1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Bir Kalp Çizildi” Üzerine…
“Bir Kalp Çizildi” Üzerine…

“Bir Kalp Çizildi” Üzerine…

“Bir Kalp Çizildi” Üzerine…

A+A-


Ahmet Yıkık
ahmetyikik@hotmail.com

Özden Selenge’nin Işık Kitabevi tarafından yayımlanan son kitabı Bir Kalp Çizildi (2013), okuyuculara ‘roman’ diye sunulmuştur. Anlaşılan o ki, en azından yazar ve yayınevi yetkilileri, söz konusu kitabın, roman türünün özelliklerini ‘yeterince’ taşıdığı(?) görüşündeler. Bu konudaki değerlendirmelere geçmeden önce, romanın konusuna kısaca değinelim: Romanın merkezinde; otuzlu yaşlarında, yaşamına hâlâ bekâr olarak devam eden başarılı bir çocuk doktoru, Şerâre yer almaktadır. Diğer karakterler, Şerâre’nin hayatında edindikleri yer ölçüsünde romana dâhil olmuşlardır. Bir bakıma onlar, Şerâre karakterinin çizilmesine ve farklı bakış açılarından okuyucuya tanıtılmasına katkı koymak için yaratılmışlardır. En azından yazarın, kitabı yazarken ya da yazmaya başlamadan böyle bir düşünceden yola çıktığı düşünülebilir.

Romanda, Selenge, geçtiğimiz yıllarda gündemi oldukça meşgul eden bir meseleye el atar: Araplara satılan kızlar. Yazar önsözde, kendisinin de küçüklüğünde bu tür olaylara şahit olduğundan bahseder. Bu konuyu gündeme getiren ve yaptığı araştırmaları kitaplaştıran, arkadaşı Neriman Cahit’in, kendisini yüreklendirdiğini, bundan dolayı romanında Araplara satılan kızların dramını işlemeye karar verdiğini söyler. Dolayısıyla, toplumsal bir konunun ülkemiz edebiyatında ne şekilde yansıdığını / yansıtıldığını gözlemlemek bakımından ilginç bir romandır diyebiliriz Bir Kalp Çizildi için.

Romanın konusuna gelince: Roman, kendisiyle görüşmek isteyen annesini görmek istemeyen doktor Şerâre’nin muayenehanesinde başlar. Şerâre’nin yanında, annesi Zıggıye’yi affetmesini ve onunla görüşmesini telkin eden (İstanbul Ermenisi) Narkis vardır. Ardından roman anlatıcısı tarafından geçmişe dönüş yapılarak, Şerâre’nin annesi Zıggıye’nin çocukluğundan başlamak üzere nasıl bir hayat geçirdiği, Zıggıye ile Narkis Hanım’ın nasıl tanıştıkları, Zıggıye’nin para karşılığı evlendirilmek üzere Filistin’e gönderilişi, kocası Beşer’le karşılaşınca yaşadığı hayal kırıklığı anlatılır. Bu arada, Beşer’in de geçmişi, anne-babasının ne şekilde evlendiklerine varıncaya dek uzun uzun betimlenir. Araplara satılan “mazlum” gelin Zıggıye, başını eğip cefa çekerek sevmediği “yarım(?)” bir adamla ömrünü tüketmek yerine, kadere meydan okurcasına, bu durumdan kurtulmak için mücadeleye başlar. Böylece romanın olay örgüsü gelişir…

Bir Kalp Çizildi romanı izlek (tema) olarak incelendiğinde, Araplara satılan kız izleği dışında, çok farklı ve dikkat çekici başka izlekler de içerdiği görülmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır: 1974 öncesi Lefkoşa’daki çok kültürlü/etnikli yaşam, Müslüman Kıbrıslı Türklerin Ermeni komşularına bakışı – (bir anlamda onları ötekileştirmeleri), Lefkoşa’nın Surlariçi bölgesinde yaşayan Kıbrıslı Türklerin 1974 sonrasında, yavaş yavaş bölgeyi terk ederek, surların dışında inşa edilen yeni muhitlere taşınmaları, tarihi Lefkoşa’nın göçmenlerin akınına uğraması, Lefkoşa’nın tarihi mimarisini muhafaza etme girişimleri, Lefkoşa’daki sanatçıların faaliyetleri… Ayrıca, cinsel istismar, fuhuş, kadınların baskı altında tutulan cinsellikleri ve eşcinsellik gibi toplumdaki tabuları sorgular nitelikte izlekler de romanda genişçe yer tutmaktadır.

Aslında, yukarıda sözü edilen ve zengin bir çeşitlilik ihtiva eden izleklerle, iyi bir roman dokusu oluşturabilmek için yeterli bir malzemeye sahipti Selenge. Oysa dil, üslûp ve roman tekniği bakımından, Bir Kalp Çizildi’nin, çağdaş(contemporary) roman seviyesinde bir eser olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü, en genel çizgilerle değerlendirildiğinde, başarılı bir eserde olması gereken en önemli karakteristiklerden birinden yoksundur Bir Kalp Çizildi; tutarlılık.

Eser, ‘dil’ ve üslûp açısından ele alındığında, ilk dikkati çeken, birbirinden çok farklı ve birbiriyle pek de uyuşmayan üslûpların bir arada kullanılmasıdır. Eserde, yer yer masal, yer yer destanı çağrıştırır üslûplar, roman üslûbuyla birbirine karışmış durumdadır. Aralarda, yazarın, düz yazı tarzından çıkış yaparak, anlatıyı şiirle sürdürme girişimleri de, eserde üslûp karmaşasına neden olan bir başka etkendir. Aynı karmaşık/istikrarsız yapının, eserde kullanılan ‘dil’ ve sözcük dağarcığı konusunda da ortaya çıktığı görülmektedir. Yazarın, gereksiz yere, biraz da öykünmeci bir tavırla kullandığı Osmanlıca sözcüklerle, modern Türkçeye özgü sözcükler, genel üslûp içerisinde birbirinden ayrışık bir yapı oluşmasına yol açmıştır. Yine, dil ve üslûp konusunda göze çarpan bir diğer özellik (eksiklik?) ise, Kıbrıs’ta yaşayan karakterlerin, Kıbrıs ağzına özgü söyleyiş özelliklerinin, bazı yerlerde yansıtılırken, bazen de aynı karakterlerin, eski Yeşilçam filmlerindeki karakterlermişçesine zamane İstanbul Türkçesiyle konuşturulmalarıdır.

Eserde kullanılan roman tekniklerine değinilecek olursa, Selenge’nin 21. yüzyılda kaleme aldığı eserini, hâlâ 18-19. yüzyıldan kalma iptidai tekniklerle kotarmaya çalıştığı açıkça görülebilir. Romanda anlatım, 3. tekil kişi, ‘o’ anlatıcı tarafından gerçekleştirilmiştir. Fakat yazar, roman anlatıcısına sık sık müdahale edip, olay örgüsü ve karakterlere dair öznel yorumlarda bulunduğundan, eserle okuyucu arasındaki estetik mesafenin bozulmasına yol açmaktadır. Yine, yazarın, karakterleri ve onların psikolojilerini tanıtmak üzere, artık eskiyen bir teknik olan, iç çözümleme (interior analysis; anlatıcının araya girerek kahramanın duygu ve düşüncelerini aktarması) tekniğine çok fazla başvurması, anlatımın canlılığının kaybolmasına neden olmaktadır. Hatta, yazarın, arka fondan kendini iyice hissettiren varlığı, zaman zaman iç çözümleme mi yaptığı, yoksa karakterlerin duygu ve düşüncelerini doğrudan aktaran bir teknik olan iç monolog (interior monologue; roman karakterinin, aklından neler geçirdiğinin, kendi kendiyle konuşurmuşçasına aktarılması) mu kullandığı birçok yerde anlaşılamamaktadır. Çağdaş romanlarda, karakterler, olaylar vukû bulurken, olaylar karşısındaki tutumları ve diğer karakterlerle aralarında geçen konuşmalarda sarf ettikleri sözler vb. vasıtasıyla anlatıcının ya da yazarın müdahale etmesine gerek kalmadan okuyucuya dolaylı yoldan tanıtılmaktadır. Dolayısıyla, karakterleri anlaşılır kılmak adına, roman anlatıcısının, zaman zaman da bizzat araya giren Selenge’nin, Bir Kalp Çizildi romanında, roman tekniği bakımından çağın ne kadar gerisinde kaldığı oldukça belirgindir…

Bir Kalp Çizildi, yukarıda da izah edildiği üzere, ‘edebî’ açıdan yaklaşıldığında, değeri düşük bir roman -belki daha doğru bir ifadeyle ‘roman denemesi’- olarak kategorize edilebilir. Ancak, anlatıyı oluşturan izlekler ve söz konusu izlekleri Selenge’nin aktarış tarzı baz alınarak irdelenirse, eseri ilginç kılan esas özellikler işte o zaman görünürlük kazanmaktadır. Bundan dolayı, esere bir de “roman sosyolojisi” kapsamından bakmak gereği ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde bir yaklaşımla, Bir Kalp Çizildi’nin, bize (Kıbrıslı Türklere), bizim hakkımızda, azımsanamayacak kadar çok şey söylediği tespitinde bulunmak kaçınılmazdır: Batı’da modern sonrası/postmodernizm çağı hüküm sürerken, Kıbrıslı Türk toplumunda durum çok daha farklıdır. Kıbrıslı Türkler, geleneğin katı tabularını yıkma mücadelesini henüz tamamlayabilmiş değillerdir. Bu bakımdan, tıpkı Edward Said’in Kültür ve Medeniyet kitabında belirttiği gibi, çağdaş postkolonyal toplumlarla (Arap, Güney Amerika vb.) aramızda bir paralellik görülmektedir (1998: 477). Selenge’nin, Bir Kalp Çizildi’de -toplumsal sorunları ele alırken- sergilediği modernist tavır bu bağlamda değerlendirilmelidir. Oysa, Batı’da, daha 19. yüzyıl Avrupa romanlarında, romancılar (Balzac, Flaubert vd.), toplumsal tabulara karşı başkaldırı mücadelesine girişmişler ve 20. yüzyılın ilk yarısında, roman yazarları (Woolf, Joyce vd.), önceki yüzyılın romanlarında açıkça belirgin olan ‘toplum öğretmenliği’ vazifesinden sıyrılmışlar, ‘birey’e ve onun iç dünyasına odaklanmışlardır. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Selenge’nin hâlâ bir yandan birkaç yüzyıl öncesinin roman tekniklerini kullanması, diğer yandan da, o yüzyıllara özgü bir yazar tavrını ön plana çıkartarak, ‘toplum öğretmenliği’ rolüne soyunması oldukça dikkat çekicidir. Dolayısıyla, Bir Kalp Çizildi, bir yandan Kıbrıslı Türk toplumunun günümüzdeki hâli vaziyetini (sosyal-kültürel-ekonomik-siyasal… durumunu) ifşa eder ya da -‘Platon’vari bir ifadeyle- ayna misali yansıtır mahiyette bir fotoğraf sunarken, diğer yandan da, hâlen, ‘birey’selleş(ebil)me maratonunu koşmakta olan Kıbrıslı Türklerin, ‘finish’ çizgisiyle aralarındaki mesafenin uzunluğuna dair bir ipucu vermektedir.

Bu haber toplam 2379 defa okunmuştur
Gaile 245. Sayısı

Gaile 245. Sayısı