
Kıbrıs Uluslararası Tiyatro Festivali “Hatalı” başladı
Limasol’daki açılışta dışarıda protestolar, içeride de “Ben bir hatayım” performansı vardı...
Murat OBENLER
Bu yıl 2.kez gerçekleşen Kıbrıs Uluslararası Tiyatro Festivali, Belçikalı sanatçı, yazar ve yönetmen Jan Fabre’nin dans topluluğu Troubleyn tarafından sahnelenen “O sono un errore / ı am a mistake (Ben bir hatayım) performansı ile başladı. Festivale katılımının açıklandığı günden itibaren Kıbrıslı tiyatro grupları, tiyatrocular, kadın hakları savunucuları ve oluşumları tarafından büyük eleştirilere maruz kalan festival, Jan Fabre’nin performansını sahnelemesi yönündeki tavrını sürdürürken bunun karşısında duranlar da basın açıklamaları ve festival programından çekilerek tepkilerini gösterdiler. Tek kişilik performans “I am a mistake” 16 Mart Pazar gecesi iki kez Limasol’daki Pattihio Tiyatrosu’nda sahne alırken, 2022 yılında işyerinde birçok kez cinsel taciz, şiddet ve korkutma suçundan mahkum edilen Jan Fabre ve festivali protesto etmek için Feminist Grop Eutopia tarafından tiyatro dışında bir protesto gösterisi yapıldı ve “İstismarcılara, şiddet uygulayanlara ve cinsiyetçilere Sıfır Tolerans” başlıklı bir bildiri dağıtımı gerçekleştirildi.
“İstismarcılara, şiddet uygulayanlara ve cinsiyetçilere Sıfır Tolerans”
Feminist Grop Eutopia tarafından tiyatro dışında yapılan protesto gösterisi sırasında “İstismarcılara, şiddet uygulayanlara ve cinsiyetçilere Sıfır Tolerans” başlıklı bir de bildiri dağıtıldı. Genel olarak yapılan Jan Fabre ve festival ile ilgili eleştirileri içeren bildiride yasal olarak bu suçtan suçlu bulunan bir kişiyi festivale davet eden, kendisini bir mağdur gibi lanse eden ve yerel toplulukların tüm eleştiri ve karşı duruşlarına rağmen bu görüşleri dikkate almayan CITF yönetimi kınanarak Fabre’nin festivaldeki varlığının özeleştiri ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değil de sanatsal çalışma alanlarında şiddet, istismar,suistimal kullanımı şeklinde değerlendirmesi gerektiği vurgulandı.
Weinstein: “CITF her türlü şiddet, taciz ve istismarı açıkça kınar. Sanatsal yaratım, bireysel sorumluluk ve 'iptal etme kültürünün' daha geniş sonuçları arasındaki karmaşık ilişkiyi derinlemesine keşfetmeye çalışır”
“Uluslararası Kıbrıs Tiyatro Festivali (CITF) Yöneticisi Alexander Weinstein ise oyun sonrasında yaptığı kısa açıklamada ,“Organizasyon ekibi olarak festivalimizin her türlü şiddet, taciz ve istismarı açıkça kınadığını açıkça belirtmek istiyoruz. Aynı zamanda, özellikle zor ve tartışmalı konularda açık diyaloğun önemini savunuyoruz. CITF, kınanacak herhangi bir eylemi haklı çıkarmaya veya susturmaya çalışmaz; ancak sanatsal yaratım, bireysel sorumluluk ve 'iptal etme kültürünün' daha geniş sonuçları arasındaki karmaşık ilişkiyi derinlemesine keşfetmeye çalışır. … Sanat ortamının bir mahkeme olmadığına inanıyoruz. Tam tersine geleneksel olarak bu tür konulara dürüstlük ve eleştirel düşünceyle yaklaşılan ve tartışılan bir alandır.” İfadelerini kullandı ve Jan Fabre ile işbirliği yapmaktan mutluluk duyduğunu tekrarladı.
Irene Urciuoli’den kışkırtıcı, meydan okuyucu, cesur performans
1988 yılında Jan Fabre tarafından yazılan ve yönetilmeye başlanan ve İtalyan oyuncu Irene Urciuoli tarafından İtalyanca (İngilizce ve Rusça üstyazı ile) sahneye konan “Ben Hatayım” gösterisi işlenmemiş ve kışkırtıcı bir tiyatro manifestosu olarak tiyatroseverlerin karşısına çıkıyor. Bir hastahane odası sahnesinde anlatılan metin aşırı sigara kullanımından dolayı kansere yakalanmış bir kadın karakterin itirafları, protestosu ve büyük bir mantra şeklinde ilerliyor.
Luis Buñuel ve Antonin Artaud'ya ithaf edilen eser, kimliği, sanatı ve kendini yok etmeyi sorgularken karakterin sesi, sanatçının her ne pahasına olursa olsun yaratma yolundaki amansız arayışını somutlaştıran bir anlam ağını çözüme ulaştırır. Kadın karakterin,
Ben bir hatayım çünkü hayatımı şekillendiriyorum ve ne yapılması veya söylenmesi gerektiği konusunda hiçbir kaygı duymadan kendi yargıma göre organik bir şekilde çalışıyorum” söylemi onun dünya görüşünü ve hayata bakışını özetlerken kademeli olarak kendini yok etme de dahil ödenmesi gereken bedelleri de ödemeye hazır olduğunu seyirciye aktarıyor. Oyun ahlaki, toplum düzeni, insan bedeni ile ruhunun anlamı, aşk ve haz duygusu, politik yozlaşma, siyaset ve medyadaki yalan mekanizmaları, yaşam, ölüm ve ölümsüzlük, insanlık ile ilgili uzun bir sorgulama sekansı şeklinde akıyor.
Davydova’nın yönetiminde Fabre ve Urciuoli seyirciyle buluştu
Oyun sonrasında Salzburg Tiyatro Festivali Direktörü Marina Davydova’nın yönetiminde sanatçı, yazar, yönetmen Jan Fabre ve oyuncu Irene Urciuoli’nin katılımıyla bir sohbet gerçekleştirildi.
Sohbetten kısa notlar
Jan Fabre:
-Ben herhangi bir ideolojiyi temsil etmiyorum.
-Hedefim özgürce sanat yapmak. Sanatçı özgür olmalıdır.
-Gerçek değil yaklaşım ve algıya inanıyorum.
-Aşkın gücüne inanıyorum. Ben de bir Fransız dansçı kadına aşık oldum.
-İtalyan oyuncu Irene Urciuoli il 7 yıldır çalışıyoruz.
-Oyunculuk alanı huzursuzlukla eştir. Oyunculuk sonsuz bir kendine soru sorma sürecidir.
-Ben güzelliğin hizmetkarıyım. Radikalim. Sanat yapma dendiğinde aşkla çalışma konusunda hassasım.
-Hollywood’dan teklifler geldi ama ben reddettim. Orasının bağımsız olduğuna inanmıyorum.
- Sanat yapmaya başladıktan 40 yıl sonra kendi özgün sesimi, rengimi,yolumu oluşturdum.
- Hitler,Mussolini vb. demokratik olarak seçiliyor. Trump da demokratik yollarla devletin başına geldi. Bu konularda herkesin sorumlu davranması gerekir. Çürümüşlük,yozlaşma, doğru bilgiye ulaşım eksikliği gittikçe çoğalıyor.
-Kendi bedenimi incelemeye başladım. Hep estetik değerler ve etik prensiplerle hareket ettim.
-Bana yanlış gerekçelerle sürekli olarak saldırıldığını düşünüyoum. Saygı ve özen göstermek gerekir. En sevdiğim üç kelime: İçgüdü, zihinsellik ve akıllılık
Irene Urciuoli:
-Sanatçı hırslı ve tutkulu olmalıdır. İleriye gitmek istiyorsa insan meydan okumaya kendinden başlaması gerekir.
-Jan Fabre gibi dev ve dahi bir sanatçı ile çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
-Oyunculuk olarak çok cesur, meydan okuyucu ve tartışmaya açık bir oyunda oynuyorum.