1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kadın Hikâyelerinden Kıbrıs Filmleri Yapan Bir Yönetmen: TAMER GARİP
Kadın Hikâyelerinden Kıbrıs Filmleri Yapan Bir Yönetmen: TAMER GARİP

Kadın Hikâyelerinden Kıbrıs Filmleri Yapan Bir Yönetmen: TAMER GARİP

Kadın Hikâyelerinden Kıbrıs Filmleri Yapan Bir Yönetmen: TAMER GARİP

A+A-

 

Hakan ÇAKMAK
hakancakmak1967@gmail.com


Zafer Sineması'nın makine dairesinde başlayan yönetmenlik düşleri
Cannes Film Festivali’nde ve Türkiye-KKTC sinemalarında gösterilen “Kod Adı Venüs” filminden sonra, yönetmen Tamer Garip'in ikinci büyük sinema projesi olan “Dr. Dilara", bu yılın Mayıs ayında Cannes'daki ilk gösteriminin ardından Kuzey Kıbrıs'ta da gösterildi. Garip'in yeni filmi, Ekim ayında Kuzey Kıbrıs'ın dört bir yanındaki Lemar Cineplex salonlarında, 4-10 Kasım tarihleri arasında da Girne'deki Starlux salonunda sinemaseverlerle buluşturuldu. Londra'da işletmecilik eğitimi görmüş olmasına rağmen çocukluğundan itibaren sinema yapma düşü kuran yönetmen Tamer Garip, Lefkoşa'yı çepeçevre saran tarihi surların nihayet bulduğu bir noktada konumlanmış Zafer Sineması'nın tam karşısında, 1962 yılında doğdu. Mahallenin diğer çocukları sokakta pirilli, lingiri ya da saklambaç oynarlarken, 5-6 yaşlarındaki Tamer Garip matinede, suarede her gün sinemadadır. Marlon Brando ve Al Pacino'lu Coppola filmi "Baba" (The Godfather), Ali MacGraw ve Ryan O'Neal'lı Oscar Hiller'in "Aşk Hikâyesi" (Love Story), David Lean'in çektiği Ömer Sherrif'li Dr. Jivago gibi dönemin ses getiren filmleri birbirini takip eden yıllar içinde çocuk düşlerine katık olmaktadır. Zafer Sineması'nın makine dairesinde her gün ve defalarca izlediği filmlerden yansıyan dünyalar, hayatlar ve maceralar onu Lefkoşa'nın tozlu sokaklarından alıp, hayallerini kurduğu geleceğin kucağına taşımaktadır.

İşletmecilikten film yönetmenliğine
70'li yılların sonlarında yatılı okumak için İngiltere yollarına düştüğünde, babasının tavsiyesine uyarak, para kazanmakta zorlanacağı film yönetmenliği eğitimi yerine Brighton Üniversitesi İşletme Fakültesi'ne girer. Buradan mezun olduktan sonra, 1988-92 yılları arasında Levi's, Barclays Bank ve British Airways gibi önemli markaların prodüksiyon şirketi genel müdürlüklerini yapar. Bu dönemde reklam filmleri ve belgeseller çeker. Şimdilerde Londra Film Akademisi olarak faaliyetlerini sürdüren Panico Film Stüdyosu'nda Film Yönetmenliği kursunu tamamlayan Garip, Londra'da Sky Tv ve BBC katkılarıyla School of Creative Technologies film yapımcılığı okulunu  kurar. 2004 yılında döndüğü ülkesinde, önceleri özel bir şirketin CEO'su olarak görev alır. 2011 yılından beri özel bir üniversitenin İletişim ve İnovasyon Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Herkesin istediği Afrodit: Kıbrıs Adası
Sinema sektöründe mesele, ticaretin her alanında olduğu gibi filmi yapmaktan çok filmi pazarlayabilmektir. Her iki filmi de Cannes Film Festivali'nde özel gösterimler yaptığı halde kendi ülkesinde ve Türkiye'de izleyiciye ulaşabilme kapasitesi sınırlı kalan Tamer Garip'in ilk uzun metraj filmi Kod Adı Venüs, çalıştığı üniversitenin finansmanıyla 2012 yılında çekilir. Çocukluk düşlerini süsleyen Dr. Jivago filmi, ilk uzun metrajlı filmi Kod Adı Venüs'ün en büyük esin kaynağı olur. Rus tarihi ekseninde bir aşk ve ajanlık öyküsü olan Dr. Jivago gibi, Garip'in ilk filmi de Kıbrıs'ın Sömürge dönemi yıllarına denk gelen yakın tarihinden ilham alan, Lean'in başyapıtıyla özdeşimler içeren bir hikâye örgüsü sunar.
1930 yılında Kıbrıs'ta dünyaya gelen hikâyenin başkarakteri Yasemin, St. Barnabas İncili ile ilgili arkeolojik araştırmalar yapmak üzere Ada'da bulunan babası ile annesini gizemli bir şekilde kaybetmiştir. Teyzesi tarafından 7 yaşında İngiltere'ye yatılı okula gönderilen Yasemin, EOKA'nın faaliyete geçtiği 50'li yılların ortalarında, Cambridge Üniversitesi'nde okurken âşık olduğu MI5 ajanı Charles'ın ardından yeniden Kıbrıs'a gelir. Anne ve babasını bulma konusunda söz aldığı eski sevgilisi tarafından bilgi sızdırması için EOKA örgütüne sızdırılır. Örgütün lider kadrosundan Adamos'u kendine âşık eden Yasemin, 1963 yılında yaşanan çatışmalar ve dökülen kanlardan dolayı rahatsızdır. Bu esnada çocukluk arkadaşı Kıbrıslı Türk öğretmen Kemal'e âşık olmuştur. Kemal de TMT'nin üst düzey görevlileri arasındadır. Yasemin karakteri Kıbrıs Adası'nı temsil etmektedir. Herkes tarafından istenen bir kadın, bir Afrodit imgesi.

Çetin ceviz bir Kıbrıslı kadın öyküsü
1974'e kadar geçen yıllar boyunca iki toplumun acılarına tanık olan Yasemin'in hikâyesinde olduğu gibi, Garip'in bu yıl vizyona giren ikinci uzun metraj çalışması Dr. Dilara'da da ön planda olan kadındır. Dünyaca ünlü kadın oyuncu Meryl Streep'in, filmlerde kadın başrollerin yüzde yirmilerde kalması ve kendilerinin bu konuda büyük sıkıntılar yaşadıkları yönündeki açıklamasından etkilenen Garip, her iki filminde olduğu gibi kadın öyküleriyle sinema yapmaya devam edeceğini söylüyor. Çekimleri geçen yıl tamamlanan Dr. Dilara filminde Kıbrıslı güçlü bir kadının zorluklara karşı nasıl direnebileceği hikâye ediliyor. Yönetmen, Kıbrıs'ı ve kadını eksenine alan Dr. Dilara filminde hayat bulan karakterin, Kıbrıslı kadınlara rol model olması hedeflemektedir. Kıbrıs’ın kanayan yarası olan kayıp şahıslar ve toplu mezarlar konusunun bu coğrafyada yaşayan her iki toplum açısından bir bütün içerisinde ayrım yapılmaksızın ele alındığı film, eşini kaybettikten sonra ayakta kalma mücadelesi veren bir kadın ekseninde gelişiyor. Dr. Dilara, uzun yıllar İtalya'da yaşamış, eşi Antonio'yu genç yaşta kaybettikten sonra 4 yaşındaki kızı ile Ada'ya kesin dönüş yapmıştır. Küçük kızıyla birlikte zorlukların üstesinden gelmeyi başarmak ve hayata tutunmak için çaba sarf eden Dr. Dilara'yı Kıbrıslı oyuncu Ruhsan Ankay canlandırıyor. Başroldeki Ruhsan Ankay'la birlikte Ercan Saymen, Celal Can Orhan, Pembegül Bayram, Metin Erduran ve Mehmet Ekin Vaiz gibi Kıbrıslı oyuncu kadrosuna yaslanan filmde, Kod Adı Venüs'te Adamos karakterini canlandırmış olan Türkiye'nin sevilen oyuncularından Cengiz Bozkurt konuk oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Kıbrıslı küçük oyuncu Buse Kırpala, filmde çizdiği karakterle izleyicilerin yüreğine dokunan bir figür olarak yansıyor. Filmin karakterleri, Londra'dan gelen Kıbrıslı Türk karakter Gaye ile İtalyan karakteri oynayan Cengiz Bozkurt dışında tamamen Kıbrıs aksanıyla konuşuyorlar.

Kuzey Kıbrıs'ta film yapmak
Bu ülkede, bugüne kadar Tamer Garip'in çektiği iki uzun metraj filmden önce Cemal Yıldırım'ın çektiği Gün Batarken ve Anahtar filmleri ve bazı genç yönetmenlerin çektiği kısa filmler dışında, yerleşmiş bir sinema geleneğinin oluştuğunu söyleyebilecek durumda değiliz. Henüz emekleme bile değil, yeni doğum aşamasında olan bir 'ülke sineması' diyebiliriz buna. Temennimiz de öyle olması yönündedir. Tamer Garip'e göre bu ülkede film yapmak için, kişinin biraz çılgın bir karakter taşıyor olması gerekmektedir. Yüreğinde ve beyninde, sinema filmi yapmadan yaşayamayacak birinin tutkusunu taşımalıdır insan. Tıpkı kendisi gibi... Dünya ölçeğinde değerlendirdiğimizde, Hollywood gibi önemli bir sinema sektöründe dahi iyi bir filmi ortaya çıkartabilmek için yola tek şirketle çıkılmamakta, 3-4 yapım şirketinin finansal anlamda güç birliği yaptıkları görülmektedir. Kuzey Kıbrıs'ta film çekerken büyük film platoları kuracak yatırım ortamı olmadığından, adı geçen yönetmenler doğal ve tarihi ortamları kullanıyorlar. 1940'lı yıllarda İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasına hayat veren yönetmenler gibi... St. Barnabas, Salamis, Girne Limanı, Büyük Han ya da Lefkoşa'daki eski Osmanlı konaklarının dekor oluşturduğu bu filmler, bir yerde bu ülkenin tanıtımı adına da önemli bir misyon üstlenmiş oluyor. Yukarıda da değindiğimiz gibi filmi yapmaktan çok iyi pazarlayabilmektir aslolan!

Bu haber toplam 6712 defa okunmuştur
Gaile 394. Sayısı

Gaile 394. Sayısı