1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. KKTC’DE KADIN OLMAK-I
KKTC’DE KADIN OLMAK-I

KKTC’DE KADIN OLMAK-I

KKTC’DE KADIN OLMAK-I

A+A-

Feminist Atölye
info@feministatolye.org


15 Kasım KKTC’nin kuruluş yıl dönümü geldi çattı. Gösterişli resmi geçit törenleri, kutlamalar bir yana dursun, esas olarak yaşarken deneyimlediklerimiz ve tecrübelerimiz bu coğrafyada nasıl bir hayat sürdüğümüzü gösterir. Bu durumu daha iyi anlayabilmek için etrafımızdaki kadın ve erkeklere “KKTC’de kadın olmak deyince aklınıza ne gelir ve neden?” sorusunu sorduk. Bu haftaki sayfamızda erkeklerden aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz. Önümüzdeki hafta ise kadınlardan aldığımız cevapları sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Aytuğ Türkkan: Son dönemde kadın olmak deyince aklıma "yönetme isteği" geliyor. Nedeni ise son dönemde yönetmeye talip ve yönetmeye başlayan kadınları görmekten kaynaklanıyor.

Devrim Barçın: “Akşama yemek yapmam lazım!” cümlesi aklıma ilk gelen şey. Çünkü dairelerde kadın çalışanlar ile yaptığımız her sohbet sonrası sorunu çözmek için mesai sonrasına toplantı yapmak istediğimizde hep bu cevabı alıyoruz.

Bulut Ünvan: Aklıma edilgen olmak gelir. Kadına ancak yan rol olarak barınabileceği kısıtlı bir toplumsal alan sunulduğu ve bunun dışına çıkınca bulacağı mecralar da dar olduğu için.

Evren İnançoğlu: Aklıma ilk gelen şey yemek ve ev işi yapmakla mükellef insanlardır. Çocukken kadınların sohbete hep " bugün ne pişireceksin" sorusuyla başladıklarına şahit olurdum. Uzun yıllar bunun "fıtratları" gereği kadınların asli görevleri olduğuna iman etmiştim.

Mehmet Harmancı: KKTC’de kadın olmak deyince aklıma gizli veya örtülü statü gelir. Herşeyin normalmiş gibi adledildiği, bunun normal olmadığını anlatmaya çalışanların ise ötelendiği ve dışlandığı bir ortam aklıma gelir. Bunun temel sebebi, yerleşik inanç ve hassasiyetlerin bir kısmının kadının sadece dış görünüşü ile anlamlandıralarak hayata ilişkin problemlerin özünde yer alan bir çok ötekileştirmenin bastırılması ve bunun kadına da aynı şekilde benimsettirilmiş olmasıdır.

Atıf Müezzinler:  Ailelerin kadınlar üstlerine yüklediği sorumluklar aklıma ilk gelen şey.  Jenerasyon değişimi ile farklılıklar ortaya çıksa da, erkekler gibi kadınlara daha doğmadığı andan itibaren beklentiler yükleniyor. Eğer bu beklentileri karşılamayan bir birey oluşuyorsa, aile ve toplum için ‘hayırlı’ olmuyor duygusu hem hissettiriliyor hem de yaşattırılıyor.

Hüseyin Malyalı: Aklıma ilk  önce annem gelir. Çünkü kktc'de kadın algısı kadının bir tek anaç olma durumu üzerine kuruldu yıllarca.

Cenk Mutluyakalı: YALNIZLIK gelir. KADIN yalnızdır, kalabalıklar içerisinde dahi. Evde işi çoktur, pek çok sorumluk boynuna asılmıştır, 'asli görev' gibi bekler onca iş, mutlaka... İş yerinde bu kez "işi çoktur" ya, fazla "sorumluluk" verilmez. Siyasette "vitrin süsü" olur çoğu zaman, "işte kadın aday(lar)ımız da var..." Çay partisidir, "kocasının" oy bekçisidir. Evlilikte "yerini" bilmelidir, öyle yalnız sokağa çıkmak, hele "başka erkeklerle" gezmek, iyi tutulmaz!.. Çok "zirvede" yeri olamaz, "meşguliyeti" vardır, yetemez, yetişemez. Sokakta dedikodunun hedefidir, hakkını arasa rezildir. Tüm bunları aşsa bu kez de "erkek gibi kadın"dır!.. Zordur.

Cenk Diler: Şu sıralar KKTC'de kadın olmak deyince aklıma gelen ilk şey Ombudsman Emine Dizdarlı oluyor. Bu erkek egemen yönetime ve yönetenlere hukuk devleti olduğumuzu unutmamamız yönünde balyoz gibi hatırlatmalarından dolayı.

Mete Hatay: Hiyerarşik olmayan, kişilerin nepotisttik ilişkilerle görece daha egaliteryan bir hayat sürdüğü bu orta sınıf toplumunda, bir türlü diğerleri kadar eşit olamayan bir kadın görüyorum. Bu tip yapıda, evet herkes herkesle yakınlaşabiliyor ve görece eşitlikçi bir toplum görüntüsü verebiliyor ama kadın bu “erkek patronajı” içerisinde, ne evde, ne de iş yerinde hakkettiği yeri alamıyor.

Bu haber toplam 1381 defa okunmuştur
Gaile 343. Sayısı

Gaile 343. Sayısı