1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Temiz eller operasyonuna ihtiyaç var”
“Temiz eller operasyonuna ihtiyaç var”

“Temiz eller operasyonuna ihtiyaç var”

Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, kapsamlı bir temiz eller operasyonu yapılması gerektiğini kaydederek, bu konuda mücadele edecek kararlı bir hükümete ihtiyaç olduğunu söyledi.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, kapsamlı bir temiz eller operasyonu yapılması gerektiğini kaydederek, bu konuda mücadele edecek kararlı bir hükümete ihtiyaç olduğunu söyledi.

Gürcafer, “Kapsamlı bir temiz eller operasyonuna ihtiyacımız vardır. Eğer bunu, devlet düzeyinde yapmazsanız, insanlar yaşayabilmek için, eli mahkum, gider onun bir parçası olur. Yani konu yumurta-tavuk, tavuk- yumurta meselesine gelir. Acaba rüşveti veren mi kamu görevlisini kirletir, yoksa rüşveti isteyen mi işvereni kirletir? Buna karşı mücadele edecek olan kararlı bir hükümete ve kararlı bir mücadeleye ihtiyaç vardır” diye konuştu.

Gürcafer, rüşvetin önüne geçmek için sistemi düzenlemek gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Kamu ihalelerinde, eğer şeffaflık yeterli değilse, daha da şeffaflaştırarak, bu konuya kafa yorarak, öyle bir sistem kurarsınız ki, hiç kimsenin kimseye ihtiyacı kalmaz. Bütün mesele, devletin sistemi sorgulaya sorgulaya, düzelterek ilerlemesidir. Rüşveti bu şekilde ortadan kaldırırsınız.”

“Artık ciddi bir tehdit altındayız”

Soru: Son günlerde depremler oldu, sallandı. Deprem bize kendini hatırlattı. 6 Şubat Depremi sonrasında, bu konuda bir uyanış yaşamıştık ama bir süre sonra bu, etkisini kaybetti. Depreme karşı durumumuz nedir?

Gürcafer: 6 Şubat Depremi sonrasında, doğru paydaşlardan oluşan bir Deprem Komitesi oluştu ve sürekli toplandı. Komitede, KTMMOB, İMO, Müteahhitler Birliği, üniversitelerden akademisyenler, Jeoloji ve Maden Dairesi yetkilileri ve zemin etütçüler var. Jeofizikçiler, komitede bir sunum yaptılar ve net bir biçimde, “6 Şubat Depremi’nden önce ülkemizin yanından, içinden geçen fay hatları bizi çok tehdit etmezken, bu depremle birlikte bu fay hatları ciddi şekilde enerji yüklenmeye başladı ve artık ciddi bir tehdit altındayız. Özellikle Mağusa bölgesinin açığından geçip, Lübnan’a giden fay hattında bir kırılma olması durumunda, 7 ve üzeri deprem yaşayabiliriz” dedi. Ondan sonra biz, neleri öncelik sırasına göre yapmamız gerektiğini teknik insanlarla konuştuk. Önce okullar, çok acele okulları bakmak lazımdı, arkasından kamu binaları, vatandaşların kendi binaları... Okullarla ilgili, çok çok acelemiz vardı. Bir tarama yaptırdık, tamamen özveriyle, İnşaat Mühendisleri Odası ücretsiz olarak oluşturduğu ekiple okullardaki ön taramayı yaptı, raporu komitenin önüne koydu, durum vahimdi. Bazı okullarda, deprem olması durumunda, ciddi göçme tehlikesi, bazılarında yıkılma tehlikesi vardı. Ardından bir proje geliştirdik, kendi öz kaynaklarımızdan kaynak yarattık. Projelendirmeden sonra, işin yapımına geçtik. Bu tür işler, bizim mevcut ihale yöntemimizle yapılamaz. Yani önceden projesini oluştur, keşif bedeline göre blokesini al, sonra ihaleye aç, bunlar 5-6 ay zaman alan işlerdir. Yıkım yaparken de önünüze farklı şeyler çıkabilir, o anda önlem almanız gerekebilir. Sonrasında işin yapımı aşamasında çok zorlandık. Çünkü müteahhitler, küçük ve sıkıntılı iştir diye ilgi göstermiyorlardı. Kamu İhale Yasası’nda da bir düzenleme yaparak başladık.

“Her şey bürokrasideki hantallıktan dolayı gecikiyor”

Aslında okullarda, yeterli olmamasına rağmen, ciddi bir mesafe kat ettik. Olabildiğince hızlı götürdük. Daha hızlı olamaz mı? Olabilir. Neden olamıyor? Bürokrasiden dolayı olamıyor. Yaşanan gecikme, tamamen bürokrasiden kaynaklanan gecikmedir. Bizim ülkemizde, zaten her şey bürokrasideki hantallıktan dolayı gecikiyor. Bürokrasinin rahatsızlığı, orasına burasına dokunarak düzeltebileceğiniz bir rahatsızlık değil. Kapsamlı reform ister, o da kolay kolay olabilecek bir şey değil ama olması gerekiyor.

Şahıslara ait evlerin yapılmasıyla ilgili bir kentsel dönüşüm yasası hazırlıyoruz, o da bitmek üzeredir. Örneğin, şu anki imar mevzuatı sizin evinizi yaptığınız dönemdeki imar mevzuatından daha az yapı izni veriyor olabilir, dolayısıyla apartmanda altı daire varsa yeni mevzuata göre üç daire yapılabilir, bu mümkün değildir. Bir takım yasal düzenlemeler gerekiyordu, yine bizim ve KTMMOB’nun katkılarıyla o yasayı hazırladık.

“Binlerce insan ölme tehlikesiyle karşı karşıya”

Esas mesele, ülkenin gündemine en önemli sorun olarak depremi maalesef oturtamadık. Binlerce insan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Geçen gün olan deprem 5.3, eğer 7-7.5 şiddetinde olsaydı, yıkılacak olan bir sürü bina vardır. Bunları biliyoruz, biz de biliyoruz, belediye de biliyor, devlet de biliyor. Hatta ve hatta kamu binaları vardır. Geç kaldık ama geç kalmış olmamıza rağmen, bizim bütün yatırımları durdurup, bütün kaynaklarımızla ülkeyi depreme hazırlamamız lazım. Biz küçük ölçekte bir ülkeyiz, bunu yapabiliriz. Deprem bizi bir hafta sonra yoklarsa, yapacak bir şeyimiz yok ama 3-4 sene sonra gelebilir. Biz bu birkaç yıl içerisinde, bu önlemleri %60-70-80 oranında alırsak, o gün deprem bizim kapımızı çaldığında, devlet olarak, “insanlarımızın hayatını kurtardık” diye kendi kendimizle gurur duyarız. Maalesef bizim ülkemizde kurultaylardan, genel başkanlıklardan, kim bakan olacak, kim başbakan olacak, kim müsteşar olacak tartışmalarından, seçim tartışmalarından bir türlü kurtulamadık. Dolayısıyla, hep öncelik başka şeyler oldu. Biz, bir süre önce Acapulko’da bir etkinlik düzenledik, Prof. Dr. Naci Görür’ü getirdik. Bunu farkındalık yaratmak için yaptık. Kim farkına varacak? Yasama ve yürütme, onları uyandırmaya çalışıyoruz, halkı bilinçlendirmeye çalışıyoruz.

“Malzemeden çalma kültürü bizde oluşmadı”

Soru: 6 Şubat Depremi öncesinde, “bizde binalar depreme dayanıklıdır, sağlam yapılır, yasal düzenlemeler de ona göredir” derdik. Durum gerçekten öyle miydi?

Gürcafer: Türkiye’de var olan yanlış, o çirkin kültür bizde yoktur. Mesela Türkiye’de, demirden, çimentodan çalma kültürü var. Denetleme olmasına rağmen, insanlar bunu, cahilce, bilinçsizce “8 kata bu kadar demir koyacağıma, yarısını koysam olur” diyor. Bu, denetleyende de, bunu yapanda da, göz yumanda da bir kültür haline gelmiştir ve Türkiye’nin bununla ciddi bir mücadele vermesi lazımdır. Bu, eğitimle alakalı bir şeydir. Bizde hiçbir zaman böyle bir kültür oluşmadı. Çocukluğumuzdan hatırlarım, mal sahibi inşaat gelirdi ve beton makinesinin yanında durup, “çimentoyu, demiri bol koy” derdi. KTMMOB’ne odaların vize büroları, teknik elemanlarımız bu konuda çok hassastırlar ve olabildiğince iyi, sivil toplum kaynaklı bir kontrol mekanizması vardır. Yeterli midir? Değildir ama çalma kültürü olmadığından dolayı bizim inşaatlarımızın doğru yapıldığını savunurum. Ama, her betonarme binanın ekonomik bir ömrü vardır ve bir sürü bina 1974’ten önce yapıldı. 51 sene geçti üstünden. Bu binalar, ekonomik ömrünü, beton ömrünü yitirmiştir. Bu binalara ya güçlendirme yapacaksınız ya da yıkıp baştan yapacaksınız. Namık Kemal Lisesi’ni yapan insanlar zamanında malzemeden çalmadı, ama biz Namık Kemal Lisesi’ni kontrol ettiğimizde göçme tehlikesi gördük. Neden? Bina zaten 70-80 senelik bir binadır.

“Limanlardaki denetim bir başlangıçtır”

Soru: Yeni bir uygulamayla, yapı malzemeleri İMO uygunluk belgesi olmadan ithal edilemeyecek. Bu sistem nasıl çalışacak?

Gürcafer: Bu çok doğru bir karardır ve bunu İMO’nun yapıyor olması ayrıca çok doğrudur. Çünkü hem özerk, hem mesleğin sorumlusu sivil toplum örgütü, herkesten daha fazla gailesi olan bir organ. Bir inşaat mühendisi, inşaatta yanlış malzeme kullanıldığında o binanın çökeceğini ve içinde insanların öleceğini herkesten çok daha iyi bilir. Dolayısıyla, kontrolün İMO’ya verilmiş olması bana göre çok doğru bir karardır. Taşıyıcı inşaat malzemelerinin, ki bu demir, çimentocve tuğla gibi malzemelerdir, ülkeye girerken İMO tarafından numuneler alınarak testten geçecek, onaylanacak ve ondan sonra ülkeye girecek.

Soru: İçte üretilen malzemeler nasıl denetlenecek?

Gürcafer: Onların da aynı şekilde denetime tabi olması lazım. Sanırım İMO, onunla ilgili de bir düzenleme başlatacak. Limanlardaki denetim bir başlangıçtır. Bu denetlemeleri yavaş yavaş artırmak lazım. Örneğin, beton üretiminin ciddi bir denetime ihtiyacı var. İstenilenin çok üzerinde iyi kalitede beton üreten şirketler de var, kötüsünü üretenler de var. Bunların bir merkezden denetlenmesi, kontrol edilmesi lazım. Çünkü su, beton üretiminde öyle bir malzemedir ki, suyu fazla koyarak ilk etapta istediğiniz mukavemeti alabilirsiniz. Ama betonun ömrünü kısaltırsınız. Dolayısıyla, Türkiye’de, yeni sistemde betonun içerisindeki çimento oranı ve dizaynı bir merkezden takip ediliyor. Keza taşocaklarındaki agrega, kum ve çakıl üretimi çok önemli. Bunların da denetlenmesi lazım. İMO bu başlangıcı yaptı, bence arkasını da getirecektir, biz de destek olacağız.

“Kirlenme vardır ve bu yalnızca bir yerde değildir”

Soru: Bu depremler olurken, bir de MİK depremi yaşadık. MİK Başkanı ve bir personel “rüşvet alma” suçlamasıyla tutuklandı. Duruşmalarda bazı ihalelerden bahsedildi. Bu süreç, ihalelere katılan üyelerinizi de ilgilendiriyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Gürcafer: Her şeyden önce, masumiyet karinesi dediğimiz olay var. Yani bu insanlar tutuklandı, suçlu olup olmadıkları belli değil ve zaman içerisinde bu netleşecek. Belki suçlu bulunacak ve ceza alacaklar, belki suçsuz bulunacak ve beraat edip görevlerine geri dönecekler. Ama ülkede, çok uzun zamandan beridir, yavaş yavaş gelişen bir kirlenme vardır ve bu yalnızca bir yerde değildir. Yani bir sürü kurumumuzda, sivil toplumda, iş dünyasında, kamuda, bir sürü yerde hem işini düzgün yapan insanları lekeleyen, hem de ülkedeki kirlenmeye hizmet eden küçük küçük kirlenmeler vardır. Artık ülkemizde, toplumsal kirlenme çok rahatsız edici boyutlara gelmiştir. Mesela geçenlerde Tabipler Birliği Başkanı bir açıklamasında, “Hastanelerde hasta bakıcılığı, mafyaya emanet” demişti. Doğrudur, yaşıyoruz bunu. Bazı hemşireler ailelere, “Hasta bakıcı isterseniz, filan vardır” gibi telkinlerde bulunur. Peki bunu bütün hemşireler mi yapıyor? Hayır. Bundan rahatsızlık duyan çok hemşire var mı? Var. Bundan rahatsızlık duyan doktorlar var mı? Var ama kirlenme vardır. Buna karşı mücadele etmesi gereken kimdir? Devlet. Aynı şekilde kamu ihalelerinde kirlenme var mı? Var. Polisin içerisinde var mı? Var. Hatırlayın, mali şubenin amiri hapistedir. Peki başka başka organlarımızda var mı? Daha çok örnek gösterebilirim. Bundan rahatsız olan hem toplum, hem de işini düzgün yapan insanlar vardır. Bu kirlenmenin içerisine giren insanlar da vardır, bunların temizlenmesi lazım.

Kapsamlı bir temiz eller operasyonu...

Kapsamlı bir temiz eller operasyonuna ihtiyacımız vardır. Eğer bunu, devlet düzeyinde yapmazsanız, insanlar yaşayabilmek için, eli mahkum gider onun bir parçası olur. Yani konu yumurta-tavuk, tavuk- yumurta meselesine gelir. Acaba rüşveti veren mi kamu görevlisini kirletir, yoksa rüşveti isteyen mi işvereni kirletir. Ama sonuçta bu, toplum olarak bizi aşağıya doğru götürüyor ve bu işin başını çekmesi gereken, kararlı bir hükümet olması lazım. Buna karşı mücadele edecek olan kararlı bir hükümete ve kararlı bir mücadeleye ihtiyaç vardır.

Cuma gün inşaat encümeninde bir toplantımız vardı, benzer bir konuyla ilgili. Konu polistedir. Bizden bir takım bilgiler istediler. Başsavcılığa bir yazı yazdık, benzer bir durumdur. Belki önümüzdeki birkaç gün içerisinde ortaya çıkacak. Tekrar altını çizerek söylemek isterim, şu anda tutuklanan kişilerin suçlu olduklarını ya da suçsuz olduklarını söyleyemem. Masumiyet karinesi dediğimiz olaya saygı göstereceğiz. Onun dışında, genel olarak kirlenmeye karşı bir mücadelenin bana göre artık kararlı bir biçimde başlaması lazım.

“Sistemi düzelterek rüşvet olayını ortadan kaldırabilirsiniz”

Aslında bununla mücadele, dedektiflik yöntemleriyle insanları takip ederek yakalama değildir,  sistemi düzelterek rüşvet olayını ortadan kaldırabilirsiniz. Örneğin geçmişte arazinize hudut tespiti yapmak istediğinizde Tapu Dairesi’ne müracaat ederdiniz. 6-8 ay sonrasına size gün verirlerdi. O durumda mal sahibi ne yapardı? Bir tapu memuruna “al şu kadar, Cumartesi ölç” derdi. Bu çok yaygınlaşmıştı. Devlet oturdu, bir sistem oluşturdu ve “Bir sürü harita mühendisi çocuğumuz var. Onlara iş imkanı olsun, yetki veriyoruz, bunu yapsınlar” dedi. Bununla birlikte oradaki rüşvet olayı bitti. Neden? Çünkü ihtiyaç kalmadı. Hem bir sürü insan istihdam imkanı buldu, hem de rüşvet olayı ortadan kalktı. Birçok konuda yapılacak düzenlemelerle rüşvet olayını sonlandırabilirsiniz. Mesela, kamu ihalelerinde, eğer şeffaflık yeterli değilse, daha da şeffaflaştırarak, bu konuya kafa yorarak, öyle bir sistem kurarsınız ki, hiç kimsenin kimseye ihtiyacı kalmaz. Bütün mesele, devletin sistemi sorgulaya sorgulaya, düzelterek ilerlemesidir. Rüşveti bu şekilde ortadan kaldırırsınız. Bir konuyu, birisinin iki dudağı arasında tutarsanız, o zaman rüşvet olayı her zaman olur. Kısacası temiz eller operasyonu dediğim, aslında bir taraftan olayları tespit edip sonlandırırken, diğer taraftan da tekrar olmaması için sistemi sorgulamak ve düzeltmektir.

“Yazılı gelen şikayetleri, hem polise, hem savcılığa, hem de ilgili birimlere bildiriyoruz”

Soru: İnşaat Müteahhitleri Birliği olarak, rüşvetle ilgili gelen şikayetlerde nasıl hareket ediyorsunuz? Yetki alanınızda ne var?

Gürcafer: Bizim için esas olan haksız rekabettir, yasa bize “üyelerin arasında haksız rekabet olmasını engelle, herkese fırsat eşitliği sağla” der. Bir ihalede, eğer birileri rüşvet verip ayrıcalık alabiliyorsa, orada fırsat eşitliği ortadan kalkmış demektir. Dolayısıyla biz, buna karşı mücadele verebiliriz. Bizim çıkış noktamız, üyemize eşit mesafede durmak, adil davranmaktır. Bu konularda zaman zaman şikayetler geldiğinde, ihale komisyonuyla da, idareyle de, encümenle de görüşürüz. Yazılı gelen şikayetleri, hem polise, hem savcılığa, hem de ilgili birimlere bildiriyoruz. Disiplin mekanizması da çalışır ama kesinleşmiş suçlarla ilgili, ithamlarla ilgili değil. Konuları hukukçularımız takip ediyor. Sistemi düzeltmek için, ihale mevzuatındaki açıkları, boşlukları ortadan kaldırmakla ilgili çalışıyoruz. Sistem sorgulansa ve doğru sistem oturtulsa, yaşananlardan ders çıkararak, rüşvetin önüne geçebiliriz.

Bu haber toplam 2332 defa okunmuştur
Etiketler :