1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. HAYAT… NASIL DA ÇARPIYOR YÜZÜMÜZE…
HAYAT… NASIL DA ÇARPIYOR YÜZÜMÜZE…

HAYAT… NASIL DA ÇARPIYOR YÜZÜMÜZE…

HAYAT… NASIL DA ÇARPIYOR YÜZÜMÜZE…

A+A-

 


Neriman CAHİT

Her doğan günle çoğalıyor eksilerimiz – artılardan…
Çoğalıyor karalar beyazlardan… Tonlarca çoğalıyor… Ve, ‘Yalnızlığın Şiiri’ yazılıyor içimizde…
Kaç bin fersah altındayız kendi denizlerimiz, gemiler ve gemicilerimizin…
Denizin tuzu, dalgası, yosunu kadar, ‘MAVİSİ’ de yalnızlığımız değil midir!
Sessizliğimiz de yalnızlığımızdır, sesimiz de!:
Gecelerimiz de yalnızlığımızdır… Ama gündüzlerimiz de…

***
Hayat, nasıl da çarpıyor yüzümüze ağırlığını…
Ve, nasıl da duyuruyor bize yalnızlığımızı…
Siz, kuru kalabalıklara bakmayın… Kalabalıklar da yalnızlığımızdır, evlerimizin ışıkları da…
Ve kaç bin fersah uzağız sevdiklerimize…

***
Ama, biz yine ‘SEVGİLERİ’ sulamayı unutmayalım…

***
Ölü doğan bir çocuktur yalnızlık…
Doğurur doğurur da doyuramaz, besleyemez…
Nemli bir Temmuz sıcağı…
Ulu bir çınarın gölgesinden yoksunluktur…
Karanlık bir çift gözdür, sözdür, işarettir…
Gelir, ilişir de bir yanımıza… Bir ‘kara yılan gibi’ karışır soluğumuza… Yüreği yüreğimize…
O yüzden çıkmamız gereken o uzun yolculuklara çıkamayız… Yakmamız gereken ateşleri yakamaz, doğurmamız gereken çocukları doğuramayız…
Ulu bir ağaca, bereketli bir toprağa, kuşa, çiçeğe, meyveye dönüşemeyiz… Kuru, yanık, sarı benizli bir ‘ısırgan otuna’ döneriz…
Yalnızlığımız bizimdir… Yalnızlığımız herkesindir…
Üretemediğimiz, bölüşemediğimiz çoğalamadığımız içindir…
‘Tek kişiliktir…’ denir ya yalnızlıklar…
İnanmayın… Ne Sevdalar ne kavgalar ve ne de ölüm tek kişiliktir…
Herkes kendininkini yaşasa da…
HEP KALABALIKTIR YALNIZLIKLAR…

***
Sahi, insan nedir…
Ya TANRI…
Hangisi daha yalnızdır…
Var mıdır bunun yanıtı…
Ne diyor Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran’da…

***
Ya o kıyısızlığı iç denizlerimizin…
Ya uykusuzluklarımızın…
Düşlerimizin… Özlemlerimizin…
Uçurumlarımızın…
Haksızlığa… Kaleme ve silaha
Susuşlarımızın…

***
Ve…
Artık yetmedi mi
Sevginin ve cesaretin zamanı
Gel-me-di-mi…

     
--------------------------------------------------------------------------------------------


AŞK ŞARAP TADINDADIR…

Mahmut Anayasa’yı, sanırım ülkemizde tanımayan, ona sevgi ve saygı duymayan yok… Ya şairliğini…

*Şairliğini tanıyacağımız ilk kitabını armağan etti bize: “AŞK ŞARAP TADINDADIR…”  Ve, bununla ilgili bir tanım:
* “Ruhumun Firar Etmiş Halleri…”
Ve bir ek: Bu bir “ŞİİR” kitabı değildir… Ne olduğu yukarıda yazıyor…

Mahmut Anayasa gerçekten de bu ülkenin ‘Asi bir Çocuğu…’ Büyük bir içtenlikle kendi benliği – duyu ve minelenmiş hayat olgularını seriyor okura… Onun için şiir: Sorar, sorgular, yaşamın sonsuz nehrinde yıkanmak gibi ürpertir insanı… İşte o ürpertidir onun da iletmeye çalıştığı okuruna…
Ve, bunu başarı ile yapıyor…

***
Şiirler çok da başarılı bir şekilde oturmuş yerli yerine…
Çoğu kez Edebiyat, yazgılarına boyun eğen, yaşadıkları hayattan hoşnut olan insanlara hiçbir şey söylemez… Edebiyat, ‘Asi Ruhu’ besler… Hayatta çok fazla şeyi ya da çok az şeyi olanların sığınağıdır… Emma Bovary ile arsenik içmek, Gregor Samsa’yla birlikte böceğe dönüşmek türünden bir şeydir Edebiyat…

***
Kitaptan Bir Örnek:

KIR KALEMİ
Kır kalemi sayın hakim
Razıyım cezama
Ver prangayı bileklerime
Sar yağlı ilmiği boynuma
Vur kurşunları bedenime…

Ruhum esir olsun diye haber saldım
Jara’nın yarım kalmış şarkısına
Steinback’in Gazap Üzümlerine
Eco’nun gülünün adına
Ve Kafka’nın kayıplarına…

Yüreğim esir olsun diye haber saldım
Bir yaralı kuşa
Bir yarım çığlığa
Bir çiğ tanesine
Ve bir duru suya…

Mart 2011

Bu haber toplam 1438 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 256. Sayısı

Adres Kıbrıs 256. Sayısı