
İki seçenek
Ülkenin gündeminde Lefkoşa var.
Ne UBP’deki mahkemelik durum...
Ne altı doldurulmamış nutuklar...
Aylarca boş yere herkesi meşgul eden ‘sahte gündem’ artık çok dar bir kesim dışında kimsenin umrunda değil.
Mahkeme ister İrsen Küçük
Ülkenin gündeminde Lefkoşa var.
Ne UBP’deki mahkemelik durum...
Ne altı doldurulmamış nutuklar...
Aylarca boş yere herkesi meşgul eden ‘sahte gündem’ artık çok dar bir kesim dışında kimsenin umrunda değil.
Mahkeme ister İrsen Küçük’ü, ister Ahmet Kaşif’i sevindirecek karar versin, halkın yüzde 80’i bunu umursamayacak.
Halkın büyük kısmı ‘gerçek gündem’i yakaladı.
Hafta boyunca Kanal SİM’de yaptığımız ‘Uyan Lefkoşa’ sloganlı özel yayınlarda çok net biçimde ortaya çıktı ki halkın içinde birikmiş öfke var.
Ve daha da önemlisi bu öfke artık alenen dillendirilmeye başlandı.
Bu durumu daha önce de yaşamıştık.
**
Banka krizi ve TL’deki büyük devalüasyonun yaşandığı 2000’li yılların hemen başında insanlar o güne kadar hiç yaşanamamış şekilde tepki ortaya koymaya başlamıştı.
Oysa Kıbrıslı Türkler çok da tepki ortaya koymaya alışık değildi. Eylem yapan, greve giden, protesto yapan insan sayısı sınırlıydı.
Toplumun iletişim imkanları kısıtlı, demokratik ortam oldukça zayıf, baskıların şiddeti yüksekti.
Buna rağmen ‘meclis baskını’na kadar uzanan tepkiler, bankazede ve konutzedelerin sert eylemleri tarihe not düşüldü.
Annan Planı sürecinde insanların sokağa dökülmesinin başka önemli nedenleri de vardı, ancak bunlar bir tür ‘öncü hareket’ olmuştu.
Toplum o günlerde üzerindeki ölü toprağını atmış, kokrularından uzaklşamış, kimi tabularını yıkmış, dilinin bağı çözülmüştü.
O günleri hep SİM FM’de yaşamıştım.
Bu hafta içinde Kanal SİM ve SİM FM’de dile getirenleri, ilgiyi ve o ‘öfke birikimi’ni yeniden hissettim.
**
Toplum huzursuzdur.
İnsanlar kimi nedenlerden dolayı bastırdığı tepkilerini, öfkelerini dışa vurmaya başlamıştır.
‘Uyan Lefkoşa’ sloganının dalga dalga yayılması, hatta bunun ‘Uyan Kıbrıs’ diye algılanıyor olması birçok mesaj içeriyor.
Bütün siyasilerin, sivil toplum örgütlerinin bu mesajları iyi okumasında, tahlil etmesinde yarar vardır.
Benim anladığım şudur: Ekonomik sorunlar artık halkı isyan noktasına getirmiştir. Ersin Tatar’ın ‘uçuyor’ dediği ekonomi dibe vurmuştur. Dün canlı yayına katılan İskele Belediye Başkanı Halil Orun’un “Bizim bile tahsilatımız yüzde 30’a düştü” demesi, Tatar’a en ciddi yanıttır.
İş dünyası moralsiz, esnaf mutsuz, çalışan güvensiz, gençlik gelecekten umutsuzdur.
Orta yerde ‘umut ışığı’ sayılabilecek ne bir icraat, ne bir adım vardır.
Aksine, devletin tepesinde kavga, dövüş, mahkeme ve türevi şahsi hırs ya da çıkar kaynaklı tepişmeler vardır.
Halk bu durumun farkındadır ve ‘umut ışığı’nı görmek istiyor.
İki seçenek var: Ya birileri yakacak o ‘umut ışığı’nı ya da halk kendi elleriyle bulacak!
Yükselen seslere kulak veren, ne denildiğini duyacak, anlayacaktır.

















