1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Gençler nasıl yaşıyor, nereye gidiyor, suçlu kim?
Gençler nasıl yaşıyor, nereye gidiyor, suçlu kim?

Gençler nasıl yaşıyor, nereye gidiyor, suçlu kim?

Bugün politika yazmayacağım. Vazgeçtim. Daha doğrusu yeni hiçbir gelişme olmayan bu memlekette kendi kendimi tekrar etmemek için politika, ya da Kıbrıs sorununa bir süre ara vermek istiyorum. Bunun yerine artık çok kimse tarafından da izlenen “ge

A+A-

 

 

 

Bugün politika yazmayacağım.

Vazgeçtim.

Daha doğrusu yeni hiçbir gelişme olmayan bu memlekette kendi kendimi tekrar etmemek için politika, ya da Kıbrıs sorununa bir süre ara vermek istiyorum.

Bunun yerine artık çok kimse tarafından da izlenen “gençlerimiz bunalım takılmaktan nasıl kurtulur” sorusuna kendimce yanıt aramak istiyorum.

Elbette bu konuda iddialı değilim.

Amacım yeni olmayan, ama cesaretle tartışılmayan bazı konuları tartışmaya açmaktır.

Bu konuda özellikle gençlerden görüş, düşünce ve öneriler beklediğimi ve onların görüşlerini de bu köşeden sizlerle paylaşacağımı şimdiden duyurmak istiyorum.

***

Gençlerin en önemli bunalımı esas olarak “kimlik bunalımı”dır.

Bu da doğaldır.

1974’e kadar Rumlarla beraber yaşayan, çoğu zaman aynı işyerinde ter akıtan, ortak değerleri olan Kıbrıslı Türk gençler 1974’le beraber Rumlardan ayrıldı.

Bu tarih bir milattır.

1974’den sonra Kıbrıs’ın kuzeyine toplanan insanlarımız için artık yeni bir yaşam vardı.

Kıbrıs’ın kuzeyinde artık Rumların olmadığı, ama güneyden göç ederek gelenlerin, kuzeyde hali hazırda yaşam sürenlerin ve 1974 sonrasında Türkiye’den getirilen nüfusun bir arada yaşayacağı yeni bir yapı oluştu.

Kuzey’de yaşayanlar ve güneyden göç edenler sabitti. Yani hem sayı olarak, hem de nitelik olarak kim oldukları, ne kadar oldukları ve kapasitelerinin ne olduğu biliniyordu. Zaten bir kaç ayda geldiler ve bitti.

Ancak Türkiye’den gelenler hiç bitmedi.

Aradan tam 37 yıl geçti.

Ama hâlâ geliyorlar.

Bu durum elbette Kıbrıslı Türk gençleri rahatsız ediyor.

Yanlış anlaşılmasın 30 küsur yıl burada yaşam süren ve bu topraklarda kök salmış, kendisinin ve çocuklarının geleceğini bu topraklarda gören, bu anlamda 2004 referandumunda bizlerle beraber çözüme evet diyen insanımız da bu gelişlerden rahatsız olmaktadır.

Bu durum özellikle gençlerimizi çok rahatsız etmektedir.

Bu durum nedeniyle kimi gençlerimiz bu insanlara karşı sekterleşmekte, deyim yerindeyse ırkçılığa varan söylemler geliştirmektedir.

Bu anlamda geliştirilen “saf Kıbrıslı” söyleminin saflığını unutmadan altını çizmek istiyorum.

Evet ne kadar saf ve temiz duygularla söylenirse söylensin “saf Kıbrıslı” yakıştırması bir yanıyla da ırkçılığı çağrıştırmaktadır.

Çünkü dünyada “saf Alman”, “saf İngiliz”, “saf İtalyan” gibi söylemler aslında ırkçılıktır. Hitler 2. Dünya savaşını saf Alman ırkının dünyaya hakim olacağı iddiasıyla başlatmış ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştu.

Evet kimlik sorunumuz önemlidir.

Hele gençlerimiz için bu konu çok önemlidir.

Ama bunun önüne ırkçılıkla geçemeyiz.

Bunun yerine kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkacağız.

Ülkemize sahip çıkacağız.

Bunu yalnızca söylemde değil, eylemde de yapacağız.

Bu noktada size bir soru sormak istiyorum.

Örneğin bu yaz tatilinde kaç tane öğrenci arkadaşım çalışarak harçlığını kendisi kazanmıştır?

Bildiğiniz gibi turizmin itici sektör olarak seçildiği KKTC’de oteller özellikle yaz aylarında ek işgücüne ihtiyaç duymaktadır.

Acaba kaç tane öğrenci bu yaz otellerde garsonluk, bahçıvanlık, temizlikçilik, ya da başka bir iş yaparak harçlık biriktirmiştir?

Nasıl, duyamadım o işleri Türkiye’den gelenler mi yapar?

Evet biz böyle düşünürsek sadece bu işleri değil bütün işleri artık onlar yapacak. Biz de kendimize başka ülkelerde başka işler yapacağız.

Kimse kusura bakmasın benim öğrencilik yıllarımda kendimi bildim bileli çalışmadan geçirdiğim bir tek yaz tatilim yoktur.

Siz bütün yaz karpuz gibi yatacaksınız, aileniz bir yerlerden bulup buluşturacak hem okul harçlarınızı ödeyecek, hem cebinize harçlık koyacak, hem yeme-içme-gezme paranızı verecek.

Ha unuttum arabaya benzin de dolduracak.

Siz de çatır çatır keyif yapacaksınız.

Sonra da bunalım takılan bu genç arkadaşlarım içkili araba kullanarak kaza da yapacak ve aileler gözyaşlarına boğulacak.

Kusura bakmayın bu yaşam biçimi sürdürülebilir değildir.

Herkes şapkasını önüne koyarak bir kere daha düşünsün.

Ben ne yaptım?

Ben nasıl yaşamaktayım?

Benim hedefim nedir?

Ailem benden ne bekliyor?

Bu ülkenin bana ihtiyacı var mı?

Varsa ne yapmam gerekiyor.

***

Kuşkusuz aileler de bunda çok önemli pay sahibidir. Özellikle KKTC’deki üniversitelerde okuyan gençlerimizin durumu da incelenmeye değerdir.

Önümüzdeki hafta bu konuyu yazmayı sürdüreceğim.  

Ayrıca haftaya sizinle güneydeki “University of Nicosia” ile kuzeyden “KADEM”in UNDP desteğinde birlikte hazırladıkları “Kıbrıs’ta Gençlik, Emeller, Yaşam Tarzları ve Yetkilendirme” raporundan bazı bilgileri de paylaşmak istiyorum.

  

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1643 defa okunmuştur