
‘Devlet’ gözetiminde ölüm
Boğaz Polis Karakolu’nda “kadına şiddet” suçlamasıyla tutuklu bulunan 41 yaşındaki Eziz Sapartagaganov, hücrede ölü olarak bulundu. ‘Devlet’ nezaretindeki ölüm, ‘ihmal’ iddialarını da beraberinde getirdi.
Serap ŞAHİN
Boğaz Polis Karakolu’nda “kadına şiddet” suçlamasıyla tutuklu bulunan 41 yaşındaki Eziz Sapartagaganov, hücrede ölü olarak bulundu. ‘Devlet’ nezaretindeki ölüm, ‘ihmal’ iddialarını da beraberinde getirdi.
Olayla ilgili polisten yapılan resmi açıklamada, Sapartagaganov’un cansız bedeninin 03.30’da bulunduğu, bedeninde herhangi bir darp veya cebir izine rastlanılmadığı ifade edildi.
YENİDÜZEN’e konuşan, insan haklarına odaklanmış hukukçular, zanlıların güvenliğinden devletin sorumlu olduğunu vurguladı, gözaltı koşullarının iyileştirilmesini, bağımsız denetim sağlanmasını ve olayla ilgili şeffaf bir soruşturma başlatılmasını talep etti.
Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat, "Zanlıların güvenliği, sağlığı ve insani koşullarının sağlanması devletin temel sorumlulukları arasındadır. Bağımsız ve özerk bir denetim mekanizması oluşturulmalı, tutukluların temel hakları güvence altına alınmalıdır. Aksi takdirde, gözaltında ölümler ve hak ihlalleri devam edecektir." dedi.
CTP Milletvekili, Avukat Ürün Solyalı ise “Bu olay, polis nezaretine dair var olan tüm koşulların gözden geçirilmesi gerektiğinin çok acı mesajıdır. Zanlı durumunda olan kişilerin polis nezaretinde zarar görmesi kabul edilemez. Olayla ilgili etkin ve sonuç alıcı bir soruşturma, şeffaf şekilde derhal başlatılmalı ve insan onuruna yakışmayan hücreler derhal gerekli girişimle sağlıklı koşullara ulaştırılmalı.” şeklinde konuştu.
Öte yandan YENİDÜZEN, cezaevinde ve polis hücrelerinde meydana gelen ve basına yansıyan “şüpheli ölümleri” inceledi.
2010 yılında cezaevinde tutuklu bulunan Selami Bayram, hücre cezasında olduğu sırada ölü olarak bulunmuştu. Selami Bayram’ın ardından da dövüldüğü iddiaları ortaya atılmış, gardiyanlar açıklama yaparak “Dövüldüğü haberleri asılsızdır” denilmişti.
71 yaşındaki Mehmet Vechi’nin Lefkoşa Polis Müdürlüğü ‘ndeki şüpheli ölümünden 3,5 yıl sonra Adli Ölüm tahkikatı açılmıştı
Davada tanık olan kızı Ayçin Vechi, “Babam tehdit edildiğini, başına gazete ve sert cisimlerle vurulduğunu söylemişti” demişti.
28 Eylül 2018 tarihinde, tutuklu bulunduğu Boğaz Polis Karakolu hücresinde Ahmet Sarıkılıç ölü olarak bulunmuştu. Sarıkılıç’ın ölümü şüpheli görülmüş, Bakanlar Kurulu’nca olayın soruşturulması kararlaştırılmıştı.
Yaşanan son olay ise dün sabah 03:30 sıralarında meydana geldi. Boğaz Polis Karakolu’nda “şiddet tehdidi” ve “ciddi darp” (kadına şiddet) suçlarından tutuklu bulunan 41 yaşındaki Eziz Sapartagaganov’un hücrede ölü olarak bulundu.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat:
“Devlet alıkonma koşullarını iyileştirmeli ve insan haklarına saygılı bir denetim mekanizması kurmalı”
Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat, bir zanlının devletin gözetiminde bulunduğu sırada karakolda ölü bulunmasının son derece endişe verici olduğunu belirtti. Bu olayın ilk olmadığına dikkat çeken Murat, 2018 yılında da aynı karakolda (Boğaz Karakolu) benzer bir vakanın yaşandığını hatırlattı.
Murat, “Bu durum, karakol ve diğer alıkonma mekanlarının koşullarının insan hakları standartlarına uygun olup olmadığını, devletin sürece yönelik ihmalinin olup olmadığını sorgulamamıza neden oluyor.” dedi. Hücre ve cezaevi koğuşları gibi yerlerdeki barındırma koşullarının kötü muamele kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Murat, “Bu tür yerlerde tutulan kişilerin güvenliği, sağlığı ve insani koşullarının sağlanması devletin temel sorumlulukları arasındadır.” ifadelerini kullandı.
Daha önce reçete soruşturmaları sırasında karakol hücrelerinin insanlık dışı koşulları gündeme geldiğinde Hükümetin iyileştirme sözü verdiğini hatırlatan Murat, “Ancak o günlerden sonra bir arpa boyu yol kat edilmemiştir.” dedi.
“Bağımsız denetim mekanizması yok”
Murat, Anayasa’nın 14. maddesinin kişi dokunulmazlığını ve insanlık onuruna uygun muamele görme hakkını güvence altına aldığını vurguladı ve şunları söyledi: “İşkence ve kötü muamele sadece devlet yetkililerinin doğrudan uyguladığı fiillerle sınırlı değildir; aynı zamanda tutukluların kaldığı yerlerin fiziksel koşulları da bu kapsamda değerlendirilmelidir.”
Ancak polis örgütünün, 51/1984 sayılı Yasa’nın 3. maddesi uyarınca Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olduğunu belirten Murat, “Bu yapı, sivil idarenin kontrolü dışında olduğundan, bağımsız ve tarafsız bir denetimin yapılması mümkün değildir. Polis aleyhine bir iddia olduğunda ise soruşturmayı yürüten yine aynı örgütün Disiplin Komisyonu’dur. Bu durum, objektif ve bağımsız bir soruşturma mekanizmasının eksikliğini açıkça göstermektedir.” dedi.
"Temel standartlar sağlanmalı"
Murat, bu tür olayların tekrar etmemesi için tutukluluk koşullarında belirli standartların sağlanması gerektiğini belirterek, “Bu tedbirlerin ve imkanların çoğu hiç mevcut değilken, bir kısmı ise işlevsel değildir.” dedi.
Aslı Murat uygulanması gereken tedbirleri sıraladı:
“Tutukluların, kullanılan dili anlamaması halinde ücretsiz tercüman yardımı alması ve avukata erişiminin derhal sağlanması. Anayasa’da belirtilmesine rağmen ücretsiz hukuki destek(adli yardım), tutuklanmanın ilk anından itibaren uygulanmıyor; bu da adalete erişimde ciddi sorunlara neden oluyor.”
Murat, karakol hücrelerinin ve cezaevlerinin koşullarının sivil toplum ve Baro gibi meslek örgütlerinin de içinde bulunduğu, bağımsız ve özerk yapılar tarafından denetlenmesi gerektiğini vurguladı, “Bu denetimlerin düzenli ve habersiz bir şekilde yapılması, hak ihlallerini önlemede kritik önem taşıyor.” dedi.
Tutukluların temiz hava almayan, penceresiz ve hijyenik olmayan yerlerde tutulmamasının önemine işaret eden Aslı Murat, “Banyo ve tuvalet ihtiyaçlarının mahremiyet ve hijyen kurallarına uygun olarak karşılanması gerekiyor. Maalesef bu koşulların tamamına sahip karakol yoktur.” diye konuştu.
Gözaltında ve tutuklu kişilere yönelik zorunlu sağlık kontrollerinin İstanbul Protokolü’ne uygun olarak yapılması gerektiğini kaydeden Murat, “Bu protokol, işkence ve kötü muamelenin raporlanmasında önemli bir rehber niteliğindedir.” dedi.
Murat, “Tutuklulara ücretsiz, yeterli ve besleyici yiyecek sağlanması ve dış dünya ile bağlantılarını sürdürebilmeleri için telefon ve ziyaret haklarının tesis edilmesi gerekiyor. Özellikle karakollarda hücrelerin insan onurunu zedeleyen koşullardan temizlenip yeniden düzenlenmesi, kesintisiz kamera takip sisteminin çalıştırılması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Yaşanan bu tür vakalar, devletin alıkonma koşullarını iyileştirmesi ve insan haklarına saygılı bir denetim mekanizması kurması gösteriyor”
Murat, sabaha karşı hücrede ölü bulunan kişi hakkında iddialar olduğunu belirterek “Bu durum, tutukluluk sürecinin ciddi şekilde sorgulanmasını ve buna yönelik derinlemesine bir soruşturma yapılmasını gerektiriyor.” dedi.
Kişinin tutuklandıktan sonra İstanbul Protokolü çerçevesinde fiziksel ve psikiyatrik muayeneden geçirilip geçirilmediğinin büyük bir soru işareti olduğunu belirten Murat, “Eğer geçirildiyse, varılan netice karakol hücresinde bırakılması mıydı yoksa farklı bir takip süreci gerekli miydi?” diye sordu.
Murat, “Yaşanan bu tür vakalar, devletin alıkonma koşullarını iyileştirmesi ve insan haklarına saygılı bir denetim mekanizması kurması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Aksi takdirde, gözaltı sırasında yaşanan ölümler ve hak ihlalleri devam edecek ve adaletin sağlanması zorlaşacaktır.” ifadelerini kullandı.
CTP Milletvekili Ürün Solyalı:
“İnsan hakları raporlarına olumsuz yansıyan bir başlık”
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Ürün Solyalı, polis nezaretinde yaşanan olumsuzluklara dikkat çekerek, gözaltı koşullarının insan haklarına uygun hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
YENİDÜZEN’e konuşan Solyalı, “Zanlı durumunda olan kişilerin polis nezaretinde zarar görmesi hatta hayatına son verebilecek bir duruma kadar ileri gidebilmesi kabul edilebilir bir durum değildir.” dedi.
Polis nezaretlerinin uzun yıllardır eleştirildiğini hatırlatan Solyalı, “İnsanlık dışı koşullarda insanların tutuklu kalması, gıdaya, temiz havaya, tuvalete dahi ulaşamaması gibi çok temel koşulların bile tartışıldığı bir başlık. İnsan hakları raporlarına olumsuz yansıyan bir başlık.” ifadelerini kullandı.
“Bunların iyileştirildiği, alt yapının güçlendirildiği yönünde çeşitli açıklamalar yapıldı.” diyen Solyalı, “Buna rağmen bu kadar ağır sonuçlarla karşı karşıya kalmak çok büyük soru işaretlerini ve güvenlik sorunlarını da birlikte getiriyor.” dedi.
Devletin gözetimi altında bulunan bir kişinin ölü olarak bulunmasının ciddi bir mesaj olduğunu dile getiren Solyalı, “Kesinlikle var olan tüm koşulların gözden geçirilmesi gerektiğinin çok acı mesajıdır.” diyerek yaşanan olayın kabul edilemez olduğunu yineledi.
Solyalı, “Yaşanan bu kabul edilemez olay ile ilgili etkin ve sonuç alıcı bir soruşturma şeffaf bir şekilde derhal başlatılmalı ve insan onuruna yakışmayan hücreler derhal gerekli girişimle sağlıklı koşullara ulaştırılmalı.” dedi.
Cezaevi ve polis hücrelerinde ölü bulunan kişilerle ilgili basına yansıyanlar:
Selami Bayram, hücre cezasında olduğu sırada ölü olarak bulunmuştu
2010 yılında cezaevinde tutuklu bulunan Selami Bayram, hücre cezasında olduğu sırada ölü olarak bulunmuştu.
Selami Bayram’ın ardından da dövüldüğü iddiaları ortaya atılmış, gardiyanlar açıklama yaparak “Dövüldüğü haberleri asılsızdır” demişti.
Bayram, 5 Haziran 2010 tarihinde sabah 02.30’da yaşamını yitirmişti. Polis, otopside Bayram’ın ölüm nedeninin solunum yollarının kapanması (afiksi) olarak tespit edildiğini açıklamıştı.
71 yaşındaki Vechi’nin şüpheli ölümünden 3,5 yıl sonra Adli Ölüm tahkikatı açılmıştı
Lefkoşa Polis Müdürlüğü'nde görevli Polis Müfettişi Mehmet Bayraktar cinayetiyle ilgili tutuklu bulunan Bayraktar'ın kayınpederi Mehmet Vechi, 4 Temmuz 2014 tarihinde Lefkoşa Polis Müdürlüğü'nün merdiven boşluğunda ölü olarak bulunmuştu.
71 yaşındaki Vechi’nin şüpheli ölümünden 3,5 yıl sonra Adli Ölüm tahkikatı açılmış, davada tanık olan kızı Ayçin Vechi, “Babam tehdit edildiğini, başına gazete ve sert cisimlerle vurulduğunu söylemişti” demişti.
Sarıkılıç’ın ölümü şüpheli görülmüş, Bakanlar Kurulu’nca olayın soruşturulması kararlaştırılmıştı
28 Eylül 2018 tarihinde, tutuklu bulunduğu Boğaz Polis Karakolu hücresinde Ahmet Sarıkılıç ölü olarak bulunmuştu.
24 Eylül 2018 tarihinde Girne'de meydana gelen "soygun" meselesi ile ilgili olarak Ahmet Sarıkılıç ve S.B. aynı gün ikametgâhlarında tespit edilerek mahkeme emri gereği tutuklanmışlardı.
28 Eylül 2018 tarihinde, Boğaz Polis Karakolunda tutuklu olarak bulunan Ahmet Sarıkılıç'ın tutukluluk süresinin dolması nedeniyle aynı gün Girne Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarılarak aleyhinde 7 gün daha tutukluluk emri temin edilmiş ve Boğaz Polis Karakoluna götürülerek hücreye yerleştirilmişti.
Sarıkılıç saat 13:40 sıralarında avukatıyla görüşmüş ardından hücreye yerleştirilmişti.
Sarıkılıç'ın yerleştirildiği hücrenin karşısında bulunan hücrede, hırsızlık suçundan tutuklu zanlı A.T. de aynı gün avukatı ile görüşmesinin ardından saat 18:00 sıralarında hücresine geri yerleştirildiği sırada Ahmet Sarıkılıç'ı oturur vaziyette görmüş, yaklaşık 15 dakika sonra ise, A.T. isimli diğer tutuklu, Ahmet Sarıkılıç'ı hücresinde ölü olarak görüp görevli polislere haber vermişti.
Sarıkılıç’ın ölümü şüpheli görülmüş, Bakanlar Kurulu’nca olayın soruşturulması kararlaştırılmıştı.
Yine Boğaz Karakolu, yine ölüm
Boğaz Polis Karakolu’nda “şiddet tehdidi” ve “ciddi darp” (kadına şiddet) suçlarından tutuklu bulunan 41 yaşındaki Eziz Sapartagaganov’un dün hücrede ölü olarak bulundu.
Polis açıklamasına göre, olay 10 Mart 2025 tarihinde, saat 03.30 sıralarında meydana geldi.
Olay yerine çağrılan doktorun yaptığı ilk incelemede, müteveffanın vücudunda herhangi bir darp veya cebir izi bulunmadığı belirtildi. Polisin olayla ilgili soruşturması devam ediyor.
