1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. 'Adalet ve toplumsal düzen güven vermiyor'
'Adalet ve toplumsal düzen güven vermiyor'

'Adalet ve toplumsal düzen güven vermiyor'

"Yargı ve Adalet sistemimizden öteye, yani genel anlamda adalet ve toplumsal düzenimize bakıldığında, bu coğrafyada yaşayanlara güven ve huzur vermemektedir. "

A+A-

Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, adli yılının açılış töreninde yaptığı konuşmada, toplumun büyük kesiminin geleceğe dair belirsizlik ve endişe içerisinde olduğunu, düzenin yetersizliğinden ve adaletsizliğinden şikayet ettiğine işaret etti.

Yasal Mevzuatta ve  gerekirse Uygulamada, değişikliğe ve yeniliğe ihtiyaç olduğunu belirten Bedevi, yargıda atılması gereken adımları da sıraladı.

 

Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi’nin konuşmasının tam metni şu şekilde:

"Geçtiğimiz yılki Adli Yıl Açılış Töreninde Sayın Cumhurbaşkanı, bu Kürsüden yapılan konuşmaların Hukuk Dünyasındaki sıkıntılardan ibaret olmadığını, bu günün, genel anlamda Adalet ve Toplumsal Düzenimizle Yüzleşme Günümüz olduğunu ifade etmişti.

Gerçekten de Adalet, bir Devletin veya Toplumun, ve onun huzurunun, Temelidir. Adaletin eksik veya aksak olduğu yerde, kaos ve mutsuzluk türer.

Adaletin tesis edilmesi ise Hukuk Devleti olabilmekten, yani Hukukun Üstünlüğünün sağlanabilmesinden geçer ;

  • Kimsenin Hukukun üstünde olmayışından ,
  • Keyfiliğin yerine Hukukun Egemen oluşundan geçer.
  • O coğrafyadakilere güven sağlamaktan geçer.
  • Evrensel Değerlere, Temel Hukuk İlkelerine, İnsan Haklarına bağlılıktan geçer.
  • Evrensel standartlara uygun olan Hukuk Kurallarından geçer.
  • Devlet görevlileri dahil herkesin ve her kurumun bu kurallarla kendini bağlı saymasından geçer.
  • Şeffaf, Hesap Verebilir, Adaletli bir Düzen sürdürmekten geçer.

Hukuk Devletinin veya Hukukun Üstünlüğünün gerçekleşebilmesinin en temel şartlarından biri de Yargı Bağımsızlığıdır; Yani “Hakimlerin baskıya ve etkiye tabi tutulmamaları, ve sadece hukuk, vicdan ve olguları baz alan Tarafsız kararlar için serbest olmalarıdır.” -- Bu “Bağımsızlık”, Yasama ve Yürütme Organlarından, Kamuoyu ve Medyadan, ve her türlü kişi ve güçten bağımsız oluşu içerdiği gibi, Yargının kendi içerisinde bağımsızlığı ve rütbelilerine karşı bağımsızlığı da kapsamaktadır.

Bu Bağımsızlık, bir Demokraside Yargıç Yönetimi demek olamayacağı gibi, Yargı Mensuplarına tanınmış bir imtiyaz da değildir. -- Bireyin doğru ve adil bir şekilde yargılanması veya davasının görülmesi hakkının teminatı olarak tanınmış, ve Toplumda Adalet Duygusunun gelişip yerleşmesini sağlamak üzere verilmiştir.

a- Devlet Çatısı altında ve Toplum Adına Adalet dağıtma hizmeti Hakim, Savcı, Avukat ve diğer adalet çalışanlarından oluşan Yargı Bacağı tarafından yerine getirilmektedir.

Ancak Hukuk Dünyamızda ciddi sıkıntılar mevcuttur.

Dava sayıları nüfus ve coğrafyamıza göre çok fazladır ve her zaman öğütülenden daha fazlası üremektedir. Ayrıca gerek Hükme kadarki süreç, gerekse Hükümden sonraki “İcra” aşamaları çok uzun gitmektedir. Çok fazla ve belki de birçoğu gereksiz veya pratik yöntemlerle aşılabilecek Ceza Davaları ikame edilmekte, birçok Teminat Emri gereksiz yere uzun süreler yürürlükte kalmaktadır. Haksız Tutukluluk veya Hapisliklerde Tazminat uygulaması yoktur. Haddinden fazla dava duruşmaya, haddinden fazla karar istinafa gitmektedir. Case Management dediğimiz Dava Yönetimine ümit bağlamışken, sürece ve Adalete darbe teşkil etmeye başladığını görüyoruz. Velhasıl genel olarak birçok konuda, gerek Yasal Mevzuatta gerekse Uygulamada, değişikliğe ve yeniliğe ihtiyaç vardır.

  • Davaları adaletten taviz vermeksizin daha erken neticelendirmemiz gerekir.
  • Özellikle küçük meblağlı veya hukuki komplikasyon içermeyen dava veya istidaları daha yeni Yargıçlara vererek, bazı davaları veya aşamaları da tüzük değişikliği ile Hakim önüne gitmeye gerek kalmaksızın Mukayyitlik seviyesine çözebileceğimizi düşünüyorum.
  • Personel sayısının ve kalitesinin artırılması ve meslek içi eğitimin de başlatılması gerekir.
  • Daha pratik yöntemler ve teknoloji kullanılarak verimliliğin artırılması da gerekir.
  • Araç- gereç, Altyapı ve Bina sorunlarının da yeterli bütçe ayrılması sureti ile çözümlenmesi de şarttır.
  • Bunlarla birlikte, Avukatların devrede olacağı Alternatif Çözüm Yöntemlerini de dahil etmenin zamanı gelmiştir.
  • Ancak belki de en önemli çare, Davaları mümkün mertebe KAYNAKTAN kurutmak veya azaltmaya çalışmaktır !

Bu noktada, büyük farkla en çok dava barındıran ve üreten dava kategorisi olan “alacak-verecek” davaları ile ilgili, net teşhisler koymak gerekiyor:

  • Bu kategorideki yığılmanın yegane sebebi, ödeme alışkanlığının yitirilmesi olamaz ! Toplumun yarısından fazlasından bahsediyoruz ! Bu boyutta dava, icra, taksit veya hapislik istidası üretip yürüten başka bir ülke var mıdır acaba ?!
  • Uygulana gelen “imzalandı-bitti” yaklaşımı da kabul edilemez, Nitekim gelişmiş ülke Parlamento ve Mahkemeleri böylesi yaklaşımı bir asırdır kabul etmemektedirler !
  • Bu konularla ilgili en temel faktör tabii ki ülke ekonomisinin istikrarlı çarpıklığıdır. Türkiye Cumhuriyetinden gelen katkılar ile ayakta duran, adil ve yeterli vergi toplayamayan, dıştan yeterince gelir elde edemeyen, var olanı da adil dağıtamayan, özel sektör ve çalışanlarının kaderlerine terk edilmiş olduğu, yeterince üretmeyen ve ihracat yapmayan, bir ekonomik düzen sürdürmekteyiz.
  • Diğer temel faktör ise, bu konulara ilişkin, ve çağımıza ve ülke koşullarımıza uygun Yasal Düzenlemelerin bir türlü yapılamayışıdır.
  • Bu konuları Adil bir çizgiye getirmek şarttır. 

Dolayısıyla atılması gereken adımlar şu şekilde özetlenebilir :

  • Yürürlükteki Yapılandırma Yasasında yer alan tarihlerin güncellenmesi, ayrıca Devlet alacaklarına ve donuğa düşmemişler dahil tüm borç-alacak ilişkilerine şamil kılınması gerekir.
  • Devam eden veya ileriye dönük kurulacak tüm borç-alacak ilişkilerinde fahiş faizi gayri-yasal kılacak, faiz hadlerini ve/veya katını sınırlayan ve yürürlükten kaldırılmış bulunan Fasıl 150 benzeri bir FAİZ YASASI şarttır . Nitekim bu yönde bir taslak Baro tarafından Meclise sunulmuş bulunmaktadır.
  •  Mahkemelerimize, çoğu ülkede var olan, taraflar arasında imzalanmış ( veya birinin diğerine imzalattığı ! ) sözleşmeleri, veya bazı maddelerini, müracaat üzerine denetleyip makuliyet testine tabi tutma veya geçersiz kılma yetkisi verecek Yasal Düzenlemeye de ihtiyaç vardır.
  • Gerek kredi sağlayan kuruluş veya yapıları, gerekse kredilendirme içeren satış veya işlemleri düzenleyen ve, müşteriyi koruyacak yasal düzenlemeler tüm gelişmiş toplumlarda olduğu gibi, bizde de olmalıdır !
  • Bu suretle adil çizgiye getirilecek alacakların hükme bağlanmasını müteakip bunların tahsili için Tebliğ ve İcra İşlemlerini de yenileyip, geliştirecek, dünyadaki en uygun modellerle örtüşecek Yasal Düzenlemeler için de Baro tarafından kapsamlı bir çalışma yürütülmektedir. (Ümit ederim ki bu çalışma, geciken Gayrimenkul Mecburi Satışlarını, yürümeyen Şirket Tasfiye işlemlerini ve işletilmeyen İflas Müessesesini de kapsayacaktır.)

Tüm bunlar yapılmalıdır. Aksi halde bu sorunlar bitmeyecektir !

Tüm bunlar Meclisin, ve yıllardır savunduğumuz ve beklediğimiz ödenekli uzmanlardan oluşacak Hukuk Komisyonunun ivedilikle yapması gereken işlerdir. Böyle bir Hukuk Komisyonu kurulmasına ilişkin Baro tarafından hazırlanmış Taslak da Meclise sunulmuş bulunmaktadır.

Yargı Bacağında yaşanan sıkıntılarla direk bağlantılı olarak, Yasa Koyucudan, yani Meclisten de söz edilmesi gerekir. Üzücü gerçek, Meclisimizin yapı, üretkenlik, ve Yasa Kalitesi bakımlarından, tatminkar olmaktan çok uzak olduğudur. -- Eksik veya Yetersiz Yasalar, ve yapılması gereken ama yapılmayan yeni, kaliteli yasalar, uygulamada çok sorun yaratmakta ve Adalete takoz teşkil etmektedir.

 

( Belki de Yasama Organının sadece Hükümeti denetleyip, yasa yapmakla mükellef olacağı ama Hükümetten de bağımsız olacağı bir rejim değişikliğinin zamanı, ülkemizde de gelmiştir ! )

Her hâlükârda Meclise daha fazla hukukçu üye gönderilmeli ve ayrıca sözü edilen Hukuk Komisyonu oluşturulmalıdır.

Hukuk Camiamızın %90’undan fazlası Avukatlardan oluşmakta, geriye kalan yaklaşık %10’u da yine Avukatların arasından seçilip Hakim veya Savcı olarak görev yapmaktadır. -- Hak arayan bireyin Adalet Limanına ulaşmada yegane gemisi Avukattır. Ancak ülkemizde, dünyanın en eski mesleklerinden birini icra eden Avukatlar mutlu değildir : İşleri yavaş ve zor ilerlemekte, birçok meselede masraflarını tahsil etmekte zorlanmaktadırlar. Devlet kaynaklı davalar eşit dağılmamakta, devlet kaynaklı ve dava maksatlı bilgi ve belgelerin temini külfetli olmaktadır. Keyifli bir meslek giderek eziyete dönüşmektedir ! – Velhasıl, Mesleki sorunlar ve Yargıdaki sorunlarla boğuşmanın yanı sıra, ülkedeki ekonomik bozukluktan da,  genel inanışın aksine menfi yönde etkilenmektedirler.

Tüm bunlara ilaveten, ülkemizde Avukatlık Mesleğini ve Yargıyı temelinden tehdit eden boyuta ulaşmış Avukat enflasyonu yaşanmakta, sayılar yıllardan beridir kontrolsüzce artmakta, kalite hızla düşmektedir. Üniversiteler Ülkesi KKTC’de Hukuk Eğitimi dahil her branşta Ticaret, Kaliteden önde gitmektedir. -- Dileyen sınavsız kaydolabilmekte, kaydolanların tümü mezun olmaktadırlar. Verilen eğitim ve sınavlarla ilgili sağlıklı bilgi dahi edinemiyoruz. Elbette istisna mezunlar da vardır, ve Elbette yurtdışında da ticaretin kaliteden önde gittiği örnekler bulunabilir. Ancak yakın bir zamanda ülkemizde, sadece Hukukta değil tüm branş ve mesleklerde yaşanacak Enflasyon, Toplumu çok üzecektir.

Ancak Toplumun önüne mümkün mertebe kaliteli Avukat koyma görev ve mecburiyetimiz bakidir. Bu uğurda ve evrensel doğruları ve uygulamaları baz alarak Baro Sınavlarının standardı yükseltilmiş olup, bağlantılı bir takım sıkıntıların çözümü için de çalışılmaktadır. Fakat yılda 3 kez düzenlenen ve ortalama 50-60 stajyerin katıldığı sınavlar için Baronun düzenlediği hazırlık kurslarına maalesef sadece 5-6 kişi katılmaktadır !

Adaletin çok önemli bir dişlisi de Polistir. Toplum Polise güvenmek ve güvenebilmek istiyor. Polisle ilgili birtakım sıkıntıların kaynağında Yasal, sayısal, donanımsal ve bütçesel eksikliklerin yattığı da teslim edilip bu sıkıntılar giderilmelidir. Zor koşullarda görevini layıkı ile yerine getiren Polislerimizi de kutlamak gerekir.

Ancak polisteki bazı uygulamaların Hukukla, İnsan Hakları ile, Adaletle bağdaşmadığı da vurgulanmalıdır !

  • İşkence, zor kullanma, vaat veya telkin yolu ile ifade temini çok yaygındır ve derhal önlem alınıp kökü kazınmalıdır.
  • Avukat- Zanlı görüşmelerine uygulanan hukuka aykırı engellemeler de derhal son bulmalıdır.
  • Gereksiz tutukluluk ve uzatma talepleri bertaraf edilmelidir.
  • Polisten belli Avukatlara yönlendirme şaibesi de ortadan kaldırılmalıdır.
  • Her hâlükârda, Adli Yardım Müessesesi Yasa ve Devlet Katkısı ile hayata geçirilmeli, suçlu veya suçsuz, kimsenin Avukat yardımından mahrum kalmaması sağlanmalıdır.
  • İfade alınırken Ses ve Görüntü kaydı yapılmalı ve Avukatın hazır olduğu bir ortamda yapılmalıdır. Aksi takdirde ifade otomatikman geçersiz kılınmalıdır.

( Bu söylediklerimin birçoğu ve birçok husus daha, zaten yerel hukukumuza dahil edilmiş Uluslararası Sözleşmelerde yer almaktadır. -- Ancak bu pratikte yeterince değerlendirilememektedir. )

Ülkemizdeki Adalet Mekanizması ile bağlantılı daha birçok eksiklik veya yanlışlıklar mevcuttur:

  • Hukuk Sistemimize uygun, Tam Donanımlı, Tarafsız ve Güvenilir bir Adli Tıp Kurumu oluşturulması şarttır.
  • Cezaevi koşulları iyileştirilip İnsan Hakları ve İnsan Onuruna uygun hale getirilmelidir. Mahkumlar eğitilmeli, tahliyeden sonra da Devlet katkısı ile istihdam edilerek topluma kazandırılmalıdırlar.
  • Suç işlemiş çocuk ve gençler Cezaevi yerine alternatif cezalara, merkezlere ve eğitimesevk edilmelidir.
  • Sicil Affı ile ilgili yasal düzenleme iyileştirilip, maksada hizmet etmesi sağlanmalıdır.
  • Mültecilerle ilgili insanlık vazifemizi gücümüz yettiğince, uluslararası kurallar doğrultusunda yerine getirmeye başlamalıyız.
  • Kadına ve Çocuğa Karşı Şiddet vakalarında koruma önlemleri artırılmalı, cezalar caydırıcı olmalıdır.

Uyuşturucu kullanımı artık okullara kadar inmiş ve Toplumu çökertecek boyutlara ulaşmıştır.

Yürürlükteki Denetimli Serbestlik Yasası, gerekli ve faydalı olmasına rağmen, ve giderilmesi gereken eksiklikleri giderilse dahi, uyuşturucu sorununu çözecek değildir, zaten maksadı da bu değildir. -- Bu sorunu çözebilmek yolunda HERKESE görev düşmekte, çok daha fazla bilinç ve çaba ile bu mücadeleyi vermemiz gerekmektedir.

Peki bu boyutta kullanılan Uyuşturucu kimler tarafından ve nasıl piyasaya çıkıyor? Bu işin Ticareti, bırakın engellenmeyi, neden sekteye dahi uğratılamıyor? Neden bu ülkede tek bir baron dahi tutuklanıp mahkum edilmiyor?!

Hayatlarımızdaki bir diğer illet de, her köşe başında çocuklar ve gençler dahil yerli halkı ağırlayan Bahis Dükkanları ve cep telefonlarımızda dolaşan İnternet Bahisleridir. -- Bunlarla ilgili hiçbir ciddi denetim veya uygulama yapılmadığı gibi doğru dürüst vergi dahi alınmıyor.

Kapatın gitsin diyorum !

Yaşadığımız bir diğer bela da Trafiktir. Kazalarda şoför hatası işin elbette ciddi bir kısmını teşkil etmektedir, ve eğitim, sıkı denetim ve caydırıcı ceza şarttır. Ayrıca sigorta tazminat miktarlarının da insan hayatına ve sağlığına verilmesi gereken değeri yansıtacak şekilde yükseltilmesi gerekir. --Fakat yolların durumu, trafik düzen ve altyapısı bu “kazalara” davetiye çıkarmaktadır. Yanı başımızdaki Rum Kesimine bu açıdan bakıp yüzümüzün kızarması gerekir !

Geçtiğimiz yıl tam bugünlerde Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibini Kıbrıs Meselesinin çözüm süreci kapsamında New York’a uğurlamıştık. Yine yolları açık olsun! -- Fakat son bir yıl zarfında yaşananlardan, Rum tarafının eşitlik veya ortaklığı kabul etmediği ortadadır. Türk tarafının da Üniter bir Rum devletinde azınlık olmayı kabul etmeyeceği ortadadır. -- Ancak halk da belirsizlikten ve umutsuzluktan bıkmış durumdadır. Kaç nesil daha geçmesi gerekiyor?

Uluslararası Hukukta değer bulan, Mülkiyet başlığına önemli katkı sağlamış olması gereken Taşınmaz Mal Komisyonunu bile, kaynak eksikliği veya bilemediğimiz nedenlerle gerektiği gibi çalıştıramamaktayız.

Uluslararası toplum ile istişare ve Uluslararası Hukuk ile uyum içerisinde artık, gerekirse Referandum da yaparak, kendi evimizi düzene koyma sürecine odaklanıp, geriye kalan her şeyi ikinci sıraya koymalıyız !

 Netice itibariyle, Yargı ve Adalet sistemimizden öteye, yani genel anlamda adalet ve toplumsal düzenimize bakıldığında, bu coğrafyada yaşayanlara güven ve huzur vermemektedir. Toplumun geneli ekonomik sağlıksızlıktan rahatsız, geleceğe dair belirsizlik ve endişe içerisinde, ve düzenin yetersizliğinden ve adaletsizliğinden şikayetçidir. Gelmiş geçmiş hükümetlerden, bürokrasiden mi memnunuz? Çevre, gıda sağlığı, eğitim, sağlık, üretim, turizm mi tatminkar ? Vergi sisteminde ve gelir dağılımında mı adalet var ? Yolsuzluklar ve haksız menfaatler mi güven ve huzur sağlayacak? Kamudaki tayin ve terfiler mi objektif kriterlere ve liyakata göre yapılmakta ? Yoksa ülkemizde denetim, şeffaflık ve hesap verebilirlik mi mevcut ?

Baro, gerek görevi icabı Meslekteki ve Yargıdaki sorunlarla, gerekse gönüllü bir şekilde Hukuki ve Toplumsal konularda katkı anlamında sürdürmekte olduğu uğraşlarına, Yeni Adli Yılda da aynı azimle devam edecektir. --Baro faaliyetlerinde görev alıp katkı koyan tüm Meslektaşlarıma teşekkür ederim. Tüm avukatlara da yürüttükleri önemli görevde ve meslekte başarılar dilerim.

Gerek yasal düzenlemeler gerekse uygulama açısından bizleri Çağdaş Adalet Sistemlerine, Genel Anlamda Adalete ve Gelişmiş Ülkeler Yörüngesine yaklaştıracak bir adli yıl temenni eder, sabrınız için teşekkür ederim."

 

 

Bu haber toplam 2678 defa okunmuştur