1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. YILDIZI KAYIP DÜŞMEYEN: FİKRET DEMİRAĞ
YILDIZI KAYIP DÜŞMEYEN: FİKRET DEMİRAĞ

YILDIZI KAYIP DÜŞMEYEN: FİKRET DEMİRAĞ

1970 başlarında ülkede yaşanan gerilim havası Demirağ’ı ideolojik bir çizgiye iter. Bilhassa bu dönemde toplumsal özler taşıyan şiire yönelir

A+A-

 

 

Mehmet Kaya

 

Agoranın oradan, kuru otların,

kırık mozaiklerin ve kokusuz heykellerin

yanından… çanak antenlerin ve

baz istasyonlarının arasından geçerek,

neo-barbar bir uğultuya

karıştım -içime tutunarak-;

bu, ne idüğü zamanla anlaşılacak

ucube zamanda

hem bütün zamanlara ait,

hem hiçbir zamana ait olmayarak-

 

 

            Fikret Demirağ, 10 Ocak 1940’ta Lefke’de doğdu. 28 Kasım 2010’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen şairin çocukluğu, ailenin kiracı olarak ikâmet ettiği Kıbrıslırum’a ait evde geçti. Annesi apandisit ameliyatı geçireceğinden Demirağ’ı emanet ettiği Rum komşu Ksenuşairin anılarında yer aldı. Kıbrıslırumların ulusal kahramanlarından Marcos Dragos ile aynı mahallede oturdu. Demirağ şiirle ilk temasını bir röportajında şöyle anlatır:

“İlk şiirlerimi ortaokulda yazdım. O yıllarda yazdıklarıma şiir denirse tabii. Kimse, ‘yaz’ demedi, ‘yazma’ da demedi. Öyle başladı işte. Şiirleriyle tanıştığım ilk yerli ozan Özker Yaşın oldu. Orta üçteydim sanırım; yanılmıyorsam, bir gazete, Yaşın’ın Bayraktar Destanı’nı ek olarak dağıtmıştı. Gerçekten parasız bir ek miydi, anımsamıyorum şimdi. O şiirler, ilk karşılaştığım şiirler oldu. İlk şiirlerimi hiçbir ilke ve görüşe bağlı olmadan ( zaten hiçbir şey bilmiyordum), kör yordamı yazdım. Marazî denecek oranda duygusal şeylerdi. 1950’lerin sonuna kadar böyle gitti.” ( Ö. Özge 2 Eylül 1982 )

            Demirağ, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü 1961’de bitirmesinin akabinde Kıbrıs’ın çeşitli ortaokullarında 29 yıla yakın öğretmenlik yaptı ve emekli oldu. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Özdemir İnce’yle tanışmasıyla Demirağ, İkinci Yeni şiiriyle de tanışmış olur. Öğretmenlik yıllarında iki dönem olarak Halkın Sesi gazetesinin kültür-sanat sayfasını yönetti. Tutku (1960), Esperanza (1962) ve İkinin Yaşamı (1960) bu dönemin ürünleridir. Bu şiirlerde lirizm ve egzotizm ön planda kendini gösterir. Kıbrıs’ta çatışmaların yaşandığı yıllarda yazılan ve “soyut şiir”  diye adlanndırılan bu dönemi Mehmet Yaşın şöyle değerlendirir:

“Kıbrıs’ta kan banyosu sürerken, şairler sanki yağmur altında gitar çalınan uzak bir Latin limanında otururlar. Savaşı yok sayarak, başkaldırırlar. Yine de, dikkatli bir göz bu şiirlerin bir kanlı kargaşada yazıldığını fark edecektir. Soyut şiirin öncüsü Fikret Demirağ ve Kaya Çanca’da görüldüğü üzere, aşktan söz ederken bile aykırı, yabansı sözcükler kurşun gibi patlayarak okuru irkiltir.”. (Edebiyatta Kıbrıslı Türk Kimliği, 1988).

            1970 başlarında ülkede yaşanan gerilim havası Demirağ’ı ideolojik bir çizgiye iter. Bilhassa bu dönemde toplumsal özler taşıyan şiire yönelir ve kendi şiir serüveninde özellikle 1970 sonrası gittikçe yoğunlaşan bir şiir dili arayışıyla şair,  kendi sesini oluşturur. Kısa Şiirler Durağı (1972), Ötme Keklik Ölürüm (1972), İkinci Yeni şiir anlayışıyla ve yalın, toplumcu şiirlerdir. Neşe Yaşın bu şiirlerin somut bir şiire yol almaya başladığının ipuçlarını taşıdığını söyler ve asıl toplumcu ve evrensel temalı şiirlerinin Umut ve Dehşet Çağından Şiirler (1978) ile geldiğini ekler. 1960 yıllarında başlayan ve devam eden yer yer kabalizmi anımsatan hamasî üslûbun tehakkümü Kıbrıs’ta etkili olsa da şair özellikle 1980’li yıllardan sonra yaşadığı coğrafyanın tarihsel ve ve kültürel köklerine yoğunlaşır, hamasî tarzın karşısına kendi şiirini, sivil şiirini koyar.

                        “Gittim eşelemeye çocukluğumun küllerini,

                        tozlu, tenha bilge zeytinler karşıladı beni;

                        sanki binlerce yıl önce susmuştu hepsi

                        ve rüzgârda en eski, en uzak ölülerini

                        dalgın anımsayan mitolojik kadınlar gibiydi:

                        Belki uzak bir tragedyada belirsiz bir dava

                        gibi vuruyordu ölen bir zaman yürekleri”… (Yıldızı Kayıp Düşen: Çocukluğumun Küllerini Eşelemeye Gittim).

Bu bir bakıma şairin, mitoloji devirlerine kadar geçmişi sorma ve sorgulamasıdır. Bu bağlamda Modern Kıbrıs Türk şiirinin öncüleri arasında yerini alır. Bu şiirin kurumsallaşması ve Kıbrıs dışında tanınması için en uzun süreli, kesintisiz ve en etkin biçimde çaba gösterdi. Behçet Necatigil 1972’de Demirağ için “Kıbrıslı sanatçıların en ilginç, en değerlisi” değerlendirmesini yapar. 

            Kıbrıs Türkünün varolma adına her şeyiyle mücadele ettiği savaşlar, akıl almaz yaşanmışlıklar, travmalar Demirağ’ın son 50 yılına yayılan trajedide farklı bir çehreye bürünür ve yoğun bir duygu söylemi imgelerle daha kesif bir hâl alır. Onun bu yönü farklı algılansa da şairlik yönünü, poetikasını, üslûbunu ortaya koyması hasebiyle önem arzeder. Akdeniz, Türk, Yunan, İspanyol, Ortadoğu ve dünya şiirinden beslenen Kıbrıs trajedisinin ve bu trajedi içinde cendereden cendereye çekilen Kıbrıslıların toplumu ve bireyi ilgilendiren, ruh dünyalarını odağa alan Demirağ, lirik ve epik unsurların girifleştiği bir şiir oluşturmanın peşinde oldu. Hüznün ve karamsarlığın yanında umut ve coşku, gelenekle de harmanlaşan bir çeşniyle dimağlarımızda latif bir haz bırakır.

            Demirağ, özgün çıkışını Rüzgârda Ozan Türküleri(1986) ile sürdürür. Şair bu eseriyle ilgili olarak yapılan röportajda şunları söyler:

                        “Bu şiirlerde ortaya koyduğum duyarlık, herhangi bir moda esintisinin

                        uzantısı değil. Bu şiirlerde, bir ozanın kendi kendiyle hesaplaşması var

                        bir kere. Bu kimlik hesaplaşması dün başlamış bir olay da değil aslında.

                        Aslında somut olarak toplumun tartışma alanına gelmesi yenidir. Kimlik

                        arayışı ne şekilde eskiye dayanıyor? Bir kere, 74 sonrası değişen duyarlıklar,

                        gündeme gelen konular bunlar. Biraz öncesine de dayanır, ama 74’ü kalın

                        çizgilerle alacak olursak, önceleri toplumsal planda tartışılmadıysa nerde

                        tartışıldı? Bazı insanların iç planında tartışıldı. Kendi adıma, bu konuyu hem

 bir iç hesaplaşması olarak 1974 ve sonrasından çok önce yaşadım, hem de

1974’te yayımlanan kitabımdaki 1970,71,72,73 tarihli şiirlerin temaları, renk,

koku ve tınılarıyla şiirimize taşıdım. Zaten bizim elbette bir kimliğimiz vardı,

kimliksiz insan toplum olmaz, ne var ki bunun bilince taşınması ve örneğin

şiire yansıması gecikti. Çok çeşitli nedenlerle… Bunda suçlu da aramamak

lazım… Ne de kınamaya yönelmek! Çünkü her ozan, her insan gibi, içinde

yaşadığı toplumun ve koşulların bir ürünüdür.” (Mene 27 Nisan 1987).

            Fikret Demirağ çeşitli dönemlerde arkadaşlarıyla sanat ve edebiyat dergileriyle yazın hayatında sürekli aktif oldu. Çağ-Der ve Pygmalion dergileri bunlardandır. Bunun yanında Demirağ, Kıbrıs Türk ve Rum sanatçılarının birbirlerinin sanat ve edebiyatlarını tanıma ve toplumlar arası çalışmalar yapanlar arasında yer aldı. Bu amaçla kurulan Artist&Artist örgütünde faal olarak yer aldı. Radyo ve televizyonlarda yaptığı şiir programlarıyla da aktif olan Demirağ’ın şiirleri Rumca, İngilizce, Fransızca, Makedonca, Letonca, Bulgarca, Slovakça, Arapça, Azerice ve bunun gibi dillere, lehçelere aktarıldı. Bu eserlerden bazıları ödüllendirildi, oyunlaştırıldı ve bestelendi. Yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere birçok yerde şiir etkinliklerine katıldı.

            1994 yılında lâyık görüldüğü Türk-Banka Kültür-Sanat Ödülü’nü, aynı ödülün 2005’te KKTC birinci cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a verilmesi üzerine bu ödülü şair ve sanatçılardan oluşan 9 arkadaşıyla birlikte iade etti. Bunu sanata ve etiğe aykırı bulduğundan yaptığını ifade etmiştir.

            Aşk şiirlerinin ve erotik şiirlerinin yer aldığı Eros’un Oku (1997), maskülen bir erilliğin ve feminen dişilliğin unsurlarını barındırır. Özellikle erotizm ve cinselliğin şairde uyandırdığı intiba sıradan olanın dışında bir perspektiften görülür. Nitekim şair de şöyle söyler:

                        “Aşk ve erotizm her şey demek değil tabii, ama çok şeydir. Üzerine

                        gizli-açık çok şey konuşulan, en çok ‘oyunlar’ oynanan, en çok yalan

                        söylenen, iki yüzlü davranılan, beynimizin bir yerinde sürekli yer

                        alan, bizi bazen huzursuz ve mutsuz, bazen de mutlu eden, ne yazık ki

                        ticârî meta hâline de getirilen ve hayatımızın en anlamlı parçalarından

                        iki olgu oldukları için, çok şey…” (Çakmak 1997)

Neşe Yaşın da Eros’un Oku için şunları dile getirir: “Bu kitap, şairin yalnızca aşk ve erotizm şiirlerinden bir seçki ya da cinselliğin tarihini sunmaz. İki insan arasında kurulan son derece yalın ve içten bir ilişkinin özel tarihinden kesitler sunar. Kitap aynı zamanda aşkın kimliğine ışık düşürür. Abartısız bir anlatım tutturarak, ölçülü bir lirizmle, giderek kötüleyen, giderek daha fazla korku üreten bir dünyada, yaratılan, yetiştirilen, yeşertilen bir birlikteliğin dizelere dökülmesidir. Geri planda Kıbrıs’ın tarihi ve kültürü duyumsanır.” der. Bu kitabı 1999’da Alfa & Omega, 2002’de Tanrı Müziği Bir Sessizlikte ve 2005’te Ada’mın Sahilinde gibi kitapları izler.

Fikret Demirağ, yaşadığı toplumla nefes almasını bilen, köklerini sorgulayan, yer yer mistik ve gizemli imgelerle, mitoloji unsurlarıyla tavrını koyan, kendi sesini, çizgisini belirleyen, tarzını ve tavrını ortaya koyan bir şairdir. Bu yönü onu Kıbrıs Türk şiiri adına hem gür hem de latif bir seda olarak karşımıza çıkarmaktadır.

Fikret Demirağ’ın şiir kitapları: Tutku (1960), İkinin Yaşamı (1960), Esperanza (1962), Açar Yörüngeler Çiçeği (1963), Aşkımızın Şarkıları (1965), Kısa Şiirler Durağı (1968), Ötme Keklik Ölürüm(1972), Dayan Yüreğim (1974), Umut ve Dehşet Çağından Şiirler (1978), Dinle Şarkımı (1981), Akdenizli Şiirler ve Aşk Sözleri (1984), Adıyla Yaralı (1986), Rüzgârda Ozan Türküleri (1986), Acılı Bir Yurt İçin: Limnidi Ateşinden Bugüne ( 1. Kitap, 1992), Hüzün Ana (2. Kitap, 1992), Sırı Dökülmüş Kökayna & Yalnızlık, Gece Müziği ( 3. ve 4. kitaplar, 1994-1994 Türk Bankası Ödülü, 1995 M. Necati Özkan Ödülü), Seçme Şiirler (1994), Şiirin Vaktine Mezmur (1996), Eros’un Oku (1997), Alfa & Omega (1999), Tanrı Müziği Bir Sessizlikte (seçme şiirler 2-2002), Ada’mın Sahilinde (seçme şiirler-3, 2005), Yıldızı Kayıp Düşen(2013).

Anı-roman: Şu Müthiş Savaş Yılları (1985), Yağmur Ağaçları.

 

Kaynaklar

 

Demirağ, Fikret.Yıldızı Kayıp Düşen. Işık Kitabevi Yayınları, 2013: Lefkoşa.

Mene, Aşık.“ Fikret Demirağ’la “Rüzgârda Ozan Türküleri ya da Şiirin Uzun Yürüyüşü” Üzerine Bir Söyleşi”. Yenidüzen, 27 Nisan 1987.

Ö. Özge. “Fikret Demirağ’a Sorular”. Ortam, 2 Eylül 1982.

Yaşın, Neşe. Şiirle Hatırlamak Kıbrıslıtürk Şiirinde Paradigma Değişimi. Söylem Yayınları, 2013:Lefkoşa.

Çakmak, Hakan. “Umutsuz Bir Umut Kışkırtıcı”. Yenidüzen, Eylül 1997.

Bu haber toplam 5338 defa okunmuştur
Etiketler : ,
Gaile 420. Sayısı

Gaile 420. Sayısı