1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. EDİTÖRÜN NOTU
EDİTÖRÜN NOTU

EDİTÖRÜN NOTU

İşte Gaile de bunun için var: gerçeğe kendi gözlerimizle bakmaya yardım etmek için, yorumlanmamış bilginin, anlam verilmemiş bir dünyanın yıkıcı etkilerinden kurtulmak ve bilinçle yaşayabilmek için

A+A-

Acaba bu defa Pandemi gerçekten bitiyor mu? Temmuz ayıyla birlikte artık umutlar da artmaya başladı. Aşılamanın vaka sayılarında etkisini göstermesi, birçok ülkede turizmin açılması, kısıtlamaların gevşetilmesi gibi olguları bir araya getirdiğimizde umutlanmak mümkün. Bir yandan da yeni varyantlar tedirgin etmeye devam ediyor. Ancak bu neyin umudu aslında? Çok mu istiyoruz eski günlere dönmeyi? Pandemi dönemi büyük zorluklarla geçse de bir süre sonra bazılarımızın ah ne huzurlu günlerdi, keşke birkaç günlüğüne de olsa o günlere geri dönsek diyeceğini şimdiden duyabiliyor insan.

Kendi adıma ben pandemi boyunca biraz sakinleşmiş trafikten sonra eylülde okulların açılmasıyla birlikte başlayacak olan trafik kâbusunu pek de özlediğimi söyleyemem.  Pandemide ara verilen birçok kötülüklere de geri dönülecek. Peki, ortasını bulamaz mıydık? Ekonomik büyümeyle doğayı ve insanlığı koruma arasındaki dengeyi kuramaz mıydık? Pandemiden bazı dersler çıkardık mı acaba? Yoksa çılgın tüketim toplumuna son sürat daha da bir kuvvetle geri mi döneceğiz? Bunları göreceğiz. Ama umutlu olmamıza neden olacak pek bir veri yok gibi ortada.

Pandemi sosyal medyayı da var gücüyle ısıttı, insanlar evde kaldıkça daha da bir bağımlı oldular akıllı telefonlarına, telefonlar akıllandıkça biz aptallaştık, gitgide pasifize olduk. Komplo teorilerinin ardı arkası kesilmedi, virüsü kimin yaydığından aşılarla ele geçirilecek beyinlerimize dek söylentiler dolaştı ortalıkta. Oysa ki zaten çoktan ele geçirilmişiz daha ne olacak? Zaten bin bir komplonun kurbanı olarak yaşıyor dünyadaki insanların büyük bir çoğunluğu.  Başka ne bekliyorsunuz? Kendi kendimizi yönettiğimizi ve özgür olduğumuzu falan mı sanıyordunuz komplocular ve inananları? Pandemi döneminde yaşanan önemli değişimlerden birisi de bebek patlaması oldu. Çevremizdeki 30 ila 40 yaş arasındaki insanların çoğunun hamile kaldığına ve çocuk yaptığına tanık olduk bu dönemde. Bir bebek dünyaya getirme kararı alan kadınların çoğu ya hamile ya da bebekler çoktan doğdu ve aylar geçti aradan.  “Dünya çapındaki bir araştırmaya göre bu yıl 40 milyon fazladan bebek bekleniyor.”

İnandınız mı? Buna inanmak için çok nedenimiz var değil mi? Tekrar edelim: “Dünya çapındaki bir araştırmaya göre bu yıl 40 milyon fazladan bebek bekleniyor.” Bakın burada bile bile yalan bir haber yazdım. Ve eğer bu haberin yalan olduğunu söylemesem ve yalanı destekleyici sözde kanıtlarla devam ettirsem bu yazıyı okuyan birçok insanın aklında yanlış bir bilgi kalabilirdi. İşte bu kadar kolay yalan bir haberi yaymak ve kafaları karıştırmak. Ancak Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan bizim gibi birkaç istisnai toplum dışında özellikle Avrupa ve ABD’de, genelde de dünyada bilimsel veriler tam tersine doğum oranlarında ciddi bir düşüşü işaret ediyor. İnsanlar ekonomik güvensizlik, stres vs. nedenlerle daha fazla çocuk yapmak istemiyorlar. İstemsizce bunun tersi eğilim gösteren bazı fakir ülkeler de var. Birleşmiş Milletler (BM) cinsel sağlık ve doğum sağlığı kurumu salgın yüzünden 115 ülkede yaklaşık 12 milyon kadının aile planlama hizmetlerine erişiminin aksadığını, bunun 1,4 milyon planlanmamış hamileliğe yol açabileceğini bildirdi. Sadece Endonezya'da hükümet, salgın nedeniyle yarım milyon planlanmamış bebek doğacağını tahmin ediyor. Belki de bu söylenenler de yalandır. Bu kadar yoğun bilgi kirliliği arasında en iyisi kendi gözlerimizi açmak ve dünyada neler olup bittiğini kendi gözlerimizle görmek daha iyi değil mi?

İşte Gaile de bunun için var: gerçeğe kendi gözlerimizle bakmaya yardım etmek için, yorumlanmamış bilginin, anlam verilmemiş bir dünyanın yıkıcı etkilerinden kurtulmak ve bilinçle yaşayabilmek için. Bilinçli insan özgür olabilir ancak.

Bu ay okuru bir çok konuda derinden düşündürecek yazılara ev sahipliği yaptık. Evren İnançoğlu Alice Harikalar Diyarında masalından yola çıkarak bireyin nasıl dil ve başkalarının arzuları yoluyla bir çukura düştüğünü ve psikanalizin bu duruma karşı sunduğu olası umudu tartışırken çağımızın bilimsel bilgi üreten Üniversite söyleminin de nasıl bir tuzağa dönüştüğünü gözler önüne sermiş. Melissa Melodias ilk başta zor anlaşılsa da sabırla okundukça çok şeyler ifade etmeye başlayan yazısında Ayna filmi üzerinden Tarkovsky sinemasının şiirselliğini incelemiş. Genellikle Tarkovsky filmleri anlaşılmaz bulunur, bunun bence başlıca nedeni Tarkovsky filmlerini alıştığımız düz anlatımlı filmler gibi ‘anlamaya’ çalışarak izlememiz. Bu anlamda Melodias’ın Fransızca’dan çevrilen yazısı bu efsanevi yönetmenin filmlerini anlamaya yarayan bir anahtar olabilir.

Gaile’de bu ay çok farklı konularda yazılar sunabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Her şeyi yenileyen Aşktan varoluşsal bir tercih olarak Barışa, hayatımızı çözmenin anahtarı olan Koanlardan piyasa ekonomisini sorgulayan ve Hediye ekonomisini tartışan yazılara birçok düşündürücü yazı okunmayı bekliyor. İbrahim Beyazoğlu’nun Cihan Tuğal’la yaptığı ‘Türk Modelinin Çöküşü’ isimli röportaj da zihinlere kazınacak nitelikte bir sohbet olmuş.

Yazın sıcak günlerinde içinizi serinletecek ve ufkunuzu açacak mutlu okumalar.

Yılmaz Akgünlü


Yayın Kurulu:

Ahmet Güneyli

Emel Kaya

Hakan Karahasan

Hakkı Yücel

Koral Özkoraltay

Mustafa Özbilgehan

Niyazı Kızılyürek

Pervin Yiğit

Seda A. Refik

Senalp Canlıbel

Serkan Tansel

Uygar Erdim

Yılmaz Akgünlü

Web editör:

Ülviye Akın Uysal

Yayıncı:

www.yeniduzen.com

 

 

Bu haber toplam 3083 defa okunmuştur
Gaile 483. Sayısı

Gaile 483. Sayısı