1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Gökçe Keçeci: Sanatta esas olan paylaşmak
Gökçe Keçeci: Sanatta esas olan paylaşmak

Gökçe Keçeci: Sanatta esas olan paylaşmak

Grafiği resme dönüştüren bir sanatçı Gökçe Keçeci… Kendine özgü, kumaşa yaptığı ölümsüz çalışmaları, imzaya dönüşen kuş figürleri ve tüm bunlar yanında yıllardır devam eden akademik hayatını bizimle paylaşıyor.

A+A-

simge-018.jpg

Grafiği resme dönüştüren bir sanatçı Gökçe Keçeci… Kendine özgü, kumaşa yaptığı ölümsüz çalışmaları, imzaya dönüşen kuş figürleri ve tüm bunlar yanında yıllardır devam eden akademik hayatını bizimle paylaşıyor. Şu an Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Dekan Vekilliği görevini sürdürüyor. Biz de öğrencilerinin çalışmalarından oluşan sergi vesilesiyle bir araya geliyoruz. Hem kişisel çalışmalarını hem de fakülte olarak Lefkoşa Suriçi’nde hayata geçirmeyi planladıkları projeleri dinliyoruz.

“GRAFİK TASARIMIN GÜNCEL BİR MESLEK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM”

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik mezunu Gökçe Geçeci… Öncelikle sanata olan ilgisinin başlangıcına gidiyor, biraz geçmişe dalıyoruz. 

“Annem de babam da mühendislik mesleğini seçtiler, onlarla her zaman gurur duyarak büyüdüm, mühendis olmayı hayal ettim. Ancak liseye başlarken ailede hiç sanatçı olmamasına rağmen benim çok iyi çizimler yaptığımı fark eden annem ilk olarak beni Aşık Mene’nin stüdyosuna götürdü. Bunu Kemal ve Filiz Ankaç çiftinin stüdyosu ile Salih Oral’dan aldığım dersler takip etti. Hem ailemin hem de tüm bu insanların motivasyonu ile ben sanatla daha fazla ilgilenmeye başladım. Tam da o yıllarda babam kendine yeni bir iş kurdu, bayrak, flama yapmaya başlamıştı. Ben de sanatı bu işle nasıl birleştiririm diye düşünürken grafik tasarım eğitimi almaya karar verdim. Daha güncel bir meslek olduğuna karar verdim. Ben sanat ortamında çok bulunmama rağmen her zaman tutucu biri olmuşumdur. Biraz da onun etkisiyle yüksek lisans ve doktora eğitimim boyunca da Hacettepe’de okudum. Başka bir üniversiteye gitmeyi hiç düşünmedim. Ankara’da on iki yılım geçti. Araştırma görevlisi oldum. Her yıl Kıbrıs’a dönmeyi düşündüm. Sonunda mezun olunca döndüm.”

s1-051.jpg

“EN BÜYÜK HAYALİM KIBRIS’A GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ KURMAKTI”

Yakın Doğu Üniversitesi’nde güzel sanatlar fakültesini kurma teklifini henüz Kıbrıs’a dönmeden aldığını söylerken, böylece hayattaki en büyük hayallerinden birini de gerçekleştirdiğini belirtiyor.

“En büyük hayalim Kıbrıs’a bir güzel sanatlar fakültesi kurmaktı. Henüz adaya dönmeden Suat Günsel’den bu teklifi aldım. Hacettepe’den akademisyen arkadaşlarımla kurucu bir ekip oluşturarak bunu gerçekleştirdik. Çok iyi bir üç yıl geçirdik. Daha sonra ben İletişim Fakültesi’ne geçtim. Yüksek lisans ve doktora tezlerimi Televizyon Jenerikleri ve canlandırma belgeseller konularında yapmıştım. Bunlar iletişimle alakalı konulardı ama bilinçli olarak yaptığım bir tercih değildi. Bu benim var olanla yetinemeyen, hep yeni bir şeyler deneme isteğimden doğmuştu. Daha sonra İletişim Fakültesi’nde de Görsel İletişim Fakültesini kurduk. Dr. Dilara filmini çektik. Ben de sanat yönetmenliği yaptım, senaryoya katkı koydum.  Sekiz yıl İletişim Fakültesi’nde çalıştım. İlk başta çok zor oldu, uzmanlık alanımın dışındaydım. Fakat iletişim konusunda çok çalıştım. Elbette ben bir iletişimciyim diyemem ama bana çok faydası dokunduğunu söylemeliyim. Şu anda Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekan vekiliyim. Yeniden güzel sanatlar fakültesine, yuvama geri döndüm. İletişimde kazandığım altyapı ile güzel sanatları birleştirdiğimde çok daha sağlam bilgi birikimine sahip olduğumu düşünüyorum. Sanırım hayatta önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek gerekiyor.”

“SANATTA ESAS OLAN PAYLAŞMAK, MÜKEMMEL OLMAK DEĞİL”

Akademik olarak tüm bu gelişmeler yaşanırken Gökçe sanatla, resimle, grafikle uğraşmaktan da hiç vaz geçmedi. Hayatının bu yönünü hep canlı tuttu.

“2006 yılında adaya döndükten sonra hep yönetici olarak çalıştım. Bu da oldukça ağır bir yük… Girmeniz gereken dersler, yazmanız gereken makaleler, katılmak zorunda olduğunuz sunumlar, eğitimcilerin, öğrencilerin çözülmesi gereken problemleri derken yapılması gereken çok iş oluyor. Ancak sanattan ve üretmekten hiç kopmamak için kişisel çalışmalarıma da devam ettim. Her zaman yaratıcılığımı sürdürmek için çabaladım. Hiçbir şey üretemiyorsam bir fotoğrafı parçalayıp, ondan yeni bir eser yarattım. 2008 yılında ‘Siz’ isimli ilk kişisel sergimi Haydarpaşa Galeri’de açtım. Bundan önce pek çok karma sergiye katılmıştım ama mükemmeliyetçi yapımdan dolayı bir türlü kendi sergimi açamamıştım. Oysa kime göre neye göre mükemmellik. Zaman geçtikçe anladım ki sanatta esas olan paylaşmak, mükemmel olmak değil.”

s2-043.jpg

“ÖZGÜRLEŞMEK VE VAR OLMAK İÇİN KUŞ FİGÜRLERİ”

Gökçe Keçeci’nin sanatında öne çıkan en önemli detay kuş figürleri. Öyle ki kuşlar adeta onun imzası gibi… Bunun özel bir nedeni var mı merak ediyorum.

“Küçüklüğümden bu yana her zaman rüyamda kuş olup uçtuğumu, dünyaya yüksekten baktığımı hatırlıyorum. Hayata tepeden bakmak aslında algımızı çok değiştiren bir şey… Uçakta da hep böyle hissederim. Dünya üzerinde ne denli küçük olduğumuzun farkına varırım. Kuş olmak hem özgür olmayı, hem de olaylara, tepeden, kuş bakışı bakarak küçük konuları büyütmemeyi sağlar. O nedenle sanırım üniversiteden bu yana kuşları kullanıyorum. Takıntılı olmak da istemiyorum ama kuşlar olmayınca da çalışmalarım eksik kalmış gibi oluyor. Kuş olmasa da uçan bir şeylere ihtiyaç duyuyorum. Özgürleşmek, var olmak için…”

“ÇALIŞMALARIMI KALICI OLMALARI İÇİN BAYRAK ÜRETİLEN KUMAŞLARA UYGULADIM”

Bunun yanında bayraklarda kullanılan, ipeğe benzeyen kumaşı tuval gibi kullanan sanatçı, kendine özgü bu tekniği babasının işi sayesinde geliştirdiğini bizimle paylaşıyor.   

“Babam dijital baskı işi yapıyor diye bahsetmiştim, ben de kendi çalışmalarımı nasıl daha uzun ömürlü kılabilirim diye düşünürken kâğıttan başka malzeme arayışına girdim. 2008 yılında bayrak, flama bastığımız raşel ve fon satenden oluşan kumaşlara benim çalışmalarımı da basmayı deneyelim diye düşündüm. Çok da iyi sonuçlar aldım. Yıkandıkça güzelleşen bir malzeme olduğunu fark ettim. Yıkıyorum, kurutuyorum, inanılmaz sonuçlar alıyorum. Yağlı boya gibi, ıslanmasın, güneş görmesin gibi kaygı taşımıyorsunuz. Bayrak da yapılan bir malzeme olduğu için çok dayanıklı. Burada birinin kullandığını duymadım ama dünyada, farklı ülkelerde mutlaka bu tekniği kullananalar vardır diye düşünüyorum. Ayrıca istediğiniz boyutta çalışılabilecek, dış ortamda da kullanılabilecek bir malzemeden söz ediyorum.”

s3-027.jpg

“SURİÇİ; GÜRÜLTÜDEN UZAK, GÖKYÜZÜNE YAKIN SANATLA İÇ İÇE BİR ORTAM”

Şu anda Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde dekan vekili olarak görev yapan Keçeci, üniversitenin Lefkoşa Suriçi’nde bulunan kampüsünde çalışıyor. Burada devam eden projelerini şu şekilde izah ediyor.  

“İlk başta Suriçi’ne gelmek bana çok farklı geldi. Bir üniversite kampüsü için çok sessiz bir ortam… Ezan ve çan sesinin kesiştiği, farklı insan profillerinin olduğu bir yer burası. Burada olmak, gürültüden uzak, gökyüzüne yakın sanatla iç içe bir ortamı bana yeniden kazandırdı. Suriçi’ndeki insanlar da üniversiteyi kabullenmiş durumda. Güzel Sanatlar Fakültesi’ni burada geliştirmeyi hedefliyoruz. Numaralarla anılacak, pek çok atölyeyi burada hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bir tanesi Tanzimat Sokak’ta, şu an kullandığımız Atölye 54; bahçesi heykel ve seramik için kullanılırken, iç mekânı da atölye olarak kullanıyoruz. Eşi bulunmaz bir yer. Burada daha çok yağlı boya çalışmaları yapıyoruz. Öğrencilerimizin çalışmalarından oluşan bu gördüğünüz sergiyi de açtık. Ocak ayı sonuna kadar ziyaret edilebilir. İki yıldır aldıkları eğitimin sonucu bu... Onlar için de bizim için de heyecan verici. Bunun yanında yine daha evvel ziyaret ettiğiniz bir de Seramik Bahçe ismini verdiğimiz mekânımız var. Arabahmet’de iki sokağa açılan, öğrencilerin seramik derslerini aldıkları bir yer. Açık mutfakları, tarihi bir hamamı içinde barındıran özel bir bahçesi var. Ben her yıl çalıştığım fakülte hocaları ile sergi açmayı benimsemiş bulunuyorum. Bu hem bizim aramızdaki ilişkileri geliştiriyor, hem öğrenciler için lokomotif görevi görüyor. Elbette biz akademisyen sanatçıların da sanattan kopmamasını sağlıyor. Akademik ortamda sanatı sürdürmek, öğrencilere bir şeyler öğretirken, kendi işimize odaklanmamız kolay olmuyor. Ama bu sergiler sayesinde bunu canlı tutmamız mümkün oluyor. Bu yıl da Mayıs ayında Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak ilk kez böyle bir sergimiz olacak. Bunun yanında Fine Talks çalışmalarımız devam ediyor. Fine Arts’dan geliştirdiğimiz Fine Talks sohbetleri ile sanatçıları öğrencilerle buluşturuyoruz. Bunu bir panelde değil de daha samimi bir ortamda, küçük bir odada, daha sıkışık ama sohbet gibi gerçekleştirmeyi tercih ediyoruz. Şimdiye kadar iki sanatçı bir de yüksek mimarla bu sohbetleri yaptık. Önümüzdeki günlerde bunu bir youtube kanalına taşıyarak, bu konuşmaları ilgi duyan herkesle paylaşmayı hedefliyoruz.”         

                     

  

 

           

Bu haber toplam 5638 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 403 Sayısı

Adres Kıbrıs 403 Sayısı