1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Maraş’ta TMK yoluyla iade önerilsin”
“Maraş’ta TMK yoluyla iade önerilsin”

“Maraş’ta TMK yoluyla iade önerilsin”

Türkiye’nin Avrupa Konseyi eski Daimi Temsilcisi Büyükelçi Daryal Batıbay, AİHM’in Maraş’daki mülkiyet durumu 1974 yılındaki koçanlara göre kabul ettiğini vurguladı

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Türkiye’nin Avrupa Konseyi eski Daimi Temsilcisi Büyükelçi Daryal Batıbay, AİHM’in Maraş’daki mülkiyet durumu 1974 yılındaki koçanlara göre kabul ettiğini vurguladı.

AİHM’nin Xenides-Arestis’in başvurusunu Mart 2005’te kabul edilebilir bularak “Maraş’taki mülk Xenides-Arestis’indir, vakıf malı değildir” dediğini kaydeden Batıbay, “‘Maraş, vakıflara aittir’ tezini o dönemde Türkiye olarak ısrarla savunduk ancak AİHM tarafından kabul edilmedi ve 1974 yılındaki koçanlara göre Maraş’daki mülkiyet durumu kabul edildi” diye konuştu.

TMK’nın AİHM tarafından etkin iç hukuk yolu olarak kabul edildiği göndemde Strasbourg’da Türkiye’nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi olan Batıbay, TMK’yı etkin şekilde çalıştırarak, Kuzey’deki mülkiyet yapısının değiştirilebileceğini söyledi.

Batıbay, TMK’nın etkin çalışmasının önünde ödenek sorunu ve Gazimağusa Kaza Mahkemesi “Maraş vakıfların malıdır” kararı olduğunu kaydederek, Maraş’la ilgili şimdi yapılması gerekenlerle ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti:

 “Şimdi ne yapabiliriz? Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin kararı iptal edilirse, TMK Maraş’la ilgili 500 civarındaki başvuru sahibine mülklerini iade etmeyi önerebilir. Maraş göçmenlerinin bir bölümünün Kıbrıs Türk yönetimi altında Maraş’a dönmeye istekli olduğu anlaşılıyor.  Kullanım kaybı tazminatı iade seçeneğinde gündeme gelecektir ancak 1974’ten bu yana çalışmayan Maraş’taki otellerin kullanım kaybının yol açacağı tazminatı ödeyemeyiz. Bu sorunu aşmak için de çözümler üretilebilir. Örneğin belli bir süre ücretsiz elektrik, su verilebilir, vergi bağışıklığı tanınabilir. Maraş’taki otellere casino açma izni verilebilir. Bunun dengeli bir formül olabileceğini, Türk yönetimine dönmeyi kabul eden bazı Rumlar açısından da kabul edilebilir olacağını düşünüyorum.”

Bunun Maraş’ı iskana açmak değil, TMK’daki Maraş’la ilgili mevcut 500 başvurudan kabul edenlere malını iade etmek olduğuna dikkat çeken Batıbay, “Bu yolla Rum Yönetimi’ni BM Güvenlik Konseyi’ne başvurularını sonuçsuz bırakmak mümkün olur. Çünkü Avrupa hukukuna göre çalışan TMK aracılığıyla, insan haklarını bireysel bazda korumuş, hak ihlalinden doğan mağduriyeti gidermiş oluyorsunuz. Bu durumda AİHM de Maraş’la ilgili başvuruları reddedip, Maraş için de etkin iç hukuk yolu olarak TMK’yı işaret eder. Ayrıca Maraş’ın tüm imarını, Yeşil Hat Tüzüğü kuralları gereği, KKTC’den gerçekleştirerek, ekonomiye ciddi katkı sağlarsınız. Böylelikle Rumların KKTC’ni izole etmek için getirdikleri Yeşil Hat Tüzüğünü leyhimize kullanmış olursunuz. Bence izlenmesi gereken yol budur” diye konuştu.

Batıbay, TMK’nın etkin şekilde çalıştırılmasıyla Kuzey’deki mülkiyet yapısının değiştirilebileceğini ve bunun Rum tarafının bir çözüme yönlendirebilecek en önemli etken olacağını savundu. Batıbay, “Türk tarafının statükoyu kendi leyhine Avrupa hukukuna göre değiştirdiğinin algılanması adada çözüm için son şanstır” dedi.

  • Soru: Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkin iç hukuk yolu olarak kabul edildiği dönemde siz Strasbourg’da Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki daimi temsilcisiydiniz. O süreçte neler yaşandı ve bu gelişme nasıl oldu?
  • Batıbay: TMK’nun kurulması ve Avrupa hukukuna göre Mart 2010’da etkin bir iç hukuk olarak kabul edilmesi, Türk tezleri açısından Kıbrıs konusunda 1974’den sonraki en önemli hukuki, siyasi başarıdır. Avrupa hukukuna göre davranarak, o hukuku temsil eden AİHM ile işbirliği yaparak bu sonucu elde ettik. Türkiye 1987 yılında AİHM’e bireysel başvuru hakkını tanıyınca, 74 yılında  KKTC’de mülklerini bırakmış olan çok sayıda  Rum bireysel başvuru yaptı.
    AİHM aynı konuda çok sayıda başvuru olunca birini seçip pilot dava yapar ve o davada vereceği karar benzer başvurular için emsal olur. Rum mülkiyet başvurularından da AİHM Loizidou’yu seçti ve sonuçlandırdı. Kararında Türk tezlerini kabul etmedi. Kuzey’deki Rum malları 85 anayasasıyla kamulaştırılmıştı ancak AİHM bunu kabul etmedi ve Rumların kuzeyde bıraktıkları mülklerin onlara ait olmaya devam ettiğini ve Rumların mülklerine dönebileceklerini karara bağladı. Avrupa hukukuna göre kamulaştırma için en az iki koşul aranır, birincisi kamu yararı olması ikincisi de mülkün değerinin tazmin edilmesidir. 85 anayasasına göre bu şartlar yerine getirilmemişti. AİHM ayrıca Loizidu’ya 1974’den o güne kadar kullanım kaybı tazminatı ödenmesine karar verdi ki bu aşırı bir miktardı. Türkiye tazminat talebi konusunda AIHM’ne görüş vermemişti çünkü “AİHM Türkiye hakkında Kuzey Kıbrıs’la ilgili karar verme yetkisi olmadığını savunuyordu. Loizidu kararı Türk tarafı açısından çok olumsuz bir karardı, büyük bir tazminat yükü ortaya çıkmıştı. Pilot dava olarak da AİHM önündeki diğer Rum mülkiyet başvuruları için emsal oluşturuyordu.
    Ben 2004 yılı başında Strasbourg’da göreve başladım. Louzidou kararının yarattığı emsal nedeniyle Türkiye çok büyük tazminat yüküyle karşı karşıyaydı. Avrupa Konseyi ve AİHM ile temaslarımda bir çıkış yolu olduğunu belirledik. Çıkış yolunu bize Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM verdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ve getirdiği hukuk düzenini uygulamaktan birinci derecede sorumlu olan üye ülkelerdir. Uygulayamadıkları zaman konu sözleşmenin denetin organı olan AİHM’e gider, AİHM ikinci basamaktır. Dolayısıyla KKTC’de iç hukuk yolu yaratılırsa Rum mülkiyet başvurularının AİHM’de ele alınması engellenmiş olacaktı, TMK bu düşünceyle ortaya çıktı ve kuruldu. Rum tarafı yoğun bir çaba içindeydi ve amaçları Loizidu içtihadını korumak ve Türkiye’ye adeta 1974’ten dolayı savaş tazminatı ödetmekti. O zaman hesaplanan tahmini tazminat miktarı, iç hukuk yolu üretilemeseydi, 24-25 milyar Euro idi. İç hukuk yolu üretilme çabaları ortaya çıkıncı mahkeme Loizidu benzeri mülkiyet başvurularını beklemeye aldı.TMK’nun kuruluş yasasını AİHM’ne ilettik, bunun üzerine Mahkeme Xenides-Arestis başvurusunu pilot dava olarak seçti, TMK’nın etkin bir iç hukuk yolu olup olmadığına karar verecekti. Xenides-Arestis başvurusunda AİHM Mart 2005’te kabul edilebilirlik, Aralık 2005’te esasa ilişkin, 2006’da da tazminata ilişkin üç karar aldı. Bu kararların bugünkü tartışmalar açısından ilginç yanı Kapalı Maraş’la ilgili olmasıydı.
    Xenides-Arestis kararları Mart 2010’da Demopoulos kararıyla TMK etkin iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi ile sonuçlanan hukuki sürecin başlangıç noktasıdır. Bu sürecin sonunda AİHM, Rum mülkiyet başvurularında Louzidou içtihadını tamamen değiştirdi, AİHM önünde bekleyen binlerce başvuruyu reddetti ve bundan böyle mülkiyet için TMK’ya başvurulması gerektiğini karara bağladı.

“Demopoulos kararı Rumların mülkiyet konusundaki tezlerini çökertti”

  • Soru: Bu kararın önemi neydi?
  • Batıbay: Demopoulos kararıyla AİHM mülkiyet konusunda Rum tezlerini reddetti. AİHM, “mülkiyet hakkının ihlalinden doğan bir mağduriyet var ama bunu gidermede tek yol iade değildir. Takas-tazminat-iade seçeneklerinin üçü de geçerlidir” dedi ve daha da önemlisi hangi yöntemin seçileceği konusunda yetkinin TMK’da olduğuna hükmetti. Ayrıca hangi malların iade edilmeyeceği hususu da çok önemlidir, o mülklerde birileri yaşıyorsa, askeri bölge ise, kamu amacı için kullanılması düşünülüyorsa iade etmemenin yine  TMK’nın yetkisinde olduğunu karara bağladı. Mahkeme “Mevcut kullanıcılarla eski Rum sahipleri arasında öncelik bugünkü kullanıcıdadır” dedi çünkü yıllar geçtikçe kullanılmayan mülkiyet hakkı giderek spekülatif olduğunun altını çizdi. Bunlar Avrupa hukukunun genel ilkeleridir, bize özel uygulama yapılmadı. TMK’nın yasasını AİHM ile işbirliği içinde Avrupa hukukuna göre belirlediğimiz için bu olumlu sonuçları aldık.
    AİHM, Demopoulos kararıyla Rumların mülkiyet konusunda yıllardır savundukları tezleri çökertti. O yüzden TMK’yı çalıştırmak Türk tarafı açısından çok önemlidir. Rum tarafında zamanın lehlerine işlediği algısı, hatta kanısı var. Rumlar uluslararası tanınan bir hükümettir, AB üyesidir. Buna karşılk TMK’nın etkin çalıştırılması adada çözüm olmadan zamanın Rum tarafı lehine işlemeyeceğini gösterecektir. Müzakerelerde toprak düzenlemesi ve ileride kurulması olası Türk federe devletine dönecek Rum sayısıyla ilgili Rumların temel dayanağı, bugünkü KKTC topraklarının özel mülke konu olan bölümünün yaklaşık %70’nin Rumlara ait olmasıdır. TMK çalıştıkça, kuzeydeki mülklerin Rum göçmenlerle hukuki bağları kesildikçe Rum tezleri de zayıflar.

 “Rum tarafının artık Güzelyurt’u geri istemesinin gerekçesi kalmaz eğer...”

TMK’da 6 bin 5 yüz civarında başvuru var, bu başvuruların bazıları birden fazla malla ilgilidir. TMK’yı etkin şekilde çalıştırarak, Kuzey’deki mülkiyet yapısını değiştirebilirsiniz ve gönüllü olarak başvuran mal sahiplerini tazmin ederek KKTC’deki mülkiyet yapısını lehinize çevirmiş olursunuz. Örneğin, iki taraf arasındaki müzakerelerde toprak düzenlemesinde en fazla tartışılan Güzelyurt’taki Rum mallarını TMK aracılığıyla kamulaştırırsanız, eski mülk sahibi Rumlar kendi rızalarıyla mallarını elden çıkarıp tazminatlarını alırsa dengeler değişir, Rum tarafının artık Güzelyurt’u geri istemesinin gerekçesi kalmaz.

TMK’nın ödenek sorunu nasıl aşılır?

  • Soru: Rum yetkililerden Rum göçmenlere TMK’ya başvuru yapılmaması yönünde telkinler yapıldı ama TMK’ya başvurular yapıldı. Ancak bir süredir tazminatlar ödenemiyor, komisyonun işlerliği sorgulanır oldu. Tazminatların ödenememesi TMK’yı tehlikeye sokar mı, iç hukuk yolu olmaktan çıkarılma ihtimali var mı?
  • Batıbay: Var. TMK’nın karara bağlayıp ödeme yapmadığı tazminat miktarı 100 milyon sterlinden fazla, bu komisyonun fiilen çalışmadığını gösterir ve etkinliği sorgulanıyor. TMK’yı etkili çalışmadığına AİHM’ni ikna etme Rum Yönetimi’nin değişmez tutumudur. Rum tarafı kendi çıkarları için durmadan, yılmadan ciddi şekilde çalışıyor. TMK’daki ödenek problemi nasıl aşılacak? 2006 yılında çalışmaya başlayan TMK’nun kararlaştırdığı tazminatların finansmanı Türkiye’den gelen ödeneklerle karşılanıyordu. 2010 yılında TMK AİHM tarafından etkin iç hukuk olarak ilan edilip Rum başvurucuların sayısı hızla artınca, Ankara TMK’nın çalışmalarına belli bir oranda yerel mali katkı yapılmasını benimsedi. TMK’dan geçen ve Rum sahibi ile hukuki bağı kalmayan mülkün piyasa değeri artıyor. Ankara, değer artışına neden olan tazminata, yerel katkı olması gerektiğini düşündü ve bu katkının sadece ve sadece TMK’nın tazminat kararlarının finansmanında kullanılmasını öngördü. Bu yerel katkı getirilecek bir değer artış vergisi veya başka bir düzenleme ile gerçekleştirilebilir. Ancak  bugüne kadar, KKTC yönetimleri bu öneriyi hayata geçirmedi. Bu durum TMK’nın ödenek sıkıntısının nedenidir.

“Yıllar süren hukuki, siyasi mücadele verdik, kazandık. Kaybetmeyelim”

Oysa TMK’yı etkin çalıştırarak statükonun zamanla Türk tarafının lehine değişmekte olduğunu gösteririz. Bence TMK’nın etkin çalıştırılması Rum tarafını bir çözüme yönlendirebilecek en önemli etkendir, Türk tarafının statükoyu kendi lehine Avrupa hukukuna göre değiştirdiğinin algılanması adada çözüm için son şanstır. Diyelim ki çözüme yanaşılmadı, çözüm olmadı, TMK’yı hızlı çalıştırmak, statükoyu değiştirmek, mülkiyet yapısını değiştirmek gene gereklidir çünkü Avrupa hukukuna göre, topraklarının yaklaşık  %70’i oradan ayrılmış insanlara ait olan bir ülkede kamu düzenini korumak güçtür. Geçmişte AB vatandaşlarına satılan eşdeğer mülkler için Batı Avrupa’da açılan davalar, KKTC’deki  otellere gelen turistlerin Larnaca Havaalanı’nda geri çevrilmeleri gibi sıkıntılar ortada. Hukuka dayalı kamu düzenini KKTC’de güçlendirmek için mülkiyet konusunu TMK yoluyla çözüme kavuşturmalıyız. Bunu Avrupa hukukuna göre yapma yetkisini aldık, kullanmalıyız. Bu yetki için Strasbourg’da yıllar süren hukuki, siyasi mücadele verdik ve kazandık. Kaybetmeyelim.

“Hiç ses çıkarılmadı, 2000’li yıllara kadar”

  • Soru: Maraş’taki mallarla ilgili TMK teklif veremiyor, AİHM’de Maraş’la ilgili başvurular var. Ayrıca 2005 yılında Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin aldığı “Maraş vakıf malıdır” kararı var. O dönemde Türkiye bu karara ne kadar destek verdi, sahip çıktı ve mahkemede savundu?
  • Batıbay: Xenides-Arestis başvurusu, Maraş’taki mülke ait bir davadır. AİHM, Xenides-Arestis’in başvurusunu Mart 2005’te kabul edilebilir buldu yani “Maraş’taki mülk Xenides-Arestis’indir, vakıf malı değildir” dedi. “Maraş, vakıflara aittir” tezini o dönemde Türkiye olarak ısrarla savunduk ancak AİHM tarafından kabul edilmedi ve 1974 yılındaki koçanlara göre Maraş’daki mülkiyet durumu kabul edildi. Maraş bir dönem mutlaka vakıf malıydı, bunu kimse inkar edemez. Anlaşılan odur ki, vakıflar o dönemde takas veya satış yoluyla ücra bir yer olan Maraş’taki mülklerini elden çıkardı. Rumlara tapu verilmesi İngiliz yönetiminde olmuş. Eğer haksız yere vakıf malları alınıp Rumlara kocanlanmışsa neden uzun yıllar Vakıflar tarafından yasal yollardan itiraz edilmedi, hak aranmadı? Maraş’a 60’lı yıllarda başlayan ve 1974’e kadar devam eden yatırımlara Vakıflarca sessiz kalınması anlaşılır değil. İngiliz yönetiminde, ortak cumhuriyette, 74’ten sonra Türk yönetiminde hiç ses çıkarılmadı, 2000’li yıllara kadar. Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin Kasım 2005’deki bu kararının, Xenides-Arestis başvurusunda AİHM’in Rum koçanı Mart 2005’te geçerli kabul etmesinden sonra alınması, zamanlama olarak ilginç bir rastlantı.

“Gazimağusa Mahkemesi’nin ‘Maraş vakıf malıdır’ kararında usul yönünden sıkıntı var”

Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin aldığı “Maraş vakıf malıdır” kararında usul yönünden sıkıntı var. Karar alınırken AİHM’nin kabul ettiği Rum koçan sahiplerinin haberi olmadan, onlar mahkemede taraf olarak bulunmadan karar alınıyor. İlgili kişilerin taraf olarak bulunmadığı bir karar ne uluslararası hukuk, ne de KKTC yasası tarafından geçerli bulunmaz.. Benim kanım, bu kararın usul yönünden bozulması gerektiğidir. TMK’da 5 yüz civarında Maraş’la ilgili bekleyen başvuru var. Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin bu kararı nedeniyle TMK bu başvuruları işleme koyamıyor. Rumlar da “Maraş’la ilgili iç hukuk yolu yok” iddiasıyla AİHM’e başvuruyor. Bu kararın iptal edilmemesi TMK’nu korkarım çökertir.

“‘Maraş vakıf malıdır’ iddiasını AİHM’de savunamayız”

  • Soru: Başbakan Ersin Tatar vakıfların bunu her platformda savunmaya hazır olduğunu söylüyor...
  • Batıbay: “Maraş vakıf malıdır” iddiasını AİHM’de savunamayız. Bunu denedik olmadı.  Xenides-Arestis başvurusunun her aşamasında savunduk, AİHM reddetti. Ortada bir emsal karar var...
    Kısacası TMK’nın etkin çalışmasının önünde iki problem var, birincisi ödenek sorunu yani yerel mali katkının olmaması, ikincisi de Gazimağusa Kaza Mahkemesi kararı. Bu kararın iptal edilmesi gerekiyor. Karar temyizdedir, eğer temyiz usul yönünden kararı bozarsa yeni bir fırsat doğar.
     
  • Soru: Maraş’ın Türk yönetimi altında açılması da gündeme getirildi. Bu ne getirir, ne götürür?
  • Batıbay: Maraş’ın Türk yönetimi altında açılmasının siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum ve bunun sebeplerini anlıyorum. Rum Yönetimi hidrokarbon konusunda, tüm telkinlere rağmen, tek taraflı adımlar atmaya devam ediyor. Bu hem Türkiye’yi, hem de KKTC hükümetini rahatsız ediyor. Rumların bu tavrına karşılık olarak bu duruşun sergilenmesini anlıyorum ama bu konuda dikkatli hareket edilmeli. Kapalı Maraş konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin kararları var. 1984 yılındaki karar “Maraş, 74’te orayı terk etmiş olanlar dışında kimsenin iskanına açılmamalı ”demekte ve iskan “BM yönetiminde açılsın” yönünde çağrı yapmaktadır.

 “Maraş göçmenlerinin bir bölümü Kıbrıs Türk yönetimi altında Maraş’a dönmeye istekli”

BM yönetimine devredilerek Maraş’ın eski Rum sakinlere açılması uzun yıllar konuşulmuş bir konudur. Türk tarafı bunun karşılığında geçmişte Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın her iki tarafa hizmet verecek şekilde açılmasını istedi. Rum tarafı bu önerileri kabul etmedi. Bugün de Maraş’ın BM yönetimine devredilmesi karşılığımda Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe açılmasını Rum tarafının kabul edebileceği yönünde bir belirti yok.
Şimdi ne yapabiliriz? Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin kararı iptal edilirse, TMK Maraş’la ilgili 500 civarındaki başvuru sahibine mülklerini iade etmeyi önerebilir. Maraş göçmenlerinin bir bölümünün Kıbrıs Türk yönetimi altında Maraş’a dönmeye istekli olduğu anlaşılıyor.  Kullanım kaybı tazminatı iade seçeneğinde gündeme gelecektir ancak 1974’ten bu yana çalışmayan Maraş’taki otellerin kullanım kaybının yol açacağı tazminatı ödeyemeyiz. Bu sorunu aşmak için de çözümler üretilebilir. Örneğin belli bir süre ücretsiz elektrik, su verilebilir, vergi bağışıklığı tanınabilir. Maraş’taki otellere casino açma izni verilebilir. Bunun dengeli bir formül olabileceğini, Türk yönetimine dönmeyi kabul eden bazı Rumlar açısından da kabul edilebilir olacağını düşünüyorum.

“Bu Maraş’ı iskana açmak değil, Avrupa hukukuna göre bireysel mağduriyet gidermek”

Bu sadece TMK’daki mevcut 500 başvuru için yapılmalıdır. Bu Maraş’ı iskana açmak değil, komisyondaki Maraş’la ilgili mevcut 500 başvurudan kabul edenlere malını iade etmektir. Bunu yapınca Avrupa hukukuna göre bireysel mağduriyet gideriyorsunuz. Bu yolla Rum Yönetimi’ni BM Güvenlik Konseyi’ne başvurularını sonuçsuz bırakmak mümkün olur. Çünkü Avrupa hukukuna göre çalışan TMK aracılığıyla, insan haklarını bireysel bazda korumuş, hak ihlalinden doğan mağduriyeti gidermiş oluyorsunuz. Bu durumda AİHM de Maraş’la ilgili başvuruları reddedip, Maraş için de etkin iç hukuk yolu olarak TMK’yı işaret eder. Ayrıca Maraş’ın tüm imarını, Yeşil Hat Tüzüğü kuralları gereği, KKTC’den gerçekleştirerek, ekonomiye ciddi katkı sağlarsınız. Böylelikle Rumların KKTC’ni izole etmek için getirdikleri Yeşil Hat Tüzüğünü lehimize kullanmış olursunuz. Bence izlenmesi gereken yol budur.

“Sağcı, solcu, çözüm bekleyen, beklemeyen herkesin bir olması lazım”

Statükoyu lehimize çevirelim. En büyük gücümüz kuzeydeki mülkiyet yapısını TMK vasıtasıyla lehimize değiştirme gücüdür. Böylelikle Rumların mülkiyet hak taleplerini ellerinden alıyoruz ama zorla değil, TMK vasıtasıyla gönüllü olarak. Bu fırsatı kullanamamamızı hayretler içinde izliyorum. Bu konuda sağcı, solcu, çözüm bekleyen, beklemeyen herkesin bir olması lazım.

 

Bu haber toplam 12653 defa okunmuştur
Etiketler :