1. HABERLER

  2. GÜNEY

  3. Kiprianu: AKEL’in Annan Planı’ndaki tavrının sebebi Papadopulos’un istifa tehdidinden kaynaklandı
Kiprianu: AKEL’in Annan  Planı’ndaki tavrının sebebi  Papadopulos’un  istifa tehdidinden  kaynaklandı

Kiprianu: AKEL’in Annan Planı’ndaki tavrının sebebi Papadopulos’un istifa tehdidinden kaynaklandı

Eski AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, AKEL’in 2004’te Annan Planı referandumdaki tavrının sebebinin Tasos Papadopulos’un istifa tehdidinden kaynaklandığını belirtti.

A+A-

Eski AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, AKEL’in 2004’te Annan Planı referandumdaki tavrının sebebinin Tasos Papadopulos’un istifa tehdidinden kaynaklandığını, Crans Montana’da varılan sonuçta Anastasiadis’in sorumluluğu olduğunu ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın Kıbrıs sorununun çözülebileceğine inandığı için görüşmeleri tamamlamak için Crans Montana’ya gitmeye hazır olduğunu söyledi.

Haftalık Kathimerini, Kiprianu ile yazmakta olduğu ve önümüzdeki yılın ortalarında tamamlanması beklenen Kıbrıs sorunuyla ilgili, Tasos Papadopulos döneminden AKEL Genel Sekreterliği’nden ayrıldığı Temmuz 2021’e kadarki dönemi kapsayan kitabı hakkındaki söyleşiyi “Annan Planı Geçerse Tasos’un İstifa Tehdidi Sallanıyordu” başlığıyla aktardı.

Gazeteye göre, Papadopulos ile ilgili bölümü halen tamamladığını söyleyen Kiprianu, bu bölümde, “bugüne kadar –en azından kamuoyuna- ilk kez söylenmiş birçok şey bulunduğunu” kaydetti. Annan Planı referandumları dönemine dair tartışmaları ve olayları yazdığını belirterek “mesela Tasos Papadopulos -kendi ifadelerine göre-  özel medya sahiplerinden halkın planı reddetmesi için topluma ‘hayır’ı işlemeleri için yardım istedi. Ocak 2004’te yapılan anketlerde Annan Planı'na ‘evet’in yüzde 60’larda olduğunu hatırlatırım” dedi.

Kitabında, AKEL’in Annan Planı'na “evet”inin nasıl “hayır” olduğu sorusuna da cevap verip vermediği sorulan Kiprianu “o zor günlerde durumun nasıl geliştiğine kendi görüşümü ortaya koyuyorum” diyerek başladığı sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

“AKEL’in çözümün içeriğini, sürdürülebilirliğini ve halkın birliğini dikkate alması gerekiyordu. Olgular sürekli değişiyordu. Kutsal Cuma günü yapılan ilk Merkez Komite toplantısında EDEK’in ‘evet’i destekleyeceği, DİSİ’nin de muhtemelen aynı şeyi yapacağı bilgisi vardı. AKEL de ‘evet’ derse Plan lehine büyük bir çoğunluk yaratılacaktı. Kutsal Cumartesi günü Merkez Komite tekrar toplandığında yeni olgu EDEK’in ‘hayır’dan yana karar aldığı yönündeydi. Dahası DİSİ ‘evet’ de dese partinin büyük çoğunluğunun ‘hayır’ı destekleyeceğini biliyorduk. Bizim ‘evet’imizin olguları nereye sürükleyeceğini hesap etmemiz gerekiyordu. Bunu göz ardı edemezdiniz. Dahası ‘evet’in benimsenmesi halinde Tasos Papadopulos’un (kamuya açıklanmasa bile birilerine söylediği için (Demokles’in kılıcı gibi) sallanan istifa edeceği tehdidi vardı. Bunlar kamuoyuna söylenmedi ancak aldığımız bilgiydi. Böyle bir durumda Dimitris Hristofyas’tan müzakere etmediği, ciddi yetersizlikleri ve boşlukları olan ve bize göre Burgenstock’taki son aşamada Tasos Papadoulos’un müzakere etmediği plana Meclis Başkanı olarak imza atması istenecekti.”

AKEL’in bir söylentiyi (Papadopulos’un istifası) Annan Planı'na evet ya da hayır demek gibi önemli bir kararda nasıl dikkate aldığı sorulduğunda ise “Benden söylemek istemediğim şeyleri söylememi istiyorsunuz. Gerisi kitapta" cevabını veren Kiprianu, “Dediğim gibi Planda yetersizlikler vardı. Halk bölünmüştü ve anlaşmanın altını oyma yolları arayacak saldırgan bir aşırı sağ vardı. 'Evet' yönünde ciddi bir çoğunluk oluşturamasak (anlaşmanın) uygulama safhasında çok büyük sorunlar çıkacaktı” diye ekledi. Andros Kiprianu, AKEL tabanı içerisinde de ‘hayır’dan yana olanlar bulunduğunu hatırlattı.

Kiprianu plana, yetersizliklerine rağmen ‘evet’ demeye zorlandıklarını ancak planın muhtemel reddedilmesine uluslararası toplumun tepki göstereceğinden de korktuklarını, ‘evet’in sonuçlarının da olası bir ‘hayır’ sonrasında Tasos Papadopulos’un Kıbrıs sorununu nasıl yöneteceğinin de kendilerini kaygılandırdığını belirterek şunları ekledi:

“Kitabımda, bana göre Papadopulos’un kafasının ardında başka şeyler olduğunu yazıyorum. 2004’ten 2008’e kadar tavrının nasıl geliştiğini delilleriyle ortaya koyuyorum. 'AKEL’in desteğini aldığı sürece bu tür planların müzakere masasından gideceğini zannedenler saftır' dedi, AKEL’in başkanlık seçiminde Hristofyas’ı desteklemeye karar verdiği 2007 Temmuz'unda söylemini değiştirdi. Papadoulos’un farklı bir çözüm zemini yaratma çabası olduğunu yakın çalışma arkadaşları da söyledi. bu zeminin ne olabileceğini bilmiyorum ancak çözüm bulmak için müzakere ederken bu tür derinlerdeki düşüncelerin yardımcı olmayacağını düşünüyorum.”

Eski Kıbrıslı Rum lider Dimitris Hristofyas’ın dediği gibi AKEL’in nihayetinde “’evet’i sağlamlaştırmak için ‘hayır’ demeye karar verdiğini” hatırlatan gazeteye göre Kiprianu, Hristofyas’ın bu sözü “planda, Kıbrıslı Rumların çoğunluğu tarafından kabul edilebileceği değişiklikler yapılabileceği” düşüncesiyle söylediğini belirtti ve “Annan Planı'nı büyük ölçüde iyileştiren Talat-Hristofyas yakınlaşmaları da Akıncı-Anastasiadis yakınlaşmaları da bunu doğruladı” dedi.

Kiprianu, “Talat-Hristofyas döneminde Kıbrıs sorunu çözülebilir miydi” sorusuna karşılık “Önemli ilerleme vardı ancak anlaşma menziline girmemiştik. Kitabımda, Anastasiadis’in Hristofyas döneminde nasıl faaliyet gösterdiğini gösteren bir vurguya yer vereceğim. Muhalefette olduğu sürece yakınlaşmaları şeytanlaştırdı. Başkan olduğunda bir kez Ulusal Konsey’e geldi ve bize ‘bre çocuklar, şimdi dikkatle baktığımda, Talat-Hristofyas yakınlaşmalarının çok iyi olduğunu görüyorum’ dedi.”

Crans Montana’da varılan sonuçtan Kıbrıs Rum tarafının da sorumlu olduğunda neden ısrar ettiği sorulduğunda ise Kirpianu, özetle şunları söyledi:

“BM Genel Sekreteri akşam yemeğinde birkaç kez Anastasiadis’e Türkiye’nin ilk andan itibaren garantilerin kaldırılmasını ve özlü sayıda asker çekmeyi müzakere etmeye hazır olduğunu söyledi.  Anastasiadis bunu Çavuşoğlu’nun söylemesini istedi. Çavuşoğlu Guterres’in kendisine ne söylediğine kulak vermesini söyledi. Biz, BM ile yaptığımız görüşmelerden, Genel Sekreter’in Türkiye’ye bu yönde baskı yapacağını biliyorduk. Dolayısıyla Anastasiadis’i, o yemekte ortaya koyduğu tavır ile özlü görüşme olmasına ve Türkiye’nin söylediklerini Guterres’e söylediklerini taahhüt etmeye hazır olup olmadığını görmemize müsaade etmediği için eleştiriyoruz.

O gece yemek devam ederken, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile telefon görüşmesi yaptım. Yakın çalışma arkadaşı Nikos Papas beni arayarak Çipras’ı aramamı söyledi. Aradım, görüştük. Çipras Kıbrıs sorununun Crans Montana’da çözülmesi için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu ve görüşmelerin tamamlanması için oraya gelmeye hazırdı. Anastasidis sergilediği tavır ile engellemeseydi Türkiye’nin gerçekten de Guterres’e söylediklerini kast edip etmediğini öğrenecektik.”

Bu haber toplam 2560 defa okunmuştur