1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Hatalar zinciri"
"Hatalar zinciri"

"Hatalar zinciri"

YENİDÜZEN’e konuşan Ekonomist Yrd. Doç. Dr. Ayşem İyikal Çelebi hükümetin “ekonomi performansını” yorumladı

A+A-

Fayka Arseven KİŞİ

Ekonomist Yrd. Doç. Dr. Ayşem İyikal Çelebi, hükümetin ekonomi politikalarında hatalar yapıldığını ve bunun piyasayı kötü etkilediğini söyledi.

Çelebi, hükümetin kamu görevlilerinin hayat pahalılığı ödeneğini dondurmasının büyük hata olduğunu vurguladı.

Çelebi, bu kararının ardından ekonomideki çarkların daha da duracağını ifade ederek, hem kamu hem de reel sektörün daha da fakirleşeceğini belirti.

Dövizdeki hareketliliğin devam edeceğine de işaret eden Çelebi, güvenin azaldığı, risklerin arttığı bir ortamda döviz artışlarının her zaman meydana geleceğini dile getirdi.

Çelebi, hükümetin dövize müdahalesinin mümkün olmadığı gibi, kurları sabitleme yönünde de adım atamayacağını belirterek, sadece tüketiciyi zorda bırakacak, fırsatçılara müdahale edebileceğini söyledi.

Turizm sektörünün de çok zor bir durumda olduğunu kaydeden Çelebi, açılama yönelik de gerekli planlanmanın yapılmadığını kaydetti.

Çelebi, “‘kapıları açtık, gelin’ dediğinizde turist gelmez. Çok önceden adımlar atılmalı, planlama yapılmalıydı. Ekonomi siz kapıyı açınca normale dönecek bir şey değildir” ifadesinde bulundu.

Çelebi, hellimin tescil edilmesinin çok önemli bir tarihi fırsat olduğunu vurgulayarak, ayağımıza gelen bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerektiğini de söyledi.

Bu hafta Yrd. Doç. Dr. Ayşem İyikal Çelebi ile ülke ekonomisinde yaşanan gelişmeleri konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Döviz kurlarındaki artışlar hepimizi endişelendiriyor. Ne olacak?
  • ÇELEBİ: Ekonomideki risklere karşı döviz kurları çok hassastır. Türkiye Merkez Bankası Müdürü’nün değişiminin ardından hemen döviz kurları yükselişe geçti. Yani en ufak dengesizlik bile döviz kurlarını yukarıya çeker. Şu an döviz kurları tamamen risklere bağlıdır.
    Dış dünyanın, Türkiye’den beklentileri ve güvene ihtiyacı var. Bu güven de sürdürülebilir, uzun süreli politikalar ile sağlanır.
    Mesela uzun süre dolar sabitti, çünkü ekonomik düzende bir durgunluk vardı. Merkez Bankası düzenli olarak faizleri artırıyordu. Dış piyasanın beklentisi de faizlerin artması yönündedir. Sabit ve güvenli bir yönetimle de yatırımcıya güven veriliyordu.
    4 aylık TC Merkez Bankası’nın görevden alınması döngüleri bozdu. Güven gittiği ve riskler arttığı için döviz de yükselişe geçti.
    Aynı zamanda faizlerde de bu böyle. Riskler arttığı zaman kurlar da artıyor. Kurlar arttığı zaman enflasyon yani hayat pahalılığı oluşuyor. Enflasyon arttığı zaman faizler de artmak zorundadır.
    Yani faiz enflasyonun sonucudur. Faiz sebep değil, sonuçtur.

“Pandemide hangi sektörler en fazla zarar görmüştür bu tespit edilip o sektörlerin ayağa kalkması için mali yardım yapılmalıdır. Siz diyemezsiniz ‘1500 TL alın, tamamdır’. Böyle bir şey olamaz. Her kesimin kendine göre maliyetleri, kendine göre ihtiyaçları vardır.”

 

  • YENİDÜZEN: Her döviz artışında kurların sabitlenmesi görüşü de ortaya çıkıyor. Böyle bir şeyin yapılması mümkün mü?
  • ÇELEBİ: Dövizin sabitlenmesi mümkün değil. Çünkü her şey birbirine bağlıdır. Kurlara bağlı başka maliyetler vardır. Onları sabitleyemeyiz dolayısıyla döviz kurlarını da sabitleyemeyiz.
     
  • YENİDÜZEN: Dövize karşı hükümetlerin alabileceği önlemler var mı?
  • ÇELEBİ: Türkiye’ye bağımlı bir ekonomimiz olduğundan dolayı dövize müdahalesi mümkün değildir. Sadece bu konudan oluşacak fırsatçılığı önleyebilir. Bugün döviz yükseldi diye hemen fiyatlar da yükseliyor. Yani tüketiciyi zorda bırakan durumları önleyebilir. Onun dışında bir şey yapamaz.

 

 “Hayat pahalılığını durdurmak, Hükümetin almış olduğu en büyük hatadır. Çünkü kamu eliyle iç piyasanın çarkları dönüyor. Ama şu an kamu çalışanlarına ‘para harcamama’ yönünde korku salmış oldu.”

 

  • YENİDÜZEN: Hükümet, kamu görevlilerine hayat pahalılığı ödeneğinin yansıtmayacağını açıkladı. Bu ekonomik akla uygun bir adım mı?
  • ÇELEBİ: Hayat pahalılığını durdurmak, Hükümetin almış olduğu en büyük hatadır. Çünkü kamu eliyle iç piyasanın çarkları dönüyor. Ama şu an kamu çalışanlarına ‘para harcamama’ yönünde korku salmış oldu. Eğer siz paranızın azalacağını bilirseniz, tüketim yapmazsınız. Zaten ekonomimizi ayakta tutan kamu görevlileridir. Çünkü gelirleri bellidir, reel sektör gibi değildir. Bilir ki ay sonu maaşını alacak. Siz o geliri kestiğiniz zaman ekonomideki para döngüsünü de kesersiniz.
    Şu an kamuya verilen korku ile artık onlar da harcama yapmayacak ve tasarrufa yönelecekler. Bu kez de ekonomik çarklar duracaktır.
    Bir de sanki kamu çalışanları günah keçisidir. Bu çok yanlıştır. Kamu çalışanları fakirleştiriliyor. Zaten Toplumsal Dayanışma 1’nci Ekonomik Tedbirler ve Destek Paketi’ne göre Mart 2020-Haziran 2020 döneminde oluşacak hayat pahalılığının eşel mobil sistemi çerçevesinde maaşlara konsolidasyonu durdurulmuştu.
    Yani Mart 2020’den beridir ödenmiyor. Kamu çalışanı zaten geçen yıldan 4 ay fakirleştirildi. Kamu çalışanının fakirleştirilmesi demek reel sektörün fakirleşmesi demek. Bunlar birbirini besleyen iki sektör.
    Kamuya nazaran maaş ve sosyal güvenlik açısından dezavantajlı bulunan özel sektör çalışanı ve işverenine de kamu sektörü çalışanı sistemin defosu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bu da çok büyük yanlıştır. Özel sektör ve kamu arasında bir çatışma başlamıştır. Bu da gerçekten hepimizi çok kötü etkileyecektir.

 “Turizm şu an çok kötü durumdadır ve ileriye dönük hiçbir çalışma yapılmamıştır. Siz ‘kapıları açtık, gelin’ dediğinizde turist gelmez. Çok önceden adımlar atılmalı, planlama yapılmalıydı. Ekonomi siz kapıyı açınca normale dönecek bir şey değildir.”

  • YENİDÜZEN: Bu ortamda piyasa nasıl canlanabilir?
  • ÇELEBİ: Pandemide hangi sektörler en fazla zarar görmüştür bu tespit edilip o sektörlerin ayağa kalkması için mali yardım yapılmalıdır. Siz diyemezsiniz ‘1500 TL alın, tamamdır’. Böyle bir şey olamaz. Her kesimin kendine göre maliyetleri, kendine göre ihtiyaçları vardır. Bunun saptanması lazım. Her kesime aynı muamele gösterilmesi doğru değildir.
    ‘Kriz budur, bu sektörü bu kadar, diğerini şu kadar etkiledi’ diye ortaya konması gerekir. Hangi sektörün ne kadara ihtiyacı var belirlenmelidir.
    Örneğin; turizm şu an çok kötü durumdadır ve ileriye dönük hiçbir çalışma yapılmamıştır. Siz ‘kapıları açtık, gelin’ dediğinizde turist gelmez. Çok önceden adımlar atılmalı, planlama yapılmalıydı.
    Ekonomi siz kapıyı açınca normale dönecek bir şey değildir. Çok fazla alt yapı gerektirir. Her sektörün kendine özgü ihtiyaçları vardır.

 “Savunma giderleri büyük sıkıntı”

  • YENİDÜZEN: Hükümetin Türkiye’den kaynak beklentisi vardı. Ancak kaynak gelmedi. İç borçlanmaya gidiliyor. Bu ne kadar sürdürülebilir?
  • ÇELEBİ: Bu çok büyük bir sıkıntı. Ama bu para niye gelmedi? Türkiye’nin bu konuda sizden talepleri ve arzuları vardı. Bunlar yapılmadı. Siz bir protokol hazırlıyorsunuz, bununla birlikte atılması ve Mart sonuna kadar yapılması gerekenler vardı, yapılmadı. Biz sadece para istiyoruz. Ama bunun şartları tamamlanmadan altı doldurulmadan kimse kimseye para göndermez. Siz protokolün gerekliliklerini yerine getirmezseniz parayı da alamazsınız.
    Fakat en zarar verici nokta savunma giderlerinin karşılanmaması olmuştu. Çünkü 3 aydır bu para gelmedi. En fazla kamu maliyesini yıpratan durum savunma giderlerinin karşılanmamasıdır. Bundan dolayı da kamu maliyesi büyük sıkıntı içerisindedir.

 “Kasaya para akışı sağlanabilir fakat bunu yapamıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durabilecek bir ülkeyiz ama bunu başaramıyoruz. Borçla borcun kapanması mümkün değildir.”

 

  • YENİDÜZEN: Maliyenin durumuna baktığımızda iç borçlanma bizi daha ne kadar idare edebilir?
  • ÇELEBİ: Kasaya para akışı sağlanabilir fakat bunu yapamıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durabilecek bir ülkeyiz ama bunu başaramıyoruz. Borçla borcun kapanması mümkün değildir. Çok kısa vadeli çözümlerdir, sürdürülebilir değildir.

 ‘Hellim konusu hafife alınmamalı”

  • YENİDÜZEN: Hellim tescil edildi, ekonomik kazanımları, fırsatları ne olacak?
  • ÇELEBİ: Bu büyük bir fırsat ve şanstır. Fakat orada da sorunlar var. Hellim ürünü Avrupa Komisyonu’nun Menşeli Korumalı Ürünler Kütüğüne 29 Mart 2021 itibarı ile kaydına karar verildi. Fakat bunun resmi gazetede yayınlanması ve bu kararın benimsenmesi Nisan ayında tamamlanacaktır.
    1 Ekim 2021 itibarı ile de Avrupa içerisinde hellim\halloumi isimli ürünü üretme ve diğer Avrupa ülkelerine ihraç etme hakkının Kıbrıs’a ait olduğunun dahası AB’nin hellim konusunda 3’ncü ülkelerle ülke sınırları içerisinde menşeli ürün olarak korunmasına dair ikili anlaşmalar yapılacağı da belirtildi. Bu çok önemli tarihi bir gelişmedir.  Fakat biz bunu yönetebilecek miyiz? Bilemiyorum. Çünkü üretimin Avrupa standartlarına uygun olması gerekiyor. Biz bu denetimi gerçekleştirebilecek miyiz? Bunun endişesini taşımaktayım.  AB’nin denetimi ve standartlarına uygunluk hafife alınacak bir konu değildir.
    Ama bu kadar önemli bir fırsattır çok iyi değerlendirmemiz gerekir. İhracatın yüzde 40’nı oluşturan hellim konusunda umarım ayağımıza gelen fırsatı kaçırmayız.

yd-destek-gorseli-2-017.jpg

Bu haber toplam 2288 defa okunmuştur