1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. 'Hedef, cari giderlerde TC’DEN SIFIR KAYNAK'
Hedef, cari giderlerde TC’DEN SIFIR KAYNAK

'Hedef, cari giderlerde TC’DEN SIFIR KAYNAK'

“Bu yıl cari harcamalarda Türkiye’den ek katkıya ihtiyaç olmayacağını öngörüyoruz. “2016-2018 programının sonundaki önemli hedeflerden biri de cari giderler için alınacak kaynağı sıfıra indirmek”

A+A-

“Toplumun önceliği ‘Kendi başımıza ayakta duralım’ görüşüdür” diyen  Maliye Bakanı Zeren Mungan, 2015’te cari harcamalar için Türkiye’den ek katkıya ihtiyaç olmayacağını öngördüklerini belirterek, 2016-2018 programının sonunda cari giderler için alınacak kaynağı sıfıra indirmeyi hedeflediklerini açıkladı

 

Ödül AŞIK ÜLKER

   Maliye Bakanı Zeren Mungan, 2015 yılında cari harcamalar için Türkiye’den 216 milyon TL kaynak aktarılacağını belirterek, ek katkıya ihtiyaç olmayacağını öngördüklerini söyledi. Mungan, 2016-2018 programının sonunda cari giderler için alınacak kaynağı sıfıra indirmeyi hedeflediklerini de açıkladı.

   Mungan, “Önceki yıllarda TC’nin kaynak aktarımlarına baktığımızda cari harcamalar için ayrılan kaynak yeterli olmuyordu, reform destekleme kalemi varsa oradan veya yatırım kalemlerinden bile aktarıldığı yıllar olmuştu. Biz kesinlikle böyle bir yaklaşımı doğru görmüyoruz ve cari amaçlar için kullanılan kaynağın dışına çıkılmamasını öngörüyoruz” diye konuştu.

   Temel hedeflerinin bir yandan tasarruf yapıp, giderleri kısarken, diğer taraftan gelirleri geliştirmek olduğunu kaydeden Mungan, “2016-2018 programının sonundaki önemli hedeflerden biri de cari giderler için alınacak kaynağı sıfıra indirmek. 2019 yılına kadar Türkiye’den hiçbir katkı almadan kendi cari giderlerimizi karşılar duruma gelmeyi amaçlıyoruz” dedi.

   Türkiye hükümetinin 2016-2018 programıyla ilgili herhangi bir koşul, şart ortaya koymadığını vurgulayan Mungan, Türkiye hükümetinin “siz hazırlığınızı yapın, gelin konuşalım” yaklaşımına sahip olduğunu, kaynak ihtiyacı devam ettiği için programın mali yönünün Türkiye hükümeti ile konuşulmak durumunda olunduğunu belirtti.

   Maliye Bakanı Mungan, ekonomik programın hükümet programına uygun olması gerektiğinin altını çizerek, “Daha önceki programda özelleştirme konusu vardı ama 2016-2018 programında nasıl yer alır, yer alır mı, almaz mı, hep birlikte göreceğiz. Özelleştirme hükümet programında yer almıyor. Biz kamu kurumlarını en verimli şekilde işletmek ve kamu kurumlarının yeni yükler yaratmayacak şekilde yürümesini sağlamak durumundayız. Bunu yapmazsanız, herşey konuşulmaya başlanır” diye konuştu.

   Mungan, “Eğer ‘KKTC kendi başına ayakları üzerinde dursun, bir yerlere avuç açmayalım’ gibi bir idealimiz varsa, bunun gereği ekonominin büyütülmesidir. Ekomomi büyüdükçe, kamu çalışanları da, diğer kesimler de büyüyen ekonomiden doğal olarak pay alacaktır” dedi.

“Grevlere saygı duyuyoruz”

• Soru: Sendikalar eylem yapıyor ve eylemler devam edecek. Hem hükümete, hem de Maliye Bakanı olarak size eleştirileri var. Kıbrıs Türk halkının yok edilmeye çalışıldığını söylüyorlar, vergi affına, “Göç Yasası”na tepkileri var. Sizi de “sermayenin adamı” olmakla suçluyorlar. Yapılan bu eylemlerle ilgili düşünceniz nedir?
• Mungan:
Biz, hükümet olarak, sivil toplum örgütlerine, sendikalara bu ülkenin ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz ve her zaman onlarla istişare yapılması, görüşlerinin alınması düşüncesindeyiz. Uyguladıkları ve kararını aldıkları grevlere de saygı duyuyoruz. Yasalar çerçevesinde sendikalar bir yöntem olarak grevi de kullanıyorlar, saygı duyuyoruz. Bununla ilgili hakları da bakidir. Ancak bu sürecin niçin bu noktalara geldiğine bakmak lazım. Bilindiği gibi Kamu Görevlileri Yasası altında kamuda yetkili sendikalarla, öğretmen sendikalarıyla, sağlıkta örgütlü sendikalarla toplu görüşmeler sürdürülür. Kamuda işçilerin örgütlü olduğu sendika ile de toplu sözleşme görüşmeleri yapılır. Gerek geçen sene, gerekse bu sene bu görüşmeleri başlattık. 2015 yılı için üç görüşme yaptık, sendikaların yazılı taleplerine yazılı olarak gayet kapsamlı cevap verdik. Cevabı, KKTC’de ilk defa her sayfası paraflanarak, imzalanarak, bir hükümet taahüdü şeklinde kendilerine sunduk. Ancak üzülerek söylemek isterim ki, 1-1.5 dakika içinde “hiçbir şey olmadı” diye bir tepki aldık. Bazı konularda da açılımlar getirdik, tüm talepleri karşılayacak durumda değildik çünkü bütçe disiplini ve bütçede ödeneği olmayan bir harcamanın yapılmayacağı şeklinde hükümet programında net tespitimiz var. Ülkelerini doğru düzgün yönetmek isteyen, topluma yeni yükler yaratmayacak düşüncede olan gelişmiş ülkelerin hepsi bütçe yapar ve bütçe disipliniyle işlerini yürütür. Eğer öngördüğünüzün dışında harcamalar yaparsanız ya başka bir yerden kısmak zorunda kalırsınız ya da alabilirseniz bir yerlerden borç almanız gerekir. Bizim  Türkiye Cumhuriyeti dışında borç alacak yerimiz yoktur, oradan da ne kadar borç alacağımız mali protokollerle belirlenmiştir. Bütçe disiplini içinde, mevcut kaynaklarla bu işi yürütmek zorundayız. Yeni vergiler, fonlar da koyabilirsiniz, KDV’yi, gelir vergisi oranlarını artırabilirsiniz. Yapabilirsiniz ama bu söylediklerim ülkeye yeni pahalılıklar getirir ve bu da ilk başta  sabit gelirlileri vurur. Bunu KKTC’de yaşayan insanlara yapma hakkımız yok diye düşünüyoruz. Görüşmeleri bu yaklaşımla sürdürdük. Sendikaları da anlıyorum, örgütlü oldukları yerlerdeki üyelerine daha fazla hak ve menfaat elde etmek istiyorlar. Bu da doğal birşeydir ama bunların ülkenin gerçekleriyle, bütünüyle örtüşme ihtiyacı vardır. Biz bu çerçevede bütçe imkanları dahilinde yapabileceğimiz açılımları yaptık.

“Yeterli olmayabilir ama imkanlarımız bu kadar”

   2011’den sonra göreve alınanların maaş ve ücretlerinin düşük olduğu ve bunun düzeltilmesi yönünde de tespitler vardı. Bütçe kaynakları içerisinde ayırdığımız kaynağı, maaşlara yönelik düzenleme yaparken, “düşük gelir gruplarına daha ağırlıklı dağıtalım” yaklaşımıyla hesaplamayı yaptık. Tüketici Fiyatları Endeksi artışını uygulayacak olsaydık bütçeye getireceği yük hesaplandı ve bu tüm çalışanlara eşit olarak bölündü. 2011’den itibaren kamuya girenlerin maaşlarını bir ölçüde daha fazla artırma ihtiyacı vardı ve onlara 130 TL artış yaptık. Bu düzenlemeyi yapmasaydık, Tüketici Fiyatları Endeksi’ni doğrudan uygulasaydık kamuya 2011’den sonra giren bir kişi %1.6 artış alacaktı. Yapılan düzenleme ile %6.89 artış aldı. Yani neredeyse 4.5 misli artış aldı. Bu yeterli olmayabilir ama bütçe imkanlarımız bu kadar. Devlet imkanlarını toplumun tüm kesimlerini dikkate alarak dağıtmak zorundadır. Önemli hedeflerden biri de ekonominin büyümesi, gelişmesi, toplumun daha fazla kaynak yaratmasıdır. Bunun için de ülkede yatırım yapma ihtiyacı vardır. “yatırım yapmaya çalışanlara destek olmaya çalışıyorsunuz” deniyor ya, yatırım yapılmasın, yeni iş yerleri açılmasın. O zaman devlet ne yapacak? Vergi Dairesi memuruna ihtiyaç olmaz, gümrükteki arkadaşlara, diğer birimlerdeki arkadaşlara ihtiyaç olmaz. Devlet kendi çalışanlarının dışında çalışan insanların daha fazla üretmesini sağlamalıdır ki, yeni gelirler elde edebilsin. Ekonomi büyüsün, istihdam için herkes devletin kapısına gelmesin, dışarıda iş bulanlar daha iyi imkanlarda iş bulabilsin. Bunlar oluştukça, devletin kaynakları artacak, devlet yine denge içerisinde dağıtacak ve haliyle kamuda çalışanlar da bu kaynaktan kendilerine düşen hisseyi alacaklar.

“Kendimi halkın hizmetkarı olarak görürüm”

   Ben kendimi, kamuda bir görevli olarak, halkın hizmetkarı olarak görürüm. Halka hizmet için buradayım ve herkesten toplanan paraların emanetçisiyim. Bu emaneti tutarken de büyümeyi daha fazla nereye götürebiliriz çabası içindeyim. Eğer “KKTC kendi başına ayakları üzerinde dursun, bir yerlere avuç açmayalım” gibi bir idealimiz varsa, bunun gereği ekonominin büyütülmesidir. Ekomomi büyüdükçe, kamu çalışanları da, diğer kesimler de büyüyen ekonomiden doğal olarak pay alacaktır.

• Soru: Sendikalara yazılı olarak verdiğiniz cevaplarda bazı taleplere olumlu yanıt vermiştiniz. Bunları uygulayacak mısınız?
• Mungan:
Tabii, kesinlikle. Biz hükümet olarak sözümüzün arkasındayız. Normalde bir görüşme yapıldığında, masada bir uzlaşıya varılırsa öngördükleriniz de hayat bulur. Devlet yapmayı öngördüğü taahhütlerin arkasındadır ve bunları yapacaktır.

Kayıtdışılık...

• Soru: Vergi affı konusunda şikayetler varken, vergi toplama oranında artış olduğu da basına yansıdı... Kayıtdışılık konusunda başka ne gibi adımlar atıldı?
• Mungan:
“Belirli kesimlere avantaj sağlandı, belirli kesimlere açılım yapılmıyor”  yaklaşımlarına 2014 sonuçları en iyi göstergedir diye düşünüyorum. Kurumlar vergisi ve gelir vergisi 2013’e göre %20-26 arasında artış gösterdi. En önemli gelirlerden biri olan kira stopajı, servetin vergilendirilmesi yani zenginden alınacak parada %40’ları aşan bir artış var. Vergi Dairesi’nde çalışanları tebrik ettim. KKTC tarihinde bu boyutta bir gelişme yaşanmamıştır. Biz yeni fon, yeni vergi getirmeyeceğimizi açıkladık, çünkü bunlar pahalılık getirir ve bu sözümüze rağmen bu gelişme gerçekleşmiştir.

  Özel sektörde yanında çalıştırdığı kişilerin maaşlarını doğru bildirmeyenler vardı. Bununla ilgili de çok ciddi bir takip yaptık, bir takım kriterler getirdik. 2014 yılı ikinci yarısından itibaren yakın takip yaptık, %25’in üzerinde artış oldu.

   KDV gelirlerinde %30’a yakın artışlar oldu. Bu tamamen denetim ve kayıtdışılığın kayıt altına alınmasıyla ilgilidir. Çünkü 2014’te ithalatta ciddi bir artış olmadı, ithallatta aldığımız KDV vergisinde de önemli bir artış olmadı. İçeride topladığımız KDV’de reel olarak, enflasyonun dışında %20’nin üzerinde artış var. İçeride yaratılan katma değerin vergilendirilmesi yeterince yapılamıyordu, ciddi bir kaçak vardı. Vergi Dairesi’ndeki arkadaşlar konuyu ciddi olarak kontrol altına aldılar. Vergide yaptığımız, sosyal sigortalara da yansıyacak, orada da bu yönde bir çalışma var. Gelirlerimiz arttıkça, Türkiye’den cari amaçla aldığımız kaynakları yine yatırımlara ve ülkenin büyümesine yönlendirmeyi düşünüyoruz.

   Kayıtdışılığı önlemenin en kestirme yolu nakit kullanımını mümkün olduğu kadar minimum seviyeye indirmektir. Kayıtdışılıkta uzman bilgisine sahip veya akademisyen düzeyindeki her insanın söylediği de budur. Harcamalar, bankacılık sistemine girdiğinde, sistem içinde devletin kontrol etme imkanı olur. Mevcut sistemde şube bankaları arasında para transferi yapılabilirken, yerel bankalar arasında transfer mümkün değil. Bu hem kayıtdışılığa, hem nakit hareketinin devamına, hem de yerel bankaların haksız rekabetle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. O anlamda Merkez Bankası ile 2014 başından itibaren yaptığımız istişareler çerçevesinde, Merkez Bankası inisiyatif aldı ve bankalar arasında elektronik ortamda para transferini sağlayacak sistem kuruldu. 2015’in ikinci yarısında yerel bankalar da dahil olacak şekilde KKTC’deki bankalar arasında elektronik fon transferi yapılabilecek.

“Kaynaklar kısıtlıdır, sonsuz değildir”

• Soru: Sendikalar sizi sermayenin esiri olmakla suçlarken, iş dünyasının da bazı şikayetleri var...
• Mungan:
Bütün dünyada maliye bakanları ve maliye bakanlıkları kötüdür. Kimseyi memnun edemezsiniz, zaten memnun ederseniz bir yanlışlık var demektir. Kamunun diğer bütün birimleri Maliye’den şikayetçidir, bürokratlar şikayetçidir, kamuda çalışanlar şikayetçidir, iş yapanlar şikayetçidir. Herkesin kendi cephesinden bakıldığında haklı tarafları mutlaka vardır. Maliye’nin kendi tarafı bütün halka yönelik işler yapmak, bütün halktan topladığını vergileri en adaletli şekilde dağıtmaktır. Kaynaklar kısıtlıdır, sonsuz değildir. Temel prensibimiz sistem dışında kalan gelirleri sisteme dahil etmek, gelirler havuzunu büyütmek, bununla beraber devletin harcamalarını, özellikle cari nitelikli harcamaları sınırlamaktır. Hükümetin en üst düzeyinden başlayarak tasarruf ilkelerini getirdik. Bunlar bazı kesimleri rahatsız etti. Edebilir. Kullanılan kaynaklar vatandaşlardan toplanan vergilerdir.
  
Sanayici kendinin korunmasını ister, ilave fonlar ve benzeri taleplerde bulunur. Doğaldır ama ekonominin belirli ilkeleri vardır. Bazı kesimler “vergiler düşürülsün” diye açıklama yapar. Vergileri nasıl düşürelim? Önümüzde böyle bir hedefimiz var ama ilk önce kendi kaynaklarımızla cari giderlerimizi karşılayabilecek bütçe yapısını oluşturmamız lazım. Mevcut yapı içinde gelir ayağını azaltabilmek mümkün değildir. Sanayi kesiminin, ticaret kesiminin ve diğer kesimlerin taleplerini değerlendirirken tamamen duyarsız kalamayız. Talepleri farklı yönde olabilir ama bu, orada sıkıntı olduğu anlamına gelir. Bunları değerlendirmek zorundayız ama önerdikleri kolaycı yöntemlerle değil. Bazı sektörlerdeki tıkanıklıkları nasıl giderebiliriz diye Tüm bunlara yönelik olarak Başbakanlık altında Ekonomi Koordinasyon Kurulu bünyesinde değerlendirmeler yapıyoruz.

“Amaç, 2019’da cari giderlerimizi karşılar duruma gelmek”

• Soru: Özellikle kendi gelirlerimizle cari harcamaları karşılamanın önemine vurgu yaptınız. Geçtiğimiz günlerde yerel gelirlerle maaşların ödendiğine dair gazetemizde haber çıktı. Son altı ayda Türkiye’den gelen kaynağa ihtiyaç duyulmadan maaş ödendiği yazıldı. Cari giderleri ne zaman kendi imkanlarımızla karşılama noktasına gelebiliriz?
• Mungan:
TC ile üç yıllık bir mali protokol imzalıyoruz, bir de yıllık mali protokoller  imzalanıyor. Mali protokollerin TC’nin üç yıl içerisinde KKTC’ye hangi alanlara kaynak aktaracağı belirtiliyor. Hibe şeklinde olanlar yatırımlara, savunmaya, reel sektörün belirli alanlarına, kredi şeklinde olanlar ise halk dilinde “maaş ödemesi için” diye söylenen kamu maliyesine destek, reform destekleme ve reel sektörün bazı kaynaklarını kapsıyor. Üç yıllık protokolün benzeri yıllık olarak da yapılıyor, aktarılacak rakamlar belirleniyor ve iki hükümet arasında imzalanıyor. Özellikle kredi şeklinde maliye idaresine aktarılan kaynaklar cari amaçlar için kullanılıyor. Bu cari amaçlar için kullanılan kaynaklar 2014 yılında 285 milyon TL’ydi. 2015’te 216 milyon TL’ye indi. Ayrıca 2014 yılında 115 milyon TL reform destekleme vardı ve bu 2015’te 146 milyon TL oldu. Reform destekleme bütçeye geliyordu ve daha önceki uygulamalarda farklı alanlara kullanılabiliyordu. Önceki yıllarda TC’nin kaynak aktarımlarına baktığımızda cari harcamalar için ayrılan kaynak yeterli olmuyordu, Reform destekleme kalemi varsa oradan veya yatırım kalemlerinden bile aktarıldığı yıllar olmuştu. Biz kesinlikle böyle bir yaklaşımı doğru görmüyoruz ve cari amaçlar için kullanılan kaynağın dışına çıkılmamasını öngörüyoruz. Bu nedenle de 2015 yılında cari harcamalar için 69 milyon TL daha az katkı alacağız ama reform destekleme 146 milyon TL, önceki yıldan kalan 50 milyon TL de eklendi ve 200 milyon TL’ye yakın bir reform destekleme kalemimiz var. Yani 2015 yılı içinde ciddi bir reform yapabilirsek bu kaynağı kullanma şansımız olacak. Ama cari amaca değil, ekonominin büyümesine yönelik. Temel hedefimiz bir yandan tasarruf yapıp, giderleri kısarken, diğer taraftan gelirleri geliştirmek. Hem kayıtdışını kayıt altına almak, hem de ekonominin büyümesini sağlayarak büyüyen ekonomiden elde edilecek gelirlerle, çalışanı da daha yüksek ücretlerle ödemek ve diğer ihtiyaçları da karşılayabilmek. Bu yıl cari harcamalarda Türkiye’den ek katkıya ihtiyaç olmayacağını öngörüyoruz. 2016-2018 programının sonundaki önemli hedeflerden biri de cari giderler için alınacak kaynağı sıfıra indirmek. 2019 yılına kadar Türkiye’den hiçbir katkı almadan kendi cari giderlerimizi karşılar duruma gelmeyi amaçlıyoruz.


“Türkiye 2016-2018 programıyla ilgili şart koymadı”

• Soru: 2016-2018 ekonomik programı hazırlanıyor. Çalışmalar ne aşamada? 2019 yılına kadar Türkiye’den cari giderler için sıfır katkı hedefinden bahsettiniz. Bunun  dışında hedef nedir?
• Mungan:
Üç yıllık program önemli bir husus ve tüm kesimlerin katkı koyması gereken bir çalışma. Hükümetin tüm unsurlarının katkı koyması gerekiyor. Bu yeterli değil. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, akademisyenler tüm kesimler katkı koymak durumunda. Zaman zaman “bir program yapılıp, bize getiriliyor, dikte ediliyor” diye eleştiriler olur. Bunu istemiyorsak, el birliğiyle bir program yapmalıyız. Ben inanıyorum ki, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanlar bu programı yapabilecek güçte ve yetenektedir.
 
Ana hususları hükümet nezdinde konuşmaya, şekillendirmeye başladık. Aslında programın temeli hükümet programıdır. Bu ülkeyi halkın oylarıyla seçilen meclise sunulan hükümet programına uygun olarak yönetmek zorundayız. Eğer ona uygun yapmazsanız, o zaman hükümet programını değiştirmeniz lazım. 2016-2018 programının hükümet programıyla uyumlu olması lazım. Hükümet programına baktığımızda, bütçe disiplini, bütçede öngörülmeyen harcamanın yapılmaması, ekonominin büyütülmesi, kayıtdışının kayda alınması esas konular. Bunlar ana çerçeveyi oluşturacak. Bunları ne tür araçlarla yapacağımızı programda belirteceğiz.

Özelleştirme...

• Soru: Bir önceki programda bazı kurumların özelleştirilmesi vardı ve bunlar yapılmadı. Önümüzdeki üç yıl için, Türkiye hükümetinin bu yapılmayan özelleştirmelerle ilgili tutumu nedir?
• Mungan:
Türkiye hükümeti 2016-2018 programıyla ilgili herhangi bir koşul, şart ortaya koymuş değil. TC hükümetinin yaklaşımı şudur, “siz hazırlığınızı yapın, gelin konuşalım”. TC’den kaynak ihtiyacımız devam ediyor. Ortalama 1 milyar TL civarında bir kaynak ihtiyacımız var. Biz hala buna ihtiyaç duyuyorsak, programın mali yönünü TC ile konuşmak durumundayız. Daha önceki programda özelleştirme konusu vardı ama 2016-2018 programında nasıl yer alır, yer alır mı, almaz mı, hep birlikte göreceğiz.
  
Özelleştirme hükümet programında yer almıyor. Biz kamu kurumlarını en verimli şekilde işletmek ve kamu kurumlarının yeni yükler yaratmayacak şekilde yürümesini sağlamak durumundayız. Bunu yapmazsanız,  er şey konuşulmaya başlanır. Ama siz doğru düzgün idareler oluşturursanız, o zaman kimse size dokunmaz, buna ihtiyaç olmaz. Ama doğru gitmiyorsa, bir çözüm üretilmek durumunda kalınır.


“Toplumun önceliği ‘Kendi başımıza ayakta duralım’”

• Soru: Son olarak sokaktaki vatandaşa vermek istediğiniz mesaj nedir?
• Mungan:
Toplumda her kesiminin bazı talepleri var, ihtiyaçlar da sonsuz. Ama sanırım, toplumun tümüne “en öncelikli şey nedir” diye sorduğumuzda, “kendi başımıza ayakta duralım” der. Söylemese bile içinden geçirir. O anlamda birinci hedefimiz kendi başımıza ayakta durabilir olmak olmalıdır. Kendi başımıza ayakta durabilmemiz için de ekonomik olarak güçlü olmamız lazım. Yani bu ülkede hem fiziki, hem hizmet olarak daha fazla üretim yapmamız lazım. Biz ada ülkesiyiz. Bizim bacalı sanayiye veya benzerine ihtiyacımız yok. Dünyada üretilen herşeyi burada üretmemize de gerek yok. Biz dünyada rekabet edebilir nitelikte fiziki üretim ve hizmet üretimi yapmak durumdayız. Önceliklerimiz yıllardır zaten belirlenmiş durumda. Yüksek öğrenim ve turizm ana sektörlerimizdir ve diğer sektörlerin bununla entegre olacak şekilde faaliyet göstermesi lazım. Özellikle fiziki üretimde niş ürünlere yani bize has ürünlere yönelme ihtiyacımız var. Çünkü bu ürünleri her zaman satabiliriz, müşteri bulabiliriz. Ama dünyanın başka yerlerinde, hem de daha nitelikli olarak üretilen bir takım ürünleri “illa ki biz de üretelim” yaklaşımı bizi bir sonuca götürmez. Farklı alanlarda çalışan her kesime fon, vergi gibi araçlar yerine kredi desteği, istihdam desteği gibi unsurları kullanarak destek olmak gerektiği inancındayım. Yani ekonomiyi büyütmek temel yaklaşımımız olmalıdır. Ekonomiyi büyüttüğümüzde ülkedeki refah seviyesi artacaktır, bu artan refah seviyesiyle birlikte toplumun her kesimi bundan nemalanacaktır. Önemli olan ülkede yaratılan gelirin, pastanın büyütülmesidir. Pasta küçük kaldıkça, dilimler haliyle küçülecektir. Daha baskın olan kesimler daha büyük dilim alacaktır, onlar ne kadar büyük dilim alırlarsa, diğer kesimlere kalan dilimler de küçüklecektir. Ekonominin genel pastasını büyütürken, devletin pastasını da büyüteceğiz. Yani devletin gelirlerini de artıracağız. Devlet büyüyen ekonomiyle birlikte hem ekonomiden payını alacak, hem de kayıtdışında kalanları kayıt altına alarak gelirlerini artıracak. Devlet gelirlerini artırdığında da gerek çalışanlarına ödeyebileceği kaynak daha fazla olacak, gerekse hizmetlerini artırmak için yatırımlar yapabilecek.

Bu haber toplam 2930 defa okunmuştur