1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Cinsiyet Kotası, kadının insan hakkı mıdır?
Cinsiyet Kotası, kadının insan hakkı mıdır?

Cinsiyet Kotası, kadının insan hakkı mıdır?

Cinsiyet Kotası, kadının insan hakkı mıdır?

A+A-

Feminist Atölye
[email protected]


Kıbrıs’ın kuzeyinde 1983 yılından beri var olan yönetim, bu güne değin birçok uluslararası sözleşmeye dair onay kanunu çıkardı. Siyasi anlamda tanımamış olmanın yaşattığı zorluklara karşın, söz konusu sözleşmelerin iç hukukun bir parçası haline getirilmesi iradesi ortaya kondu. Bahsi geçen sorundan kaynaklanan uluslararası denetimsizliği ortadan kaldırmak için, adanın kuzeyinde gerçekleştirilen insan hakkı ihlâllerinde muhatap devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti alınmaktadır. Bu sebeple örneğin AİHS’in denetim yollarından biri olan AİHM’de açılacak davalarda bölgesel yargı yetkisi olduğu gerekçesiyle Türkiye taraf kılınır. Yürütülen davalar neticesinde hükmedilen tazminatlar da Türkiye tarafından ödenir. KKTC yetkilileri sorumsuzluğun verdiği hafiflikle, yıllardır hak mağduriyetlerini engelleyecek ve ortadan kaldıracak hiçbir girişimde bulunmamaktadır.
Meclis’ten oy birliği ile geçirilen insan hakları sözleşmeleri, dolapların tozlu raflarında kalmaya devam etmektedir. Sivil toplum örgütleri, sendikalar ve insan hakları savunucuları yeri geldiği zaman sözleşmelerden bahsetse de devletin bu konuda hiçbir açılımı mevcut değil. BM’nin Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) de bunlardan biri. Kıbrıs’ın kuzeyindeki kadın hareketinin de yoğun çalışmaları neticesinde Meclis’in gündemine getirilen sözleşme, 1996 yılında iç hukukumuzda yerini alır.
KKTC Anayasası’nın “Uluslararası Antlaşmaları Uygun Bulma” başlıklı 90. maddesinin 5. Paragrafı, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar yasa hükmündedir.  Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulamaz” demektedir. Buna göre bahsi geçen sözleşme hükümlerinin, yürürlükte bulunan yasa maddelerinden hiçbir farkı olmadığını söylemek mümkün. Bu noktada tanınmamışlıktan kaynaklanan usullerin gerçekleştirilemiyor olması, KKTC yetkililerinin konumunu rahatlatmaması gerekir. Meclis’teki milletvekillerinin tümü tarafından onaylanan bir sözleşmenin gereğinin yerine getirilmemesi, ortaya konan iradenin samimiyetsizliğinin göstergesidir. Feminist Atölye olarak yeri ve zamanı geldiği için CEDAW’ın belli başlı düzenlemelerini sizinle paylaşıyoruz.
Sözleşmenin 1. maddesine göre ayrımcılık, “Kadınların medeni durumları ne olursa olsun, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ya da herhangi başka bir alanda insan haklarının ve temel özgürlüklerin erkekler ve kadınlar arasında eşitlik temelinde olarak, kadınlara tanınmasına, kadınlar tarafından bunlardan yararlanılmasını ya da kullanılmasını zayıflatma / (azaltma) yahut hükümsüz kılma etkisini doğuran ya da bu amacı taşıyan, cinsiyete dayalı herhangi bir farklılık gözetme, dışlama ya da kısıtlama” anlamına gelir. Aktarılan madde temelinde şekillenen sözleşme maddeleri, genel olarak kadın ve erkek arasındaki ayrımcı yasal düzenlemelerin dönüştürülmesi gerektiğini söyler. Buna ek olarak ayrımcılığın sadece yasal düzlemde değil, kadın ve erkeklere yüklenen toplumsal cinsiyet rolleri temelinde de yaşandığını belirtir. Diğer bir ifade ile ayrımcılığın toplumsal zeminine dikkat çeker.  Bu bağlamda devletler yasal ve kurumsal düzenlemeler yanında, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için politikalar geliştirmeli ve bunun toplum içerisinde içselleştirilmesi için çalışmalar yapmalıdır.
Aşağıda sunulan 5. madde Sözleşme’nin eşitliği, biyolojik değil de toplumsal koşullar üzerinden sorunsallaştırdığını kanıtlamaktadır.

Madde 5
Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır:
a. Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine ya da kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer tüm uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin toplumsal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek…
Tabi ki eşitsizliklerin varlığını tespit etmek ve görünür kılmak yeterli değildir. Somut anlamda eşitliğin sağlanması ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması için alınacak önlemler konusunda da belli kıstaslar tespit edilmelidir. Bu aşamada Sözleşme’nin 4. maddesi dikkatle incelenmelidir:
a. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için Taraf Devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, işbu Sözleşmede belirtilen türden bir ayrım olarak düşünülmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların korunması sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu önlemlere son verilecektir.
Sözleşmenin 7. maddesi seçme seçilme hakkına dair düzenlemelerde hangi hususların dikkate alınacağını belirtir. Buna göre : “Taraf Devletler, ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayrımı önlemek için tüm önlemleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarla aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:
a. Bütün seçimlerde ve halk oylamalarında oy kullanmak ve halk tarafından seçilen organlara seçilebilmek;
b. Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmak, kamu görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri ifa etmek;
c. Ülkenin kamu ve politik hayatı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve derneklere katılmak”. Yukarıda aktarılan iki maddenin ve sözleşmenin genel anlayışının birlikte yorumlanması halinde kadınların siyasetteki temsiliyet ve kamu yönetimi alanlarında karşılaştıkları ayrımcılığın, “geçici özel önlem” diye tanımlanan kota uygulamaları aracılığıyla ortadan kaldırılacağını söylemek mümkündür.

2012 yılında Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı bünyesinde yürütülen haritalama projesi kapsamında hazırlanan “Kuzey Kıbrıs’ta Kadının İnsan Hakları” raporunun sunduğu verilerden de anlaşılacağı üzere, kadın ve erkek arasındaki de facto (fiili) eşitsizliğin ve temsilde adaletsizliğin ortadan kaldırılması için buna sebebiyet veren koşulların değiştirilmesi gerekir. Bahsi geçen mücadele uzun soluklu olmakla birlikte çok boyutlu bir yol haritasını gerekli kılar. Bu bağlamda hem toplumsal koşullar irdelenmeli hem de yasal eksiklikler giderilmelidir. Eşitliği temel alan bir yönetim anlayışının oluşturulması için “kadının konumunu ve eylemli varlığını güçlendirmek” amacıyla özel önlemlerin ivedi bir şekilde hayata geçirilmesi elzemdir.

Eşitliğin sağlanması insan hakları ve demokrasi mücadelelerinin en önemli bileşenlerindendir. Demokrasinin toplum içerisinde var olabilmesi için cinsiyetler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinin varlığı kabul edilmeli ve bunu giderecek stratejik adımlar atılmalıdır. Cinsiyet kotası bu bağlamda önemle ele alınması gereken araçlardan biridir. Çünkü sadece yasal değil, de facto (fiili) eşitliğin sağlanması için mevcut koşulları dikkate almak gerekir. Kota, yarışa eşit şartlarda başlamayan cinsiyetin konumunu güçlendirecektir. Temsilde adaletin gerçekleştirildiği aşamada, söz konusu uygulamalara gerek kalmayacaktır. Bu noktada Avrupa Konseyi’nin görüşlerine de yer vermek meselenin daha net bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Şöyle ki: “Toplumun değişmez öğelerinden biri, kadınlar ve erkekler tarafından oluşturulmuş olmasıdır. Kadınlar erkeklerle birlikte içinde yaşadıkları toplumun örgütlenmesi ve işleyişini, topluluğun çıkarını gözetecek biçimde belirleme hakkına sahip olmalıdır. İnsan haklarının korunmasına yönelik başlıca uluslararası belgelerde ve birçok Avrupa ülkesinin anayasasında insan varlığının eşit değerinden ve onurundan söz edilse bile, çeşitli yapılarda ve süreçlerde devam eden kadınların (aileden başlayıp bütün bir karar alma mekanizmasına yayılan) de facto eşitliği durumu, çoğulcu demokrasinin gerçek anlamda kurulmasını engellemektedir. Kadınlar ve erkeklerin toplumun işleyişinde eşit sorumluluk üstlenmeleri, gerçek demokrasinin ve daha adil bir topluma ulaşmanın ön koşulu olarak kabul edilmelidir”.
Sonuç itibariyle KKTC Meclisi’ne sunulacak olan Siyasi Partiler (Değişiklik) Yasa Önerisi’nde yer alan % 40 cinsiyet kotası, kadının insan hakları bağlamında hayati bir öneme sahiptir. Bu alanda atılacak her türlü adım, adilce temsil edilmeyen cinsiyeti görünür kılmanın yanında, toplum içerisindeki demokratik uygulamaların da gelişmesine fırsat verecektir.

% 40 Yetmez, % 50 Temsiliyet!
Kota Demokrasidir, Adalettir, Eşitliktir!

 

----------------------------------------------------

Kaynak:
Fatmagül Berktay, “ Kadınların İnsan Hakları: İnsan Hakları Hukukunda Yeni Bir Açılım”, insan hakları, YKY - Cogito 98.
Mehmet Semih Gemalmaz, Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukun Genel Teorisine Giriş, Legal Yayıncılık.

Bu haber toplam 1876 defa okunmuştur
Gaile 244. Sayısı

Gaile 244. Sayısı