1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Halk, iradesini yenilemek istiyor, erken seçim istiyor”
“Halk, iradesini yenilemek istiyor, erken seçim istiyor”

“Halk, iradesini yenilemek istiyor, erken seçim istiyor”

YENİDÜZEN’in yazı dizisi 4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Girne Milletvekili Fikri Toros’du

A+A-

Serap ŞAHİN

YENİDÜZENin yazı dizisi 4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Girne Milletvekili Fikri Torosdu.

Fikri Toros, ülkedeki güncel sorunları ekonomik yıkım, yolsuzluk, yozlaşma, yoksullaşma ve Kıbrıs sorunu olarak özetledi; çözümlerinden bahsetti.

Halkın siyasete bakış açısını değerlendiren Toros, halkın siyasetten uzak olmadığına işaret ederek, Halkın uzaklaştığı ve güvenini yitirdiği Ulusal Birlik Partisi (UBP) ekollü yönetimlerdir” dedi. Kıbrıs sorunu ile ilgili atılması gereken adımlardan da söz eden Fikri Toros, Kıbrıs meselesinde Sayın Tatar’ın soruna hâkimiyeti kesinlikte yoktur. Hâkimiyeti olmadığı için de ürettiği siyasetin hiçbir zemini yoktur” şeklinde konuştu.

 

SORU

1:

Ülkedeki güncel sorunlardan 3’ünü önem sırasına göre sıralayabilir misiniz?

Enflasyonist ortam ekonomik yıkıma yol açtı”

Aşırı enflasyonist ortam ve onunla birlikte çığ gibi yükselmekte olan faiz oranlarının oluşturduğu finansman maliyetleri; gerek sabit gelirliler, gerekse işletmeler nezdinde devasa bir ekonomik yıkıma yol açmıştır. Gündemdeki birinci sorun budur. Devlet yönetimlerinin başlıca görevi bu tür sorunlara çare üretmektir. Halen görevde olan hükümetin yozlaşmış olduğu ve bu yüzden sadece yolsuzluklarla meşgul olduğu apaçık ortadadır. Yasaları bu amaçlarına hizmet edecek şekilde değiştiren, siyasal ve kişisel menfaatleri doğrultusunda çiğnemekten imtina etmeyen, Anayasayı yok sayan bir tavır içerisinde olmaları, ülkenin en büyük sorunu olan ekonomik sorunlara çare üretmeye engel teşkil etmektedir. Görevde olanlar çare üretmekten acizdirler. Başarısı kanıtlanmış ve ülke şartlarına uygun olan çağdaş evrensel değerlere sırt çeviren bu yönetimin, herhangi bir çare üretmek için ne bir kabiliyetleri var ne de bir gayleleri var. Ülkede aşırı yozlaşmışlık, suçların bu denli artması, siyasilerin büyük istismarlarla özdeşleşmesi halkı bezdirmiştir. Sayısı gittikçe artan Kıbrıslı Türkler, çareyi göç etmekte bulmakta ve gençler istikballerini başka ülkelerde aramaktadırlar. Bu da toplumsal varoluş mücadelemizi zayıflatarak bizi yok oluşa sürüklüyor.”

 

Yasa dışı ekonomik faaliyetlerin, kara para aklama ve diğer suçlara fırsat tanıması kabul edilebilir değildir”

“Halkın en büyük sorunlardan birisi olan Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğe terk edilmiş olması ve uluslararası hukuktan tecrit edilmiş bırakılmamız, Ada’nın kuzeyini adeta bir suç cennetine çevirmiştir. Bu durum, Kıbrıslı Türklerin kendi ülkelerinde çok ciddi bir güvenlik sorunu yaşamalarına yol açmaktadır. Ülkede sadece yozlaşmışlık, kişisel ve partisel istismarlar değil, aynı zamanda uyuşturucu, insan ticareti ve kara para aklama gibi uluslararası suçların da burayı bir cennet olarak görmesi güvenliğimize dair kaygıları arttırmaktadır. Hükümetin ekonomik sorunlar karşısındaki acizliği bu suçların artışı noktasında da kendini göstermektedir. Ülkedeki yasa dışı ekonomik faaliyetlerin kara para aklama ve diğer suçlara fırsat tanıması kabul edilebilir değildir. Bu sorun CTPnin  gündeminde öncelikli bir yerdedir. Burayı güvenli bir ülke haline getirmek için başta nüfus politikası olmak üzere, kapsamlı çözüme kadar olan sürede mülkiyet sorununun bir iç hukuk yolu olan Taşınmaz Mal Komisyonu’nda çözümlenmesi ve halka olan olumsuz yansımalarının ortadan kaldırılması gibi vizyoner politikalarımız vardır.”

 

Sorunların temeli Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü”

Gerek ekonomik gerekse güvenlikle ilgili sorunların temelinde yatan Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğe terk edilmiş olmasıdır. Kapsamlı çözüm müzakerelerinde devam eden çıkmaz, Kıbrıs Türk liderinin “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” pozisyonu nedeniyle aşılamamaktadır. Kıbrısta çözümsüzlüğü bir çözüm modeli olarak tercih eden sözde yeni siyaset, kapsamlı çözüm için şart olan resmi müzakereleri engelleyen bir siyasettir. Bu siyaset ayni zamanda, ortaya koyulan gerekçenin elde edilmesini de engellemektedir. Crans Montana itibarıyla yürütülen tüm müzakere süreçlerinde Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye somut ve yapıcı adımlar atmış olmasına rağmen maalesef bir siyasi uzlaşıya varılamamıştır. Egemen eşitlik siyaseti de hiçbir yere varamayacaktır. Tek vardığı nokta çözümsüzlüğün devamı ve bundan sorumlu olan tarafın Kıbrıs Türk tarafı olarak görülmesidir. Bu da sosyo-ekonomik sorunları artıran ve hükümette olan malum siyasilerin daha da yozlaşmalarına alan yaratan bir siyasettir. Yaratılan bu durumun bir an önce terk edilmesi şarttır. Bunun için de daha fazla geç kalmadan 2024 yılı içerisinde halk iradesinin yenilenmesi zorunludur. Halkın, tüm sivil toplum örgütleriyle birlikte CTPnin başlattığı toplumsal muhalefet etrafında kenetlenmesi ve hükümeti acilen erken seçim kararı almaya zorlaması zaruridir. Halkın umudu, CTPnin bilgi ve deneyim temelli kapasitesi ile çağdaş evrensel değerlerle uyumlu politikalarıdır. 2024 yılında halk iradesinin yenilenmesi ve bir an önce bu yozlaşmışlıktan, yalnızlaşmadan ve Kıbrıslı Türkleri dünyadan soyutlayan bu zihniyetten kurtulmamız şarttır. Çare budur ve ilgili tüm politikalarımız hazırdır.”

 

SORU

2:

Sözünü ettiğiniz 3 sorunun çözümleri sizce neler?

Ekonomik büyüme için üretimi ve dış ticareti büyütmeliyiz”

Ekonomik büyüme için üretimi ve dış ticareti büyütmemiz şarttır. Üretim, yatırım, istihdam ve adil gelir dağılımı demektir. Gayri safi milli hâsılanın artması demektir. Bu da fert başına düşen ortalama gelirle birlikte refahın artması demektir. Bunu da yapabilmek için rekabet edebilir ürünler ve onlara uygun bir ekosistem geliştirmemiz gerekir. İhraç ettiğimiz narenciye ve patates Türkiye limanından niye geri çevriliyor? Çünkü Türkiye Avrupa Birliği adaylık sürecinde olan bir ülke olarak diğer tüm üye ülkeler gibi AB standartlarına haiz olmayı ithalatta bir koşul olarak talep eden bir ülkedir. Buradaki yönetim, sadece Tarım Bakanlığı tarafından belirlenen standartları özümseyen bir pozisyona ve ilgili AB standartlarını önemsemeyen bir siyasi zihniyete sahiptir. AB standartlarını dışladığımız ve ilgili standart sertifikalarına haiz olmadığımız müddetce, Türkiye de dâhil olmak üzere dış pazarlara erşim sınırlı kalmaya mahkum bırakılacaktır. Yerli pazar ölçeğine sınırlı kalmak, kalkınmak veya büyümek için yeterli değildir.”

 

Euro endeksli muhasebe ve sermaye yapısına dönüşümle bir çare ürettik”

CTP olarak mali politikalarımız arasında şunlar yer almaktadır. Birincisi dış politika eksenindeki vizyonumuzun oluşturduğu uluslararası ilişkilerde ve Kıbrıs sorunu bağlamında AB ile istişare ve teknik iş birliği içerisinde Euro bölgesine entegrasyonun ön hazırlıklarına başlamak vardır. Euro bölgesine tam anlamında entegrasyon, kapsamlı çözümle birlikte gelecektir. Ancak bunun bir ön hazırlık süreci vardır. Bu hazırlık sürecini bugünkü koşullarda başlatabileceğimizi biliyoruz. Ön hazırlık sürecinin ilk aşamaları Euro endeksli muhasebe ve sermaye yapısına dönüşümü gerektirmektedir. Bunu yaparak, bireysel ve kamu gelirlerinin yanısıra, şirketlerin sermaye yapıları ve bilançolarında ihtiyaç duyulan istikrarı oluşturacağız. Aşırı enflasyonist ortamın gerçek değerleri yansıtmaması ve şirketlerin enflasyondan kaynaklanan şişkin rakamlar üzerinden vergilendirilmesi kabul edilebilir ve sürdürülebilir değildir. Bu yüzden sınırlı sayıda beyan yapılmakta, yapılanlar da gerçek rakamları yansıtmamaktadır. Bu da kamu maliyesini potansiyel gelirlerinin gerisinde bırakıyor. Bu soruna, Euro endeksli muhasebe ve sermaye yapısına dönüşümle bir çare ürettik. Bunu sadece siyaseten değil, teknik olarak da ilgililerle güçlerimizi birleştirerek ve istişare ederek yaptık. Göreve geldiğimizde bunu uygulamakta kararlıyız.”

 

Yasa dışı ve kayıt dışı ekonomik faaliyetleri yasal düzenlemelerle kayıt altına alacağız”

Yasa dışı ve kayıt dışı ekonomik faaliyetleri yasal düzenlemelerle kayıt altına alacağız. Bunların da ilk başında gelen, ama bunlarla sınırlı olmayan, elektronik şans oyunları, forex ve kripto para yasaları vardır.  Bu faaliyetlerle ilgili yasa tasarılarımız son aşamadadır ve göreve gelir gelmez meclise göndereceğiz.  Bu düzenlemelerle halen yasa dışı olan ekonomik faaliyetleri kayıt ve denetim altına alacağız. Böylelikle kamu bütçesinde reel anlamda gelir artışı elde edeceğiz. Bunun da bizleri kendi ayaklarımız üzerinde duran ve halkımıza refah sunan bir noktaya taşıyacağından şüphemiz yoktur. Ayrıca kapsamlı bir vergi reformu politikamız vardır. Bu çerçevede, teşviklerin yeniden düzenlenmesi ve yatırımları operasyonel noktaya gelene kadar teşvik edecek şekilde güncellenmesi hedeflenmektedir. Böylelikle, teşvik kapsamındaki yeni yatırımların önünü açacak kapsamlı bir teşvik reformu politikamız vardır. Gerek gelir vergilerinde, gerekse kurumlar vergilerinde kapsamlı bir reform yaparak şu anda işletmelere yansıyan toplam yüzde 23,5 oranındaki vergiyi programlı ve kademeli olarak düşürecek ve şirketlerin gerçekçi beyan yapmasını teşvik edeceğiz. Bunu kolaylaştıracak bir ceza ve ödül mekanizması geliştirip uygulayacağız. Kayıt dışılığı önleme açısından ve kamu maliyesinin gelirlerini arttırmak açısından bu politikalarımızın etkili olacağından eminiz. Bu mali politikalar ekonomi politikalarımıza da imkân tanıyacaktır.”

 

SORU

3:

Siyasete güvenin azaldığı, halkın politikaya olan bakışında değişimler olduğu tespiti yapılıyor. Sizce yurttaş siyasetten uzaklaştı mı? Ayrıca halkın güncel sorunlara duyarsız kaldığını düşünüyor musunuz?

 

Halk iradesini yenilemek istiyor, erken seçim istiyor”

Halk siyasetten uzaklaşmış değildir. Siyasete olan güveni de aşınmış değildir. Halkın uzaklaştığı ve güvenini yitirdiği Ulusal Birlik Partisi (UBP) ekollü yönetimlerdir. UBPye koltuk değneği olan Demokrat Parti (DP) ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP) gibi partilerden bahsediyorum. Halkın güvenini kaybettiği bu siyasi ekoldür. Yozlaşmışlığın geldiği bu nokta devam ettiği müddetçe, bu hükümetin herhangi bir soruna çözüm üretebileceğine inancı ortadan kalkmıştır. Sorunlara çözüm üretebilecek yegane enstrüman siyasettir. Bunun da CTPnin siyaseti, ekibi ve kapasitesiyle etkili olabileceği inancı hakimdir. Aralıklarla yapılan kamuoyu yoklamalarını incelediğimizde, sokaktan aldığımız nabız da bunu göstermektedir. Halk iradesini yenilemek istiyor, erken seçim istiyor. Çünkü bu yönetimin artık tarihe gömülmesi ve yeni bir vizyonun göreve gelmesi için yegane fırsat olarak nitelendiriyor. Halkın daha fazla beklemeye de tahammülü yoktur.

 

SORU

4:

Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve attığı adımlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs sorunu konusunda nasıl bir yol izlenmeli?

Kıbrıs meselesinde Sayın Tatar’ın soruna hâkimiyeti kesinlikte yoktur”

Kıbrıs meselesinde Sayın Tatar’ın soruna dair hâkimiyetinin olmadığı aşikardır. Hâkimiyeti olmadığı için de ürettiği siyasetin hiçbir zemini yoktur. Egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statününün tescil edilmesini müzakerelerin devam edebilmesi için ön koşul olarak koyması da, gerçek anlamda çözümü engellemek ve çözümsüzlüğü bir çözüm modeli olarak ortaya koymasıyla eş anlamlıdır. Resmi müzakereleri engellemek de adanın kuzeyini daha da yalnızlaştıracak, itibarsızlaştıracak, ıssızlaştıracak ve aslında diğer sosyo ekonomik ve kültürel sorunları derinleştirecek olan bir şeydir.”

 

Sonuç odaklı ve takvimli bir müzakere süreci yegâne hedef olmalı”

CTP olarak BM Genel Sekreterinin kişisel temsilcisinin yetkileri içerisinde şunların olması gerektiğine inanıyoruz. Sonuç odaklı ve takvimli bir resmi müzakere süreci başlatmak yegâne hedef olmalıdır. Resmi müzakerelerin başlaması ve muhakkak bir siyasi anlaşma ile sonuçlanmasının şart olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla kişisel temsilciyle görüşülürken, önce müzakere yöntemlerinin gözden geçirilerek sonuç odaklı ve takvimli olarak kurgulanmasını sağlamak gerekmektedir. Müzakerelerin yeniden başlaması için Crans Montana itibari ile varılan tüm yakınlaşmalara bağlı kalınması ve güvence altına alınması şarttır. Üzerinde mutabakat sağlanan konuların yeniden müzakere edilmesine asla fırsat verilmemelidir. İlgili tüm BM Güvenlik Konseyi kararları ve parametreleri doğrultusunda Kıbrısta geçerli olan tek gerçekçi çözüm modeli iki toplumlu, iki bölgeli ve siyasi eşitliğe dayalı federasyondur. Bunun tüm unsurları da ilgili güvenlik konseyi kararlarında tanımlanmaktadır. Tanımlanan siyasi eşitliğin Kıbrıslı Rum Lider tarafından peşinen kabulü de güvence altına alınmalıdır.”

 

Müzakereler başlayacaksa, sonuç odaklı ve kesin bir takvime odaklı şeklinde başlamalıdır”

30 Haziran 2017de Crans Montana konferansında BM Genel Sekreterinin taraflara sunduğu 6 maddelik bir çerçeve vardır. Bu maddelerin müzakere zemini olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Resmi müzakereler, geçmiştekilerden farklı olarak sonuç odaklı ve kesin bir takvim odaklı başlamalıdır. Bu takvim aciliyet duygusu içerisinde belirlenmeli ve kapsamlı çözüme dair sonuç odaklı bir yöntem uygulanmalıdır. Tüm bunlardan sonra varılacak olan anlaşma Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyacağı iradeye rağmen yine Kıbrıslı Rumların reddi ile sonuçlanırsa o zaman statüko koşullarına geri dönüşün engelleneceği güvence altına alınmalıdır.

CTP Kıbrısta yegâne gerçekçi çözüm modelinin federasyon olduğuna inanmaktadır. Çünkü kalıcı barış ve gerçek demokrasi için şart olan, siyasi eşitliğe dayalı bir federal çatı altında adanın yeniden birleşmesidir. Birleşme olması halinde adamızda kalıcı barış ve gerçek demokrasiden bahsetmek mümkün olacaktır. Kıbrıs özelinde Federasyon, siyasi eşit iki toplum ve bir halkın güvencesi olduğu için CTP’nin öncü temel ilkesidir”.

 

TEK KELİME, TEK CEVAP

Nüfus: Bilinmez

Kıbrıs sorunu: Çözüm

Pahalılık: Yoksulluk

Hükümet: Yok

Kıbrıslı Türkler: Aidiyet

Kıbrıslı Rumlar: Yurttaş

Türkiyedeki AKP iktidarı: Otoriter

Cumhurbaşkanı: Tutarsız

Siyaset: Çare

Meclis: Yasama

 

Bu haber toplam 1439 defa okunmuştur
YENİDÜZEN Muhabir