
“Türkiye’nin bize adalet borcu var”
72 kişinin hayatını kaybettiği Grand İsias Otel’in yıkılmasında kusuru bulunan 6 kamu görevlisinden 3’ü, bilirkişi raporunda otelin yıkılmasından sorumlu tutuldu.
Dava öncesi YENİDÜZEN’e konuşan aileler, bilirkişi raporuna göre 3 kamu görevlisinin binanın yıkılmasında sorumluluğunu ortaya koymasına rağmen tutuksuz yargılamalara tepki gösterdi. Aileler, ek rapor isteyeceklerini kaydetti.
Serap ŞAHİN
Adıyaman’da 6 Şubat depremlerinde aralarında Şampiyon Meleklerin de bulunduğu 72 kişinin hayatını kaybettiği Grand İsias Otel’in yıkılmasında kusuru bulunan 6 kamu görevlisine ilişkin Dokuz Eylül Üniversitesi’nin hazırladığı bilirkişi raporunda, dönemin Adıyaman Belediye Başkan Yardımcısı Osman Bulut, İmar İşleri Müdürü Mehmet Salih Alkayış ve Ruhsat Şefi İnşaat Mühendisi Bilal Balcı binanın yıkılmasından sorumlu tutuldu.
Adıyaman Belediyesi İmar Müdürü Yusuf Gül, Yapı Kontrol Birimi Görevlileri Ruhsat Teknisyeni ve daimi işçi Abdurrahman Karaarslan ile teknik eleman Fazlı Karakuş’un ise binanın yıkılmasında sorumluluğu olmadığı kanaatine varıldı.
Dava öncesi YENİDÜZEN’e konuşan aileler, sorumluların cezalandırılması ve adaletin sağlanması için mücadelelerini sürdürdüklerini belirterek, bilirkişi raporuna göre 3 kamu görevlisinin binanın yıkılmasında sorumluluğunu ortaya koymasına rağmen tutuksuz yargılamalara tepki gösterdi. Aileler, ek rapor isteyeceklerini kaydetti.
İsias Otel’de kızı Serin İpekçioğlu’nu kaybeden Hukukçu Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, bilirkişi raporunu “kısmen doğru, kısmen yanlış” olarak değerlendirerek, imza atan herkesin hukuken sorumluluğu bulunduğunu vurguladı. İpekçioğlu, Türkiye’de Alpargün Apartmanı davasında verilen olası kast kararının deprem davaları için bir emsal olduğunu belirtti ve İsias Otel’deki usulsüzlüklerin daha net olduğunu söyledi.
Kızı Selin Karakayı’yı kaybeden, Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Karakaya, yapı ruhsatına imza atanların tümünün sorumlu olduğunu söyledi. Karakaya, davaların birleştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, olası kast kapsamında cezaların verilmesinin hayati önem taşıdığını belirtti. Karakaya, adaletin sağlanması için toplumun ve Kıbrıs halkının desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade etti.
İsias Otel’de oğlu Aras Aktuğralı’yı kaybeden Murat Aktuğralı, adalet mücadelesinin ilk günden bu yana aynı kararlılıkla sürdüğünü belirterek, Türkiye’nin kendilerine bir “adalet borcu” olduğunu söyledi. Aktuğralı, “72 kişinin hayatını kaybettiği bir binada verilen cezaların 3-5 yılda tamamlanabilecek olması adil değil. Çocuklarımızın ruhu, adalet yerini bulmadığı sürece dinlenmeyecek. Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gideceğiz” dedi.
İsias Otel’de kızı Asya Tülek’i kaybeden Mehmet Tülek, sanıkların tutuksuz yargılanmasına tepki göstererek, “Hasan Arslan önceki davada 16 yıldan fazla ceza aldı ama şu an kaçak. Adalete güvenmek istiyoruz ama cezasını verip hapse koyamıyorlar.” dedi. Yeni bilirkişi raporunun suçları açıkça ortaya koyduğunu vurgulayan Tülek, “Suçlar çok açık ama ne yazık ki tutuksuz yargılanıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Oğlu Mert Niyazi Topukcuoğlu’nu İsias Otel’de kaybeden Sena Bundan Topukcuoğlu ise 6 Kasım’daki kamu görevlileri duruşmasında tüm sorumluların olası kastla yargılanarak en ağır cezayı almaları gerektiğini söyledi.
Topukcuoğlu, “Eğer onlar doğru dürüst denetlese, yapı ruhsatlarını ve izinleri vermeseydi bu katil bina hiç olmazdı. Çocuklarımız şimdi yanımızda olacaktı” diyerek, belediye ve yetkililerin kusurlarının çocuklarının ölümüne yol açtığını vurguladı.

Hukukçu, Doç.Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu:
“Bilirkişi raporu kısmen doğru, kısmen yanlış”
Hukukçu, Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, bilirkişi raporunu değerlendirerek, raporu “kısmen doğru, kısmen yanlış” olarak nitelendirdi. İpekçioğlu, “3 tane sorumluluk zaten olması gereken ama 3 kişinin daha sorumluluğu var. Bu kişilerin isimleri ruhsatta var, imzalamışlar.” dedi.
İpekçioğlu, “İmar müdürü, ruhsat büro, tekniker ve belediye başkan yardımcısı. Bu kişilerin imzalarının hepsi de kurucu unsur. Bu kişilerin imzalarının bir tanesinin eksik olması o ruhsatın geçerliliğini etkileyen bir mesele.” ifadelerini kullandı.
Bir belgeye imza atarak hukuken geçerlilik kazandıran kişilerin sorumluluğunun da bulunduğunu vurgulayan İpekçioğlu, “O yüzden ‘teknik anlamda sorumlu değildir, cezai anlamda da sorumlu olmayacağı’ sonucunu çıkarmak hukuken mümkün değil.” dedi.
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre sorumluluğun teknik, idari veya cezai olarak ayrılmadığını belirten İpekçioğlu, “Siz bir belgenin şeklen tamam olduğuna değil, esasa ilişkin bir onay veriyorsunuz. Yani orada yapılan işlemler yerinde fiziken gidip kontrolün yapıldığı, yazılı malzemenin kullanıldığı statik hesaba göre yapıldığını onaylıyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
İpekçioğlu, “Şeklen bir imza meselesi çıktı, şeklen sorumluluk diye bir şey getirdiler hukuk alemine. Ben 25 yıllık hukukçuyum, hayatımda hiç böyle bir şey duymadım. Bu da herhalde Türkiye tarihinde ilktir.” diyerek tepkisini dile getirdi.
“Ek rapor talebinde bulunacağız”
İpekçioğlu, bilirkişi raporuna ilişkin olarak ek rapor talebinde bulunacaklarını belirtti. “Tabii ki ek rapor talebinde bulunacağız.” diyen İpekçioğlu, “Yusuf Gül bilirkişi raporunda teknik anlamda sorumlu değildir demek, mahkemenin buna herhangi bir sorumluluk yüklemeyeceği anlamına gelmez.” ifadelerini kullandı.
Bilirkişi raporunun yalnızca teknik konularda uzman görüşü sunan bir belge olduğunu vurgulayan İpekçioğlu, “Zaten bilirkişi raporu sadece teknik rapordur. Yani teknik konularda uzmanlığa gidilen bir belgedir. Yargıcı yönlendiren bir belgedir. Doğrudan delil niteliği de taşımaz. Var olan delillerin değerlendirilmesinin bir belgesidir o.” dedi.
İpekçioğlu, “Zaten sorumluluğu belirleyecek olan mahkemedir, mahkemenin görevi alanıdır. Yani şimdi her kurumun görevi alanını net bir şekilde çizelim. Çünkü Türkiye'de bu da iç içe geçmiştir, yetki gaspı, sorumluluk gaspı her alanda maalesef ki nüfus etmiş durumda.” ifadelerini kullandı.
Mahkemenin önündeki uyuşmazlığı çözmekle yükümlü olduğunu hatırlatan İpekçioğlu, “Niye mahkemeye gittik? Bir uyuşmazlık olduğu için. Bu uyuşmazlığı çözmemiz gerekir. Çözecek olan da mahkeme heyetidir.” dedi.
Ek rapor talebinin sonucunda farklı değerlendirmeler çıkabileceğini belirten İpekçioğlu, “Evet, fiziken gidip yerinde görmesi gereken kişi Yusuf Gül değildir sonucu yine çıkabilir. Ama bu demek değildir ki sorumlu değil. Çünkü siz imza koyuyorsunuz. O zaman sizin imzanızın bir anlamı yoksa, o zaman niçin varsınız? Niçin imzaladınız?” diye sordu.
“Yani sizin imzanız olsa da olmasa da bu belge geçerlilik kazanacaksaydı, o zaman imzanızın hukuken bir anlamı olmamalıydı. Olduğuna göre demek ki sorumluluğu vardır. Yani çok nettir bu konu, tartışmaya dahi açılamayacak kadar. Benim açımdan bir hukukçu gözüyle çok nettir.” ifadelerini kullandı.

“Alpargün kararı deprem davaları için bir ışıktır, İsias’ta olası kast çok daha nettir”
Hukukçu, Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, Türkiye’de Alpargün Apartmanı davasında verilen olası kast kararını Türkiye’deki deprem davaları açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. “Alpargün apartmanı davasında çıkan olası kast kararı Türkiye deprem davaları açısından bir ışıktır.” diyen İpekçioğlu, “Çünkü bugüne kadar deprem davalarında olası kast maalesef ki sadece kolon kesimine özgülendi. İlk kez bir müteahhitin sahte ruhsatla, kaçak, çürük malzemeyle veya gerektiği kolon-kiriş birleşimini yapmadan inşa ettiği bir binanın yıkımında olası kasta mahkûmiyete gidildi.” ifadelerini kullandı.
İpekçioğlu, bu kararın önemli bir adım olduğunu vurguladı, “Tabii ki bu bizim için bir ışıktır ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim, İsias’ta Alpargün’den daha açık bir usulsüzlük vardır.” dedi.
Mahkeme heyetinin İsias davasında karar verirken daha net bir tabloyla karşı karşıya olduğunu belirten İpekçioğlu, “Olası kastı gözleri kapalı verebilirler. Yani vicdanen de hukuken de kanunen de her anlamda rahat olacak şekilde olası kastı vermeleri gerekir.” ifadelerini kullandı.
İpekçioğlu, aksi durumda adaletin sağlandığı yönündeki söylemlerin inandırıcılığını kaybedeceğini dile getirdi, deprem davalarında verilen cezaların adaletin sağlandığı algısıyla sunulmasının yanlış olduğunu kaydetti.
İsias davasındaki usulsüzlüklere dikkat çeken İpekçioğlu, “5 yıl geçerliliğini kaybetmiş bir ruhsata geçerliymiş gibi o tadilat ruhsatı verdiler.” dedi.
“Osman Bulut’un ‘şekle imza attım’ demesi kabul edilemez”
Yargılanan eski Belediye Başkan Yardımcısı Osman Bulut’un aslında tarih öğretmeni olduğunu belirten İpekçioğlu, “Tarih öğretmeninin yeri okuldur, eğitim vermesi gerekir. Eğer siz belediyede başkan yardımcılığı görevine gelmişseniz siz bir siyasi atamasınız.” diye konuştu.
“ ‘Benim sorumluluğum yoktur. Ben şekle imza attım’ demek siyasi nüfus, siyasi bağlantılar sonucunda ben buna göz yumdum anlamına gelir.” diyen İpekçioğlu şöyle devam etti:
“Osman Bulut, mahkemede pişkin pişkin ‘ben şekle imza attım’ diye bir ifade kullanmasın. Bunu benim kabul etmem mümkün değil. Ben bir anne olarak zaten bu kişilerle nasıl karşı karşıya kaldığımı kendi kendime sorarım. Nasıl sakin kalabildiğimi. Bir hukukçu olarak bunu asla kabul etmem mümkün değil.”
“Anavatanın bize bir adalet borcu var”
Mahkemede verilen ifadelerin, görevlilerin sorumluluk bilincinden uzak olduğunu gösterdiğini belirten İpekçioğlu, “Türkiye bürokrasisi, belediyedeki görevliler bu kadar mı niteliksizdir? Bu kadar mı yaptıkları işin farkında değiller? Bu kadar mı insan hayatına hiç değer vermezler? Siz insan hayatıyla oynuyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
Verilen ruhsatların önemine dikkat çeken İpekçioğlu, “Vermiş olduğunuz ruhsat bir köpeğe, bir hayvana, bir kediye, kulübe değil, bu oteli insana hizmet için açıyorsunuz. Kamuya açtığınız bir otelde benim can ve mal güvenliğim olması gerekir.” dedi.
İpekçioğlu, “Düşünün ki bir ülkeye çocuğunuzu gönderiyorsunuz, bir yere emanet ediyorsunuz ki ‘Anavatan’ dediğimiz yere emanet ediyoruz. Anavatanın o zaman bize bir adalet borcu var. Bu işler bu kadar basit değil.” ifadelerini kullandı.
Adalet arayışından vazgeçmeyeceklerini vurgulayan İpekçioğlu, “Duruşmada bizim karşımızda doğru düzgün savunma yapmalarını bekliyorum. İnsan gibi.” dedi.
“Bin gündür adalet mücadelesi veriyoruz, bir kez bile adaletin sağlandığını görmedim”
Adalet kavramının Türkiye’de sorgulanır hale geldiğini belirten İpekçioğlu, “Bin gündür biz bu adalet mücadelesi içindeyiz, bin gündür bir kez bile adaletin sağlandığını görmedim.” dedi. Acılı anne İpekçioğlu, özellikle İsias davasında yaşananlara dikkat çekti, “İsias özelinde konuşmak gerekirse de tutuklama dedik, tutuklanmadılar. Kamu görevlileri tutuksuz şu anda.” diye konuştu.
Bilirkişi raporuna göre üç kişinin kesinlikle tutuklanması gerektiğini belirten İpekçioğlu, diğer 3 kişinin de rapora göre sorumlu çıkmadığını ancak hukuken sorumlu olmaları gerektiğini vurguladı.
“Ben kızımı, arkadaşlarını, çocukları, sevdiklerimizi, arkadaşlarımızı 16 saniyede kuma gömdüm”
İpekçioğlu, Adıyaman Savcılığının tutumuna tepki göstererek, “Savcılığın şunu anlaması lazım, savcı devlet adına iddia görevini yerine getiren kişidir. Devletin tek eline cezalandırma hak ve yetkisinin tek eline alması şu anlama gelir: benim şahsi öcümü sonlandıracak olan devlettir.” dedi.
İpekçioğlu, “Ben ıslah politikasından gidemem. Ben bir vatandaşım. Benim şahsi öcüm vardır. Ama devletin izlediği suç ve ceza politikasında hem evet bedel ödetme vardır, kefaret hem de ıslah amacı olabilir. Ama benim karşımdaki insan vasıflarına sahip olmayan insanları eğitme gibi, tekrar topluma kazandırma gibi bir amacım yok. Ben şahsi öcümün sonlandırılmasını istiyorum. Ben kızımı, arkadaşlarını, çocukları, sevdiklerimizi, arkadaşlarımızı 16 saniyede kuma gömdük.” ifadelerini kullandı.
“Yüreğimdeki acının karşılığı olası kastın da ötesinde”
Türkiye adalet mekanizmasının, yaşananların ağırlığını anlamadığını belirten İpekçioğlu, “Türkiye adalet mekanizması, bunun bizim hayatımıza mal olduğunun farkında değil herhalde. Bu dava öyle bir emsal karar olacak ki diğer orada sesini çıkaramayan, yaşam mücadelesine girip evi, barkı, işi, gücü giden insanlara da umut olacak. Çünkü insanlar önce hayatta kalma mücadelesine gittiler. Belki onların da elinden tutmuş oluruz. Onlara da öncülük yapmış oluruz. Bizim amacımız bu.” dedi.
İpekçioğlu, yaşadığı acının büyüklüğünü anlatırken, “Tabii ki ben bir anne olarak olası kast benim için yeterli değil. Yani benim yüreğimdeki acının karşılığı olası kastın da ötesinde. Bunu zaten telafi etmeleri mümkün değil.” ifadelerini kullandı.

Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya:
“İmzası olan herkesin sorumluluğu vardır”
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya, 6 Kasım’da görülecek kamu görevlileri davasına ilişkin olarak, “Uzun süredir beklediğimiz bilirkişi raporu pazartesi günü dosyaya yüklendi. Aileler olarak bu raporu büyük bir tedirginlikle bekliyorduk. Rapor 9 Eylül Üniversitesi’ne gönderildiği için, oradaki akademisyenlerin Grand İsias Otel davasını ve süreci çok iyi bildiklerini düşündüğümüzden, gerçeklerin tam anlamıyla ortaya çıkacağına inanıyorduk.” dedi.
Raporun içeriğine dair değerlendirmede bulunan Karakaya, “Rapor sonucunda üç kamu görevlisine sorumluluk yüklendi, üç kamu görevlisine ise sorumluluk atfedilmedi. Bu durum, raporun eksik olduğunu gösteriyor. Çünkü adı geçen altı kamu görevlisinin tamamının bu katil binanın yapımında imzası bulunuyor. Dolayısıyla imzası olan herkesin sorumluluğu vardır.” dedi.
“Sorumluluk atfedilenlerin tutuklanmasını bekliyoruz”
Karakaya, kamu görevlilerinden sorumluluk atfedilenlerin tutuklanmasını beklediklerini belirtti. Birinci ceza davasında 11 sanığın yargılandığını hatırlatan Karakaya, Gazi Üniversitesi bilirkişi raporunun ortaya çıkmasının ardından şirketin ortağı Ahmet Bozkurt’un oğlu Efe Bozkurt’un serbest bırakıldığını hatırlattı.
Raporun açıklanmasının üzerinden günler geçmesine rağmen tutuklama kararı çıkmadığını ifade eden Karakaya, Türkiye’deki adalet sistemine duydukları güvensizliği dile getirdi. Birinci ceza davasında 16 yıl hapis cezası alan Hasan Arslan’ın hâlâ dışarıda olmasına tepki gösteren Karakaya, bu durumun kamu görevlilerinin kaçma ihtimaline dair endişelerini artırdığını söyledi.
Karakaya, “Altı kamu görevlisi de bu yapı ruhsatlarını ve belgeleri imzaladı. ‘Ben sadece bana gelen evraklara baktım, belgeleri denetlemedim’ diyemezler. Bunu kabul edemeyiz.” diyerek tüm kamu görevlilerinin sorumluluğu bulunduğunu vurguladı. 6 Kasım’daki duruşmada avukatlar aracılığıyla ek rapor istenmesini beklediklerini belirten Karakaya, kamu görevlilerinin hak ettikleri cezayı alması için mücadele ettiklerini ifade etti.

“Adıyaman’da yapı ruhsatlarına imza atanlar hâlâ görevde”
Dernek Başkanı Karakaya, adalet mücadelesinin en temel amacının “bir daha hiçbir çocuğun ölmemesi” olduğunu vurgulayarak, Grand İsias davasında sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin hâlâ Adıyaman Belediyesi’nde görevde olmasına tepki gösterdi.
Karakaya, “Biz bu olaylar bir daha asla yaşanmasın dedik ama bir gerçek var. O kamu görevlileri hâlâ o koltuklarda oturuyor” dedi. Adıyaman’da depremin ardından yeni yapıların inşa edildiğine dikkat çeken Karakaya, bu yapıların güvenilirliği konusunda ciddi endişeleri olduğunu belirtti.
“Adıyaman şu anda yenilenen bir şehir. Yeni binalar yapılıyor, belediye tarafından yeni yapı ruhsatları veriliyor. Ancak o sorumluluğu olan kişiler hâlâ yapı ruhsatlarına imza atıyor” diyen Karakaya, bunun büyük bir risk taşıdığını ifade etti.
Üç kamu görevlisinin hâlâ belediyede çalıştığını kaydeden Karakaya, “Bu olaylar bir daha yaşanmasın diye yola çıktık ama Grand İsias’ın yapımında imzası olan kişiyi hâlâ orada tutuyorsun. Ona bu imzaları attırıyorsun. Bunun önüne geçilmeli, cezalar verilmeli ki gerçekten güvenli şehirler inşa edilsin” diye konuştu.
“Davalar bilinçli şekilde birleştirilmiyor”
Karakaya, kamu görevlilerinin “bilinçli taksirle” yargılanmasının yanlış olduğunu belirterek, Grand İsias davasında iki dosyanın ayrılmasına tepki gösterdi.
Karakaya, tüm ailelerin ve avukatların bu konuda aynı görüşte olduğunu ifade ederek, “Biz ilk günden beri bu adalet yolculuğunda söyledik. Kamu görevlileri davasının, otel sahipleri ve fenni mesuller davasıyla birlikte görülmesi gerekiyordu. Davaları hâlâ ısrarla birleştirmediler” dedi.
Adıyaman’da birçok davanın birleştirildiğini, ancak Grand İsias Otel davasının özellikle ayrı tutulduğunu vurgulayan Karakaya, “Çünkü biliyorlar, bu dava emsal bir davadır. Bu davada olası kast cezası verilmelidir. Fakat bilinçli bir şekilde bu davaları birleştirmiyorlar” ifadelerini kullandı.
Yargıtay’da temyiz aşamasında olan sürece dikkat çeken Karakaya, “Umudumuz Yargıtay’dadır. Kararın bozulup geri gönderilmesini ve davaların birlikte görülmesi gerektiğinin belirtilmesini bekliyoruz. Mücadelemiz bitmedi. 6 Şubat 2023’te hayatlarımız sona erdi ama buradaki amacımız bu davada gerekli cezaların verilmesi ve bu olayların bir daha yaşanmamasıdır” diye konuştu.

“Adalet sağlamak bu kadar zor olmamalı”
Karakaya, adalet arayışlarının her geçen gün daha da büyüyen bir acıyla sürdüğünü söyledi.
Karakaya, yaşadıkları duygusal yıkıma dikkat çekerek, “Çocuklarımız yok. Her gün katlanan bir acının içinde, ‘Bugün nasıl ayağa kalkacağım, nasıl yaşamaya devam edeceğim?’ diye sorgulayan anneler babalarız biz” dedi. Çocuklarının arkadaşlarının gözleri önünde büyüdüğünü söyleyen Karakaya, “Çocuğumun sahip olacağı geleceği her gün hayal etmek yaşanabilir bir durum değil. Adalet sağlamak bu kadar zor olmamalı” ifadelerini kullandı.
Hakim ve savcılara çağrıda bulunan Karakaya, “Biz sadece hukuka ve vicdana uygun kararlar verilmesini istiyoruz. Bu otelin yapımında her türlü usulsüzlüğün, vicdansızlığın, ahlaksızlığın yapıldığını defalarca söyledik. Hakim heyeti olası kast kararı verirse, belki bazı olayların önüne geçeriz, başka çocuklar ölmez” dedi.
Adalet mücadelesini sürdürebilmek için her sabah kızının hatıralarından güç aldığını anlatan Karakaya, “İlk gördüğüm çocuğumun boş odası. Onun resimlerine bakarak, videolarını izleyerek kendimde güç buluyorum. Tek isteğimiz gerçek adaletin sağlanması ve acımızı yaşamak için artık bir nefes alabilmek” diye konuştu.
Karakaya, suçluların cezalarının “olası kast” kapsamında verilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Meleklerimize bir söz verdik. Bu sözümüzü tutmamız lazım. Aksi halde ne hukuken ne vicdanen bir rahatlık mümkün olmayacak” ifadelerini kullandı.
“Sizin gücünüze ve desteğinize ihtiyacımız var”
Karakaya, “6 Kasım’da adalet için yine yollara düşüyoruz. Uzun bir aradan sonra yine o Adıyaman’a gidiyoruz. İçimizde çok büyük bir öfke ve tedirginlik var” dedi.
Tüm Kıbrıs halkına ve davayı destekleyen herkese seslenen Karakaya, “Lütfen yanımızda olun. Sizin gücünüze ve desteğinize ihtiyacımız var. Başka türlü atlatamıyoruz orada geçirdiğimiz saatleri ve günleri” ifadelerini kullandı.
“İsias ortak davamızdır” diyen Karakaya, “İsias olası kast diyerek sesimizi daha güçlü bir şekilde duyurmamız gerekiyor. Çocuklarımızın adaletini hep birlikte, el ele vererek sağlamamız gerekiyor” diye çağrıda bulundu.

AİLELER ADALET ÇAĞRISINI YİNELEDİ:
Murat Aktuğralı: “AİHM’e gitmemiz gerekiyorsa oraya da gideceğiz”
İsias Otel’de oğlu Aras Aktuğralı’yı kaybeden acılı baba Murat Aktuğralı, adalet mücadelesinin ilk günden bu yana aynı kararlılıkla sürdüğünü belirtti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendilerine bir “adalet borcu” olduğunu vurgulayan Aktuğralı, “Bu borç hâlâ kapanmadı” dedi.
Adana’daki Alpargün Apartmanı davasında mahkemenin olası kast kararını yenilemesinin kendilerine umut verdiğini söyleyen Murat Aktuğralı, “Bu karar depremle ilgili ilk olası kast kararıydı, bizim için çok önemli” ifadelerini kullandı.
İsias davasında üç aşamalı bir yargı sürecinin yürütüldüğünü hatırlatan Aktuğralı, ilk aşamada mal sahiplerinin ceza aldığını, ancak hüküm giyen sanıklardan Hasan Arslan’ın hâlâ bulunamadığını belirtti. “Bu, adalet çağrımızın ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor” diyen Aktuğralı, tüm usulsüzlüklerin, kaçak kat ve asansörlerin, sahte belgelerin ortada olduğunu vurguladı.
“72 kişinin hayatını kaybettiği bir binada verilen cezaların 3-5 yılda tamamlanabilecek olması adil değil. Çocuklarımızın ruhu, adalet yerini bulmadığı sürece dinlenmeyecek” diyen Murat Aktuğralı, gerekirse davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacaklarını söyledi. “Bütün aileler kararlıyız. Türkiye’deki süreci tamamlamayı bekliyoruz” dedi.

Mehmet Tülek: “Suçu somut ama tutuksuz yargılanıyorlar”
İsias Otel’de kızı Asya Tülek’i kaybeden Mehmet Tülek, yargılama sürecine ilişkin endişelerini dile getirerek, ilk davada ceza olmasına rağmen sanıkların hapiste olmadığını söyledi. Tülek, “Hasan Arslan önceki davada 16 yıldan fazla ceza aldı ama şu an kaçak. Adalete güvenmek istiyoruz ama cezasını verip hapse koyamıyorlar” dedi.
Tülek, yeni bilirkişi raporunun suçları somut şekilde gösterdiğini belirterek, “Raporda belediyecilerin de Bozkurtlarla birlikte işi çevirdikleri net olarak görülüyor. Usulsüz ruhsat var, suçlar çok açık ama ne yazık ki tutuksuz yargılanıyorlar” ifadelerini kullandı. Önceki duruşmada da Hasan Arslan’ın kaçma ihtimali olduğu için tutuklu yargılanmasını talep ettiklerini, kendisinin ve avukatların birden çok kez başvuruda bulunduğunu ancak tutuksuz yargılanma kararı verildiğini anlattı.

Tülek, belediye yetkililerinin suçunun somut olduğunu ve alacakları cezanın yüksek olması gerektiğini vurgulayarak, “Bu rapora göre daha ağır cezalar olmalı, ama kaçacaklar. Mahkeme ceza kesse bile adamlar hapse girmeyecekse bunun bir anlamı yok” dedi. Yargılamaların birlikte yürütülmesi gerektiğini belirten Tülek, “Bozkurtlar ve belediyeciler iş birliği yapmış; hepsinin birlikte yargılanması ve olası kastın değerlendirilmesi gerekiyor. İsias normal bir deprem davası değildir. Malzeme, işçilik ve ruhsatta ciddi usulsüzlükler var.” ifadelerini kullandı.
Tülek, “Bunda da olası kast vermeyeceklerse mahkemeleri kapatsınlar” dedi.

Sena Bundak Topukcuoğlu:“Tüm sorumlular olası kastla yargılanmalı”
İsias Otel’de oğlu Mert Niyazi Topukcuoğlu’nu kaybeden Sena Bundan Topukcuoğlu, çocuklarını kaybetmenin yarattığı derin acıyı anlatarak, 6 Kasım’daki kamu görevlileri duruşmasından beklentilerini dile getirdi. Topukcuoğlu, tüm sorumluların ve kamu görevlilerinin gerekli cezayı alıp tutuklanmaları gerektiğini söyledi.
Topukcuoğlu, “Eğer onlar doğru dürüst denetlese, yapı ruhsatlarını ve izinleri vermeseydi bu katil bina hiç olmazdı. Çocuklarımız şimdi yanımızda olacaktı” diyerek, belediye ve yetkililerin kusurlarının çocuklarının ölümüne yol açtığını vurguladı.
Topukcuoğlu, “Ben bu duruşmaya gidemiyorum. Geride kalan çocuğumun korkuları var; abisini kaybettiği topraklara beni de göndermek istemiyor. Bu yüzden burada kalarak davayı takip etmek zorundayım” ifadelerini kullandı.
Topukcuoğlu, tüm sorumluların olası kastla yargılanmasını ve en ağır cezanın verilmesi gerektiğini vurguladı.

#isiasortakdavamız


















