1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Nasıl Bir Sol Partiye/Harekete İhtiyaç Var?
Nasıl Bir Sol Partiye/Harekete İhtiyaç Var?

Nasıl Bir Sol Partiye/Harekete İhtiyaç Var?

Tufan Erhürman: Kıbrıs Türk halkı tarafından solda olduğu düşünülen siyasi parti ve hareketlerin kabaca ikiye ayrılabileceği kanaatindeyim

A+A-

 

 

                                                                                     Tufan Erhürman

                                                                                     [email protected]

 

 

Kıbrıs Türk halkı tarafından solda olduğu düşünülen siyasi parti ve hareketlerin kabaca ikiye ayrılabileceği kanaatindeyim. Birinci grupta politika yapmak adına sol değerlerden ve ilkelerden ödün verenler, ikinci grupta ise sol değer ve ilkelere sadakat adına hakiki manada politika yapmaktan uzaklaşanlar vardır. Bu arada ikinci grupta yer alanların tümünün savunduğu ilke ve değerlerin sol değerler olarak nitelenip nitelenemeyeceği de tartışmalıdır. Bu nedenle sanırım ikinci gruptakileri de kendi içlerinde ikiye ayırmakta yarar vardır.

Ancak bu ayrıma geçmeden önce, ayrımın temel hareket noktası olan “politika yapmak”tan ne anlaşılabileceğini açıkça ortaya koymak gerekir.

 

1. “Politika Yapmak” Ne Yapmaktır?

Politika yapmak, bana göre, belli bir ideolojik-politik duruşun değer ve ilkelerinden hareketle toplumu ve sistemi dönüştürmeye çalışmaktır. Toplumu ve sistemi dönüştürmek için, topluma ulaşmak, onunla diyalog kurmak ve ona tepeden bakmamak gerekir. Politika yapan kişi veya örgüt, inatla değilse bile ısrarla, yılmadan, kendi değerlerini ve ilkelerini topluma anlatmakla yükümlüdür. Tanıl Bora’dan mülhem, bu yükümlülüğü yerine getirmekten kaçınarak, değerler ve ilkelere şaşmaz bir sadakatle bağlı kalan ve topluma ulaşmayı bir hedef olarak önüne koymayan grup ve partilerin kâmilen politik olamayacaklarını söylememin sebebi budur.  

Politika yapmanın ne anlama geldiğini tartışırken “iktidara gelme amacı”nın bu faaliyetle ilişkisini de doğru bir zemine oturtmak gerekir. Eğer politika yapmak benim söylediğim anlamda anlaşılırsa, iktidara gelmek bir amaç değil, bir araçtır. Amaç, yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi, toplumu ve sistemi bir ideolojik-politik duruşun değer ve ilkeleri doğrultusunda dönüştürmek olduğuna göre, iktidara gelmek, bu amaca hizmet ettiği/edeceği oranda anlamlıdır ve eğer hizmet ederse/edecekse, iktidara sahip olmak son derece önemlidir. Bu aracı (iktidarı) elde etmek için değer ve ilkelerden uzaklaşmak bizi politika yapmaktan ne kadar uzaklaştırırsa, bu aracın gücünü görmezden gelmek de o kadar uzaklaştıracaktır.

Bana göre günümüzde siyasi partileri ve hareketleri hakiki manada politika yapmaktan uzaklaştıran iki ayrı yanlış vardır. 

a) Belli bir ideolojik-politik duruştan neşet eden ilke ve değerler doğrultusunda toplumu ve sistemi dönüştürmeyi değil, konjonktürel ve pragmatik yaklaşımlarla iktidara gelmeyi hedeflemek. Yani aslında bir araç olan “iktidar”ı, bir amaç konumuna yükseltmek.

b) Belli bir ideolojik-politik duruştan neşet eden ilke ve değerlere sadakat adına toplumla diyalogdan, onu dönüştürme çabasından uzak durmak ve iktidara gelmeyi gereksiz, hatta istenmeyen bir şey olarak değerlendirmek.    

 

2. Politika Yapmak Adına Sol Değer ve İlkelerden Ödün Verenler

Yukarıda “politika yapma”ya ilişkin söylenenlerden hareketle, bu grupta yer alanların politika algısında bir sorun olduğunu söylemek gerekir. Bu grupta yer alanlar, toplumla diyalog kurmak, ona ulaşmak ve ona yukarıdan bakmamak konusunda ciddi bir sıkıntı yaşamamaktadırlar ve bu manada politika yapmanın unsurlarından birine uygun faaliyet gösterdiklerini söylemek yanlış değildir.

Ancak burada amaçla araç birbirine karışmış gibidir. Hakiki manada politika yapanlar toplumu ve sistemi dönüştürmeyi hedefler ve iktidarı bu amaca ulaşmak konusunda etkili bir araç olarak görürken, bu gruptakiler, onu ne pahasına olursa olsun ulaşılması gereken bir amaca dönüştürmekte, bu amaca ulaşmak için ilke ve değerler doğrultusunda politika yapmak yerine, konjonktürel ve pragmatik yaklaşımları öne çıkarmaktadırlar. Bunun doğal sonuçlarından biri de, partinin/hareketin toplumu ve sistemi değil, toplumda ve sistemde hâkim olan değerlerin partiyi/hareketi dönüştürmesi ve partinin/hareketin amaçlarında bir flulaşmanın, giderek sapmanın ortaya çıkmasıdır.

 

3. Sol Değer ve İlkelere Sadakat Adına Politika Yapmaktan Uzaklaşanlar

Bu grupta yer alanların ortak özelliği, hakiki manada politika yapmanın tanımlayıcı unsurlarından birinden uzaklaşmış olmalarıdır. Onlar, sol bir ideolojik-politik duruştan neşet ettiğini iddia ettikleri değerlere ve ilkelere sadıktırlar ancak bu değerleri ve ilkeleri halka anlatmak konusunda çok da istekli olduklarını söylemek mümkün değildir. Çoğunlukla küçük örgütler içerisinde çalışmalarını yürütürler. Halkla diyalog kurmak için çok fazla çaba harcamazlar. Çoğu zaman halka yukarıdan bakarlar ve diyalogun olmazsa olmazı olan muhatabını eşit kabul etme anlayışına sahip değildirler.

Bu durumda, değerler ve ilkelere sadakat ve bunlar doğrultusunda toplumu ve sistemi dönüştürme amacı vardır ancak bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar hiçbir biçimde elverişli, en azından yeterli değildir. Bu yaklaşımın doğal sonucu, küçük örgütün sol içi çekişmelere hapsolması ve iktidar mücadelesini sol içinde vermesidir. Bu mücadele giderek parti ve hareketleri gerçek amaçtan (toplumu ve sistemi ilke ve değerler doğrultusunda dönüştürme amacından) koparmakta ve bütün enerji sol içi haklılık tartışmalarına, iktidar kavgalarına harcanmaktadır.

Ancak, daha önce de söylendiği gibi, meseleye Kıbrıs’ın kuzeyi açısından bakıldığında, bu gruptakileri de iki kısma ayırmakta yarar vardır. Birinci kısımda gerçekten sol değerlere sadakat gösterenlerin, ikinci kısımda ise sol gösterip sağ vuranların bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu iki kısım arasındaki ayrımın altını çizmemize yarayacak temel nokta milliyetçiliktir (Kıbrıslı ya da Kıbrıslı Türk milliyetçiliği). Daha önce birçok yazıda değindiğim bu konuyu burada bir kez daha ayrıntılı bir biçimde anlatmaya gerek yoktur sanırım. Ancak temel farkın sol politikaları kimlik eksenine oturtmakla, sınıf ya da ezen-ezilen eksenine oturtmak arasında olduğunu bir kez daha vurgulamakta yarar vardır. Sol değerlere ve ilkelere sadakat adına hakiki manada politika yapmaktan uzaklaşan küçük siyasi partilerden/hareketlerden bir kısmı “Kıbrıslı kimliği”ni ve bu kimliğin korunmasını değerlerinin merkezine almakta ve kanımca temelinde eşitlik ilkesi olan sol değerlerden uzaklaşmaktadırlar. Dahası, bu yaklaşımın, birinci grupta yer alan “politika yapmak adına sol ilke ve değerlerden ödün veren” nispeten büyük siyasi parti ve hareketler içindeki bazı güçlü sayılabilecek hiziplerde de hâkim olduğunun altını çizmek gerekir. Bu grupta yer alanlara “sol gösterip sağ vuranlar” adının verilmesinin sebebi de budur. Kıbrıs Türk halkının özne olması ya da vesayetten kurtulması için mücadele etmesiyle, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan Türkiye kökenlilere yönelik ayrımcı, dışlayıcı, ötekileştirici uygulamaları hâlâ birbirinden ayıramayan bu parti, hareket ya da hiziplerin, halkların kardeşliği ve ezilenlerin dayanışması ekseninde hakiki manada sol politika yaptıklarını söylemek elbette mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki solda kimlik politikaları, yalnız ve ancak, bir halkın sömürgeciliğe ya da vesayete karşı topluca mücadele etmesini sağladığı oranda geçerlidir. Bu politikalar, “ötekileştirme”ye, milliyetçiliğe, hatta ırkçılığa vardığı noktada artık solda değil, sağdadırlar. Çünkü bu noktada solun evrensel değeri olan eşitlikçilik değil, sağın eşitsizlik ve kimliğe, millete ya da ırka dayalı üstünlük anlayışı devreye girecektir.

 

Sonuç

Kıbrıs’ın kuzeyinde nasıl bir sol partiye/harekete ihtiyaç olduğunu belirlemek için öncelikle bu coğrafyada hâlihazırda faaliyet göstermekte olan sol partileri ve hareketleri bir sınıflandırmaya tabi tutma ihtiyacını hissetmiş olmamın sebebi, ancak sağlam bir öz eleştirinin bizi doğru yola götürebileceğine inanmamdır. Kanaatimce doğru yol, yukarıdaki sınıflandırmada bana göre yanlış olduğunu söylediğim saptamaların tümünden arındırılmış olandır. Kıbrıs’ın kuzeyindeki sol parti/hareket, ne politika yapacağım diye değer ve ilkelerden, ne de değer ve ilkelere sadakat göstereceğim diye politika yapmaktan vazgeçmelidir. Bu arada sahip çıkılacak değer ve ilkelerin hakiki manada sol değer ve ilkeler olmasına da özen gösterilmeli, sağ sapmalardan özenle uzak durulmalıdır. Bence Kıbrıs’ın kuzeyinde sol politika yapmak,

1. ırk, etnik köken, doğum yeri, dil, din, mezhep, cinsiyet, cinsel yönelim, vb. ayrımı yapmaksızın eşitlikçiliği merkeze almak,

2. ezen-ezilen ilişkisine yoğunlaşarak her durumda ezilenin haklarını korumaya çalışmak,

3. bu çerçevede belirlenen ilke ve değerleri halkla kurulan kesintisiz ve eşitler arası diyalogla ona anlatmak ve

4. bunların ortak iyinin gerçekleştirilmesi için elzem olduğu konusunda onu ikna etmeye çalışarak, toplumu ve sistemi dönüştürmeyi hedeflemektir.

Aksi hâlde, solda olduğunu iddia edenlerin bir kısmı ülkede iktidara, diğer bir kısmı da sol içerisinde iktidara gelmek için çaba göstermeye devam edecek, sol düşünce açısından her zaman sorunlu bir kavram olan “iktidar” uğruna, şu anda özelde Kıbrıs’ın kuzeyinin, genelde adanın tamamının daha yaşanılır bir hâle gelebilmesi için son derece gerekli olan sol politikanın hakiki manada yapılması belirsiz bir geleceğe ertelenecektir.         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1383 defa okunmuştur