
Kahrolsun!
“Kahrolsun faşizm” diye sloganları çok duyarsınız, değil mi?
Evet, kahrolsun!..
Olsun olmasına da, bu sloganı atanların bir kısmı dahil, içlerinde büyüttükleri “faşizmi” nasıl kontrol edecekler acaba?
***
Bu yurt, bu insa
“Kahrolsun faşizm” diye sloganları çok duyarsınız, değil mi?
Evet, kahrolsun!..
Olsun olmasına da, bu sloganı atanların bir kısmı dahil, içlerinde büyüttükleri “faşizmi” nasıl kontrol edecekler acaba?
***
Bu yurt, bu insanlar, hepimiz…
Önce “entegrasyon” psikolojisi işlendi içimize ustaca…
Sonra “ganimet” zehri enjekte edildi, kanlarımıza…
Nasıl da başımız döndü, sersemledik, “bağımlı” olduk bu hayata…
Bir yandan “razı”ydık, bir yanda “gücümüz” de yetmezdi galiba, karşı koymaya…
Çıkamıyorduk içinden bir türlü…
Öylesine “onurumuz” incindi ki zamanla…
Kimselere güvenmeden…
Ve hatta kendimize bile…
Nice “hayal kırıklığı” arasında “kırık” yaşamaya başladık hayatı…
Böyle olunca gizli bir “faşizm” büyümeye başladı, içimizde…
***
“Faşizmi tanımla” desem, on farklı insana…
Herhalde, on farklı tanım çıkar karşımıza…
“Demokratik düzenin yerine aşırı milliyetçi ve baskıcı düzen” der kimi kaynaklar.
Tam da anlatmaz…
“Farklı görüşe tahammül edememek, tek tip insan oluşturmaya çalışmak, kendinden farklı görüşleri yok etmek” belki daha iyi tanımlar…
İşte takıldığım nokta, tam da budur benim…
“Farklı görüşlere, ne kadar tahammülümüz var bizim acaba?” sorusunu, bir yöneltiniz kendinize, biraz da günlük pratiklerle kendinizi sınayarak!..
***
Özetin özetine gelirsek…
- Kendimize demokrat…
- Kendimize özgürlükçü…
- Kendimize adaletli…
- Kendimize ilkeli olmaktan vazgeçmeliyiz, bir an önce...
Eğer vazgeçmezsek...
Önce “entegrasyon” psikolojisi...
Sonra “ganimet” zehriyle başlayan çürüme, iyice saracak bedenimizi...
Daha bir kokacağız...
Daha bir “nefessiz” kalacağız, git gide...
Ne tek başımıza kurtulacağız...
Ne de birlikte...

















