1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Ataerkil Siyasette Kadın
Ataerkil Siyasette Kadın

Ataerkil Siyasette Kadın

Ataerkil Siyasette Kadın

A+A-


Kadının kamusal alanda olmaması gerektiği düşüncesi Antik Yunan’dan günümüze kadar değişmeden gelmiştir. Kadın özel alana hapsedilmiş, bu alandaki görev ve rolleri üzerinden tanımlanmıştır. Yüzyıllardır süren bu anlayıştan kadınların kurtulması uzun ve zorlu mücadeleler sonucunda gerçekleştirmiştir. Fransız İnsan Hakları Beyannamesinin vaad ettiği eşitlik, kadınlar için geçerli olmamıştır. Kadınlar yasal olarak vatandaş dahi sayılmamıştır. Yani kadın devlet ve yasa önünde görünmez kalmıştır. Bu da kadınların uzun yıllar boyunca siyasete girmemesinde veya girememesindeki birincil neden olmuştur. Dahlerup’un da ifade ettiği gibi kadınlar yüzyıllar boyu sosyal olarak görünmez kılınmıştır.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın, kadınların siyasete eşit olarak katılamadığını görmekteyiz. İktidarda, karar mekanizmalarında sadece erkekler yer almaktadır. Yani siyaset erkek kardeşlerin yeri olarak tanımlanmıştır. İnsan haklarının, demokrasinin ve eşitliğin savunulduğu gelişmiş ülkelerde bile siyasetteki kadın oranının erkeklere kıyasla daha az olduğu bilinen bir gerçektir. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların siyasal alandan dışlandığı bir durumda demokrasiden söz edemeyiz. Helen Mayer de nüfusun yarısını oluşturan kadınların tıpkı azınlıklar gibi ayrımcılığa uğradığını vurgulamaktadır.
Kıbrısın Kuzey’inde de kadınların aktif olarak siyasette yer almasının önünde tam da böyle bir ataerkil demokrasi anlayışı neden olmuştur. Siyasette yer almaya çalışan kadınlar ise, Doğuş Derya’nın da bahsettiği üzere ataerkil siyaset kültürünün dayattığı belli rol ve görevler içine sıkıştırılarak, onlara biçilen kalıplar içerisinde kalmaya zorlanmışlardır.  Bu ataerkil kültürün en temel dayanağı, kadının yerinin kamusal temsilin en güçlü olduğu siyasi partiler ya da meclis değil de, ‘evi’ olduğu anlayışıdır. Ülkemizde de her ne kadar uzun yıllar boyunca ‘kadın erkek eşitsizliği sorunu yoktur’ anlayışı var olsa da, bunun gerçeği yansıtmadığını son seçim sonuçlarına bakarak da görmekteyiz.
Seçimlere katılan tüm partilerin gösterdiği aday sayısı toplam olarak 257 iken, bunların içinde sadece 47’sini kadın milletvekili adayları oluşturmaktaydı. Yani kadın adaylar erkek adayların yalnızca 5’te 1’i, kadardı. Bu da henüz daha seçim sürecinde parti nezdinde kadın temsilinin ne denli az olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Birçok partinin ağırlıklı olarak öne çıkardığı adaylar yine erkekler olmuştur. Böyle bir tablo sonucunda ise, meclisde yer almaya hak kazanan kadınların sayısı ise yalnızca 4’le sınırlı kalmıştır. Seçimlerde en çok kadın aday, içlerinde Feminist Atölye’nin kurucusununda bulunduğu CTP-BG’den gösterilmiştir. Meclise girmeye hak kazanan kadınların 3’ü CTP-BG’den iken, sadece 1’si UBP’den gelmektedir. 
Peki bundan sonra ne olmalı?
Tüm dünyada siyasette olmamak demenin ne anlama geldiğini bilen kadınlar, oy hakkı için mücadele vermiş ve bu hakkı zor da olsa elde etmişlerdir. Fakat yaklaşık 100 yıl önce oy hakkını elde etseler de, günümüzde hala kadınlar siyasette eşit yer alamamaktadırlar. Eğitim, kariyer açısından belli özelliklere sahip olsalar dahi siyaset alanında pek bir varlık olarak görülmemektedirler.
Kıbrıs’ın Kuzey’inde de geçtiğimiz hafta yapılan seçimler sonucunda, karşımıza çıkan tablo tam da böyle bir durumun yansıması olmuştur. Son seçimler sonrasında da çoğunluğunu erkeklerin  oluşturduğu  meclisimizde kadın temsilinin yine çok düşük olması, ülkemizde ataerkil siyaset kültürünün ne denli yaygın olduğunu bizlere göstermektedir. Bu sebeple siyasi partilerde ve parlementoda kadın kotası olması önemli bir gerekliliktir. Kota siyasal yaşamda temsil edilemeyen bir cinsin en azından belli bir oranda temsil edilme güvencesi getiren bir uygulamadır. Kotalar kadının siyasetteki karar mekanizmalarındaki sayılarını artırmayı ve kadın erkek eşitliğini sağlamayı hedefler. Bu da toplumda iktidar pozisyonlarının yeniden daha adil ve eşitlikçi olarak dağıtılmasını da beraberinde getirecektir.
Sonuç olarak iktidar mekanizmalarında söz sahibi olmak , toplumsal cinsiyet eşitliğinin oluşması için önümüzde duran başat bir gerekliliktir. Kaynakların nasıl, ne zaman, kime, ne kadar dağıtılacağı ancak bu mekanizmalarda bulunan kişilerce belirlenmektedir. Anayasal olarak herkes devlet nezdinde eşit olarak görülse de, ataerkil devlet ve siyaset anlayışı bunu pratikte olanaklı kılmamaktadır. Bu nedenle, Kıbrıs’ın Kuzey’inde daha çok kadın fakat feminist kadın siyasetçilere ihtiyacımız vardır!

EDAGÜL TÜRKER
FEMA AKTİVİSTİ

***

Article From a Small Minority to a Large Minority, Women in Scandinavian Politics Drude Dahlerup
  Article From a Small Minority to a Large Minority, Women in Scandinavian Politics Drude Dahlerup
  Doğuş Derya, Kadın Değil,Feminist Siyasetçi İstiyoruz! http://feministatolye.org/index.php/kibrisfem/makaleler/424-kadin-degil-feminist-siyasetci

Bu haber toplam 2404 defa okunmuştur
Gaile 225. Sayısı

Gaile 225. Sayısı