
Kıbrıslı Rumlar Troyka’nın Kıskacında
Kıbrıs Rum toplumunda bir süreden beri en çok kullanılan sözcük “Troyka” sözcüğüdür. Haberler bu sözcükle açılıyor, bu sözcükle kapanıyor. “Troyka yine geldi, “Troyka adadan ayrıldı” türünden manşetler gazete başlıklarını süs
Kıbrıs Rum toplumunda bir süreden beri en çok kullanılan sözcük “Troyka” sözcüğüdür. Haberler bu sözcükle açılıyor, bu sözcükle kapanıyor. “Troyka yine geldi, “Troyka adadan ayrıldı” türünden manşetler gazete başlıklarını süslüyor. Bazıları “Troykalılar” demeyi tercih ediyor ve “Troykalılar geliyor” diyerek etrafa korku saçıyor. Sanırsınız ki uzaydan gelen bazı yaratıklar Kıbrıs’ı istilaya hazırlanıyorlar. Oysa bu muammalı anlatıların arkasında yadsınamaz bir gerçeklik vardır: Kıbrıs Rum toplumu derin bir ekonomik kriz içindedir ve Hristofyas hükümeti acil olarak borç para bulmak zorundadır. Borç para bulmak için de Avrupa Birliği Destek Mekanizmasına baş vurmuştur.
Destek Mekanizması üçlü bir yapıdan oluşuyor. Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Komisyonu’nun temsilcilerinden oluşan bu üçlüye “Troyka” deniyor ve Troyka ile anlaşmaya varılmadan borç alınamıyor. Bu yüzden bir süreden beri Hristofyas hükümeti Troyka ile pazarlık masasındadır. Anlaşılan, çetin bir pazarlık yapılmaktadır. Borç anlaşmasını onaylamak için Troyka bazı şartlar ileri sürüyor. Hristofyas ise bu şartların bir kısmını reddediyor, bir kısmını ise çaresiz kabul ediyor. Fakat henüz bir anlaşmaya varılmış değil. Bu satırlar yazılırken “Toykalılar” adayı terk etmeye hazırlanıyordu. Hristofyas’tan gelen açıklamada “anlaşmaya çok yaklaşıldığı” belirtiliyordu ama bazı konularda hala önemli görüş ayrılıkları olduğu vurgulanıyordu. Örneğin eşel-mobil sisteminin kaldırılmasına ve CYTA’nın (Telefon şirketi) özelleştirilmesine Hristofyas itiraz ediyor. En önemli görüş ayrılığını ise doğal gaz ve petrol rezervlerinden gelecek gelire Troyka’nın el koymak istemesi oluşturmaktadır. Troyka verilecek borcun ödenmesi için işi sağlama almak istiyor ve doğal gaz ve petrol gelirlerinin öncelikle borca yatırılması için bastırıyor. Troyka dereyi görmeden paçaları sıvaya dursun, Kıbrıs Rum siyasetçileri ağız birliği ederek bunun “egemenlik kaybı” anlamına geldiğini ileri sürüyor ve Troyka’nın bu önerisine şiddetle karşı çıkıyorlar.
Dimitris Hrstofyas’ın itirazları daha farklı duyarlılıklarından kaynaklanıyor. Her vesileyle komünist olduğunu söylemekten haz duyan Hristofyas, Troyka’nın ağırlıkla çalışanları mağdur eden neoliberal önerilerine paradigmatik olarak karşı çıkıyor. Fakat maaşların bile ödenip ödenmeyeceği belli olmayan bir ortamda Hristofyas ideolojik hassasiyetlerini bir kenara koymak zorunda kalıyor. Troyka’nın şartlarını yumuşatmak için neredeyse Sovyetler Birliği’nin devamı gibi gördüğü Rusya’ya başvurduysa da, şu ana kadar başvurusuna olumlu bir yanıt alamadı. “Yoldaşlık” artık bir işe yaramadığından Hristofyas Rusya ile “din kardeşliğine sığınıyor” (Ortodoksluk) ama “Ortodoks kardeşlerden” istediği 5 Milyar Euro’yu bir türlü alamadı. Kardeşlik başka, cüzdan başka…
Bu durumda Hristofyas’ın fazla bir seçeneği kalmadı. Ya Troyka ile borç anlaşmasını imzalayacak ya da Şubat seçimlerine kadar görünüşte müzakereleri sürdürüp sıcak patatesi Anastasiadis’in kucağına atacak. Velakin bu da Hristofyas’ın çok meraklı olduğu ama pek de parlak olmayan şanını iyiden iyiye karartacak.
Anlaşılacağı üzere, Hristofyas için değneğin iki ucu da kirli. Kuşkusuz, Kıbrıs Rum toplumunda Hristofyas’ın adının tarihe nasıl geçeceği pek az kişiyi ilgilendirmektedir. Toplumun derdi dibe vuran ekonominin nasıl toparlanacağıdır. Üstelik henüz daha krizin başındayız. Peş peşe kapanan dükkanlar ve gün geçtikçe sayıları artan işsizler krizin en açık göstergeleridir. Fakat krizin ilk bakışta görünmeyen yüzü hepsinden daha ciddidir: artık her aile gelecek endişesi içinde yaşamaktadır.
Böyle bir ortamda sürdürülen seçim kampanyasında ekonomik krizden başka bir konunun konuşulmaması kimseyi şaşırtmıyor. Bu seçim, tarihe şimdiye kadar Kıbrıs Sorununun en az konuşulduğu seçim olarak geçecek. Ve seçimden sonra da uzunca bir süre konuşulmayacağa benziyor…

















