1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Kimse vurmadı (!)
Kimse vurmadı (!)

Kimse vurmadı (!)

Polisler de dostumuz... Eşimiz... Komşumuz... Sınıf arkadaşımız... Akrabamız... Köylümüz... Partilimiz... Yoldaşımız... Ama ‘yumruk atanları, şiddeti seçenleri, insan haklarını umursamayanları sorgulamak, ayıplamak da hakkımız... ***

A+A-

 

 

Polisler de dostumuz...

Eşimiz...

Komşumuz...

Sınıf arkadaşımız...

Akrabamız...

Köylümüz...

Partilimiz...

Yoldaşımız...

Ama ‘yumruk atanları, şiddeti seçenleri, insan haklarını umursamayanları  sorgulamak, ayıplamak da hakkımız...

 

***

 

Çok zor bir işleri var...

Ek mesai yapıyor, ödenmiyorlar.

Seyahat özgürlükleri dahi izne tabii...

‘Seçilmiş’ otoriteye bağlı değiller...

Yani “demokrasinin dışında” bir yerdeler, ‘demokrasi’yi nasıl kollasınlar ki ?!

Oy veriyor, sandığa gidiyor ama ‘seçtikleri’ tarafından yönetilmiyorlar örneğin!..

Söz hakları yok.

Konuşma özgürlükleri de...

Örgütlenemiyorlar...

En fazla da onların içleri acıyor, yaşanan gelişmelere...

 

***

 

Onca görüntü var, son olaylarda...

İzledik, saatlerce...

Kimi ‘isimler’ koyduk ortaya...

Doğru bir gazetecilik tavrı mı?

Değil !..

Ama birileri “tartışmalı” dedik artık, “utanmalı, sorgulamalı, anlamalı...”

 

***

 

Çok telefon geldi...

Pek çoğu ‘iyi yaptınız’ diye...

Ama bir kısım da öfke, endişe!..

Telefonlara bakarsanız eğer, hiçbir polis, kimseye vurmamış !..

Kimse yumruk atmamış !..

Kimse ‘şiddete’ karışmamış !..

Kimse kimsenin burnunu kanatmamış !..

Öyle anlaşılıyor ki, bu eylemciler, kendi kendilerini parçalıyor, boş yere (!)

 

***

 

En fazla sığınılan mazeret de, “Ne yapsınlar, görevleri!..”

Yok arkadaş, değil.

Görevleri, özgürlükleri korumaktır.

Yasaları gözetmek...

“Elinizde bayrak varsa, cicisiniz; pankart varsa kaka” üzerine bir ‘adalet’ olamaz...

“Görevlerini yapıyorlar” diyorsanız..

Toplum vicdanı böylesi bir “görev” anlayışını reddediyor.

Başbakan, şiddetti kutsasa da, Kıbrıslı Türk insanı, böylesi bir anlayışı layık görmüyor, yaşadığı memlekete...

 

 


İSİMLİK

 

‘Hangi polis şiddete başvurdu, hangisi başvurmadı?’ Çok da kolay değil bilmek.

Çünkü!..

“İsimlikler sökülüyor!..”

Size yumruk atanın adını, göremiyorsunuz yani, isteseniz de!.. Adınızı soyadınızı göğsünüzden çıkarmayınız beyler, eğer, niyetiniz ‘kötü’ değilse!!!

 

 


TÜRK-MÜSLÜMAN

 

Türkiye’deki yönetim farklı bakıyor.

Erdoğan da...

Büyükelçi de...

Bakanları da...

Gel gör ki, bizi yöneten UBP hükümeti ‘tabanda’ değil ama ‘tavan’da, onlar da aynı görüşte.

“Kimlik sorunumuz var” denince.

Diyorlar ki:

- Biz de Türküz, siz de...

- Biz de Müslümanız, siz de..

- Kimlik sorunu nerede?

 

***

- Biz Kıbrıslı Türküz, deseniz.

O zaman ‘tersten’ geliyor soru:

- Yani Türk değil misiniz?

- Öyle de Kıbrıslıyız, deseniz o zaman başka bir soru:

- Yani Rum musunuz?

Kültürümüz, değerlerimiz, alışkanlıklarımız, farklılıklarımız, anlatamıyorsunuz işte!..

 

***

 ‘Kimlik sorunu’nun içinden çıkılamıyor böylece...

“Nüfus siyasetinde bir sorun var”, diyoruz...

Örneğin Türkiye, milyon milyon Azeri’ye, Türkmen’e, Özbek’e “geliniz, çalışınız, yurttaş olunuz, çoluk çocuk taşınınız, size ev, arsa, arazi de verelim” der mi?...

- Türküz!.. Müslümanız, diye.

Peki, İstanbul’un büyük üniversitelerini, Akdeniz’in Karadeniz’in kıyı şeritlerini “buyurunuz, sizin olsun, siz Türk biz Türk” sererler mi önünüze?

Tüm meslek alanlarını bırakırlar mı, kuşatmanızı?

Ya da “hani burada ayrı bir devlet vardı, siz vilayet muamelesi bile yapmıyorsunuz” deseniz, anlarlar mı acaba?

 

***

 ‘Kıbrıslıyız, Kıbrıslı Türküz, farklıyız...”

Evet ama... Bu coğrafyada, kendisini böyle tanımlamayan da onbinler var artık...

Çıkamıyorum işin içinden...

İyisi mi, “insanca bir yaşam, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış” diyorum, ardından...

Bunlar sağlansa, ‘kimlik sorunu’ da ‘ırkçılık’ boyutundan çıkar belki...

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1259 defa okunmuştur