Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Avukat Aslı Murat, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) "Rantsev v Kıbrıs - Rusya" kararının insan ticareti ve sömürüyle mücadelede son derece önemli olduğunu vurguladı.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Murat, Anastasia Melega'nın ölümünün İngiliz basınında yer aldığını belirterek, "Haberde ailesine dair ayrıntılar da var. Umarım bu mesele magazinsel şekilde kalmaz ve yakınları söz konusu hak ihlaline yönelik yasal yollara başvurur." dedi.

Murat, AİHM’in 2010 yılında kesinleşen bir dava neticesinde içtihadını geliştirdiğini belirterek, "Hangi devlet aleyhine dersiniz? Kıbrıs Cumhuriyeti ve Rusya. Her iki devlet de tazminat ödemeye mahkum edilmiştir." ifadelerini kullandı.

"Rantsev v Kıbrıs - Rusya" kararının, Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında ölü bulunan bir kadının hak mücadelesi ile ilgili olduğunu anlatan Murat, "O dönemde tıpkı bizim gibi 'gece kulüpleri' konseptine sahip Kıbrıs Cumhuriyeti'nde yaşanan bu olay, insan ticareti mağdurlarının korunması açısından büyük önem taşıyor." dedi.

Murat, Oxana Rantseva'nın 5 Mart 2001 tarihinde Kıbrıs’a geldiğini, ancak daha önce, 13 Şubat 2001’de Limassol’da birgece kulübü sahibi tarafından Rantseva adına ‘artist’ vizesi ve çalışma izni başvurusu yapıldığını hatırlattı.

AİHM kararını değerlendiren Murat, "Karar incelendiğinde Ombudsman'ın konuya yönelik bir raporu olduğu göze çarpıyor. O yüzden KKTC Ombudsmanı’nın resen başlattığı soruşturma ve sonucunda ortaya çıkacak raporun önemi bir o kadar daha ortaya çıkıyor." dedi.

AİHM'in kararında, "Mahkeme, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının Rantseva’yı insan ticaretine karşı korumak ve insan ticaretine tabi tutulup tutulmadığını soruşturmak için gerekli işlemleri yapmadığını tespit etmiştir. Ayrıca, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının Rantseva’nın ölümü konusunda etkili bir soruşturma yapmadıklarını belirtmiştir." ifadelerinin yer aldığını aktaran Murat, "Mahkeme, Rantseva’nın ölümüyle ilgili açıklanamayan koşulların ve Kıbrıs makamlarının insan ticaretine ve sömürüye karşı gerekli önlemleri almamış olmasının bir sonucu olarak, başvurucunun elem ve ıstırap duyduğunu kabul edilebileceğine ikna olmuştur" şeklinde konuştu.