1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. CTP Milletvekili Fikri Toros: "İfade özgürlüğüne kamu otoriteleri tehdit oluşturuyor"
CTP Milletvekili Fikri Toros:  "İfade özgürlüğüne kamu otoriteleri tehdit oluşturuyor"

CTP Milletvekili Fikri Toros: "İfade özgürlüğüne kamu otoriteleri tehdit oluşturuyor"

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Fikri Toros, Cumhuriyet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, başsavcılığın ifade özgürlüğüne yönelik uygulamalarını eleştirerek, anayasal hakların ihlal edilmesinin endişe verici boyutlara ulaştığını belirtti.

A+A-

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Fikri Toros, Cumhuriyet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, başsavcılığın ifade özgürlüğüne yönelik uygulamalarını eleştirerek, anayasal hakların ihlal edilmesinin endişe verici boyutlara ulaştığını belirtti. Toros, Hukuk Dairesi’nin görev ve sorumluluklarına dikkat çekerek, temel insan haklarına saygının hukuki süreçlerin merkezinde olması gerektiğini vurguladı.

Toros, Hukuk Dairesi’nin suç soruşturmalarını yönetmek ve kamu davalarını başlatmakla görevli olduğunu hatırlattı.

"Ifade özgürlüğüne kamu otoriteleri tehdit oluşturuyor"

İfade özgürlüğünün insanların düşüncelerini ve taleplerini korkusuzca dile getirme hakkı olduğunu belirten Toros, bu hakkın özellikle kamu otoritelerinin müdahaleleriyle zedelendiğine dikkat çekti. “İfade özgürlüğüne yönelik en büyük tehdit, bireylerden değil, kamu otoritelerinin eylem ve icraatlarından kaynaklanır” diyen Toros, başsavcılığın bu alandaki tutumunun endişe verici olduğunu ifade etti.

Vicdan mahkûmlarına özgürlük çağrısı

Toros, Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak ifade özgürlüğü hakkını barışçıl şekilde kullandıkları için yargıya sevk edilen herkesi vicdan mahkûmu olarak kabul ettiklerini belirterek, bu davaların derhal geri çekilmesi çağrısında bulundu.

Toros, düşünce ve ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir bütün olduğunu, birinin var olmadığı bir ortamda diğerinin de yaşayamayacağını vurgulayarak, hükümetin insan haklarına bağlılığının eleştirel seslere gösterdiği toleransla ölçüleceğini belirtti.

Toros açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Devletin hukuk müşaviri niteliğinde olan Hukuk Dairesi, suçlarla ilgili soruşturmaları yöneterek kamu davalarını başlatma yetkisine sahiptir. Başsavcılık, savcıların işleyişini denetler ve hukuki süreçlerin doğru işlemesini sağlar. Ayrıca, temel insan haklarına saygılı ve bağlı olarak ilgili yasaların doğru yorumlanmasında ve uygulanmasında önemli bir etkiye sahip olmalıdır.

İfade özgürlüğü, insanların görüş, kanaat, düşünce ve taleplerini, özellikle kamu otoriteleri tarafından başlarına kötü bir şey getirtilmesi korkusu taşımadan serbestçe ifade edebilmeleridir. Bir toplum içinde yaşayan her reşit insan, kınanma, dışlanma, psikolojik baskı altına alınma gibi birtakım sosyal yaptırımlarla karşılaşabilir. Bazı durumlarda bu yaptırımlar da ifade özgürlüğü ihlâline sebep olabilir. Ama, ifade özgürlüğüne yönelik en büyük tehdit,  bireylerin eylemlerinden değil, kamu otoritelerinin eylem ve icraatlarından kaynaklanır.

Düşünce özgürlüğü insanların istedikleri konuda diledikleri gibi düşünebilmeleridir.. Düşünce özgürlüğü ile ifade özgürlüğü birbirlerinden ayrılamayacak şekilde iç içedir ve birbirleriyle doğrudan ilintilidir. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği durumlarda, düşünce suçu ortaya çıkar. Bu yüzden, düşünce özgürlüğünün gerçek anlamda var olabilmesi, ifade özgürlüğünün olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, düşünce ve ifade özgürlüğü ancak birlikte var olabilir. Biri var olmadığında diğeri de var olamaz, yaşayamaz.

Her bireyin sahip olduğu düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını ortaya koyan ve 75 yıl önce kabul edilen “ İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ”, ülkemizde Anayasayla, bir dizi içtihatlarla, ve uluslararası anlaşmalarla hukuki statü kazanmıştır. Buna rağmen, Kıbrıs’ın kuzeyinde bu temel hakların hala tartışılır olması ve ister çevrim içi, ister çevrim dışı olsun, basın özgürlüğünü kısıtlamaya ve gazetecileri sindirmeye yönelik girişimlerin gözlemlenmesi endişe vericidir. Bağımsız bir medya, demokratik bir toplumda özgür ve şeffaf tartışmanın ön koşuludur.

İfade özgürlüğünü savunmak, her zaman Uluslararası Af Örgütü'nün çalışmalarının da temel bir parçası olmuştur. İfade özgürlüğü, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakları gibi diğer insan haklarının da temelini oluşturur ve bunların gelişmesine izin verir. Aynı zamanda örgütlenme özgürlüğü ile de yakından bağlantılıdır. Bir başka deyişle, özgürce seçtiğiniz herhangi bir kulüp, dernek, sendika veya siyasi partiye katılma hakkıdır.

Ancak bu özgürlükler, eleştiriye açık olmayan, dolayısıyla eleştiriyi berhava etmek isteyen hükümet tarafından düzenli olarak saldırıya uğrar.

Düşünce ve İfade Özgürlüğü, her bireyin ne düşündüğünü özgürce söyleme, paylaşma ve daha adil bir yaşam ortamı talep etme hakkına sahip olmasıdır. Ayrıca iktidardakilerle aynı fikirde olmama ve bu görüşleri barışçıl eylemlerle ifade etme hakkına sahip olmasıdır.

Bu hakları herhangi bir korku veya müdahale olmadan kullanmak, insanların adalete erişebileceği ve insan haklarından yararlanabileceği demokratik bir ortamın merkezinde yer almalıdır.

Bu gerçeğe rağmen, Anayasamız “ifade özgürlüğü” değerine atıfta bulunsa da, başsavcılığımız insanlarımızı özgürce düşünüp yazdıkları veya konuştukları için yargıya sevk etmektedir.

Hükümetin, nefret söylemleri ve kışkırtma içerikli konuşmaları yasaklama yetkisi vardır. Ancak bazı zamanlarda, ifade özgürlüğünü suç sayan yasalara dayanarak, muhalif görüşleri susturmak için yetkisini kötüye kullanmaktadır, ve bu kabul edilemezdir.

Hükümetin insan haklarına olan bağlılığı ve insan haklarına dair saygısı, muhalif görüşlere veya eleştirel seslere ne denli toleranslı olduğuyla ölçülür.

Uluslararası Af Örgütü, siyasetin geldiği hali anlatan bir gazeteci veya adaletsiz çalışma koşullarını ifşa eden bir sendikacı veya kurumlarımızı peşkeşe karşı koruyan siyasiler olsun, kendileri ve başkaları için özgürce düşünen ve kendini barışçıl bir şekilde ifade edenleri destekler. Benzer şekilde, büyük işletmelerin, güvenlik güçlerinin ve işverenlerin konumlarını destekleyenlerin görüşlerini barışçıl bir uslupla ifade etme hakkının dokunulmazlığını savunur.

Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak, İfade özgürlüğü hakkını barışçıl bir şekilde kullandıkları için yargıya sevk edilen herkesi vicdan mahkumu olarak kabul ediyor, ve aleyhlerinde dosyalanan davaların koşulsuz olarak derhal geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz.

İfade ve düşünce özgürlüğü, iktidarı rahatsız edici olabilecekler de dahil olmak üzere her türlü fikir için geçerlidir. Uluslararası hukuk ifade özgürlüğünü korurken, söz konusu konuşmanın veya makalenin aynı yasa kapsamında meşru bir şekilde kısıtlanabileceği durumlar vardır.

Örneğin, başkalarının haklarını ihlal ettiği, veya nefreti savunduğu, veya ayrımcılığı ve şiddeti kışkırttığı durumlarda.

Dijital dünya, ilgili tüm alanlarda ihtiyaç duyduğumuz bilgilere ve daha fazla kişiye erişmemizi sağlar. Bilgi güçtür; ve internet, dünyadaki yedi milyar insanı önemli ölçüde güçlendirme potansiyeline sahiptir. Bu gerçeğe rağmen, dijital iletişim etrafında güvenlik duvarları inşa etmeye çalışmak, ve kitlesel eylemlere sosyal medya platformlarını kapatarak veya internet kesintisi yaparak yanıt vermek, fevkalade üzücü ve endişe vericidir.

Medeniyetle ilgili tartışmalarda üzerinde en kolay ittifak kurulabilecek husus, ifade özgürlüğünün medeniyetin temel değerleri arasında yer aldığıdır. Siyasi yelpazenin neresinde olursanız olun,  düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde, medeniyetin bulunmadığını kabul ve itiraf etmek zorundasınız.  Dünya toplumlarının medeniyet yelpazesinde sahip oldukları konumu idrak ve değerlendirme süreçlerinde, Düşünce ve İfade Özgürlüğü temel ölçütler arasındadır. Bir toplumun ne kadar medeni olduğunu tespit etmek, düşünce ve ifade özgürlüğünün ne ölçüde var olduğuna bakmayı gerektirir. “

Bu haber toplam 679 defa okunmuştur