1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Tatar, yasayı hemen Anayasa Mahkemesi’ne görüş için göndermeli”
“Tatar, yasayı hemen Anayasa Mahkemesi’ne görüş için göndermeli”

“Tatar, yasayı hemen Anayasa Mahkemesi’ne görüş için göndermeli”

CTP Lefkoşa Milletvekili Ürün Solyalı, belediye sayısını 18’e düşüren yasanın Meclis’ten oyçokluğu ile geçmesinin hem pratikte ve hem de hukuken kaos ve karmaşa yaratacağına vurgu yaptı.

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

CTP Lefkoşa Milletvekili Ürün Solyalı, Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa Tasarı’nı Meclis’ten oy çokluğu ile geçmesinin ardından kaos ortamının başladığını söyledi.

“Hukuk buna çare üretemez. Buna çare üretmek zorunda olan siyasettir” diyen Solyalı, “Bir tren kaçırıldı ama Cumhurbaşkanı’nın elinde küçük de olsa bir şansı vardır” dedi.

Solyalı, “Hemen bugün Tatar bu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne göndersin, halihazırda Anayasa Mahkemesi’nin önünde bizim açtığımız dava varken, onun kararı okunmamışken, değerlendirilsin” vurgusunda bulundu.

Yasadaki anomalilere dikkat çeken Solyalı, bundan sonraki sürecin en geç 12 Eylül’de belirleneceğini söyledi.

Bu hafta CTP Lefkoşa Milletvekili Ürün Solyalı ile Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa Tasarı’nı Meclis’ten geçmesini ve bundan sonra yaşanacak süreci konuştuk.

 

YENiDÜZEN: Belediyelerin Birleştirilmesine İlişkin (Özel) Yasa Tasarısı Meclis’ten tüm karşı duruşlara rağmen oyçokluğu ile geçti ancak tartışmalar bitmedi. Öncesi ve sonrasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ürün SOLYALI: Süreç o kadar kötü yönetimle başladı ki Mart ayında aniden önümüze bir metin geldi. Komite o metnin en iyi metin olduğu konusunda gerçekten çok ısrarlı tavır ortaya koydu. Sonrasındaki tartışmalarda bizim ve belediyelerin ortaya koyduğu tavır neticesinde sadece 2-3 günde bile o metin 3-4 kez çok farklı yere vardı. Sonrasında bir Ad-Hoc komite kuruldu, kriterler ortaya çıktı. Kriterleri konuşmak için sadece bir toplantı yapılabildi. Hemen ertesi gün İdari Komite geçen gün yaşadığımız sorunların tabanını oluşturan metni 18 saatin sonunda ısrarla geçirdi. O gün de en iyi metin olarak önümüze tekrar gelen şeyin 18 saatin sonunda komitede başka bir metin olarak oylandığını gördük. O yüzden her gelen aslında ve en iyi olduğu konusunda çok ısrarcı oldukları şeyin her ortaya koyduğumuz tavırla, eleştiriyle, önermeyle tamamen değiştiğini gördüğümüz bir süreç yaşadık. Bu bize ne kadar tehlikeli bir süreç olduğunu somut olarak gösteriyor. Bunu bir şey yaptık da başardık anlamında söylemem. Ama ne kadar tehlikeli bir şekilde sürecin yönetildiğinin açık somut kanıtıdır.

Çünkü başı ile sonu 180 derece farklarla ortaya konuluyor. Bunu Genel Kurul günü de gördük. Son komite toplantısından çıkan metin ile Genel Kurul günü oylanan metin yine bambaşka bir metin.

Dolayısıyla süreç hem kötü yönetildi. Hem de ne yapıldığı bilmeksizin yönetildi. Bunun kaosunu bundan sonra ciddi anlamda yaşayacağız.


 “Kaos, karmaşa”

YENiDÜZEN: Bu yasa ile aslında amaçlanan nedir?

Ürün SOLYALI: Bütün felsefesi zaten yanlış. Bu Meclis 1995’de Belediyeler Yasası diye bir yasa yaptı. Orada belediyelerin birleştirme, kapatılma usulleri çok açık şekilde yazıldı. Sürecin nasıl işleyeceği özellikle belediyelerin organlarının demokratik katılımcılığına ve kararlarına endekslendi. Doğrusu da buydu, bütün dünyada böyle yaptı. Şimdi oturdular ve dediler ki; “Hayır. Biz size dikte ettireceğiz, size sormayacağız, bizim söylediğimiz gibi olacak.”

Birçok eleştiri yaptıktan sonra biz öyle bir metin düzenleme yoluna gittiler ki amacı ile dili bambaşka bir şey yarattı.

Önemsediğimiz şey; bundan sonra ne olacak? Sorusunun kaos olacak cevabı somutlaştı, Meclis’ten geçen bu yasa diyemeyeceğimiz karmaşayla.

Yasa, belediyelerin birleşmesine ilişkin kural koyuyor ve bu metnin ana eksenidir aslında.

 Geçen yasanın ne kadar sübjektif ne kadar siyasi salikle ortaya konan bir amacının olduğu ortaya konuluyor. Çünkü koyduğu kriterleri neden Alayköy’e neden Akıncılar’a neden Dipkarpaz’a koymadığını, neden Tatlısu ve Beyarmudu’ya koyduğunu açıklayamıyor. Eğer koysaydı onlar da açık kalan belediyeler olacaktı. Ama buna bir cevap yok. Bu belediyelerin birleştirilmesine ilişkin kuralları kendine göre düzenlemeye çalıştı ve bir garabet yarattı.

Diyor ki; “bu yasa amaçları doğrultusunda belediyelerin birleştirilmesi 2 veya daha fazla belediyenin yeni tüzel kişilik oluşturulmasıyla yapılır.”

Burada belediyeleri birleştirerek bir tüzel kişi oluşturmayı amaçlayan bir cümle kurmaya çalıştı. Ama öyle bir şey yok. “İki veya ikiden fazla belediye birleşir de bir şey oluşur” demedi. Kapatılarak mı katarak mı birleştirir, biri açık kalır biri mi kapanır böyle bir şey de söylenmedi.

Sonra 6’ncı fıkrada dedi ki; -bu fıkra hangi 18 belediyenin olduğunu sıralar orada Değirmenlik, Lapta-Alsancak-Çamlıbel, Erenköy-Karpaz, Mehmetçik Büyükkonuk, Geçitkale-Serdarlı, Mesarya ve Gönyeli-Alayköy- bu belediyeler birleştirme işlemleri tamamlanana kadar mevcut tüzel kişiliklerini ve hukuki varlıklarını aynen korur.

Bir kere bu belediyelerin tüzel kişiliği henüz yoktur. Çünkü Anayasa 119’a göre tüzel kişilik seçimle kazanılır. Dolayısıyla bu cümle ile ne kadar saçma bir şey ortaya koydukları görülüyor.

Demek istediğine geleyim; bu “belediyeleri aslına birleştireceğimiz belediyelerin tüzel kişilikleri yani oluşturucu belediyelerin tüzel kişilikleri birleşim olana kadar bu yasa uygulanacak. Oraya kadar tüzel kişiliklerini ve hukuki varlıklarını koru” der. Buradan ne anlarız? Aslında 28 belediye bir şekilde bu birleşme işlemi tamamlana kadar tüzel kişiliklerini ve hukuki varlıklarını koruyacağına göre açık kalacak.

 “Birleştirme işlemleri tamamlandıktan sonra uygulanacak bu yasa” der. Hukuken ikinci soru aklıma gelir; Birleştirme işlemi ne gün tamamlanır? Son tırmığın var olan belediyeden kurgulanan 18 belediyeye geçtiği gün mü tamamlanır? Son personelin geçtiği gün mü tamamlanır? Seçim olduğu gün mü tamamlanır? Ne gün tamamlanır bu yasada okumadım. Dolayısıyla birleştirme işlemi tanımı olmadığına göre 28 belediye ilelebet açıktır.

Sonra da; “birleştirme işlemleri tamamlandıktan sonra bu yasa kuralları uygulanacaktır” der. Bu madde kuralları değil. Aslında bütünün uygulanmasıyla alakalı bir şey yapar ki “bu madde kuralları” demek istedi. Yani demek istediği ile hareket eden bir yapı oluşturdular.

Ama bunun yaratacağı kaos öyle böyle olmayacak, bunu anlatamadık.

Birleştirme işleminin ne olacağını zaten söylemez, kimse de bilmez. Ama diğer taraftan der ki; 1 Aralık 2022’ye kadar mali hakları, yükümlülükleri 28 belediyenin biter. Ya birleştirme işlemleri olana kadar devam edecek ya 1 Aralık’ta bitecek.

Sonra yine denilir ki; “30 Kasım 2022’ye kadar da biter ama yetkileri.”  Birleştirme işlemi tamamlana kadar mı 1 Aralık’a kadar mı 30 Kasım’a kadar mı, seçim gününe kadar mı, bu yasanın yayınladığı tarihte bazıları yürürlüğe girer ve işlem kazanır o güne kadar mı?

Döner der ki; “birleştirme işlemleri bu yasa geçtikten sonra 6 ay içinde tamamlanır ama tamamlanmazsa bakanlığın da 6 ay uzatma hakkı vardır.”

Bu kadar karmaşık bir durumun yaratıldığı ortamda kim karar verecek Birleşmenin bittiğine? Yasanın 4. Maddesinde Değirmenlik- Akıncılar,Lapta-Alsancak-Çamlıbel, Erenköy-Karpaz- Mehmetçik-Büuükkonuk, Geçitkale-Serdarlı, Mesarya ve Gönyeli-Alayköy belediyelerini birleştiren belediyelerin tüzel kişiliklerinin Birleşme işlemi tamamlanıncaya kadar devam edeceği yazmakta.

Listede Yeni belediyelerin isimleri var. Birleştiren belediyeler ayrıca sıralanmış değil. Dolayısı ile Tüzel kişilikleri AY 119’a göre seçim ile kurulabilecek olan bu belediyelerin Tüzel kişilikleri varmış gibi bir anlam ortaya çıkıyor.

Eğer anlatmak istedikleri 28 belediyenin tüzel kişiliği devam ediyor ta ki birleşme işlemi tamamlansın, o zaman da Birleşmenin ne zaman tamamlanacağı ile ilgili bir madde olmadığından ve ne zaman tamamlandığı tespiti yapılamayacağından 28 belediye seçim süresince de tüzel kişilik sahibi olacak ve hatta seçime dahil edilecek anlamı dahi çıkabilir.

Yüksek Seçim Kurulu bu konuda karar vermekte gerçekten zorlanacak.


“O kadar karıştırdılar ki, artık yıldız falına kaldı neyin, nasıl olabileceği”

YENİDÜZEN: Yasayı yorumlamak zor o zaman…

Ürün SOLYALI: Yürütme bunu yorumlayabilecek bir zemin arayacak. Kimseye de yorumlatamayacak. Artık avukatlar hukukçular bu konuda yardımcı olamayacak, astrologlar yardımcı olabilecek. Çünkü artık yıldız falına kaldı neyin, nasıl olabileceği. i

Bir maddeyi okuduğumuzda başka bir mütalaa verebilirim, sadece tarih konusunda veya belediyelerin tüzel kişilik kazanıp kazanmayacağı konusunda bile bu tartışma var. Bırakın diğer intikaller, devirler, personelin hangi yasaya göre aktarılıp, aktarılmayacağı, kadro fazlası personelin ne olacağı?

Sizin belediyenizde örneğin bugün kişiler işe alınır ama kadroya yerleştirilmez ‘sen bu işi yapacaksın’ diye görevlendirilir. Y belediyeye gittiğinde kim diyecek ‘ben o görevi yapardım beni buraya intikal ettir’? Geldiğin yerde A işi yaparken yeni yerinde B işi yapacaksın.

Personel yasasına göre çalışanlar başka bir şey kazanacak. Onun dışında olanlar başka bir duruma gelecek. Bu dengesizlik nasıl aşılacak? Belediyeler açık mı kapalı mı? Çekleri kim imzalayacak? Bu süreçte kim yetkilidir? Bu karmaşa ortaya çıktığında çalışanlar greve gitmeyecek mi? Çöplerimiz atıl kalmayacak mı, diğer hizmetler aksamayacak mı? Yani iş çok zor bir duruma geldi. Hem hukuken hem de pratikte bir kaos yaratıldı.

YENİDÜZEN: Yargı nasıl bir yol izleyecek?

Ürün SOLYALI: Biz yargı yolunu kullanacağız. Anayasa’ya açık aykırılık var. Bunun yanında, Bütün dünya bir geçiş süreci öngördü. Bu geçiş sürecinin anlamı neydi? Geçiş sürecinde zorlukların merkezi hükümet tarafından bir şekilde desteklenmesini sağladı. Türkiye’de de bu böyle oldu. Merkezi idare bazı malları üzerine aldı. Seçimle kapattı, seçimden sonra kurulan belediyeye devretti.

Bizim yasamız böyle bir şey yapmıyor.

Yasayı okudukça her seferinde farklı hukuki anlamlar ve karmaşalar yorumluyoruz.  

Biz çalışmamıza başladık. Elbette süreç Cumhurbaşkanı’nın imzası ve Resmi Gazete ’de yayınlanmasından sonra başlayacak. Cumhurbaşkanı’nın 15 gün hakkı var. Bu 15 günü sonuna kadar kullanmamasını biz tavsiye ediyoruz. Neden? Çünkü seçim tarihi 27 Kasım’dır. Henüz iptal edilmedi. Onunla alakalı Anayasa Mahkemesi’nde açmış olduğumuz bir dava vardır. Karara kaldı. 

Anayasa Mahkemesi bize şunu söyledi; 13 Eylül itibarıyla takvimi başlatmam lazım. Hangi takvimi? Eğer bu yasaya göre kaç belediye için seçime gidileceğini bulabilirse hangi belediyede kaç belediye meclis üyesi çıkacak nüfusa göre belirlemesi gereken rutin işlemleri var.  O yüzden 12 Eylül’e kadar seçimin ertelenmesinin Anayasa’ya aykırı olup olmadığı konusundaki kararını okuyacak.

10 gün içerisinde bu kararı duyacağız. Bütün kararları verebilir mahkeme, saygımız sonsuz. Ama bizim ısrarımız çok açık şekilde bu erteleme Anayasa’ya aykırıdır.

UBP Genel Sekreteri hukukçu, onun  yapmış olduğu açıklamaları okuduğumda bu konuda bir geri duruşu yoktur. ‘Aykırılık olabilir ama artık yapabilecek bir şey yoktur’ üzerinden tanımlıyor. Mahkemede savcılığın sunumunu dinlediğimde “evet aykırılık olabilir bu erteleme” diyor ama “artık yapabileceğimiz bir şey yoktur.” Ama biz yapabileceğimiz bir şey yoktura gelmek istemiyoruz. Anayasa Mahkemesi de bu konuda bir yorum yapacaksa onu o günden sonra değerlendireceğiz.

Umarım Tatar son günü beklemez çünkü süreç işliyor. Sürecin 15’nci günü yayınlarsa biz yaratılan bu kaos durdurulsun diye ara emri talebinde bulunmak zorundayız ve Mahkemenin süresi sıkışmış olur.

Umarım bu birleştirme yasasının yaratacağı hukuki ve pratik kaosun son dönemlerdeki tartışmalar ışığında farkına varırlar ve Cumhurbaşkanı bu yasayı  Meclis’e geri gönderir.

Çünkü Cumhurbaşkanı’nın hakları var. Birincisi; “ben hukukçularımla bunu değerlendirdim. Meclis’e bunu geri gönderiyorum, bu kötü bir yasa olmuş, Meclis bunu tekrar çalışsın ve uygun bir şekilde getirsin ve bana öyle yollasın” deme hakkı var.

Ama geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada gözünün ne kadar kör olduğu ne kadar siyasi olduğunu gördük. Daha metin çıkmadan, metini görmeden, değerlendirmeden ‘ben bunu imzalayacağım’ diyecek kadar gözü karadır.

Ama hade iyi niyetimi koruyayım ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olduğunu belki hatırlar ihtimali ve Kaos yaratmamak ve toplumu kucaklamakla alakalı görevini hatırlar ve der ki; “olmamış arkadaşlar, tekrar düzenleyin ve bana öyle gönderin.” Bunu derse Meclis’in yine iki seçeneği doğar. Ya ‘hayır biz yasanın bu halinde ısrarlıyız ve aynen hiçbir yerini değiştirmeden Cumhurbaşkanına geri göndeririz’, ki bu durumda yayınlamak durumundadır Cumhurbaşkanı-  ya da ‘evet makul şeyler söylüyorsunuz, biz de bu süreçte farklı fikirler aldık’ der belki Ünal Bey ve tekrardan yasa ele alınır ve süreç baştan başlar.

Diğer bir hakkı , Cumhurbaşkanı diyebilir ki; “bu kadar tartışma varken ben bir Anayasa Mahkemesi’ne sorayım. Bu yasa Anayasa’ya uygun mu değil mi?”  Bu hakkı da vardır ve bu önemli bir haktır. Gönderebilir Anayasa Mahkemesi’ne tabi Anayasa Mahkemesi’nin de karar için bir azami süresi vardır. 45 gün. O süreyi kullanarak, bu sıkışık zamanı da değerlendirerek, bir bakarsınız 15 gün içerisinde size bir görüş iletir. O görüşe göre tekrardan düzenleme ihtiyacı eğer varsa kaosu engellersiniz. Bu çok güzel bir haktır, Tatar’dan da ilk talebimiz budur.

Hemen bugün Tatar bu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne göndersin, halihazırda Anayasa Mahkemesi’nin önünde bizim açtığımız dava varken, onun kararı okunmamışken, değerlendirilsin ve bizim iddialarımız da yanlış olabilir ama Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırılık tespiti yapmazsa en azından süreç sağlıklı bir şekilde devam etsin. Yorumunu da Anayasa Mahkemesi nasıl uygulanacağı konusundaki kararını gerekçesinde bize bildirsin. Dolaysıyla bu sürecin daha akli selim yürümesini yasanın nasıl uygulanacağına da hukuki çerçeveyi çizebilecek bir adım yaratır.

Cumhurbaşkanının eğer gerçekten kaos yaratmama niyeti varsa bu şıkkı kullanır. Bu önemli güçtür. Dolayısıyla bu bizim açtığımız davanın sonucuyla da hem paralel ilerlemiş olur hem de sorumluluğunu yerine getirmiş olur.

En son da diyebilir ki ‘hayır kardeşim imzayı atıyorum’ o gün biz bu yasanın Anayasa Mahkemesi’ne ara emriyle beraber iptal edilmesi konusunda başvurumuzu yapacağız. O da Anayasa Mahkemesi’nin hem diğer konuyla ilgili karar üretmek zorunda kalacak hem de bu süreci yönetecek. Ama o süreç bu karara yetişmeyebilir.

En kötü ihtimal ne olabilir? Seçimin ertelenmesi ile ilgili açmış olduğumuz davada Mahkeme iptal kararı vermez, yani seçim gününü iptal etmez ve süreç ilerler ancak daha sonra Bu yasa için açacağımız davada durdurma kararı veya iptal kararı verirse işte kaos katlanır.  Dolayısıyla hukuk buna çare üretemez. Buna çare üretmek zorunda olan siyasettir. Bir tren kaçırıldı ama Cumhurbaşkanı’nın elinde küçük de olsa bir şansı vardır.

YENİDÜZEN: Yasalar hukukçulara danışılmadan mı hazırlandı? Her seferinde dediğiniz gibi hukuka uygun olmayan şeyler yazıldı.

Ürün SOLYALI: Bize söyledikleri kendi bürokratları, hukukçuları tarafından hazırlandı. Ama siz siyaseten ne yapmak istediğinizi söylersiniz hukukçular size teknik bir şeyler söyler.  Ama öyle bir metin ortaya çıktı düzeltilmesi mümkün olmayan alanlar da vardır. Bizim de bilmediğimiz alanlar vardır. Kendilerine diyoruz ki Türkiye, Avrupa bu işleri uzun süredir yapıyor. Çağırın oradan bir anayasa, idare hukukçusunu akıl akıldan üstündür. Onlar otursun ve desin bize ki arkadaşlar biz böyle yaptık, bir sorun çıkmadı. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de Anayasa Mahkemesi birleştirme il ilgili yasanın belli maddelerini başvuru neticesinde durdurdu. Orada Bazı belediyeler açık mı kapalı mı belli değil.  O yüzden katılımcılığın, uzmanlığın önemli olduğu ısrarımız da bundandır. Biz bir şeyi bozmak niyetinde değiliz. Aksine daha doğrusu nasıl oluşur ısrarındayız. Her seferinde de bir şeyler değişti. Madem en iyisini yaptıydınız da bozulmayacaktı niçin her adımda bir sürü şey değişti? Hukukçulara yüklenmek derdinde değilim ama evet onların ortaya koyduğu çareler de üzgünüm başka bir sorunlar yarattı, çare üretemediler. Bu konuda da kafalar üretken olmadı. Onlar da tavsiye edemdi yürütmeye ‘çekelim’ çünkü siyasi baskı üzerlerinde. Sonuçta işverenleri ‘hayır bugün bu iş olacak’ diyor. İnsanlık dışı koşullarda da bir şeyleri üretme zorunda bırakıldılar.

Meclis hukukçuları çok iyidir. Hiç tartışmasız. Biz onlardan çoğu zaman yasa yapım usullerinde fikir, görüş alırız. İçişleri, Başbakanlığın hukukçuları, özel hizmet alınan hukukçular var. Ama siz sabahın 3’ünde ben ortaya bir iddia ortaya koyuyorum ve karşı tarafça değerlendiriliyor ‘evet bunu değiştirmem gerekir’ diyorsan o an ‘sayın hukukçu bir çare üret buna’ dersen üretemez. İnsani değil.

 


“Üstel ne mimik verdi ne cümle kurdu”

YENİDÜZEN: Belediyelerin birleştirilmesine yönelik tartışmalarda Başbakan’ın pasif kaldığını da gözlemledik. Siz Başbakan’dan sorduğunuz sorulara cevap alabildiniz mi?

Ürün SOLYALI: İki belediyeyi birleştiriyoruz sonucu bu olacak diyemiyor. Mali durum budur diyemiyor. Kendilerine göre standart kriter aldılar. Başbakandan da bir cümle duymadık. Komitede, Genel Kurulda masa başında belki de 100 saat geçirdik. Ne mimik verdi ne cümle kurdu.

Başbakan bence konuyu bilmez. Hiç bilmez. Hukuki yanını bilmek zorunda değil ama siyasetten de ne olacağını neden bu hale geliyor noktasında bir fikri olduğunu düşünmem. Baskı olup olmadığını ısrarla soruyoruz. Eğer dışardan bir baskı varsa ve belediye reformu yaptığı iddiasını ya da bu başarıyı ortaya koyduğu sonucuna varmak isterse kendine dedik ki; “sayıları konuşmaksızın gel kalsın 28 belediye biz sana üst belediyeler önerelim. İki aşamalı. Dünya buna geçti ve belediye reformunu bu bacakla başlatalım sonrasında da geçiş dönemiyle birlikte reformu devam ettirelim” mimik yok, cevap yok. Konuyu bilmiyor. İradeye kendi sahip değil. Karar verici kendi değildir. Bir yere kadar geliyor ikna olabileceği konusunda kafası karışıyor konuya hakim olmadığı için ama karar verme konusunda yetkin değil. O yüzden ne mimik var ne cevap var. Orada o koltuğu doldurabilecek bir konumda değil zaten atamayla aniden kendini orada bulan biri nasıl bu kadar geniş olabilecek konuya hakim olabilir ki…

yd-destek-gorseli-2-804.jpg

Bu haber toplam 3132 defa okunmuştur