
“AB ile maaş kıyaslamak ekonomik mantık taşımıyor”
İşveren ve işçi kanadının tartışmalarını ekonomistler YENİDÜZEN’e yorumladı,asgari ücret artışının bir zam değil TL kaynaklı alım gücü kaybını telafi etme çabası olduğunu belirterek AB ile maaş kıyaslamasının “ekonomik mantık taşımadığını” vurguladı.
Serap ŞAHİN
Senede iki kez başlayan asgari ücret tartışmaları ve ardından peş peşe zamların sıralandığı süreç başladı.
Asgari ücret masasında İstatistik Kurumu’nun 2015’ten beri güncellenmeyen sepeti üzerinden açıkladığı enflasyon oranları hâlâ temel alınırken, halkın pazarda, markette ve kiralarda hissettiği pahalılık çok daha yüksek.
2026’nın ocak ayından itibaren geçerli olacak yılın ilk asgari ücreti için tartışmalar başladı, gözler Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na çevrildi.
Geçtiğimiz günlerde yazılı açıklama yapan işveren kanadı, KKTC’nin birçok AB ülkesinden daha yüksek asgari ücret verdiğini savunarak, hayat pahalılığının da eklenmesiyle Ocak 2026’da brüt 61 bin TL’ye yükselebileceğinin öngörüldüğü belirtti bunun “özel sektörün kaldıramayacağı bir yük olarak nitelendirdi.
Bunun üzerine işçi kanadı da yazılı açıklama yaptı; asgari ücrete hayat pahalılığı oranının yansıtılmamasını “çalışanı görmezden gelen bir yaklaşım” olarak değerlendirdi. Avrupa ülkeleriyle yapılan asgari ücret karşılaştırmalarının alım gücü, enflasyon ve ürün fiyatları hesaba katılmadığı için gerçekçi olmadığını vurguladı.
Tartışmaların üzerine YENİDÜZEN’e konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oğuzhan Hasipoğlu; aralık ayında taraflarla gayri resmi görüşmelere başlayacaklarını açıkladı, amacın “işverenin ayakta kalacağı, çalışanın ise insan onuruna yakışır bir yaşam süreceği dengeli ve hakkaniyetli bir ücret belirlemek olduğunu” belirtti.
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’in görüşlerini aldığı ekonomistler ise Türk Lirası kullanıldığı için KKTC’nin enflasyonu büyük ölçüde ithal ettiğini, resmi rakamların gerçeği yansıtmadığını, asgari ücret artışlarının da bir “maaş zammı” değil, alım gücü kaybını telafi etme çabası olduğunu vurguladı.
İşveren kanadının yaptığı açıklamayı da eleştiren ekonomistler “AB ile maaş kıyaslamak ekonomik mantık taşımıyor” dedi.
Ekonomistler, temel gıda, ilaç ve sağlık gibi zorunlu kalemlerde fiyat sabitleme gibi adımlar atılmadıkça tartışmanın sadece rakamlarda düğümleneceğini belirtti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, yılın ikinci asgari ücretini 21 Temmuz 2025’de hayat pahalılığı oranında yüzde 17.79 artışla; aylık brüt 51 bin 202 TL, net 44 bin 546 TL olarak belirlemişti.
TARAFLAR NE DEDİ?

İşverenler Sendikası Başkanı Metin Arhun:
“KKTC, AB’de 14. en yüksek asgari ücreti ödüyor”
İşverenler Sendikası Başkanı Metin Arhun, Ocak 2026’da belirlenecek asgari ücret öncesi yaptığı açıklamada, KKTC’nin bugün Avrupa Birliği’nin 27 ülkesi içinde 14 ülkeden daha yüksek asgari ücret uyguladığını vurgulamıştı. 14 ülkeden daha yüksektir. Yani Kuzey Kıbrıs, Avrupa Birliği ile kıyaslanırsa 14. en yüksek asgari ücret uygulayan ülkedir. Sendika, Bulgaristan, Romanya, Çekya, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti gibi birçok AB ülkesinin asgari ücretlerinin KKTC’nin altında olduğuna dikkat çekerek, “Ücret artışı değil, alım gücünün artırılması hedeflenmelidir.” demişti.
Açıklamada, mevcut brüt asgari ücretin 51 bin 202 TL olduğunu, hayat pahalılığı eklenmesiyle Ocak 2026’da brüt 61 bin TL’ye yükselebileceğinin öngörüldüğü belirtilmişti. İşveren maliyetinin 70 bin TL seviyesine çıkmasının, “özel sektörün kaldıramayacağı bir yük” olacağı vurgulamış ve birtakım önerilerde bulunmuştu.

Hür-İş Başkanı Ahmet Serdaroğlu:
“Mesele yüksek maaş vermek değil, hayatı yaşanabilir kılmaktır”
Hür-İş Başkanı Ahmet Serdaroğlu, hayat pahalılığı hızla artarken asgari ücrete hayat pahalılığı oranının yansıtılmamasını “çalışanı görmezden gelen bir yaklaşım” olarak değerlendirdi. Avrupa ülkeleriyle yapılan asgari ücret karşılaştırmalarının alım gücü, enflasyon ve ürün fiyatları hesaba katılmadığı için gerçekçi olmadığını söyledi.
Serdaroğlu, asgari ücretin kaç Euro olduğunun değil, çalışanın pazar filesini doldurup dolduramadığının önemli olduğunu vurguladı. Kıbrıs’ın kuzeyinde enflasyonun Avrupa ortalamasının 5–6 katı olduğunu ve temel ürün fiyatlarının birçok ülkeden daha yüksek seyrettiğini belirtti.
Gerçek karşılaştırmanın ürün sepeti, kiralar ve çalışanın cebinde kalan para üzerinden yapılması gerektiğini söyleyen Serdaroğlu, hayat pahalılığı artışını dışlamayı “egoistlik” olarak nitelendirdi ve “mesele yüksek maaş vermek değil, hayatı yaşanabilir kılmaktır” dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oğuzhan Hasipoğlu:
“Hem işveren hem çalışan için hakkaniyetli ücreti belirleyeceğiz”
YENİDÜZEN’e konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oğuzhan Hasipoğlu, asgari ücret belirleme sürecine ilişkin yasal takvimi hatırlatarak komisyon toplantılarının Ocak ayının ilk haftasında başlayabileceğini söyledi. Yasa gereği komisyonun en geç 15 Ocak’a kadar tavsiye kararı oluşturması gerektiğini belirten Hasipoğlu, kararın ardından 10 günlük itiraz süresi bulunduğunu, itiraz olması halinde komisyonun yeniden toplanarak nihai kararı vereceğini ifade etti. Nihai kararın Bakanlar Kurulu’na sunulacağını belirten Hasipoğlu, sürecin 31 Ocak’a kadar tamamlanması gerektiğini, böylece ocak maaşlarının yeni ücrete göre ödenebileceğini söyledi.
Hasipoğlu, işveren ve işçi taraflarının taleplerini beklemeden süreci hızlandıracaklarını belirterek, Aralık ayı içinde gayri resmi görüşmelerin yapılacağını açıkladı. Amaçlarının “Hem işverenin ayakta kalacağı hem de çalışanın insan onuruna yakışır bir yaşam süreceği” bir denge kurmak olduğunu söyleyen Hasipoğlu, “Bu amaçla en hakkaniyetli ücreti belirleyeceğiz.” dedi.
EKONOMİSTLER NE DEDİ?

Ekonomist Erdal Güryay:
“AB ile maaş kıyaslamak ekonomik mantık taşımıyor”
Ekonomist Erdal Güryay, “Miktarlar üzerinden yapılan karşılaştırmalar yanıltıcıdır. Esas olan paranın alım gücüdür.” diyerek, AB ülkeleriyle maaş kıyaslamasının doğru bir yöntem olmadığını vurguladı.
Güryay, KKTC’nin birçok AB ülkesinden daha yüksek asgari ücret verdiğinin doğru olduğunu, ancak bu ücretle yaşayanların, daha düşük asgari ücret alan AB vatandaşlarından daha kötü koşullarda yaşadığını söyledi. Güryay, asıl belirleyici unsurun kullanılan para birimi ve enflasyon olduğunu belirterek “Bu ülkede Türk Lirası kullanılıyor, çok istikrarsız bir para birimi. Yüzde 40 enflasyon yaşayan bir ülkeyle yüzde 3 enflasyon yaşayan bir ülkenin verilerini kıyaslayamazsınız.” dedi.
İşverenlerin AB maaşlarını referans göstererek kendilerini haklı çıkarmaya çalıştığını söyleyen Güryay, bu yaklaşımı “ekonomik mantık taşımıyor” sözleriyle eleştirdi.
Ekonomist Güryay, “Kıyaslanacak olan tek şey alım gücüdür. Paranın cinsi ya da miktarı önemli değil. Ne alabildiğiniz önemlidir.” diye konuştu.

Ekonomist ve vergi Uzmanı Göksel saydam:
“Temel gıda, ilaç fiyatları ve sağlık giderleri sabitlenmeli”
Ekonomist ve Vergi Uzmanı Göksel Saydam, enflasyonun Türk Lirası’ndan kaynaklanan yapısal bir sorun olduğunu belirterek hükümete temel tüketim maddelerinde fiyat sabitleme çağrısı yaptı. Saydam, özellikle gıda ürünleri, ilaçlar ve sağlık giderlerinin kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayarak, “Yumurtadan süte kadar her şeyin fiyatı sabitlenmeli” dedi.
Asgari ücret tartışmalarının her seferinde yeni fiyat artışlarını tetiklediğini söyleyen Saydam, Avrupa ile yapılan karşılaştırmaların yanıltıcı olduğuna dikkat çekti. Kıbrıs’ın güneyindeki enflasyon oranının düşüklüğüne işaret eden Saydam, “Oradaki çalışan aldığı ücreti bir yıl içinde erimeden kullanabiliyor ama bizde iş insanı kendini korumak için daha iki ay öncesinden rakamlarla oynuyor” ifadelerini kullandı.
Hükümetin enflasyonu yavaşlatmak için acil tedbir alması gerektiğini belirten Saydam, mevcut durumun bir “sarmala” dönüştüğünü söyledi. Asgari ücret yasasının da güncelliğini yitirdiğini ifade eden Saydam, “1976’da yapılan yasa bugünün koşullarına uymuyor. 40 derece sıcakta 11 katlı binanın tepesinde çalışan biriyle ofiste telefon bakan birinin aynı kategoride olması doğru değildir” diyerek iş türlerine ve kıdeme göre farklı düzenleme yapılması gerektiği önerisinde bulundu.

Ekonomist Mahmut Sezinler:
“Asgari ücret artışı maaş zammı değil, kayıp telafisi”
Ekonomist Mahmut Sezinler, asgari ücret artışlarının gerçekte bir maaş artışı değil, Türk Lirası’nın yarattığı alım gücü kaybını telafi etme çabası olduğunu söyledi. Ücretlerin, ancak insanların alım gücünü koruduğu sürece anlamlı olacağını belirten Sezinler, “Asıl olan ücretin miktarı değil, piyasayı ucuzlatmak ve alım gücünü yükseltmektir” dedi.
Türk Lirası’nın KKTC’nin kontrolünde olmadığını ve Türkiye’den enflasyonu ithal ettiğini vurgulayan Sezinler, buna ek olarak ülkede “yıllık resmi 15–16, gayri resmi 20–25” seviyelerinde kendi ürettiği enflasyonun bulunduğunu ifade etti. Sezinler, güncellenmeyen sepet nedeniyle gerçek enflasyonun görünmediğini, halkın hissettiği artışın çok daha yüksek olduğunu söyledi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde enflasyonun sıfır olduğunu hatırlatan Sezinler, “Euro kullanan diğer AB ülkelerinde enflasyon 3–4 iken güneyde sıfır çıkıyorsa, demek ki orada fiyat istikrarını sağlayan bir otorite vardır” dedi.
KKTC’nin Türkiye’den gelen enflasyonu durduramayacağını hatırlatan Sezinler, yapılması gerekenin ülkede üretilen ek enflasyonu minimize etmek olduğunu belirterek, “Alım gücünü altı ay içinde eşitlemek mümkün değil ama en azından kendi yarattığımız enflasyonu düşürmek zorundayız” diye konuştu.
Son asgari ücret yüzde 17,79 artmıştı
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, yılın ikinci asgari ücretini 21 Temmuz 2025’de hayat pahalılığı oranında yüzde 17.79 artışla; aylık brüt 51 bin 202 TL, net 44 bin 546 TL olarak belirlemişti.
Rakam, işçi ve devlet kanadının oylarıyla; oy çokluğuyla geçmişti.
İstatistik Kurumu, 6 aylık hayat pahalılığı oranını yüzde 17.79 olarak açıklamıştı.
Yeni asgari ücret 1 Temmuz 2025’ten itibaren geçerli olmuştu.
2025 yılının ilk asgari ücreti ise ocak ayında belirlenmiş, hayat pahalılığı oranının altında 7,5 oranındaki artışla; aylık brüt 43 bin 469 TL, net 37 bin 818 TL olarak belirlenmiş ardından yargıya taşınmıştı.
Mahkeme ara emri kararı vermemiş ancak ücret belirleme süreçlerinde gerçek veri kullanılmasının zorunlu olduğuna hükmetmişti.
















