1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Karne ve kolej sancısı
Karne ve kolej sancısı

Karne ve kolej sancısı

Eğitim Bilimci Salih Sarpten, anne ve babaların çocuklarını iyi tanımaları ve ‘başarı’ tanımlarını gözden geçirmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.

A+A-

 

 

Karneler kısa süre sonra verilecek… Kolej sınavına da günler var!.. Birçok ailenin göz göre göre hata yaptığını ifade eden Eğitim Bilimci Salih Sarpten, anne ve babaların çocuklarını iyi tanımaları ve ‘başarı’ tanımlarını gözden geçirmeleri gerektiğine dikkat çekiyor. Veliler ise “Onları çocuk olmaktan çıkardık” diyerek aslında yaratılan rekabet ortamına işaret ediyor.

Fehime ALASYA

Karne zilinin çalmasına sayılı günler kaldı. Rahata ermeyi bekleyen birçok ilkokul öğrencisinin yanı sıra kolej sınavına girecek olmanın verdiği gerginliği taşıyan öğrencilerin yoğun çalışma temposu hız kesmeden artacak gibi görünüyor. Bu durumdan rahatsız olan aileler, çocukların omuzlarına fazla yük bindiğinin farkında olmasına karşın iyi bir eğitim için buna göz yumduklarını söylüyor.

Çocuğunun sadece iyi bir eğitim almasını isteyen aileler, sınav sisteminden şikâyetçi olduğu halde çocuğunu kolej sınavına hazırladığını dile getiriyor. Devletin bünyesinde olan tüm okulların yabancı dile önem vermesi gerektiğine dikkat çeken bazı aileler, sistemde farklı uygulamalara gidilmesi gerektiğini düşünüyor.

“Çocuklarımıza sürü psikolojisi yerine nasıl mutlu olacaklarını öğretmeliyiz. İnsan gibi yaşamaları ve mutlu olmaları için çaba sarf edelim. Sistemde köklü değişiklikler şart” diyen veliler, sistemi eleştirirken, bazı veliler de birçok ailenin, çocuğu nereye yönlendireceğini bilmediğinden yakındı.

 

Sarpten: “Belki de sizin çocuğunuz kolej sınavında sonuncu geldi fakat sosyal aktivitelerde, müzikte, çevresinde, sınıfında çok sevilen bir çocuktur. Bu durumda sizin için başarı hangisi?”  

 

“Bu çocuklarımızın beceriksizliği değil”

Başka ülkelerde rastlanmayan hatalı anne-baba prfillerinin adada çok fazla görüldüğünden yakınan Sarpten, bunun birçok nedeni olduğuna değindi, tarihsel süreç ve eğitim sisteminin çok büyük etken olduğunun altını çizdi. Sarpten doğru bilinen bazı yanlışlara şu ifadelerle dikkat çekti; “Birçok eğitim sistemi araştırmasında hatalı anne baba tutumlarının yaygın olduğu maalesef ortaya çıkıyor. Örneğin çağdaş eğitim sistemlerinin hiçbirinde, başka ülkelerde rastlanmayan anne baba profillerine bu adada rastlıyoruz. Yıllık izinlerini çocuğun sınav dönemlerine denk getirmeye çalışan anne ve babalar var… Bu anlaşılabilir bir profil değil. Eğitim kademesi içerisindeki geçişlerde sosyal yaşamını ve belki de tüm yaşam biçimini çocuğunun eğitim yapısına uydurmaya çalışan anne ve baba profilleri var. Hâlbuki tam tersi olmalı, anne babalar izinlerini çocuklarıyla nitelikli vakit geçirmek için kullanmalılar, tatillerde izin almalılar.”

“Karne notlarını dikkate almak yerine, çocuklarımızın gelişim performansına bakmalıyız”

Karnedeki notların, sadece öğrenciye ait bir not olmadığına değinen Sarpten, çocukları kendisiyle kıyaslayıp, kağıt üzerindeki notların başarı potansiyelinde baz alınmaması gerektiğine dikkat çekti. Sarpten, “Karnedeki not anne, baba, öğretmen, okul ve belki de bakanlık yetkililerinin notudur. Bu yüzden karne notlarını dikkate almak yerine, çocuklarımızın gelişim performansına bakmalıyız. Ne yazık ki bizim eğitim sistemimiz buna odaklanmış değil. Biz çocuklarımızı birbirleriyle kıyaslıyoruz. Bu tüm sistemlerde de anlayış kavramımızda da bu böyle… Çocuğu kendi kendisiyle kıyaslamalıyız. Bir öğrenci bir yıl önce neredeydi, şimdi hangi noktadadır diye bakmalıyız. Bunu yaparken de sadece akademik anlamda, kağıt üzerindeki notlarla değil, beceri anlamında yapabilme noktasındaki ölçme değerlendirme uygulamaları kullanmalıyız.

Anne ve babaların çocuklarını iyi tanımaları ve ‘Başarı’ tanımlarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Çocukların başarısını, bilgi ve becerilerini, yeteneklerini kendi çocuklarına kıyasla ölçmeliler” şeklinde konuştu.

“Çocuklar, çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşayamıyor”

Sarpten, düşük not getiren bir çocuğun başarısız olduğu anlamı taşımadığını anlattı, birçok çözümün anne ve babanın çocuğunu tanımasıyla başladığını ifade ederek, “Elbette sınavlar önemlidir ancak sınav notuna endeksli başarı tanımlarını artık terk etmemiz gerekiyor. Çocuklar, çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşayamıyor. Anne ve babalar çocuğunu iyi tanırsa ve iyi olduğu yönde önünü açar, o zaman esas başarıya ulaşır” dedi.

“Bu çocuklarımızın beceriksizliği değil”

Eğitim sisteminin akademik bilgi üzerine odaklı bir yapı olduğu için ülkede ressam, şair ve yazarın yetişmediğine dikkat çeken Sarpten, çocukların küçük yaşta karşı karşıya kaldıkları çalışma temposuyla yaratıcı düşünceden ve becerilerinden koparıldıklarını belirtti. Sarpten şöyle devam etti: “Oysa gerçek başarı, beceriler ve yaratıcı düşünce üzerine odaklanmalı. Okullarımızdan daha fazla sanatçılar, iyi sporcular çıksın istiyoruz. Bu çocuklarımızın beceriksizliği değil, sistemin ortaya koyduğu yapıdan kaynaklanıyor. Çocukların yaratıcı düşüncelerini önemsemiyor, yok ediyoruz. Bir çocuğun matematik notunu önemserken müzik notuyla veya iyi bir müzik aleti çalmasıyla ilgilenmiyoruz bile… Merkezi sınavda yüksek not almasını önemsemiyoruz ama çevre faaliyetlerine gönüllü katılmasını önemsemiyoruz. Sistem bunlara da ket vuruyor.”

“İşveren bir anneye veya babaya işin bitince yine iş yap, gezme, eğlenme deseydi, kabul ederler miydi?”

Yaptığı bazı araştırmalardan örnekler vererek konuşmasına devam eden Sarpten, çocukların taşıdığı bu yükü birçok anne babanın taşıyamayıp isyan edebileceğini ileri sürdü. Sarpten, düşüncelerini şu ifadelerle destekledi; “Öğrenciler koleje seçilerek alınır, istisnalar hariç, birçok ailede ‘Benim çocuğum da seçilmiş grupta olsun’ düşüncesi hâkimdir. Bu uğurda aile varını yoğunu ortaya koyuyor. Yapılanın hatalı olduğunu bile bile, çocuklarının sırtındaki yükü göre göre yine de bunu yapıyorlar. Benim de yer aldığım bir araştırmaya göre; anne babaların çocukların sırtına verdiği yükü, işverenler anne babalara yükleseydi, aileler isyan ederdi. 11 yaşındaki çocuklarına çok yük bindiriyorlar. İşveren bir anneye veya babaya işin bitince yine iş yap, gezme, eğlenme deseydi, kabul ederler miydi? Kolej sınavındaki hazırlık süreci birkaç yıl önceden başlıyor, çocuklar çocuk olduğunu unutuyor, oyun oynayamıyor…

Belki de sizin çocuğunuz kolej sınavında sonuncu geldi fakat sosyal aktivitelerde, müzikte, çevresinde, sınıfında çok sevilen bir çocuktur. Bu durumda sizin için başarı hangisidir?” dedi.         

 

VELİLER NE DİYOR?

  • Cansel Adıer Karataç: “Çok baskı yapmıyorum, nerede mutlu olacaksalar orada olsunlar”
  • Ersin Kaşif: “Biz aileler iyi bir eğitim istiyoruz o kadar”
  • Mehmet Dağsever: “Onları çocuk olmaktan çıkardık”
  • Meltem Burgaç: “Çocuklarımız tamamen akademik eğitim için odaklandı, kendilerine göre zaman bulup sevdikleri farklı sanatsal veya sportif dallarla uğraşamıyorlar”
  • Alev Oktar: “Bir yerle gelmesi için illaki kolej okuması gerekmiyor”
  • Çiğdem Bolayır: “Tüm okullarımız iyi olsaydı kimse çocuğuna gece gündüz ders çalış, dışarıda oyun oynama diye baskı yapmazdı…”

 

Veliler, “Devlet bünyesindeki tüm okullar iyi olsaydı kimse çocuğuna bu sınav için baskı yapmazdı” kanısında hemfikir…    

Aileler ne dedi? Aileler ne dedi? Aileler ne dedi? Aileler ne dedi?

 

Cansel Adıer Karataç: “Çok baskı yapmıyorum, nerede mutlu olacaksalar orada olsunlar”

Kolej sınavı bizim için sadece İngilizce dersi için önem arz ediyor. Özel okullarda İngilizce diline yönelik eğitimler daha iyi fakat devlet okullarında çok az, bu yüzden koleje önem veriyoruz. Bir lisan, bir insan düşüncesiyle yola çıkarak çocuğumun koleji kazanmasını istiyorum. Devlet okullarında daha çok İngilizce ders olsaydı, eğitim daha iyi olsaydı çocuğumu kolej sınavı için hazırlamazdım tabi ki… Oğlum koleji istediğini söyledi, spor ile de uğraşıyorlar, çok baskı yapmıyorum, nerede mutlu olacaksalar orada olsunlar. Oğlum mühendis olacakmış, bu yüzden kendi isteği ile koleje hazırlanacak.

Ersin Kaşif: “Biz aileler iyi bir eğitim istiyoruz o kadar”

Kolej sınavına hazırlanacağımız döneme henüz gelmedik. Kolej sınavı bana göre yanlış politikaların bir ürünüdür. Özellikli olan çocukların ayrılması gerekiyor fakat bunu daha akılcın bir sistemle yapmalı. Örneğin o düzeyde olmayan fakat ısrarla sınava sokulmak istenen çocukları görüyoruz. Deneme sınavlarında notu 40’larda seyreden bir çocuğun halen daha dershaneye gitmesi bence uygun değil… Bu düzen aslında sistemin hatasıdır. Biz aileler iyi bir eğitim istiyoruz o kadar. Herkes çocuğunu iyi bir yere sokmak için çırpınıyor, insanlar çocuğunu nereye yönlendireceğini bilmiyor. Belki de çocuğun müziğe yönlendirilmesi gerekiyor.  

Mehmet Dağsever: “Onları çocuk olmaktan çıkardık”

Bence bu sınavın kaldırılması gerekir. Bir at sürüsü şeklinde sınav sistemimiz var. Ben de bir öğretmenim. Çocuklarımıza sürü psikolojisi yerine nasıl mutlu olacaklarını öğretmeliyiz. İnsan gibi yaşamaları ve mutlu olmaları için çaba sarf edelim. Sistemde köklü değişiklikler şart. Çocukların becerileri, yetenekleri, aldıkları eğitim doğrultusunda yönlendirilmeleri gerekiyor. Fakat maalesef eğitim sistemimiz bu konuyu desteklemiyor. Köklü bir çalışma yapılmalı. Benim görüşüme göre başarı ikinci plandadır. Çocuklarımız önce mutlu olsun, saygı gördükleri ve saygı gösterebildikleri bir ortamları olsun… Not, karne başarısı ve bunun gibi koşullanmalar kaygıları çok arttıran ve mutsuzluğa neden olan şeylerdir. Onları çocuk olmaktan çıkardık…

Meltem Burgaç: “Çocuklarımız tamamen akademik eğitim için odaklandı, kendilerine göre zaman bulup sevdikleri farklı sanatsal veya sportif dallarla uğraşamıyorlar”

Çocuğum dördüncü sınıftan beridir kolej sınavı için hazırlanır. İlk başlarda durumun farkında değildi, süre yaklaştıkça sınavın önemini kavradı. Çocuklar için bu tempo gerçekten çok ağırdır. Keşke sistemimiz bu olmasaydı. Biz sadece daha düzenli, daha yerinde bir sistem ve iyi bir İngilizce eğitim için bu sınava hazırlanıyoruz. Keşke devletin tüm okulları böyle olsa da biz de çocuklarımıza büyük yükler bindirmesek. Çocuklarımız tamamen akademik eğitim için odaklandı, kendilerine göre zaman bulup sevdikleri farklı sanatsal veya sportif dallarla uğraşamıyorlar. 

Alev Oktar: “Bir yerle gelmesi için illaki kolej okuması gerekmiyor”

Çocuğum bu yıl kolejin ilk basamağına girecek. Bu sınav için bir yıldır özel ders alıyor. Deneme sınavlarında çok iyi notlar getirmiyor, o yüzden büyük bir başarı beklemiyoruz, gerçekçi bakıyoruz. Üstelik bu bizim için çok da önemli değil. Benim çocuğumun başarısı veya başarısızlığı bu sınavla ölçülemez. Bir yerle gelmesi için illaki kolej okuması gerekmiyor. Benim için önemli olan mutlu olmasıdır. Sevdiği şeyleri yaptığı zaman başarıya ulaşacaktır zaten. Burada önemli olan devletin, sistemin başarılı çocuk, başarısız çocuk dercesine ayrımcılık yapmadan tüm çocuklarımıza kaliteli okullarda iyi eğitim imkânı sağlamasıdır. Tüm okullar kaliteli olsa kimse koleje girmek için yarışmaz… Üstelik çocukların öz güvenini sarsabiliriz. Çocuklarımız bu sınava girdiğinde, başarsa da başaramasa da bizim için önemli olduklarını, bilgisinin bununla ölçülemeyeceğini bilmeli.

Çiğdem Bolayır: “Tüm okullarımız iyi olsaydı kimse çocuğuna gece gündüz ders çalış, dışarıda oyun oynama diye baskı yapmazdı…”

Çocuğun başarısı kolej sınavı ile ölçülmemeli. Çocukları bu derece etkileyen ve onlara baskı yapan ailelerdi. Aslında aileler çocuklardan daha hırslı ve isteklidir, bence bu büyük hata… Büyük oğlum deneme sınavlarında çok yüksek notlar getiriyordu, kesinlikle geçecek gözüyle bakıyordu fakat düşük not aldı ve geçemedi. Çok üzüldü ve kendisini yetersiz, başarısız hissetti. Bu durum çocukların öz güvenini dahi kaybetmesine neden olabiliyor. Aileler çok baskı yapmamalı. “Komşumun çocuğu kazandı, benimki niye kazanmasın?” diye düşünüyor bazı aileler, bu büyük hata… Üstelik tüm okullarımız iyi olsaydı kimse çocuğuna gece gündüz ders çalış, dışarıda oyun oynama diye baskı yapmazdı… 

 

 

  

Bu haber toplam 3408 defa okunmuştur
Etiketler : , ,