1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Kıbrıs Mucizesine Ne Oldu? Krizdeki Kıbrıs Ekonomisi ve Alternatif Ekonomik Strateji İhtiyacı[i]
Kıbrıs Mucizesine Ne Oldu?  Krizdeki Kıbrıs Ekonomisi ve Alternatif Ekonomik Strateji İhtiyacı[i]

Kıbrıs Mucizesine Ne Oldu? Krizdeki Kıbrıs Ekonomisi ve Alternatif Ekonomik Strateji İhtiyacı[i]

Panayiotis Pantelides: Bugün Kıbrıs ekonomisi sınırın her iki tarafında derin bir kriz yaşamakta, krizin toplumsal etkisi hızla nüfusu, özellikle de işçi sınıflarını etkisi altına alıyor.

A+A-

 

 

Panayiotis Pantelides
[email protected]

 

Bugün Kıbrıs ekonomisi sınırın her iki tarafında derin bir kriz yaşamakta, krizin toplumsal etkisi hızla nüfusu, özellikle de işçi sınıflarını etkisi altına alıyor. Son yıllarda sınırlı ticaret ve emeğin dolaşımına rağmen, adanın uzun yıllardır bölünmüş olması ve yeniden birleşme için nihai politik anlaşmanın tekrar tekrar çıkmaza girmiş olması, Kıbrıs’ın kuzey ve güney taraflarının farklı ekonomik yörüngelerde yol almasına sebebiyet verdi. Netice itibariyle, gelişimleri ve uluslararası karşılıklı bağımlılıkları arasındaki farklar göz önüne alınarak, Kıbrıs’taki iki ekonomide krizin sebepleri, doğası ve siyasi sonuçları net bir tahlili gerektirir. Daha yakın bir eşgüdüm içinde hareket ederek ortak bir bakış açısıyla yapılacak ekonomik analizlerin, siyasi çıkarımların ve sendikal mücadelelerin kazanımlarının çok önemli olduğunu düşünüyor olsam da, bu kısa makalede sadece güneydeki ekonomik krize odaklanacağım.

Son 30 yıldır güneydeki ekonomi, yüksek büyüme oranı, yükselen yaşam standardı ve istikrarlı düşük işsizlik oranına sahipti.  Aslında, yıkıcı 1974 olaylarını takiben oluşan bozulmanın ertesindeki ekonomik iyileşme o kadar hızlı ve beklenmedik bir biçimde gerçekleşti ki, 1970’lerin sonlarından 2008 yılında ekonomik krizin başlangıcına kadar süren ekonomik kalkınma, “ekonomik mucize” ibaresiyle tanımlandı. Buna rağmen, ekonomik kalkınmanın zirve yaptığı yıllarda dahi muhalif sesler uyarılarıyla güney Kıbrıs’ta uygulanan ekonomik modelin doğasındaki zayıflıkları vurguluyordu. İmalat ve tarım sektörlerinin gayri safi yurtiçi milli hasılaya katkısının sürekli azalması ve lüzumsuz bir biçimde turizm sektörüne bağımlılık sürdürebilir kalkınmanın yapısal temelinin altını oymuştu. Güney Kıbrıs’ın ekonomisi 1980’lerin ortasına kadar geliştirdiği emek yoğun hafif üretim sektöründen evrilemeden vakitsiz bir şekilde endüstriyel faaliyetlerini tasfiye etmeye başladı.  Çevre ile ilgili önemli dengesizlikler ortaya çıkarken, refah devleti ve sosyal ihtiyatlar Avrupa’daki seviyenin çok gerisinde kalmıştı.

Tüm bu yapısal zayıflıklarının yanında devlet aygıtlarının hızla etkisizleşmesi, kamunun adam kayırmaya dayalı politikalarla birlikte ürkütücü derecede yozlaşmış olması ve ekonomik kalkınmanın gelecekteki yönünü belirleyecek, temel araştırma ve tahlilleri sağlayacak proaktif ekonomik stratejik müdahaleleri yapacak planlama bölümlerinden yoksun olması da kayda değer bir dengesizlik ve kırılmanın oluşmasını sağladı.

Güney’deki ekonominin tüm bu yapısal zayıflıklarının yanında, hükümet yetkililerinin Kıbrıs’taki bankacılık sisteminin ‘zararlı varlık’ (toxic assets) yatırımları ile ilgisi olmadığı ve ironik olarak Kıbrıs’ın  güçlü bir bankacılık sistemine sahip olduğuna dair iyimser beyanatlarına rağmen, dünya ekonomik krizinin Kıbrıs ekonomisi üzerine yaratacağı hatırı sayılır etki aslında çoğumuz için şaşırtıcı değildi. Bankacılık sektörünün niteliğinin yanlış bir biçimde resmedilişinin aksine, bankacılık krizi ve bankacılık sektörünün çökmesinin an meselesi olma tehlikesi ekonomik krizi derinleştirirken, bu sebep nihayetinde Kıbrıs yetkililerinin AB ve IMF kurumlarından devasa bir mali yardım arayışına girmesinin de sorumlusu oldu.

Böyle bir mali yardımın iktisadi ön koşulları, kamu sektörü maaşları, emekli aylığında kesinti önlemleri ile sosyal ihtiyatlarda azaltmaları da beraberinde getirir. Hayat pahalılığı ödeneği azaltılarak özel sektörde de maaşların azaltılmasına yönelik baskı yaratılırken, diğer bir taraftan özellikle telekom, elektrik ve kamuya ait limanlardaki yönetimler gibi kamu iktisadi kuruluşlarında özelleştirmeler yapılır.

Neoliberal politikaların baskın olduğu AB ve IMF kurumlarının düşünce ve uygulamaları Güneydeki Kıbrıs ekonomisini krizden çıkarmaya yardım etmek yerine ekonomiyi geriletip işsizliği arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Kıbrıs ciddi bir mali sorun yaşamamakta ve bütçe açığı ekonomik krizin sebebi değil sonucudur. Kıbrıs’taki ekonomik kalkınmanın geleceği önemli ölçüde Avrupa ekonomisinde krizin nasıl evrileceğine ve Avrupa Birliği yetkililerinin özellikle Avrupa’nın Güney çevre ülkelerine uygulayacağı neoliberal ve kesinti politikalarına karşı yoğunlaştırılacak sosyal ve politik direnişe bağlıdır.

Ancak unutulmamalıdır ki Avrupa düzeyindeki ekonomik ve siyasi mücadelelere paralel bir şekilde Kıbrıs’ta da ulusal alternatif ekonomik stratejiler geliştirilmelidir. (Güney) Kıbrıs’taki radikal sol örgütler ekonomi politikalarında alternatif üzerine tartışmalar, analizler, konferanslar gerçekleştirmişler ve şu önerileri gündeme getirmişlerdir:

-Yüksek geliri olan vatandaşlardan alınan verginin, kurumlar vergisinin, mülk vergisi ve servet vergisinin artırılması amacıyla vergi sisteminin reforme edilmesi. Güney Kıbrıs Avrupa ülkeleri arasında en az kurumlar vergisi oranı, yüzde 10’la dikkati çekiyor. Ayrıca Kilisenin faaliyetlerinin vergilendirilmesi de kamu maliyesine ek kaynak sağlayacaktır.

-Kamu çalışanları arasında en yüksek maaş alanların maaşlarının kontrol altına alınması, hatta düşürülmesi ancak düşük maaşlı kamu sektörü çalışanlarının maaşlarının daha fazla düşürülmemesi, çünkü böylesi politikalar ekonomiyi durgunluğa sürükleyecektir.   Ayrıca askeri harcamaların önemli ölçüde azaltılması zira buradan tasarruf edilecek meblağ kalkınma ve toplumsal harcama amaçlı kullanılabilir.

Bankacılık sisteminin aşırı büyüklüğünü, yüksek faiz oranlarını ve oligopolistik yapısından kaynaklanan kârlılık oranını kontrol altına alabilmek için radikal bir şekilde reforme edilmesi. Bu reformun temeli bankacılık sektörünün kamulaştırılması ve demokratik bir kontrol mekanizmasına tabi olması olmalıdır. Böylelikle dönüştürülen, yatırım ve krediyi spekülatif faaliyetler yerine ekonominin üretici sektörlerine yönlendiren bir bankacılık sektörü Kıbrıs için geliştirilen alternatif kalkınma stratejisinin önemli unsurlarından biri haline gelebilir.

Modern tarım, yeni teknoloji ve buluşlar üzerinde yükselen üretim sektörü gibi ekonominin üretici sektörlerini canlandırmayı, turizm sektörünün kalitesini artırmayı, kalkınmacı bir şekilde enerji kaynaklarını kullanmayı amaçlayan alternatif bir ekonomik program tasarlamak ve uygulamak. Alternatif bir ekonomik plan üzerine kurulu böyle politikalar ve reformlar ekonominin cari işlem açığıyla ilgili dışşal pozisyonunu da iyileştirmeyi ve yüzde 12lere varan işsizlik sorununu da çözümlemeyi amaçlamalıdır.

Başarılı alternatif bir ekonomik strateji için gereken,  sosyal ve siyasi desteğin yanısıra devlet aygıtının bir kalkınmacı devlete dönüşecek şekilde radikal bir biçimde reforme edilmesidir. Böyle bir devlet reformu kurumlar, pratikler ve tutumlarında birtakım değişiklikler ve araştırma, başarılı uluslararası deneyimlerin analizi, planlama, seçici endüstriyel politikalar ve yeni teknolojiler, buluşlar, yüksek üretkenlik ve ihracat potansiyelini içeren bir kalkınma stratejisini de gerektirir.

 

 



[i] Mertkan Hamit ve Umut Bozkurt tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1015 defa okunmuştur