temel nedenler olarak gösterilmektedir.[iii] Diğer bir yandan da özelleştirme politikaları yüzünden sermaye ve işçi kesimleri arasındaki güç dengesinin sermaye lehine bozulması ve özelleştirme sonrasında halk kitlelerinin temel hizmetlere erişim konusunda yaşadıkları sorunlar ve işsizliğin artması özelleştirmenin başarısız olduğunu göstermektedir.[iv] Kısacası hem kamu teşebbüslerinin kesinlikle özelleştirilmesini savunan görüş (tecrübe edilen başarısızlıklardan dolayı) hem de mevcut durumun korunmasını isteyen düşünce (kamu sektörünün krizinden dolayı) çıkmaz  sokağa doğru atılan adımlar olarak görünmektedir.

Özelleştirmeye karşı alternatif üretilmesinin gerekli olduğu tespiti yukarıda yapılmıştır. Bu noktada insanlardan gelecek ilk soru şudur: Nasıl bir alternatif? Baslangıç olarak negatif bir tanımlama yapılarak, özel olan, özel sektör ile direkt ilişkisi olan ve kâr amacı güden yapılar alternatif tanımlamasının dışına alınmalıdır. Daha sonra bu negatif tanımlama, pozitif karakterlerle zenginleştirilerek/pekiştirilerek hem devlet kontrolünde olan hem de devlet dışı organizasyonlar tarafından yönetilen kuruluşlar alternatif tanımlamasının içine sokulmalıdır. Sonuç olarak özelleştirmenin alternatifi bu yazida şöyle tanımlanmıştır: Kâr amacı gütmeyen, eşitlik ve sosyal vatandaşlık ilkelerini benimsemiş (i) ya tamamıyla devlet mülkiyetinde olan ve devlet tarafından yönetilen kuruluşlar (ii) ya da devletten bağımsız çalışan sivil toplum organizasyonları tarafından yönetilen kuruluşlardir. Yani özelleştirmeye karşı sunulacak alternatifler ticari olmayan temelde devlet veya sivil toplum/halk tarafından idare edilen kuruluşlar olacaktır.[v]

Gerekli tanımlamayı yaptıktan sonra özelleştirmeye karşı sunulan bu alternatiflerin başarılı olup olmayacağını görebilmek için bazı kriterler öne sürülmelidir. Bu kriterler ana hatlarıyla eşitlikçilik, katılımcılık, etkinlik, hizmet kalitesi, hesap verebilirlik, şeffaflık, sürdürülebilirlilik, beraberlik/dayanışma, kamu değerleri, çalışma koşulları olarak sınıflandırılabilinir.[vi] Örneğinyönetim yapısının daha demokratik ve katılımcı hale gelmesi en önemli kriterlerden biridir. Karar verme mekanizmalari hiyerarşik olarak daha düşük seviyelere aktarılmış ve toplumla bağlantısı artırılmış, katı yönetim yapılarından kurtulmuş, kullanıcıların şikayetlerini ve ihtiyaçlarını iletebilecekleri ombudsman süreçlerinin varliği pekiştirilmiş ve kendi kendini yönetim kapasitesi yeniden düzenlenmiş hizmet sağlayıcı bir kuruluş (örneğin Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu bu çerçevede yeniden yapılanabilir) sorunları çözmekte daha akılcı adımlar atabilir. Böylece vatandaşlar söz konusu kuruluşu daha fazla sahiplenmeye başlar, süreçte kendi katkılarınında olduğunu benimsedikleri için özelleştirme karşıtı alternatifin üretilmesine hem katkı koyarlar hem de karşı çıkmazlar. Yukarıdaki kriterlere ne kadar bağlı kalındığı özelleştirmenin alternatifinin ne kadar başarılı olacağı ve benimseneceği ile doğrudan ilgilidir.

Bu noktada bir başka önemli soru ortaya çıkar. Özelleştirmeye karşı alternatif oluşturacak olan ve yukarıda tanımlanan bu yapılanmanın uygulayıcıları ve taşıyıcıları kimler olacaktır? İlk olarak politik alanda örgütlenmiş olan mevcut liberal ve sosyal demokrat partilerin (UBP, CTP ve TDP) yetersiz kalabileceği hesaplamalara katılmalıdır.[vii] Alternatifi uygulayacak olan örgütlenmeler toplum içerisinde (i) mevcut sosyal ve politik güçler dengesini çalışan kesim lehine bozacak, (ii) Kıbrıs Türk milliyetçiliğinden uzaklaşacak ve (iii) emperyalist ilişkilere meydan okuyacak nitelikte olmalıdır.[viii] Mevcutsosyal demokrat partilerin tekrar iktidara gelmesi, yukarıdaki üç nokta ekseninde parti-içi muhalefetin direnci sebebiyle anlamlı alternatif üretim sürecine pek katkı sağlamayacaktır. Demokratikleşme, Türkiye’den gelen göçmenlerin haklarının korunması ve kendi kendini yönetme çağrıları süreçlerinden yavaş yavaş ortaya cıkacak olan kollektif bir çalışan ve vatandaş hareketi farklı kesimleri biraraya getirerek  yukarıda tanımlaması yapılan özelleştirme alternatifini uygulamaya sokabilir. Yani diğer bir deyişle sendikalar ve kollektif sosyal hareketlenmeler özelleştirmeye karşı alternatifin üreticileri ve uygulayıcıları olabilir. Her ne kadar sendikalar sureçte kilit ve öncü bir rol oynayacaklarsa da, sendikalar şu anki halleriyle bu duruma hazır değildirler. Sendikalarin iç yapısı acilen demokratikleşmeli, üyelere verilen eğitim faaliyetleri artırılmalı, cinsiyet ve ırk çalışmaları özendirilmeli ve geniş tabanlı üyelik yapısı aynı oranda geniş bir liderlik anlayışıyla birleştirilmelidir. Sendika demokrasisi sadece liderlerin seçilmesi için oy verme işlemiyle kısıtlı kalmamalıdır. Esas amaç üyelerin kollektif bir şekilde değişimi istemesi ve etkilemesi için yetkilendirilmesi ve aktif katılımcılığın özendirilmesidir.[ix] Ama unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta da sendikaların tek başlarına özelleştirmenin alternatifini üretme ve uygulama süreçlerini tek başlarına yürütemeyecekleridir. Daha geniş tabanlı, bir ayağı sendikal hareket içinde, diğer ayağı ise dışında yer alan, esas amacını alternatif üretmek ve değişimi sağlamak olarak gören ayrı bir kollektif örgütlenmenin oluşturulması veya mevcutlar içerisinden ön plana çıkarılması elzemdir. Kıbrıs halklarının bu örgütlenmeyi sağlayıp sağlayamayacakları, özelleştirmenin alternatifinin üretilme ve uygulama sürecinin geleceğine direkt olarak etki yapacaktır.

Su, sağlık, elektrik ve telefon hizmetlerinin alternatif yapılar içinde özelleştirme yapılmadan halk kitlelerine sunulması verilecek olan büyük bir mücadelenin parçasıdır. Unutulmaması gereken en önemli nokta şudur: otomatik, önceden belirlenmiş veya kaçınılmaz bir değişim süreci diye birşey yoktur. Sadece direkt ve kollektif sekilde yapılan bir meydan okuma değişimi getirebilecek ve alternatifleri üretebilecektir.[x] Bu yazı bir başlangıç noktasıdır ve sadece bazı öneriler yapmaktadır. Yazının amacı özelleştirmenin alternatifinin arayışının hızlanması ve somut önerilerin en kısa zamanda ortaya çıkmasına katkı yapmak olarak da görülebilir.     

 


Notlar


[i] Fuat Ercan’ın makalesi için bkz. Ercan (2009).

[ii] Kamu sektörünün içinde bulunduğu kriz için bkz. Albo, Langille ve Panitch (1993).

[iii] Özelleştirmenin kurumsal ve düzenleyici yönetişim yapılarının eksikliğinden dolayı başarısız olduğu argümanını savunan analizler için bkz. Cook (2002); Parker ve Saal (2003); Huber ve Solt (2004); Bortolotti ve Perotti (2007); Roland (2008).

[iv] Bu tarz analizler için bkz. Harvey (2003); Fine and Bayliss (2008).

[v] Özelleştirmenin alternatifinin bu tarz bir tanımalaması için bkz. McDonald ve Ruiters (2012).

[vi] Bu kriterler için bkz. McDonal ve Ruiters (2012).

[vii] Bu tarz bir arguman icin bkz. Albo (2011).

[viii] Bu tarz bir arguman icin bkz. Lapavitsas (2012).

[ix] Bu tarz oneriler icin bkz. Albo, Gindin ve Panitch (2010).

[x] Bu tarz tespitler icin bkz. Marois (2012).

 


Kaynakca

Albo, G., Langille, D. ve Panitch, L. (1993) A Different Kind of State? Popular Power and Democratic Administration. Toronto: Oxford University Press.

Albo, G., Gindin, S. ve Panitch, L. (2010) In and Out of Crisis: The Global Financial Meltdown and Left Alternatives. Oakland: PM Press.

Albo, G. (2011) “From Rescue Strategies to Exit Strategies” icinde Socialist Register 2011, ed. Panitch, L., Albo, G. ve Chibber, V., London: Merlin Press.

Bayliss, K. ve Fine, B. (2008) Privatization and Alternative Public Sector Reform in Sub-Saharan Africa. Hampshire: Palgrave Macmillan.

Bortolotti, B. ve Perotti, E. (2007) “From Government to Regulatory Governance: Privatization and the Residual Role of the State”, The World Bank Research Observer, 22:1, 53-66.

Cook, P. (2002) “Competition and Its Regulation: Key Issues”, Annals of Public and Cooperative Economics, 73:4, 541-558.

Ercan, F. (2009) “Sermaye’yi Haritalandirmaya Yonelik Kavramsal Duzenekler”, Praksis, 19:1, 9-53.

Harvey, D. (2003) The New Imperialism. Oxford: Oxford University Press.

Huber, E. ve Solt, F. (2004) “Successes and Failures of Neoliberalism”, Latin American Research Review, 39:3, 150-164.

Lapavitsas, C. (2012) “Default and Exit From the Eurozone: A Radical Left Strategy” icinde Socialist Register 2012, ed. Panitch, L., Albo, G. ve Chibber, V., London: Merlin Press.

Marois, T. (2012) States, Banks and Crisis: Emerging Finance Capitalism in Mexico and Turkey. Cheltenham: Edward Elgar.

McDonal, D. ve Ruiters, G. (2012) Alternatives to Privatization. New York: Routledge.

Parker, D. ve Saal, D. (2003) International Handbook on Privatization. Cheltenham: Edward Elgar.

Roland, G. (2009) Privatization: Successes and Failures. New York: Columbia University Press.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2272 defa okunmuştur