1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “MÜEBBET İSTİYORUZ”
“MÜEBBET İSTİYORUZ”

“MÜEBBET İSTİYORUZ”

DAÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gündüz, İsias Otel davasıyla ilgili ‘nitelikli bir soruşturma’ vurgusu yaptı, yargılanan kişilerin ‘olası kastla öldürme’den cezalandırılmasını istediklerini açıkladı.

A+A-

Ayşe GÜLER

DAÜ Hukuk Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gündüz, 35 Kıbrıslı Türkün yaşamını yitirdiği İsias Otel’le ilgili dava sürecine ilişkin etkin ve kapsamlı bir soruşturma vurgusu yaptı, yargılamanın yeni yıl veya Ocak 2024’te başlayacağına yönelik öngörüsünü paylaştı.

 “Tüm sorumluların kanunda ne yazıyorsa en ağır cezayı almasını istiyoruz” diyen Gündüz, bütün faillerin ‘olası kast’ la öldürmeden cezalandırılmasını istediklerini, bu suçun da müebbet hapis cezası gerektirdiğini açıkladı.

YENİDÜZEN’e konuşan Gündüz, kamuoyu baskısının da önemine değinerek, “İsias cehennemi, Kıbrıslı Türklerin yakınını, çocuğunu kaybetsin kaybetmesin, vicdanı ile ilgili ortak olay haline geldi. Kamuoyu, bu güç çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

Gündüz, “Otelin temelinin vurulduğu günden, çocukları kaybettiğimiz güne kadar kimin kusuru ve katkısı varsa cezalandırılmalıdırlar” dedi, “Türkiye’de bizdeki gibi bir yargı mekanizması olmayabilir. Ama bu kadar ışığın altında durumu düğümleyemeye cesaret edebileceklerine inanmıyorum” şeklinde konuştu.

Gündüz, ailelerin Adıyaman’a gitmeden ‘istinabe’ mekanizması kapsamında davayla ilgili ifadelerinin alınacağını da sözlerine ekledi. 


“Müebbet hapis…”

⬛ Gündüz, İsias Otel davasıyla ilgili ‘nitelikli bir soruşturma’ vurgusu yaptı, yargılanan kişilerin ‘olası kast’ la öldürmeden cezalandırılmasını istediklerini, bu suçun da müebbet hapis cezası gerektirdiğini açıkladı.

Türkiye’deki depremin ardından çok ciddi kayıplar yaşadık. Yargılama süreci, tutunduğumuz tek dal oldu. Şu anda süreç nasıl ilerliyor?

“Türkiye’deki hukuk sistemi, bizim için, özellikle uygulamadaki meslektaşlar için yabancı olduğumuz bir sistem. İsias Otel ile ilgili soruşturma başladı. Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çatı dosya diye bilinen, soruşturmaların hepsinin bir arada yürütüldüğü bir soruşturma dosyası açıldı. Konuyla ilgili araştırma başladı. Cumhuriyet Başsavcısı’nın görevi; ‘ceza davası açacak mıyım?’ sorusuna cevap aramaktır. Deliller, araştırmalar bir araya getirilir ve savcılar bunları değerlendirerek bu soruya bir cevap verirler. İsias dosyası, diğer dosyalardan ayrıldı. Ayrı bir dosya numarası verildi, ayrıca değerlendirilebilecek. Kendine ait delilleri araştırma noktasına gelindi. Diğer göçük ve durumlardan farklı unsurları veya özellikleri olabileceği kabul edildi. Belli bir adım atıldı. Bu gelişmeler, olumludur.

Ancak ‘ Dava bu kadar olgunlaştı, ceza soruşturması yağ gibi akıp gidecek’ diye düşünmemek lazım. Bu saatte kadar olumlu gelişmeler oldu. Bu saatten sonra en iyi şekilde tamamlanması için çalışma yürütmemiz lazım. Dosya, motivasyon açısından da önemli…

Bizim kayıplarımız ne yazık ki geri gelmeyecek. Ancak kendi içimizle de, aklımızla, yüreğimizle barışabilmemiz için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Hedefimiz, davanın iyi bir ceza davasına dönüşmesini sağlamak.

Dava aşamasında sağlam, herkesin hak ettiği cezayı alacağı, iyi bir soruşturma yürütülmesinden dolayı da dava aşamasının kısa süreceği bir süreç bekliyoruz.”

 

Türkiye’deki dava süreci nasıl ilerliyor?

“Türkiye’de ceza muhakemesi, soruşturma ve kovuşturma olarak ayrılıyor. Soruşturma aşamasında davayı açmak için hazırlık yapılır. Hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edildiğinde de kovuşturma aşaması başlar.  

İdealde soruşturma aşaması ne kadar sağlam yaparsanız, kovuşturma o kadar kısa ve sağlam olur. Biz, ‘Her şey gün gibi ortadadır, Cumhuriyet Savcısı davayı açacak’ düşüncesiyle yeterli delillerin toplanmayıp, araştırmaların yapılmamasını istemiyoruz. Bizler, gündelik yaşamımızdaki anlamıyla baktığımızda, inşaatın yapılması gerektiği gibi yapılmadığını da biliyoruz, bu çok açık ve biz bunu anladık. Ancak kovuşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının bizim yardımımızla mahkemeye de ispatlaması, hukuk dünyasında da bir gerçek olarak ortaya çıkartması gerekiyor.”

 

Hukukçular hızlı değil, etkin soruşturma vurgusu yapıyor. Ancak sürecin uzadığını savunanlar da var. Bu yöndeki beklentileri nasıl yorumluyorsunuz?

“ Kısa sürede, içi boş, gereğinden az araştırma yapılmış ve hazırlanmış bir iddianamenin sunulmasını istemiyorum. ‘Delil yetersizliği’ gibi korkunç bir sonuçla karşılaşmak istemiyorum. Elimizden gelen her şeyi, en ideal şekilde yapmalıyız ki böyle bir ihtimal dahi olmasın. ‘Bir delil vardı, biz hiç düşünmedik, araştırmadık, dosyaya girmesi için başvuru yapmadık demek benim hem hukukçu olarak hem de vicdani olarak kaldırabileceğim bir şey değil. O yüzden elimden geleni yapma taraftayım ki, süreçte istemediğim bir şey görmeyelim. Gün be gün, gelişmeleri takip ediyorum. 2 şeyi vurgulamak istiyorum. Gelecekte olabilecek, karşılaşabileceğimiz gecikmeyi, savsaklamayı hoş görmeyeceğiz. Bunu gördüğümüz anda müdahale edeceğiz. Yakınlarımızı yitirdik. Ama insan olarak bu konu toplum da sorumluluk yükledi hukukçulara. Yakınımı kaybetmeseydim de bu konu bir hukukçu olarak benim için önemli olurdu. Şu anda Türkiye’de ciddi kaos yaşanıyor, bu bir felakettir. Bu kadar binanın yıkılması, bu kadar insanın hayatını kaybetmesi, evsiz kalması, hastalıkla, yoklukla mücadele etmesinin ana sebebi şiddetli yer sarsıntısından ötedir.

Yönetimindeki liyakatsizlik, yönetim problemlerinin olması buna sebep oldu. Günün sonunda insanların başına bir felaket geldi. Türkiye’de bazı illerde yönetimle ilgili binalar da yıkıldı.

Var olacak herhangi bir gelişmeyi engelleyecek bir sürü faktör var. Adıyaman’da karot ve diğer testleri yapabilmek için geçici adli laboratuvarlar kuruldu. Bu insanlar kaotik ortama rağmen bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Kayıpları yaşadık, ancak ülkemizde, resmi kurumlarımız, evlerimiz ayakta.

Kamuoyu yaratmak için çalışmalara başladık. Ardından hukuksal mücadele başladı. Kıbrıs’ta bu saate kadar sürecin yavaş olduğunu düşünenlerin, bu durumu göz önünde bulundurması gerekiyor.

Çocukları ve hocalarımızı geri getirmeyecek ama vicdanen rahatlatacak tek şey bu kişilerin en ağır bir ceza almasıdır. Kanunda ne yazıyorsa, en ağırı…”

 

Türkiye’de daha önce de depremler yaşandı, yargılanmalar oldu. Bugüne kadar alınan en ağır ceza neydi?

“Depremde, SOMA’da örnekleri yaşandı. En ağır hapis cezası aslında ağırlaştırılmış müebbet hapistir ama bu olaylarda bu olmayacak. Bizler, İsias ile ilgili  tüm faillerin yani bu suçu işleyen, katkısı olan bütün kişilerin ‘olası kast’ ile öldürmeden cezalandırılmasını istiyoruz. ‘Olası kast’, aslında bir kusurluluk biçimidir. Öngördüğünüz halde o sonucu göze alırsınız. Bir de ‘bilinçli taksir’ suçlaması var. O da öngörülen bir sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektir. Bize göre; İsias Otel olayında fail olan kişiler bu kadar kalitesiz inşaat yaptılar, denetimleri yapmadılar veya gereken şekilde yapmadılar ve dolayısıyla bu sonucu da göze aldılar. ‘Bilinçli taksir’de failin sonucun gerçekleşmeyeceğini düşünmesi lazım ki bu olayda bu seviyede değil olaylar diye düşünüyoruz. Mahkemenin de bilinçli taksirden sorumluluk kanısına varmaması için elimizden geleni yapmak zorundayız.”

 

Süreçle ilgili ciddi bir kamuoyu baskısı ve desteği var. Bu durumun İsias’la ilgili ayrı bir dava dosyalanmasında etkili olduğunu düşünür müsünüz?

“Kamuoyu baskısının dosyanın nispeten olması gerektiği şekilde gitmesinde ciddi etkisi var. Sadece İstanbul’da yaşayan tanıdıklarımız, ‘televizyonu açtığımızda sadece İsas varmış gibi görüyoruz’ diyorlar. Bu önemli bir değerlendirme… Konuyu vicdan yükü olarak sahiplenen çok ciddi bir kitle var. Bunun için sosyal medyadaki çok ses getiren kampanya için Mehmet’e (Mehmet Ekin Vaiz) de teşekkür etmek gerekiyor. Çaba, birliktelik ve kamuoyunun devam etmesi gerekiyor. Vicdanımızın değişmeyeceğini düşünüyorum, yine bir vicdan yarası olacak hepimizde. Fakat insanlar şöyle düşünmemeli; ‘3 aydır uğraşıyoruz, bu insanlar hala müebbet cezası almadı’. Kamuoyu, bu güç çok önemli… İnsanların dayanışması, aile gibi birbirleriyle hareket etmesi önemli... ‘İsias cehennemi’, Kıbrıslı Türklerin yakınını, çocuğunu kaybetsin kaybetmesin, vicdanı ile ilgili ortak olay haline geldi. İsias ile ilgili duygusu olmayan, bu konuda yük hissetmeyen, eski normalini hiç sorgulamayan insanların da kendi vicdanını sorgulaması gerekiyor.”


“Yeni yıl ya da Ocak 2024…”

⬛ Yargılama sürecinin yeni yıl veya Ocak 2024’te başlayabileceğine yönelik öngörüsünü paylaşan Gündüz, “Geride hiçbir keşke bırakmamak için etkin ve mümkün olduğunca hızlı çalışmanın iyi olacağını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

 

Ailelerden de vekalet alındı davaya müdahil oldu. Süreç nasıl ilerleyecek?

“Aileler için çalışan, 2 farklı avukat grubu var. Türkiye Barolar Birliği’nin, K.T Barolar Birliği ile işbirliği içerisinde görevlendirdiği 6 kişilik avukat grubu var. Bir de ailelerden yalnızca birinin avukatı olan DAÜ Hukuk Fakültesi mezunlarından oluşan bir gönüllü avukatlar ekibi var. Onlarla çok yakın şekilde çalışıyoruz. Akademisyen meslektaşlarımız da süreci ciddi şekilde katkı koyuyor. Avukat gruplarına ailelerin vekaletleri gönderildi ve vekaletler Türkiye Barolar Birliği’ne ulaştı. İstinabe ile ailelerin burada Kıbrıs’ta, Adıyaman’a gitmeden ifadeleri alınıp dosyalara yüklenecek. Diğer delillerin bulunması ve dosyalarda yer alması için de çalışmalarımız devam ediyor.”

 

Uzun ve derin bir soruşturma yürütülüyor. Yargılama sürecinin başlamasına yönelik tarih öngörünüz nedir?

“Yeni yıl ya da Ocak 2024 gibi iddianamenin layıkı ile hazırlanacağını düşünüyorum. Titizlikle çalışıldığı ve üzerine düşünüldüğü için iddianame bu tarihten de daha önce biterse, süreç daha da erken başlayabilir.

TC’deki Cumhuriyet Başsavcılarının oradaki durumu çok da rahat değil. Adıyaman’a gönüllü başka illerden savcılar gitti. Deprem suçlarını soruşturacaklar. Şu anda kimse, savcıların orada ne kadar kalacağını bilmiyor. Gönüllü olan savcılar, bizim dosyamız ve diğer dosyalarla ilgilenir, üzerinde çalışma fırsatı bulur, yapılması gerekenler kısa sürede yapılırsa, ortaya çıkabilecek isimler öngörülürse, dosya olgunlaşırsa daha önce de olabilir. Geride hiçbir keşke bırakmamak için elimizden geleni yaparak çalışılacağı düşünüldüğünde Ocak 2024 tarihi olarak öngörüyorum bu tarihi.”


“Yapacakları her şeyi ışık altında yapacaklar. Gözlerimiz üzerinde…”

⬛ Gündüz, “Otelin temelinin vurulduğu günden, çocukları kaybettiğimiz güne kadar kimin kusuru ve katkısı varsa cezalandırılmalıdırlar” dedi, “Türkiye’de bizdeki gibi bir yargı mekanizması olmayabilir. Ama bu kadar ışığın altında durumu düğümleyemeye cesaret edebileceklerine inanmıyorum” şeklinde konuştu.

 

İsias’la ilgili ön rapor yayınlandı. İnceleyebildiniz mi?

“Henüz okumadım. Ön rapor aslında sonuçtan hemen önceki bir rapor olarak algılanıyor. Ancak ön rapor denilen şey, gözle görülen tespitlerin yazılmasıdır. Okuyup değerlendireceğiz, fikirlerimizi de gerekirse paylaşacağız.”

 

Kıbrıs’ın kuzeyinden de ekipler bölgeye giderek, otel enkazından emareler aldı. Bu emareler, sürece dahil olacak mı?

“Türkiye’den ekiplerin aldıkları da, İMO’nun da aldığı emareler değerlendirilecek. İnşaat Mühendisleri Odası çalışmalarını kendi laboratuvarlarında yürütüyor. DAÜ’nün de kamuoyu ile paylaşılan bir ön raporu var.

Ceza muhakemesinde delil serbestliği ilkesi var. Hukuka aykırı elde edilmediği sürece, bütün deliller dosyaya girebilir ve kullanılabilir. Emareler dosyaya girecek, etkisi de olacak. Adıyaman’da alınan emareler Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun nezaretinde alındı. Hukuka aykırı bir durum da yok, değerlendirecektir.”

 

Ailelerin bilgilendirmesine yönelik süreç nasıl ilerliyor?

“Aileler en başından beri bilgilendiriliyor, sürekli irtibat halindeyiz. Sordukları her soruya cevap vermeye çalışıyoruz. Buna da devam edeceğiz. Aynı şekilde çocukların adına dernek kurulacak. Orada da özellikle 1 avukat arkadaşımız çalışıyor. Hepsi de süreçte üzerine düşeni yapmaya hazırdırlar. Hepimiz gibi en çok onların beklentisi; suçluların en ağır şekilde cezalandırılmalarıdır. Bu otelle ilgili kim imza attıysa, hepsinin tek tek bulunup, en ağır şekilde katkıları oranında cezalandırılmalarını istiyoruz.

Her şeyden önce, sadece otel sahipleri değil, idareden, devletten kim sorumluysa onlar da cezalandırılmalı. Otelin temelinin vurulduğu günden, çocukları kaybettiğimiz güne kadar kimin kusuru ve katkısı varsa cezalandırılmalıdırlar.”

 

► Yargıya güven noktasında Türkiye’de ciddi tartışmalar da var. Bu konuda, adil bir yargılama süreci olacağına inanıyor musunuz?

“Yetkili makamlar her zaman her üzerine düşeni, gerekeni yapıyor diyemem ama herkes bu konuda ciddi ses getirdi. Yapacakları her şeyi bir ışık altında yapacaklar. Gözlerimiz üzerinde olacak.

Pürüz çıkarsa görebileceğiz, yavaşlama olursa göreceğiz. Bizler durmayacağız, gerekirse Türkiye’de yüksek mahkemelere, gerekirse AİHM’e kadar gidebiliriz. Türkiye’de bizdeki gibi bir yargı mekanizması olmayabilir. Ama bu kadar ışığın altında durumu düğümleyemeye cesaret edebileceklerine inanmıyorum.”

FOTOĞRAFLAR: FEHİME ALASYA

Bu haber toplam 3590 defa okunmuştur