1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Bir daha hiç kimse bu acıları yaşamasın”
“Bir daha hiç kimse bu acıları yaşamasın”

“Bir daha hiç kimse bu acıları yaşamasın”

İki toplumlu sanatçıların katılımıyla resim, seramik ve heykellerden oluşan “Acıdan Umuda” isimli sergi, aslında bir sergiden çok daha fazlası.

A+A-

İki toplumlu sanatçıların katılımıyla resim, seramik ve heykellerden oluşan “Acıdan Umuda” isimli sergi, aslında bir sergiden çok daha fazlası.

Bir yandan bu adada yaşanan acılar hatırlatılırken, öte yandan bu acıların bir kez daha yaşanmaması adına çok anlamlı mesajları içinde barındırıyor.  

Bir hafta boyunca  Stelyos Vakfı’nda yer alan sergi Mart ayında Larnaka’da yeniden açılacak ve yıl boyunca Baf ve Mağusa başta olmak üzere, farklı şehirlerde barışa inanlarla yeniden buluşacak. Elbette barış mesajı yanında Kıbrıs’ın hala bulunamayan kayıplarını da gündeme taşıyan sergi, Yıldan Sedef Gülakdeniz’in kardeşi Yüksel Hamza’yı bulma çabasına da şahitlik ediyor. “Kayıp” teması ile açılan sergi,  AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurları Örgütü Birlikte Başarabiliriz ve Kültürel Hareket’in iş birliğiyle gerçekleşti. On iki Kıbrısı Türk ve Rum barış gönüllüsü sanatçının eserlerinin yer aldığı sergiye dair Yıldan Sedef Güladeniz ve Hristos Kakulli (CRS) ile biraraya geldik.

 

YILDAN SEDEF GÜLAKDENİZ

“En kötüsü bir kardeşimin bulunup, diğerinin bulunmaması”

Sergi fikri, kayıp yakını olan Yıldan Sedef Gülakdeniz’e ait. 1974’te EOKA-B’ci bazı Kıbrıslı Rumlar tarafından Dohni (Taşkent) ve Zigi’den (Terazi) köylerinden iki otobüs dolusu Kıbrıslı Türkle birlikte Yıldan Sedef Gülakdeniz’in iki erkek kardeşi de Dohni’den alınarak “kayıp” edildi.  Kayıplar Komitesi’nin  Yerasa ve Pareklişa’da yürüttüğü kazılar sonucunda Dohni ve Zigi’den “kayıp” edilmiş olan pek çok Kıbrıslı Türk’ten geride kalanlar bulundu. Ancak Yıldan Sedef Gülakdeniz’in kardeşi Ahmet Hamza’dan geriye kalanlar bulunurken, diğer kardeşi Yüksel Hamza’nın izine rastlanmadı. Yüksel Hamza hala “kayıp”…

“1961 Yılında Dohni’de doğdum. 1974 yılında iki kardeşim kayıp oldu. Ben on iki yaşındaydım. Abilerim yirmi ve yirmi bir yaşlarında. Büyük, mutlu bir ailemiz vardı. Bir anda eksildik. Ben ve ailem hayat boyu büyük travmalar yaşadık. Ancak en kötüsü bir kardeşimin bulunup, diğerinin bulunmamasıydı. 1974’de bu olayın olduğu yıllarda annem İngiltere’deydi. Babam ise bulunmamak için saklanıyordu. Benim bu travmalarıma bir de yalnızlık eklenmişti. Hem çocuktum, hem de yalnız bir çocuktum. Artık kuzeye geçmem gerektiği söylendiğinde, eşyalarımızla geçme hakkı tanınmıştı. Ben çocukluk duygusuyla evde ne kadar fotoğraf varsa onları aldım. Bir de abilerimin bazı kişisel eşyalarını valiz ve bohçaya doldurup geldim. Zaman içinde genç denilecek bir yaşta annemi kaydettik. Babam abilerimden birinin bulunduğunu gördü ancak son gününe kadar da Yüksel abime dair bir haber bekledi. Bastonu ile bahçede otutup hep beklerdi. ”     

brc-0413.jpg

“Travmalarımdan kurtulmak için sanata yöneldim”

Sanatı kendine bir terapi aracı olarak gören Gülakdeniz, duygularını seramikle ifade etme yoluna giderek yaptığı tüm çalışmalarda da hayatındaki kayıpları anlatmaya, tüm kayıplar için bir ses olmaya devam ediyor.

“Erken yaşta emekli oldum. Yirmi yıldır seramikle uğraşıyorum. Belki biraz da tüm bu travmalarımdan kurtulmak için sanata yöneldim. Ancak tüm çalışmalarımda yine kayıplarımızı anlatan parçalar yaptım. Bu duygulardan hiç kaçamadım. Her zaman yaşananaları anlatmaya çalıştım. Bu duygular daima benimle. Her zaman kaybolan, bulunamyan kardeşime bir ses olmaya çalıştım. Belki birisi bir başka ihbarda bulunur diyerek, hep acılarımızı, kayıplarımızı anlattım.  Gazeteci Sevgül Uludağ ile yaptığım bir röportajda kendisine bu serge fikrimden bahsettim. Güneyde böyle bir sergi açarsak belki sesimiz daha çok duyulur dedim. Kayıp yakınları ve benim için bir ses olabilir diye düşündüm. İyi ki de düşündüm, kendisi de bana çok yardımcı oldu. Bu sergiye gerçekleştirdik. Çok ses getirdi. Hala kardeşimin nerede olduğuna dair, soru işaretlerim de sürüyor. Yalnızca benim de değil, benimle aynı durumda olan pek çok insan var. Zaman geçiyor, bu olayları yaşayanlar, bilgi sahibi olanlar artık ölüyor. O nedenle artık çok daha fazla çaba harcamalıyız, belki birileri daha konuşur diye umudumuzu korumalıyız.”

 

“Bir daha hiç kimse bu acıları yaşamasın”

Gülakdeniz’in iki topluma mesajı “başka acılar yaşanmasın”oluyor…

“Her zaman söylüyorum çok acılar çektik, bu acılar da asla unutulmayacak. Fakat başka acılar yaşanmasın diye tüm çabam. Benim, ailemin pek çok Kıbrıslı Rum dostları var. Kimseye düşmanlığımız yok. Köylülerimiz var. Biliyorum ki bir savaş yaşandı, savaşta kötü şeyler de oldu. Her zaman oluyor. Ancak ne kendi çocuklarıma ne de torunlarıma kimseye karşı düşmanlık aşılamadım. Hayatta sadece sevgi ve barışı aşıladım. Bir daha hiç kimse bunlar yaşamasın istiyorum. Kendim acımı anlatırken, umudumun da hiç bitmediğine vurgu yapıyorum. Sergideki eserlerim de kuzeye geçerken yanıma aldığım, valiz ve bohçayı anlatıyor. Her zaman barış olmasını isteyen bir insanım. Babamın gözü açık gitti. Bizim hiç mutlu bir hayatımız olmadı. Biz hiç bayram kutlamadık.  Annem ve babam gözleri açık bu dünyadan ayrıldılar.”

 

HRİSTOS KAKULLİ (CRS)

“Bu ada hepimizin”

Hristos Kakulli ile yolumuz Halil Karapaşaoğlu için çizdiği grafiti sayesinde yıllar önce kesişmişti. “Bu güne kadar öldürdüğü insanlar üzerinden kahraman olanlara inat, Halil kimseyi öldürmek istemediği için gerçek, modern bir kahramandır” demişti. Birlikte yaşam deneyimi olmamasına rağmen, genç bir sanatçı olarak her zaman iki toplumlu, barışa dair işbirliğine destek veren sanatçıyla bu kez Acıdan Umuda sergisinde karşılaştık.

brc-0411.jpg

“Sanatçılar olarak birbirimize ilham verdik”

Öncelikle sergide yer alma sürecini konusuyoruz…  

“Sergi için davet aldım ve çok mutlu oldum. Hayatım boyunca tüm çabam ve yaptığım resimler, grafitiler her zaman barış mesajı içermektedir. Kıbrıslı Türkler ile de işbirliğim her zaman devam etmektedir. Sergi bu bağlamda da çok anlamlı. Diğer sanatçılarla tanıştım. Birbirimize de ilham verdik. Sergide küçük bir çocuk fotoğrafı var ama bu çocuk hiçkimse değil. Ona bir kimlik atfetmedim. Kıbrıslı Türk, Rum veya Suriyeli, Filistinli olabilir. Buna bağlı olarak da yaptığım bir grafitinin küçük halini resmettim. Böylece kimliklerin önemsiz olduğunu ama barışın hepimiz için geekli olduğunu anlattım.”

 

Serginin sonucundan duyduğu memnuniyeti dile getiren sanatçı, çabalarının amacına ulaştığı kanısında… 

“Serginin ses getirdiğini ve çok iyi bir sonuç aldığımızı düşünüyorum. Birlikte iyi bir iş çıkardığımıza inanıyorum. Elbette barış için küçük bir adım ama birlikte güzel şeyler ortaya çıkarabileceğimizi göstermek bağlamında anlamlı. İnanıyorum ki, ziyeret için gelenler, veya serginin haberini okuyanlarda da olumlu etkiler bırakmıştır.”

 

İki topluma barış mesajı veren sanatçı, dünyada yükselen milliyetçiliğe inat barış isteyen, barışa inanan bizim gibi insanların daha çok biraraya gelmesi gerektiğini düşünüyor. 

“Barışa ulaşmak, birleşik Kıbrıs yaratmak için mücadele etmeye devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Dünyada silahlanma, emperyalizm ve milliyetçilik her gün artıyor. Biz barış isteyenler de biraraya gelerek, tüm bunlara karşı mücadele etmeliyiz. Bu ada hepimizin. Birlikte barış içinde yaşamayı öğrenmeliyiz. Silahsız, askersiz, ortak düşünceler inşaa ederek yaşamalıyız diye düşünmekteyim.”

brc-0390.jpg

“Sanatçılar devrimciler gibi dünyayı değiştirebilirler”

Sanatın toplumları yakınlaştırmadaki gücünü konuşunda Hristos Kakulli ile hemfikiriz ....

“Kuşkusuz sanat toplumları yakınlaştırıyor çünkü sanatın ortak bir dili var. Bu nedenle toplumları sadece Kıbrıs’ta değil tüm dünyada yakınlaştırıyor. Bizler sanat sayesinde birlikte yaşamı, barışı konuşabiliyoruz. Sanatçılar kanın akmasına, silahlanmanın artmasına, milliyetçiliğin yükselmesine engel olabilirler. Sanatçılar devrimciler gibi dünyayı değiştirebilirler.”   

brc-0424.jpg

 

Bu haber toplam 1783 defa okunmuştur