
Özersay’ın sorumlu duruşu...
Özersay’ın sorumlu duruşu...
Kudret Özersay’ın basına yansıyan 7 Temmuz Cenevre görüşmesi değerlendirmesi Kıbrıs Türk tarafının müzakere yaklaşımını ortaya koyması bakımından dikkate değerdir.
Müzakereleri yöneten Cumhurbaşkanı’nın Özel
Kudret Özersay’ın basına yansıyan 7 Temmuz Cenevre görüşmesi değerlendirmesi Kıbrıs Türk tarafının müzakere yaklaşımını ortaya koyması bakımından dikkate değerdir.
Müzakereleri yöneten Cumhurbaşkanı’nın Özel Temsilcisi olması yanında başarılı bir akademisyen de olan Özersay’ın aktardıkları konusunda samimi olduğundan doğrusu şüphe duymuyorum. Aynı zamanda önceki Cumhurbaşkanı Talat’ın müzakere heyetinin asli elemanlarından biri olan Özersay’ın yanılmıyorsam altı ay önce, müzakerelerin başarılı olmaması durumunda görevi devredeceği yönünde ahlaki yönden oldukça düzeyli bir açıklaması da olmuştu.
Özersay’ın basına yansıyan görüşlerinde kullandığı üslubun yapıcı olduğunun altını çizmek lazım. BM Genel Sekreteri’nin açıklaması ile ortaya çıkan yeni süreç hakkında hem zafer çığlığı atmak gibi bir tutumdan kaçınıyor hem de yaptıkları işin hakkının teslim edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Elbette gerçek anlamda barışa yönelik atılacak adımların, barış çevreleri tarafından memnuniyetle karşılanacağını belirtmiştik.
Özersay’ın takvim konusundaki yaklaşımı bu sorumlu duruşu ortaya koyuyor: “Cenevre toplantısında bir programlamanın ortaya çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu bir çeşit takvim olarak da görülebilir. Eğer Rum tarafını rahatsız ediyorsa, program diye de sunulabilir ama önümüzdeki sürecin nereye doğru gittiğini planlayarak, programlayarak hareket edebilecek olduğumuzu görmek bizi memnun ediyor”
Kıbrıslı Türklerin bir bütün olarak çözüme yönelik siyasetinin kapasitesini çok haklı olarak ortaya koyarken, Türkiye’nin herşeyi belirlediği yönündeki genel algıya isyan edercesine itiraz ediyor. Bu noktada halkı mümkün olduğunca daha çok bilgilendirici bir tavır içerisine girmesi bu yöndeki kanaati değiştirebilecek bir araç olabilir: Şunu diyor: “Aslına bakarsanız bu kompleksten bir şekilde kurtulmalıyız. Yani bu önerileri bizim, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda yaptığımızı, bunları hazırlama kapasitesine, bunu yapacak entelektüel birikime sahip olduğumuzu, müzakereleri bizim yürüttüğümüzü herkesin anlaması lazım. Müzakerelerle ilgili olarak karşılıklı görüş alışverişinin dışında Türkiye’nin Kıbrıs Türk tarafını yönlendirdiği ya da bizim pozisyonlarımızı belirlediği, ya da bizim yerimize müzakere edilecek şeyleri ya da hangi önerinin masaya konulacağını Türkiye’nin belirlediği gibi bir şeyden bahsetmek kendi kendimize saygısızlık olur.”
Özellikle toprak konusunda atılan adımla kilitlenen sürecin açılması için rol oynanmasını, Kıbrıs Rum tarafını zorda bırakmak amacıyla yapmadıklarını söylemesi yanında, kullandığı haklı pozitif söylemin yapıcı bir işlevi olduğunu düşünüyorum.
Barış güçlerinin, bu tür cesaretli ve diyalog yanlısı çözüm girişimlerinin, adımlarının her zaman destekleyicisi, izleyicisi ve denetleyicisi olacağını bir kez daha belirtmekte yarar var.