1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. YENİDÜZEN’LE 10 YIL VEYA SONSUZA DEK
YENİDÜZEN’LE 10 YIL VEYA SONSUZA DEK

YENİDÜZEN’LE 10 YIL VEYA SONSUZA DEK

2002 yılının bir Mayıs ayı idi. Çok sevdiğim o zamanın YENİDÜZEN Spor Şefi Cemil Garip ile o şimdilerde Haberdar Spor Şefi olan sevgili Raif Özgüren’in telefoncu dükkanında oturuyorduk. Ben de o günlerde gönüllü olarak çalıştığım Vatan gazetesinden

A+A-

 

 

2002 yılının bir Mayıs ayı idi. Çok sevdiğim o zamanın YENİDÜZEN Spor Şefi Cemil Garip ile o şimdilerde Haberdar Spor Şefi olan sevgili Raif Özgüren’in telefoncu dükkanında oturuyorduk. Ben de o günlerde gönüllü olarak çalıştığım Vatan gazetesinden “bu kadar” diyerek ayrılmıştım.

İşte bu ortamda Raif’in dükkanında konuşurken, sevgili Cemil Garip “bizim gazeteye gelir misin?” diye çok da beklediğim bir teklifte bulundu.

Bende, hemen balıklama bu öneriye “evet” dedim. O günlerde, YENİDÜZEN, Kıbrıs gazetesinden ayrılan hayatta tanıdığım bir-iki en süper insanlardan biri olan yüreği insan sevgisi ile dolu sevgili Cenk Mutluyakalı’nın yönetiminde yeniden yapılanıyordu.

Bu öneriyi kabul etmemin ardından, Cemil Garip “konuyu bir de Cenk ile görüşeyim” dedi. Bir gün sonra da beni telefonda arayarak “o iş tamam, gazetede buluşalım” dedi.

Bir anda,  yılladır düşlediğim ve ölene kadar bir üyesi olmakla onur duyduğum yoldaşım yakın arkadaşım,  Naci Talat’ın ikonlaştığı ve genel sekreterliğini yaptığı Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin yayın organı olan YENİDÜZEN”deydim.

Hemen o gün, akşamüstü Cemil’le beraber YENİDÜZEN’de Cenk’in odasındaydım.  Çok kısa bir konuşmadan sonra, tam 10 yıl geçti; bugüne kadar hala daha bilgisayarın önünde oturduğum masamdaydım.

Nefesim ve gücüm yettiğince bu masada olacağım. Belki de bu masada öleceğim.

İşte, o günlerde benim YENİDÜZEN’e gelmemden kısa bir süre sonra “ANNAN PLANI” ile start alan Kıbrıs’ta Barış ve Çözüm rüzgarını da arkasına alan YENİDÜZEN genç ama Kıbrıs’ta Barış ve Çözümü ilke edinen emekçileri ile daha da büyüyerek bugüne geldi.

YENİDÜZEN aslında, dünyada belki de örneği olmayan bir çizgiye dev adımlarla geldi. Bir “SİYASAL PARTİ”  gazetesi düşünün ki, söz konusu partinin “BÜLTENİ” olmaktan çıksın ve tüm emekçi halkı, hatta onu aşarak tüm Kıbrıs halkının gazetesi olsun.

İşte, Genel Yayın Yönetmenimiz ve Genel Müdürümüz sevgili Cenk Mutluyakalı’nın müthiş önderliğinde YENİDÜZEN bu noktaya geldi. YENİDÜZEN bugün, 2002 yıllarındaki 300 tirajlı bir gazeteden en az 3000 tirajlı bir gazete noktasına geldi.

Bu noktaya gelirken kimler geldi, kimler geçti diyerek, “geçen” tüm arkadaşları sevgiyle kucaklıyorum. Ama, en büyük sevgili YENİDÜZEN’İ, sevgili Cenk’in kutlama gecesinde vurguladığı gibi “EVİMİZDEN ÇIKIP, EVİMİZE GİDİYORUZ” ortamını yaratan arkadaşlarıma gönderiyorum.

Yayın Koordinatörümüz, prensiplerine sıkı sıkıya bağlı güzel insan Tayfun Çağra dostum. Gazeteye hemen, hemen aynı günlerde ayak bastığımız ve bugün Haber Müdürlerimiz olan pırıl, pırıl iki genç insan sevgili Mert ve en sempatik, cana yakın haliyle Faikacığım.

Müthiş haber muhabirlerimiz Meltem, Didem ve aramıza yeni katılan biraz Bohem haliyle Tanju.

Geceleri gördüğümüz, Kıbrıs’ın Oriana Fallachi’si Sevgül Uludağ, müthiş vizyon ile Osman Kalfaoğlu ve yine aramıza yeni katılan tatlı mı tatlı ama ateş gibi Firuzan.

Kanal Sim farkıyla katkı koyan Evdimli Sami Özuslu ve çağdaş bir medya uzmanı Aysu Basri Akter.

Burada tümünün adını yazamadığım Osman Çağdaşoğlu yönetiminde gazetenin mutfağında olan arkadaşlarım.

Kahrımızı çeken Fatma hanım. Fırtına gibi esen Feryalcığım.

Veee, tüm bunların üzerinde ama kimse kızmasın gazetenin web sayfalarını dünyaya tanıtan “herkes haddini bilecek” dediğimde beni kovmaktan beter eden sevgili Ülviye sizi çok seviyorum. 

Veeeeeeee, spor servisindeki kader arkadaşlarım. Bir oğlum gibi sevdiğim, genç ama çağdaş bir spor yazarı nosyonunu yakalayan spor şefimiz Burhan, Gürkan, beni hep çileden çıkaran, Pavarotti’yi kıskandıran sesiyle canım Kıral. Batı bölgesinin silahşorları Haldun, Çilen ve Recep hocam.

Yeniden aramıza dönen Kamil Kolcu, sporda bir firma olan Hasan Ecer hocam. Bir akademisyen edasıyla hem YENİDÜZEN’E, HEM KANAL SİM’E KATKI KOYAN Ali Volkan hocam. Genç spor yazarları arkadaşlarım Deniz Klaıpcıoğlu, Çağım Kutgüner ve Çağın Plevne. Bugün bir başka gazetede olan ama Kanal SİM’e katkı koyan ve beni YENİDÜZEN’e kazandıran Cemil Garip.

Doğuda hocam, on parmağında on marifet olan Sedat Kılıç, sempatik mi sempatik Kaya Emiroğlu.

İşte bunlar benim ailem bizim ailemiz, YENİDÜZEN ailesi.  Sonsuza dek sizinle, son nefesime verene dek, ölene dek sizinle.  SONUSUZA DEK YENİDÜZEN’LE.

 


 

Sertoğlu ile Dünyaya açılmak

 

Futbol Federasyonu Başkanı sevgili Hasan Sertoğlu bugünlerde tarih yazmak üzere. Futbol Federasyonu başkanlığına geldikten sonra, ben dahil çok da kimsenin beklemediği bir atakla önce, Futbol Federasyonu’nu kurumlaştıran, batak bir halden  saygın bir hale getiren Sertoğlu son ve en büyük oyununu oynamak üzere.

Aslnda, bu son oyun değil. Bu büyük oyunun bir başlangıcı. 31 Ekim 1955’de şu veya bu nedenlerle Kıbrıs’taki ortak futboldan dışlanan ve 21 Aralık 1963-20 Temmuz 1974 sürecinde ve de KKTC’nin ilanıyla sonrasında da dünya futbolundan dışlanan Kıbrıslı Türkleri KTFF ile “DÜNYA’YA AÇMAK” üzere.

İşte, bu bağlamda bundan bir süre önce, yanına eski UEFA Genel Sekreteri Mösyö Champagne’y de danışman olarak alan Sertoğlu, dünya görüşü olan “KKTC sonsuza dek yaşayacak”ın hilafına Kıbrıs Türk futbolunu uluslar arası arenaya taşımak misyonuna soyunmuş.

Bu cümleden olmak üzere, önce Limasol’da bir yemek, sonra geçtiğimiz Salı günü KOP Merkezinde resmi bir toplantı.

Allahı var; bu işi çok iyi yapıyor. Sertoğlu eğer, KOP ile yapılan toplantıdan sonra medyaya verdiği demeçte “siyasiler bu işe karışmasın” söylemini hayata geçirebilirse, Kıbrıslı Türkler tam 57 yıl sonra,

“DÜNYAYA AÇILACAK”.Bu başarının onuru da, MESARYA’NIN YENEĞRA(NERGİSLİ) KÖYÜNDEN ÇIKAN SERTOĞLU’NUN OLACAK.

 


 

Arif Hoca’da gitti

 

Evet, Arif hoca da gitti. Bir Kıbrıslı daha gitti. Bir Aralık akşamı o mücadeleci, Birleşik Kıbrıs için atan yüreği durdu. 1975 yılında Londra’dan döndüğümde, bir ilkokul öğretmeni olan abim Tahir Bladanlı ile gittiğim Öğretmenler Sendikası Lokalinde “hoş geldin nemci yoldaş” diyerek beni karşılamıştı. Halbuki, ben onu tanımıyordum. Ama, öğrenci yıllarından başlayarak 1968 de gönül verdiğim “DEVRİM” aşkını Kıbrıs’a taşımamızdan dolayı gıyaben bir tanışmamız olmuş.

İşte, bu Dillirga dağlarından çıkan bir hoca olan Arif hoca ile yüz yüze tanışmamız böyle oldu. Bundan sonra, her devrimci mücadele kulvarında birbirimize omuz verdik. Anımsıyorum da, Arif hoca “Çirkef yatağında gülistanlık olmaz” yazısından dolayı ceza evine düşmüştü. O günlerde hayatta olan benim manevi babam dediğim Hikmet Afif Mapolar ile onu ceza evinde ziyarete gitmiştik.  Bizi camların arkasında gülerek karşılayan hocanın moralinin yüksek adeta İstanbul Hilton’da gibi rahatlık içerisinde görmüştük.

Hocayla olan bir anekdotumu “Aynı yolu yürüyenler farklı yere varamazlar” kitabında da kullanmıştı ve bu anekdot siyasi çevrelerde fırtına yaratmıştı.

Arif Hoca, Kıbrıs’ta Barış ve Çözüm, BİRLEŞİK KIBRIS” MÜCADELESİNE devam ederken, Ali Kırca’nın bir Türkiye kanalı olan Show TV’deki “SİYASET MEYDANI” programında Kıbrıs’ta faşizmi ve ayrılıkçılığı savunan birine “HASİ…TİR” diyerek verdiği yanıttan dolayı stüdyodan atılmış ama bu söylem Kıbrıslı Türkleri’in sloganı olmuştu.

Daha sonraları, Kıbrıslı Türkleri kolonize etmek isteyen çevrelere karşı bir slogan haline gelen “HASİ..TİR” ADETA BİR BAŞKALDIRMA sloganına dönüştü.

Onun ölümünden sonra, ilk tanıştığımız yer olan KTÖS lokalinin balkonundan KTÖS bayrağına sarılmış tabutuna bakarken, “GESİ BAĞLARINI” DİNLERKEN, 1975’E DÖNDÜM. AMA TÜM ARAMIZDAN AYRILANDEVRİMCİLER için söylenen, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun Bursa Mahpusanesi’nde yatan Nazım Hikmet için yazdığı, ZÜLFÜ LİVANELİ’NİN MÜZİKLEŞTİRDİĞİ YİĞİDİM ASLANIM” EZGİSİ DE SANA YAKIŞIR BE ARİF HOCAM.    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1007 defa okunmuştur