1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. "Askerlik, sistemin armağan ettiği travma"
Askerlik, sistemin armağan ettiği travma

"Askerlik, sistemin armağan ettiği travma"

Hasan Yıkıcı… Baraka aktivisti… Gazeteci… Şimdilerden Gazete 360 isimli internet sitesinin editörü… Askerlik konusunu yorumladı Hasan Yıkıcı da…

A+A-

Mert ÖZDAĞ

Hasan Yıkıcı…  Baraka aktivisti… Gazeteci… Şimdilerden Gazete 360 isimli internet sitesinin editörü… Askerlik konusunu yorumladı Hasan Yıkıcı da… Sürenin kısaltılmasının olumlu olacağına işaret etti. Meselenin sadece askerliğin kısaltılması meselesi olmadığını belirten Yıkıcı, “askerin otoriter ve baskıcı yapısının da yumuşatılması, temel hak, özgürlük, sosyal ve ifade serbestliği haklarının tanınması gerektiğine işaret etti… İşe Hasan Yıkıcı’nın kaleminden askerlik:


Askerlik konusunu gençliğin bir sorunu olarak görüyor musunuz? Neden?

HASAN YIIKICI: Askerlik sorunu özelde gençliğin bir sorunudur. Ama genelde de toplumsal ve yapısal bir sorundur. Bu yüzden askerlik sadece bir gençlik sorunu olarak algılanmamalı. Bir kurum olarak askeri ve askerliği Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan rejimin temel karakteristik unsurlarından biri olarak görmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla askerlik sorunu gençliğin bir sorunu olduğu kadar aynı zamanda da bir rejim ve sistem sorunudur da.
Fakat gençliğin burada özel bir durumu söz konusu. Çünkü askerlik doğrudan gençliğin hayat pratiğine etki eder. Ülkemizdeki yaşanmış pratiklere baktığımızda sadece hayatın akışına yönelik değil aynı zamanda kişinin özgür iradesine ve geleceğine yönelik de bir devlet zorbalığı, irade gaspıdır.
Sırf askerden kaçabilmek için üniversite okunmasından göç edilmesine kadar genç kuşakların yaşam pratiklerine baktığımızda ortaya bir travmanın çıktığını görebiliyoruz. Ki bizzat askerden kaçmanın bir travma olduğu gibi askere gitmek de, askerlik deneyimi de apayrı bir travmadır. Ortaya çıkan sonuç ise sistemin öyle veya böyle, ister kabullen ister kabullenme travma olarak hayatımıza müdahil olmasıdır. Günün sonunda yaşam kesitimizden bir dönem sistemin ‘armağan ettiği’ bizim kaçınılmaz travmalarımızla şekilleniyor. Ve bunu sadece gençlik olarak yaşamıyoruz. Toplumsal olarak yaşıyoruz. Askerden kaçma durumunda da, askere gitme durumundan da özneni kendisinin dışındaki özneler de süreçlerin bir parçası olarak devlet zoruyla özlem, hasret, acı, kalamama, gidememe ve varolamama içinde buluyor kendisini.
Öte yandan bu ülkede, resmi ideoloji bugüne kadar ‘asker ile birlikte özgürlük’ geldi söylemi işbirlikçi ve halk düşmanı bu rejimin temel dayanak noktalarından biri oldu.   Fakat gerçek tarih, halkları tarihi bize askerin ve askerliğin, bir özgürleşme değil, Kıbrıslı Türk halkının daha fazla esaret altına alınması, daha fazla ötekileştirilmesi ve daha fazla özgür iradesine müdahale edilmesi olarak yazılmaktadır. Bu mesele liberal bir bakış ile ‘sivil toplum- askeri vesayet’  çelişkisiymiş gibi algılanmamalı. Tam da diğer başka alanlarda olduğu gibi buradaki mesele emperyalizmin ada üzerindeki işgali ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taşeron varlığı ile ilgilidir.


Türkiye’de ve güney Kıbrıs’ta gündeme gelen askerlik süresinin kısaltılması konusunda Kıbrıs’ın kuzeyinde de adım atılması konusunda görüşünüz nedir?

HASAN YIKICI: Bunlar olumlu adımlardır. Ada üzerinde kurumsal ve zorunlu askerliğin kalkması ve her alanda Kıbrıslı Türklerin iradesinin özgürleşmesi/bağımsızlaşması esas hedef olmalıdır. Fakat bu sadece bir süreç meselesi değildir. Aynı zamanda sistem meselesidir de. Dolayısıyla şu an ki sistem içerisinde yapılacak iyileştirmeler olumludur ve desteklenmesi geliştirilmesi, yasallaştırılması gerekmektedir. Böyle bir irade kuşkusuz desteklenmelidir. Mesele sadece askerliğin kısaltılması meselesi de değildir. Elbette askerliğin kısaltılması gerekmektedir. Fakat bunun yanında askerin otoriter ve baskıcı yapısının da yumuşatılması, temel hak, özgürlük, sosyal ve ifade serbestliği haklarının tanınması gerekmektedir.

Vicdani ret ve profesyonel askerlik konusunda ne düşünüyorsunuz?

HASAN YIKICI: Vicdani ret hakkı tartışmasız kabul edilmelidir. Kimse kimsenin özgürlüğü üzerinde tahakküm kuramaz. Hele hele zorla silah tutturup insan nasıl öldürülür öğretemez. İster vicdani gerekçelerle isterse de ideolojik gerekçelerle kişi askerliği reddedebilir. Bu tamamen temel bir yaşam hakkıdır. Bunun tersi ise yaşam hakkına ve ifade özgürlüğünün katlidir. Dolayısıyla ülkemizde de vicdani ret hakkının hızlı bir şekilde tanınması, yasallaştırılması ve pratikte uygulanması hayati önemdedir. Demokratikleşme ve sivilleşme söylemsel düzeydeki çıkışlarla değil, hayatı dönüştürebilecek iradi adımlarla gerçekleşecektir. Vicdani ret hakkının tanınması da bunun bir parçasıdır. Hem de önemli bir parçası.
Profesyonel askerlik meselesine gelince. Açık ve net olarak askerliğin zorunlusuna olduğu kadar profesyonel olanına da karşı durulması gerekmektedir. Bugün ülkemizde bazı sol kesimler zorunlu askerliğin alternatifi olarak profesyonel askerliği önermektedir. Bu kesinlikle kabul edilemez. Biri bir diğerinin alternatifi değildir.  Profesyonel askerlik profesyonel katillerin yetiştirileceği bir ölüm mangası anlamına gelmektedir. Halktan kopuk, hatta halka karşı da konumlandırılabilecek potansiyelde; devletin kurumsallaşmış özel askeri birimleri anlamına gelmektedir. Burada mesele gençlerin askerden kurtulması meselesi değildir. Burada mesele gençlerin askerden kurtulmasının toplumun asker kurumundan kurtulması meselesiyle iç içedir.
Kesinlikle zorunlu askerliğin yerine profesyonel askerliğin ikame edilmesi kabul edilebilir değildir. Mesele ada üzerinde halkların özgürlüğünü ve bağımsızlığının önünde engel olan askeri kurumların varlığına son verilmesidir.  Ve bu da ‘çözüm olduktan sonra ancak’ gibi bir ertelemeci anlayışa sıkıştırılmamalı. Tam tersi, her iki halk ve düzen, hem kuzeyde hem de güneyde barışa ve çözüme giden yolda iyi niyet göstergesi olarak parça parça askeri birim ve üslerin azaltılması süreçleri başlatabilir. Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da ‘çözümden sonra’cılık değil, ‘çözüm ve barış için’ anlayışı hakim olmalı.
Fakat burada altını çizmemiz gereken bir konu daha vardır. Bir halkın kendini koruması içi gerekli olan öz savunma gücünü de es geçilmemesi gerekmektedir. Kapitalist sistem içinde  her zaman halkların öz savunma ihtiyacı ve gereksinimi olacaktır. Fakat bu düzenli bir ordu şeklinde olması gerekmemektedir. Düzensiz bir ordu, tamamen dıştan gelecek tehditlere karşı öz savunma amacıyla halk milisleri olarak örgütlenmiş yatay bir savunma mekanizması da gerekli olabilecektir.

Hasan YIKICI
Baraka aktivisti - Gazeteci


YARIN DEVAM EDECEK...

Bu haber toplam 3891 defa okunmuştur
Etiketler :