1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Obama İrsen Bey’i neden aradı?
Obama İrsen Bey’i neden aradı?

Obama İrsen Bey’i neden aradı?

- Hello!.. May I speak to Mr. Kuchuk? - Yes, speaking... (Be arkadaşlar, bakın da İngilizce konuşur bu arkadaş. Tercüme edin bana genni) - Sayın Başbakan, karşı taraftaki ABD Başkanı Barack Obama’dır! İrsen Bey... İrsen Bey... (Bayıldı mı ya

A+A-

 

 

-   Hello!.. May I speak to Mr. Kuchuk?

-   Yes, speaking... (Be arkadaşlar, bakın da İngilizce konuşur bu arkadaş. Tercüme edin bana genni)

-   Sayın Başbakan, karşı taraftaki ABD Başkanı Barack Obama’dır! İrsen Bey... İrsen Bey... (Bayıldı mı yahu?)

-   Yok evladım, bayılmadım. Dur. Kim dedin ama? Barack mı? Obama mı?

-   Yes bannem! Pardon efendim... Evet yani... Bildiğimiz Barack Obama...

-   E hade, konuşalım bakalım, bekletmeyelim adamı... (Acaba bu da mı maaşım kaç diye sormak için aradı?)

-   Efendim, Sayın Obama ile sizin konuşmanızı simultane çeviriye alıyoruz. Buyurun, siz Türkçe konuşun, biz anında çevireceğiz.

**

-   Yes, Sayın Obama. Buyursunlar. Nasıl yardımcı olabilirim size?

-   Mr. Kuchuk. Çok teşekkür ederim size, telefonla konuşmayı kabul ettiğiniz için. Öncelikle size Amerikan halkının, kongrenin ve senatonun en içten saygı ve sevgilerini iletmeme izin verin lütfen...

-   Bilmukabele efendim. Ben de halkım, oturduğum Başbakanlık koltuğunun ve anavatanımızın en derin hürmetlerini size iletiyorum. (Efendim, izninizle anavatan kısmını çevirmedik. Diplomatik açıdan şey olmasın diye...)

-   Buyurun...

-   Sayın Kuchuk, ben bir şey demedim.

-   Öhö öhö... Bizim çocuklar kulağıma bir şey söyledi sandım. Pardon Barack beyi...

-   Mr. Kuchuk, izninizle mevzuya gelmek isterim. Biz Amerika Birleşik Devletleri olarak sıkıntılı bir dönemden geçmekteyiz.

-   Geçmiş olsun Obama kardeşim. Biz bu sıkıntıları çok iyi biliriz. Çiftçimizin, köylümüzün... (Efendim, dilerseniz Bay Obama bitirsin, siz öyle devam edin)

-   Pardon Barakçığım. Sözü sana bırakayım da bizim çocuklar dırdır eder kulağımın içinde! Ah, İngilizce bilsem bu kulaklığı da atacaktım, bu çocuklar da!.. Neyse... Buyursunlar.

-   Yes İrsencigim. I like this wording. Hehhe. Çok samimi oluyor böyle. Neyse... İşin özeti Mr. Kuchuk, samimi de olduk madem, size daha kolay açılabilirim artık.

-   Açıl canım açıl. Nedir sıkıntın söyle. Buluruz bir çareciğini. Ararız anavatanı, bakarlar. (Efendim, bu anavatan kısmını...)

-   Anladık yahu! Ben ne söylesem siz istediğinizi çevireceksiniz. Ok.

-   Aman Mr. Kuchuk. Neden sesiniz sertleşti? Yoksa ne isteyeceğimi anladınız da ondan mı?

-   Yok canım. Sana değil. Bu kulak tırmalayan bizim çevirmen diplomatlara bir tekme salladım da, sesim ondan sertleşti. Kusura kalma.

-   Peki. Yani İrsen beyefendiciğim, biz ABD halkı adına sizde yardım dilenecektik. Paranız varmış, öyle duyduk. Eşe dosta, hatta düşmana dağıtıyormuşsunuz. Biraz biz de alabilir miyiz acaba diye rahatsız ettim sizi... Yani şöyle birkaç yüz trilyon dolarlık hibe ya da uzun vadeli kredi alabilir miydik acaba? Malum, sağlık sistemini tam oturtamadık bizim Amerika’da... Onu oturtacaktık. Can you help us?

-   Of korse be Barack! Biz her türlü yardımı sağlamaya hazırız. Seni bizim Ersin’e havale edeceğim, o senin işini hemen halledecek canım. Hade şimdi kapatıyorum. Daha sırada Putin var. O da aramış sabah sabah. Bir konuşayım da gene haberleşiriz. Tamam mı canım? Baaayy...

-   Thank you sir. Thank you very much. Allah senden razı olmak. Amerikaya gelmek, benim evde kalmak. Seni çok sevmek. İrsencigimmmm!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1268 defa okunmuştur