1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Sadakanızı istemiyoruz”
“Sadakanızı istemiyoruz”

“Sadakanızı istemiyoruz”

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO) Yönetim Kurulu yazılı yaptığı açıklamada salgının yarattığı işsizlik ve kapanan iş yerlerine dikkat çekti.

A+A-

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO) Yönetim Kurulu yazılı yaptığı açıklamada salgının yarattığı işsizlik ve kapanan iş yerlerine dikkat çekti.

Yapılan açıklamada, "Şimdilerde ise kapanma sürelerine göre 1500 TL’ye kadar yapılacak olan katkı kararı, aradan 1 ay geçtiği halde halen belirsizliğini koruyor. İnsan yaşamı ve mevcut iş kayıpları dikkate alındığında nerede ise sadaka sayılabilecek bu rakamlar için söylenebilecek tek söz vardır: Başınıza çalın! Karşınızda dilenen yok” ifadeleri kullanıldı.

 

Açıklamanın tam metni şöyle:

Salgının başladığı günden bugüne bir yılı geride bırakmış bulunuyoruz...Bu geçen bir yıllık sürede işgücünün %35’i (50 bin kişi kadar) işsiz kalmış, 5000 kadar işyeri de kepenk indirmiştir.

Bu bir rekordur...

Krizin büyüklüğü bugüne kadar yaşanan krizlerden kat be kat fazladır. Geçmişte yaklaşık 10 yıl aralıklarla yaşanmış olan krizlerde, 1990, 2000, 2008 ve 2018’de kepenk indiren işyeri sayısı artmakta ancak kapananların yerine, kriz ortamına rağmen %50’lere varan oranlarda yenileri açılabilmekteydi. İçinden geçtiğimiz ve gittikçe derinleşen mevcut krizde ise açılan yeni işyeri sayısı %5’leri geçmemektedir.

Özellikle Lefkoşa, Mağusa sur içleri, Girne, Güzelyurt, Lefke çarşıları, üniversite içleri ve çevrelerinde yer alan işyerlerinin kayıpları %100’lere dayanmaktadır. Sektörel olarak ise kamu ulaşım araçları, seyahat acenteleri ve pek çok konaklama tesisleri ve eğlenceye dayalı işyerleri tam bir iflası yaşamaktadır.

Yiyecek içecek sektörü Mart’tan Mayıs’a kapalı olduğu iki ay boyunca büyük darbe almış, yaz aylarında kısmen toparlanmasına rağmen Kasım’dan bu yana yerlerde sürünmektedir.

Güzellik ve saç hizmetleri alanı da çok farklı değildir.

Otomotiv, inşaata dayalı işyerleri; hırdavat metal, elektrik tesisat, demircilik gibi sektörler dahil iş kaybı %50’lere dayanmıştır.

Mobilya, beyaz eşya satışı ve butik, ayakkabı gibi diğer perakende alanları hakeza. Hatta daha beter durumdadır.

Buna mukabil devlet ne yaptı? Seyahat, ulaşım ve turizm emekçilerine üç ay için toplam 4500 TL, (yıla vurduğunuzda ayda 375 TL) katkı yapmıştır. Bu sektörler dışında kalan çalışanlara ise 1500 TL (yıla vurduğunuzda ayda 125 TL) katkı yapmıştır. Dolayısı ile bir sene sonra bu “büyük” katkının sonuçları çok acımasız oldu. İşsizlik çığ gibi büyüdü. İnsanlar açlıkla baş başa kaldı.

Ayrıca sosyal güvenlik borcunu yapılandırabilen esnafa da toplamda 8 bin TL katkı yapıldığını belirtmeliyiz. Yıla vurduğunuzda, ayda 666 TL’ye denk geliyor.  Kira gideri, borcu, market harcaması ve benzeri giderleri olan işletmelere yapılan bu katkının yarattığı sonuçlar da ortadadır.

Kendi vergi ve kesintilerimizden oluşan işsizlik fonundan yapılan bu katkılardan başka, buraya kadar devletin maalesef bütçeden herhangi bir kaynak kullanımı olmadı.

Sadece yine sosyal güvenlik borcunu yapılandıranlar için, kendi kesintilerimizden oluşan işsizlik fonundan ayrı olarak bütçeden yapılan bir katkı da söz konusudur. Sigorta yatırımlarının toplam tutarının %70’i kadar bir katkı yapılmaktadır. Bu katkı da toplamda genel bütçe içinde %3, en fazla %5’lik bir katkıdır.

Fotoğraf budur.

Şimdilerde ise kapanma sürelerine göre 1500 TL’ye kadar yapılacak olan katkı kararı, aradan 1 ay geçtiği halde halen belirsizliğini koruyor. İnsan yaşamı ve mevcut iş kayıpları dikkate alındığında nerede ise sadaka sayılabilecek bu rakamlar için söylenebilecek tek söz vardır: Başınıza çalın! Karşınızda dilenen yok!

Yapılan bir araştırmada, Fransa’da salgın süresince 120 milyar Euro’luk bir birikimin, tasarrufun oluştuğu tespit edildi. Bu elbette ki sokağa çıkmanın yasak ve kısıtlı olmasının bir sonucu olarak gerçekleşti.

Bizim gibi “kaynak yok” iddialarının alıp başını gittiği bir ülkede benzer bir durum söz konusudur. Bir tek farkla. Tüm araştırma ve anketlerde ortaya çıktığı gibi, nüfusun yarısının üzerine basarak ve onları yok sayarak böyle bir felakete yol açılmıştır.

Nasıl bir adaletsizliktir bu?

İşsizlik, açlık çoğalırken, kaynağının kıt olduğu iddia edilen bir ülkede birikim ve tasarrufların artışının izahı olabilir mi?

Alınan kararlar sonucu işe gidemeyenlerin bir kısmına ödeme yapılırken, bir kısmına sadaka dahi çok görülüyor ve sorun oluyorsa, orada vicdan tükenmiştir.

Durum bu ve biliniyor iken, ekonomik protokol çerçevesinde salgınla ilgili öngörülen katkı rakamsal olarak toplam bütçe içerisinde yüzdelik olarak dahi ifade edilemeyecek kadar küçüktür. Aşı eksikliği ve salgının sonbahara kadar şiddetini koruyacağı düşünülürse, geriye söylenebilecek bir tek şey kalır: Dingil koptu, tamirini yapmamız gerekiyor…”

Bu haber toplam 1322 defa okunmuştur