
Bir arkadaşımız yaşadığı şiddetle ilgili açıldığında ne yapabiliriz?
Uzm. Nilsu Atıcı yazdı: Bir arkadaşımız yaşadığı şiddetle ilgili açıldığında ne yapabiliriz?
Gündelik hayatımızda çevremizdeki insanların ilişkilerini gözlemleme fırsatımız olmuştur. Bu kişiler ailemizden tanıdıklarımıza, komşulardan, okuldan ya da iş yerinde gördüğümüz çiftlere, sokakta yanımızdan geçen tanımadığımız insanlara kadar uzanabilir. Birlikte gördüğümüz kişilerin arasındaki davranışlarını, birbirlerine bakışlarını, konuşma biçimlerini gözlemlediğimizde zihnimizde ilişkilerine dair bazı çıkarımlar yapabiliriz. ‘Ne kadar hoş bir çift’, ‘çok mutlu görünüyorlar’, ‘bu ilişki bana hiç uygun değil’, ‘birbirlerine karşı çok uyumlular’, ‘sanırım ben bu kadar yakın bir ilişkiye gelemem’. Peki ilişkiler gerçekten de dışarıdan göründüğü gibi midir? Her zaman, her gün, her saniye?
Aslında dışarıdan bakıldığında gördüğümüz şey bir ilişkinin yalnızca minik bir kesitidir. Bir pencerenin herhangi bir anlık görüntüsü gibi. Oysa partnerler arasındaki dinamiklerin büyük bir bölümü dışarıya kapalı alanlarda, üçüncü kişilerin tanıklığı olmadan yaşanır. Bu nedenle bir ilişkinin iç yüzünü, o ilişkide bulunanların yaşadığı deneyimleri yalnızca gözlemle tahmin etmek, anlamak, bilmek mümkün değildir. Sosyal ortamlarda birbirine karşı saygılı, şefkatli görünen kişiler özel anlarında sınır ihlalleri yaşıyor olabilir. Aynı kişi, dışarıda başka insanların yanında özenli davranırken kapı kapandığında kontrolcü, baskıcı veya kırıcı davranışlar sergiliyor olabilir. İlişkilerdeki şiddet, duygusal ya da fiziksel olarak her zaman dışarıya yansımayabilir. Çoğu zaman sessiz yaşanır; bazen bir bakış, bazen bir söz, bazen bir tehditle örülür. Ve çoğu kişi şiddete, özellikle duygusal şiddete maruz kaldığını fark etmekte zorlanır. Kendisine uygulanan davranışları ‘normal’, ‘ilişkilerde olur böyle şeyler’ ya da ‘ben biraz fazla hassas davranıyorum galiba’ diye yorumlayabilir. Bu nedenle bir arkadaşımızın maruz bırakıldığı şiddeti bize açması, onun için büyük bir adımdır. Kendini güvende hissetmediği bir ilişkinin içinden bir parçayı bizimle paylaşıyor olması, ona duyduğumuz güveni ve bizim onun için bir destek sistemi (kişilerin kendi seçtiği bireylerden oluşan bir iletişim ağı) olduğumuzu gösterir.
Peki şiddet ile ilgili bir açılmayla karşılaştığımızda ne hissederiz?
Bir arkadaşımızın yaşadığı şiddeti anlatması kolay değildir, bizim için de dinlemesi kolay olmayabilir. O an şok olabilir, ne diyeceğimizi bilemeyebilir, aklımızdan birçok soru birden geçebilir. Hangi tepkinin doğru olduğunu bilmemek oldukça doğaldır. Çünkü arkadaşımızın şiddet gördüğünü duymaya hazırlıklı değilizdir. Ancak vereceğimiz ilk tepkiler, arkadaşımızın bu konuyu konuşmaya devam edip etmeyeceğini, kendini suçlu hissedip hissetmeyeceğini, bir daha kimseyle paylaşmaya cesaret edip edemeyeceğini belirleyebilir. Bu durumda, doğru yaklaşım çok önemlidir. O halde ne yapmalıyız?
1-Şaşkınlık yerine güven vermeliyiz.
Birçok kişi böyle bir bilgi duyduğunda ilk anda şaşkınlığını açıkça dile getirme ihtiyacı hisseder. ‘Bunu hiç beklemiyordum’, ‘o asla böyle biri gibi görünmüyor’, ‘şu an şok oldum’. Bu cümleler iyi niyetle söylense de arkadaşımızın utanmasına, yanlış bir şey söylediğini düşünmesine ve kendini geri çekmesine sebep olabilir. Bu cümleler yerine ‘bunu yaşadığın için çok üzgünüm. Anlatmanın kolay olmadığını tahmin edebiliyorum. Bana güvenip paylaştığın için teşekkür ederim. Bu cümle hem onun duygusunu onaylar hem de bize güvendiğini hissettirir. En önemlisi ise şiddet yaşayan kişinin suçluluk duygusunu azaltır.
2-Anlattıklarına inanmalıyız.
Şiddet yaşayan birçok kişi ‘acaba bana inanır mı?’, ‘ya abarttığımı düşünürse?’ gibi kaygılarla yaşadıklarını paylaşmakta zorlanır. Bu nedenle bizim inanmadığımızı ima eden sorular, arkadaşımızı tekrar susmaya zorlayabilir. ‘Emin misin?’, ‘o hiç böyle yapacak birine benzemiyor’, ‘belki yanlış anlamışsındır’. Bu tür sorular kişiyi yalnızlaştırır ve yaşadığı şiddeti meşrulaştıran bir algı yaratabilir. Doğru yaklaşım ise ‘sana ve anlattıklarına inanıyorum. Yaşadıklarını önemsiyorum’ İnanmak, koşulsuz bir destek sunmak anlamına gelir ve kişi için çok kıymetlidir.
3-Yaşadıklarını küçümsememeliyiz.
Şiddet yalnızca fiziksel değildir. Duygusal şiddet, ekonomik şiddet, sosyal izole etme (yalnızlaştırma), kontrol, tehdit, hakaret, kıskançlığın ‘ilgi’ adı altında sunulması. Tüm bunlar ilişki içinde derin yaralar açabilir. Dolayısıyla ‘en azından sana vurmamış’, ‘daha kötüsü de olabilirdi’, ‘haline şükret’ gibi ifadeler şiddeti basitleştirir ve kişiye ‘o kadar da önemli değilmiş’ hissi verir. Oysa doğru yaklaşım şu olmalıdır; ‘duygusal şiddet de şiddettir. Saygı görmeyi hak ediyorsun. Duyguların çok önemli’. Bu cümle hem kişinin yaşadığı durumu tanımlar hem de hak ettiği değeri hatırlatır.
4-Suçlayıcı sorulardan uzak durmalıyız.
Toplum olarak çoğu zaman farkında olmadan şiddeti yaşayan kişiyi sorgulayan hatta suçlayan bir dil kullanıyoruz. Bunlar bazen masum görünen sorularla da ortaya çıkabilir. ‘Bir şey mi söyledin?’, ‘onu kışkırtmış olabilir misin?’, ‘peki o neden böyle davranmış?’. Bu tür sorular, şiddeti uygulayan kişiyi arka planda aklar ve suçu yine mağdura yöneltir. Doğru yaklaşım ise çok nettir. ‘Bu senin suçun değil. Böyle davranması onunla ilgili. Şiddetin asla bahanesi olmaz’. Ve gerçekten de şiddetin asla bahanesi yoktur. Ne kıskançlık, ne kıyafet, ne geç gelmek, ne tartışmak. Hiçbir şey şiddeti haklı çıkarmaz.
5-Yaşananları normalleştirmemeliyiz.
Şiddet yaşayan birçok kişi, partnerinin davranışlarını kendi içinde normalleştirme eğilimindedir. ‘İlişkilerde olur böyle şeyler’, ‘biraz kızdı sadece’, ‘ben hassas davranıyorum’. Bu nedenle bir arkadaş olarak bizim de bu durumu pekiştiren cümleler söylemememiz çok önemlidir. ‘Abartıyor olabilir misin?’, ‘herkes kavga ediyor’. Bu cümleler yerine destekleyici ve gerçekçi bir yaklaşım ile ‘bunun seni ne kadar zorladığını görebiliyorum. Sınırlarını en iyi sen bilirsin. Destek alabileceğin yerler var.’ cümlesini kurmak çok önemlidir.
6-Kararlarını yargılamamalıyız.
Arkadaşımız şiddet yaşadığını paylaşmış olabilir ama bu her zaman hemen ayrılmak isteyeceği ya da ayrılabileceği anlamına gelmez. İlişkiden çıkamamanın ekonomik bağlılık, çocuklar, tehditle karşı karşıya olmak, sosyal baskı, utanç, yalnız kalma korkusu, ‘belki değişir’ umudu, duygusal bağ gibi birçok nedeni olabilir. Bu nedenle; ‘o zaman neden hala birliktesin?’, ‘ayrıl gitsin’, ‘neyi bekliyorsun?’ gibi cümleler, arkadaşımızın kararını küçümser ve kendini yetersiz hissetmesine sebep olur. Oysa doğru olan; ‘ayrılık kolay bir karar değil. Konuşmak istersen buradayım. Alacağın her kararda yanındayım’. Bu yaklaşım, arkadaşımızın kendi kararlarına saygı duyulduğunu hissettiren, destekleyici bir tutumdur.
Bazen bize şiddet yaşadığını anlatan birini daha sonra partneriyle birlikte görebiliriz. Bu durum bizde kafa karışıklığına neden de olabilir. ‘Bu kişi neden hala onunla?’, ‘az önce anlattıklarıyla gördüğüm hiç uyumlu değil’. Ama unutmamak gerekir ki şiddet içeren bir ilişkiden çıkmak, dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Şiddet döngüsü çoğu zaman hem manipülasyon hem de duygusal bağımlılık içerir. Kişi doğru zamanı bekliyor olabilir, cesaret topluyor olabilir, plan yapıyor olabilir ya da henüz buna hazır olmayabilir. Burada önemli olan bizim arkadaşımızın yanında güvenli bir liman olarak kalmamız. Eğer arkadaşımız ayrılmayı düşünüyorsa, kendini tehdit altında hissediyorsa ya da olası riskleri azaltmak istiyorsa kişisel bir güvenlik planı oluşturması çok önemlidir. Bu plan; kimlere ulaşabileceğini, acil durumda nereye gidebileceğini, kendini nasıl koruyabileceğini, hangi destek mekanizmalarının olduğunu belirlemesini sağlar. Bir kişinin yaşadığı şiddeti bizimle paylaşması bize duyduğu güvenin göstergesidir. Bu nedenle tepkilerimiz çok önemlidir. Şiddet yalnızca belirli ilişkilerde ya da belirli kişilerde görülmez. Cinsiyet, yaş, eğitim seviyesi, ekonomik durum fark etmeksizin herkesin başına gelebilir. Bu nedenle şiddetin ayırt edici bir profili yoktur. Karşımızdaki kişi ister en yakın arkadaşımız olsun, ister uzak bir tanıdık ona güvenli bir alan sunmak için bu cümleleri her zaman kullanabilirsin. Aynı şekilde şiddet yaşadığını tahmin ettiğini birine de ‘biliyordum’, ‘fark etmiştim’ gibi ifadelerle değil, yargısız ve destekleyici bir yaklaşımla yaklaşmak gerekir.
Unutmayalım, hiçbir şiddetin bahanesi yoktur! Kıyafet, davranış, söz, gecikmek, tartışma, geçmiş. Hiçbir şey şiddeti meşru kılmaz. Ve bir arkadaşımızın bize açılması, onun için hayatının önemli güven adımlarından biri olabilir. Bu nedenle arkadaşımızı asla yargılamamalı güven, destek ve anlayış ile yanında almalıyız.

















