1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. "Kutlu Adalı cinayeti konusunda aynı irade KKTC'de de gösterilmeli"
"Kutlu Adalı cinayeti konusunda aynı irade KKTC'de de gösterilmeli"

"Kutlu Adalı cinayeti konusunda aynı irade KKTC'de de gösterilmeli"

CTP Milletvekilli Asım Akansoy, Kutlu Adalı cinayeti konusunda gösterilen iradenin önemine işaret ederek, aynı iradenin KKTC’de de gösterilmesini temenni etti.

A+A-

CTP Milletvekilli Asım Akansoy, Geçtiğimiz hafta İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı basın açıklamasına değinerek, Kutlu Adalı cinayeti konusunda gösterilen iradenin önemine işaret etti, aynı iradenin KKTC’de de gösterilmesini temenni etti.

KKTC ve TC arasında ortak veya paralel bir soruşturma yapılabileceğini ifade eden Akansoy, konu hakkında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yaptığı açıklamalara değindi.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklamasında soruşturmayı yakından takip ettiğini dile getirdiğine işaret eden Akansoy, konu hakkında Meclis araştırma komitesinin oluşturulamadığını, üye sayısında anlaşılamadığını, dolayısıyla Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu konuda bir irade ortaya koymasını talep etti.

Konuşmasında Kıbrıs konusuna da değinen Akansoy, bu konunun hayatın her alanını kapsadığına işaret ederek, KKTC olarak nasıl bir yol haritasına sahip olunduğunu, nasıl ilerleneceğini bilmediklerini, dünyaya entegrasyonun nasıl ilerleyeceğinin de bilinmediğini ifade etti.

Güven arttırıcı önlemler konusunda Cumhurbaşkanı Tatar’ın ne düşündüğünü bilmek istediklerine işaret eden Akansoy, Kıbrıs konusunda belirsizliğin devam ettiğini vurguladı.

Akansoy konuşmasında şunları kaydetti:

“Yaşamak;
Teslim olmadan,
Boyun eğmeden,
El etek öpmeden
yaşamaktır.”
- Nazım Hikmet

“Geçtiğimiz hafta İstanbul Anadolu Savcılığının önemli bir açıklaması oldu. Atilla Peker isimli şahsın iddiaları karşısında Türk adli makamları olarak soruşturma başlatıldı. KKTC’den ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerin temin edilmesi amacıyla da yazışmalar yapılması delillerin temin edilmesi çalışmalarına başlattıklarını duyurdular.

Her şeyden önce bu önemli bir gelişmedir. Bu kararı selamlıyoruz cinayetin aydınlanması konusunda Türkiye’den ortaya konmuş çok güçlü bir hukuki iradedir. Ancak bu iradenin KKTC’de de gösterilmesi gerekir dedik ve bu yönde Polis Genel Müdürlüğü’nün soruşturmayı açması ve bu soruşturmanın iki tarafça birlikte yürütülmesinin KKTC-TC tarafları bakımından zaruri olduğunu anlattık. Bu çerçevede gerek ortak bir soruşturma yapılabilir gerekse de paralel bir soruşturma yapılabilir.

Günün sonunda failler her ne kadar Türkiye’de olsa dahi bu cinayet KKTC’de gerçekleştirilmiştir. Ve yaşananlarla ilgili bir çok iddia vardır. Cumhurbaşkanının bugün basına düşen haberinde gelişmeleri hassasiyetle takip ettiğini, polise talimat verdiğini söylüyor. Türkiye ile temasa geçilmesine yönelik olarak yazışmaların yapılması talimatını da verdim diyor ve KKTC meclisindeki kurulan araştırma komitesinin kurulmasını destekledim diyor. Cumhuriyet Başsavcılığının da KKTC Meclisinin yapacağı araştırmayı takip edecekmiş. Burada KKTC polisinin bir soruşturma açıp açmadığına dair bir belirsizlik vardır.

 

Bunun giderilmesi gerekir. Burada maddi bir hata vardır. KKTC Meclisinde araştırma komitesi çalışmalarına başlamamıştır. Bu konuyu kamuoyu bilsin. Dün toplantı yaptık ancak komitenin kurulmasını Meclis genel kurulunda oybirliği ile onaylamış olmamıza rağmen üye sayısında anlaşamadık. Bu bir sıkıntıdır. CTP ve HP olarak hükümete bir öneride bulunduk. Bu konunun özel bir konu olduğunu hassas bir konu olduğunu el ele vererek çalışmak gerektiğini söyledik ve uzlaşıya çağırdık. Komite kurulmuş, üyeleri belirlenmiş değildir. Bunu kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Başbakanın, çalışmaların başlatılması için bu noktada bir irade koymasını bekliyoruz. Adalı konusunda komitenin araştırmaya başlaması oldukça önemlidir. UBP Genel Başkanının bu konudaki görüşünü bekliyoruz. Bir kavga içerisinde değiliz, konunun hassasiyetinin farkındayız ama konunun geçiştirilmesine göz yumamayız. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki hafta başı bu konuda bir süreç pratiğe dönüşür.

Uzun süredir konuşmadığımız konulardan biri de Kıbrıs sorunudur. En son gerçekleşen Cenevre görüşmesinin ardından anlaşılan o ki bir hamle yapılmamıştır. Biz hala da Kıbrıs Türk tarafı olarak, Kıbrıs Türk liderliği olarak nasıl bir yol haritamız olduğunu bilmiyoruz. Bundan sonraki süre nasıl ilerleyecek Sayın Tatar neyi beklemektedir bilmiyoruz. Bunun açığa çıkarılması gerekiyor. Kıbrıs Türk toplumunun dünyaya entegrasyonu nasıl gerçekleşecek. Uluslararası hukuka bağlanma nasıl bağlanacaktır. Bu tez ile uluslararası hukuka bağlanma değil, dışında kalma gibi bir büyük riskle karşı karşıyayız.

Güven Yaratıcı Önlemler konusu Cenevre’de Rum lider tarafından açılmış. Türk liderin ne gerek var burada konuşmaya, Kıbrıs’ta görüşebiliriz diyerek konuyu kapatması üzerine konu havada kaldı. Mağusa Limanı, Ercan ve Maraş ile bağlantılı bir Güven Yaratıcı Önlemler paketi yaklaşımı ortaya konmuştu. Kıbrıslı Türkler olarak bizim özellikle Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılmasına ihtiyacımız var. Mağusa limanının da açılması ve Avrupa’ya ihracat yapabilmek oldukça önemlidir. Bunlar Kıbrıs sorunun bir parçası ve ekonomik, sosyal ve siyasal konularında çok temel bir unsurudur.

Şimdi soruyor Güven Yaratıcı Önlemler konusunda Sayın Tatar’ın herhangi bir görüşü var mıdır? Varsa nedir? Ne yapmaya çalışıyor? Yoksa acaba iki devlet teziyle birlikte ortak zemin ortadan kaldırıldığı için artık Güven Yaratıcı Önlemlere bile ihtiyaç yok mudur? Bunlar hakkında bilgi sahibi olmak istiyoruz. Ama görebildiğimiz kadarıyla gerek Cumhurbaşkanı gerek hükümet makamları günübirlik hareket etmektedir. Cenevre’de görev masayı devirmekti, Allah kerim bundan sonra ne olacak. Yoksa Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını gözeten bir plan bir strateji, var mıdır? Haziran ayında iki önemli toplantı var. Biri NATO Zirvesi, diğeri AB Liderler Zirvesi. Orada çok değişik tartışmalar söz konusu olabilir. Türkiye’nin AB bağlamında gümrük birliği anlaşması genişlemesi söz konusu olabilecek mi? Kıbrıs sorunu nerededir?

Kendi irademizle bir şeyler söyleyebilecek miyiz? Geçmiş hükümetler döneminde özne olmaktan bahsederdik. Aktör olmasından bahsederdik ama artık bu konular önemli değil çünkü biz masayı devirdik. Bakalım ne pazarlıklar yapılacak ve Kıbrıs nerede olacak.

Bir yanda Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları için hareket hattı bir yandan uluslararası hukuka dahil olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin arasında sıkıştık kaldık. Bir vizyona ihtiyaç vardır. Bu eksikliğin giderilmesi gerekir.

Cenevre öncesi Cumhurbaşkanı İngiltere’nin çeşitli planlarından bahsediyordu. İngilizlere ciddi bir güven duydu, devreye girdiler dedi. Muğlak kavramlarla toplumları birbirinden daha da uzaklaştırdılar. İngilizler geçtiğimiz gün parlamentoda sorulan soru üzerine doğrudan uçuşlar konusundaki görüşlerini ortaya koydular. İngiltere’nin tavrı şu;

1. İngiltere olarak Kuzey Kıbrıs’a herhangi bir uçuş planımız yoktur.

2. KKTC’yi tanımıyoruz,

3. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyoruz bu çerçevede KKTC ile kurumsal anlamda bir diyalog söz konusu değildir.

4. Kıbrıs Cumhuriyeti bize Kuzey Kıbrıs için herhangi bir havaalanı işaret etmemiştir,

5. 2009 yılında İngiliz Yüksek Mahkemesinin kararı vardır.

Realite budur. Gerçek durum budur. Bu durum bize yürüttüğümüz siyasetin bir kez daha yanlışlığın ortaya çıkarmıştır. Ben yaparım olur, meclisi, siyasi partileri dikkate almam 85 milyon benim arkamdadır diyerek masayı devirirseniz böyle olur. Gerçekten kuşatılmış durumdayız. Ekonomi, pandemi, siyaset. Büyük sorunlarla karşı karşıyayız ama Kıbrıs Sorunu gibi çok asli bir konumuz olduğunu görmezden gelmememiz lazım.

2004’te İnönü Meydanında bir şarkı söylerdik Kıbrıs mahpushane içinde biz mahkum. Bu siyaset devam ediyor ama değiştireceğiz, değiştirmek zorundayız.

Kıbrıslı Türkler bir ayrışma derdinde değil, adil, eşitliğe dayalı, iki kurucu devletli bir federal çözümden yanadır. Bunu hiç kimse unutmasın. Tam tersi Kıbrıs Türk halkı da, Kıbrıs Rum halkı da, araştırmalar da ortadadır. Hala daha çok canlı şekilde, yüzde 55-60 oranında çözüm olarak federasyonu görmektedir.

AB bizim haklarımızı vermiyor diyenler çok pardon ama onu daha önce düşünecektik. 1999’da Helsinki’deki zirvede düşünecektik. Türkiye Cumhuriyeti’nin tam üyeliği karşılığında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyeliğine sıcak bakıldığı dönemlerde düşünecektik.

2004 bunu kurtaramadı. Eğer bir sonuç varsa bunun ortaya çıkmasında belki de pek çok siyasi aktörün ve ülkenin rolü ve sorumluluğu vardır. Herhalde ne demek istediğimi anlamak isteyenler anlar.

Bu haber toplam 1669 defa okunmuştur
Etiketler : ,