
GİDİŞİNİN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜNDE ABİM SALİH İNTAÇ’A
Silinmiş olsa da izlerin geçtiğin yollardan
Bir dua gibi kalbimizde hep saklısın
Dünyanın hali bıraktığından da beter
Erken ölmekte galiba haklısın.
Silinmiş olsa da izlerin geçtiğin yollardan
Bir dua gibi kalbimizde hep saklısın
Dünyanın hali bıraktığından da beter
Erken ölmekte galiba haklısın.
Gidişinin yıldönümü yaklaştı Salih
Gidip de geri dönmeyişinin
Dönemeyişinin.
Uğurlamıştık seni on günlük bir tatile
Tatilin altı gün sürdü
Yedinci gün gittin sen de o meçhule.
Bu yüzden;
“Bayram!” dedikleri 20 Temmuz’lar
Şimdi matem bize.
Bu sensiz ilk Temmuz’umuz Salih!.
Kim bilir kaç Temmuz
Kaç mevsim geçecek sensiz.
Mahşer dedikleri gün var mı bilmem
Buluşmak var mı gittiğin yerde onu da bilmem
Öte âlem dedikleri ne biçim bir yer
Rahat mısın orada ondan haber ver
Rüyalarımda olsun bana cevap ver.
Ölüm sana yakışmadı kardeşim
Sevenlerin onu sana yakıştırmadı
Zamansızdı, habersizdi, apansızdı
Aldığımız kara haber düpedüz haksızlıktı
Tevekkülden başka ne gelir elden
Tanrı verdi Tanrı aldı seni bizden.
Evin sensiz öksüz şimdi
Çiçeklerini topladığın yasemin mahzun
Yem verdiğin kuşlar uğramıyor bahçene
Salıncağın boş, balkon soluksuz kaldı.
Sesin çınlamıyor evinin hiçbir yerinde
Duvarlar, eşyalar ıssız kaldı.
Bir gemi demir aldı sessizce
Taşıdığı sendin yeşil giysinle
Dönmemecesine bıraktın bizi
O günden beri acı içinde.
O sokaktan geçemiyorum artık
Ağaçlıklı o dar yola bakamıyorum
Ucunda görünmediğin yollar haram oldu.
Her köşesi sen kokan o ev
İçinde yoksun diye
Gönlümde tarumar oldu.
Senin küçücük bir evin var şimdi
Dikdörtgen şeklinde, tek oda
Altı toprak, üstü toprak
Sevdiğin çiçeklerle bezeli bahçen
Artık bu evine geliyorum
Senin bana dizdiğin yaseminleri
Şimdi ben sana diziyorum
Deniz mevsimi şimdi
Ne çok severdin sen denizi
Daldın mı bir türlü çıkmak bilmezdin
Uzun süre su yüzünde görünmezdin
Korkuturdun bizi, üzerdin
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi
“ne oldu be birazcık yüzdüm” derdin.
Son yıllarda hep kıyametten söz ederdin
Kızardık, öyle şeyler düşünme diye
Israr ederdin sen, öyledir diye
Kuşlar, böcekler hep azaldı derdin
Mevsimlerin değiştiğini söylerdin
Kimse kimsenin yokluğuna üzülmesin derdin
Dayanamazdın sevdiklerinin yok oluşuna
Kopsun şu kıyamet
Hep birlikte gidelim derdin
Kendi kıyametin içine mi doğmuştu Salih?
Bitti hayat, bitti telâş, gitti bedeninden soluğun
Kurşun yemiş bir kuşun şaşkınlığında geldi sonun
Gözleri açık kalmazmış ölümden korkmayanların
Şimdi senin gibi yalnızdır duvardaki fotoğrafların.
Ne sıkıntı ne çile kalmadı şimdi sana
Rahat uyu Salih’im o ebedi mekânda.
Müsterih ol!
Geride kalanlar düşünsün artık hayatın zalimliğini
Çünkü kısa da olsa boşa geçirmedin ömrünü
Sendin ömrün boyunca insanları çok seven
Darda olanın imdadına yetişip yardım eden
Sendin çocukluğunda en iyi at binici
En hırçın denizlerde yakışıklı yüzücü
Zalimlere aman vermez delikanlıydın
Haksızlığa direnen adam gibi adamdın.
Kavuştun mu oradaki sevdiklerine
Babana, annene , Osman abine?
Ay ve yıldızlar ışığınız olsun geceleri
Mekânınız nur, makamınız cennet olsun.
Biz dayanacağız çaresiz, sizsizliğe
Yeter ki siz rahat uyuyun
Ebedi yerinizde.