1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Tanımayan ve tanınmayan...
Tanımayan ve tanınmayan...

Tanımayan ve tanınmayan...

Hatırlatalım... Türk medyası nasıl pompalamıştı... Sadece Türk medyası mı ? Siyasetçileri de.... Öyle bir pompalamışlardı ki, herkes nerdeyse, Lefkoşa’daki AEL-FB futbol karşılaşmasında çıkacak olaylarda kaç kişinin yaralanabileceğini kaç ki

A+A-

 

 

Hatırlatalım... Türk medyası  nasıl pompalamıştı...  Sadece Türk medyası mı ? Siyasetçileri de.... Öyle bir pompalamışlardı  ki,  herkes  nerdeyse, Lefkoşa’daki  AEL-FB  futbol karşılaşmasında  çıkacak olaylarda kaç kişinin yaralanabileceğini kaç kişinin ölebileceğinin hesabını bile yapmaya başlamıştı.

Karşılaşma öncesinde  günlerce, dili olan (ve her zaman herşeyi bilenler !)  habire konuştu babam konuştu...  Elinde kalem olan  (ve hep herşeyi  bilenler ! ),  günlerce,  habire yazdı babam yazdı...  

‘Bayrak’ konusu mu istersiniz ? Sloganlarlar konusu mu ?...  Apoel  taraftarlarının ‘olay’ hazırlıkları (!) konusunda istihbarat bilgileri (!!!) mi ?...  Neler neler.... Sanki bir futbol karşılaşması değil bir meydan muharebesine hazırlanılıyordu.

Türkiye  medyasının baştacı ettiği bir ‘hıyarcı’,  daha da ileri gitti. Rumları bıraktı Kıbrıs Türkü’ne  saldırdı.  Adam Kıbrıslı Türkü, vatanını  satmaya hazır,  hainler ilan etti... Kendi gibi ‘hıyarcı’ değillerse de ‘seyyar sokak-satıcısı’ bazı abilerini de örnek alarak...

Sadece Kıbrıs adasının değil, Türkiye’nin, hatta dünyanın da sahibi olduğunu zanneden parlak mı parlak, akıllı mı akıllı,  ‘dahi’  bir politikacı da konuştu... Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs Cumhuriyeti için, “Kabile midirler, Devlet midirler göstersinler bakalım...” deyiverdi...

Sonra ne oldu ?

‘Tanımayan (!)  Devlet’in futbol takımı, ‘Tanınmayan (!)  Devlet’e, Yunanistan yoluyla  geldi,  paşa paşa maçını yaptı ve gitti... Herkes şaşkın şaşkın bakakaldı. Bir olay çıkmasını  günlerdir bekleyenler çok ama çok büyük bir hayal kırıklığına uğradı, nerdeyse karalar bağladı.  Halbuki ne güzel olurdu (yıllar önce bir liderimizin de söylediği gibi) ‘Davamız’ uğruna birkaç (!) kişinin ölmesi....

‘Tanımayan (!) Devlet’in’ futbol takımının oyuncuları, anlı şanlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, ‘Tanınmayan Devlet’in sınırları içindeki Hilton Oteli’nin  pencerelerinden, uzaktan seyretti....

Fenerbahçe takımı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin,  sayısı bini aşkın,  Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı da olan Kıbrıslı Türklerini de, maçın oynandığı  ‘Tanınmayan’ Güney Kıbrıs’taki stadyumda tanıdı...

Sonra ‘Tanımayan  (!) Devlet’in temsilcileri ‘Tanınmayan (!) Devlet’in ‘Tanınmayan’ (!)  havaalanından uçarak,  yükseklerden,  ‘Tanınan’ (!) ‘Devlete’ el sallayarak, sessiz ve sakin evine döndü. Daha öncekilerin yaptığı gibi.

Karşılaşma bitti, gelen  sessiz sadasız geldi,  giden sessiz sadasız gitti. Ama hayret... Günlerce gürüldeyenlerde  tısss yok... Sorular da havada kaldı.

‘Hıyarcı’ AEL maçında Türk bayraklarını görünce ne yaptı, ne düşündü bilmem. Herhalde “Ben söylemesem  anlı şanlı Türk bayrağımızı sallamak akıllarına bile gelmeyecekti” demiştir.

O Büyük Devlet Adamı’na göre Kıbrıs Cumhuriyeti, “Kabile’ mi ? ‘Devlet’ mi ?” sınavını geçti mi ? sorusu da cevapsız kaldı.

“Tanımayan’ Devlet’in kafilesindekilerin pasaportlarında “Kıbrıs Cumhuriyeti” vizesi ve damgası var mı yok mu ?”  sorusunun da cevabını bilen yok.

***

İstanbul’daki rövanş maçı da oynandı.  Ama karşılaşma öncesinde  “Kabile Mi Devlet Mi ? sorusu  Türkiye için de geçerli mi değil mi ?” sorusu hiç sorulmadı.

Çok ilginçtir karşılaşmada, stadyumda, izleyicilerde Türk Bayrakları yoktu. KKTC Bayrağı da yoktu. UEFA müdahale etmiş ve özellikle de KKTC bayraklarını toplatılmış.

Türkiye ligi karşılaşmalarının çoğunda gördüğümüz ilginç bazı pankartlar da yoktu.  Vardı da onları da birileri mi toplattı ? Bilgimiz yok.

Karşılaşma boyunca, Türkiye ligi karşılaşmalarında bolca duyduğumuz küfürler de olmadı. Hatta ve hatta,  sahaya, kendi aralarında oynadıkları maçlarda yaptıkları gibi  bozuk para, çakmak, çakı, şişe, sis bombası atanlar da yoktu...

Geçtiğimiz haftalarda oynanan Trabzonspor-Bursaspor karşılaşmasında bile polis, stada gelen sporseverler (!!!) üzerinde,  7 bıçak, 6 döner bıçağı, 1 satır, 7 şiş, 9 meşale, 32 patlayıcı maytap bulmuştu. Sporseverlerin (!!!) bu karşılaşmaya döner bıçağı, kasatura, meşale, patlayıcılar ve hatta (Rakip Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (!) –Rum takımı olduğuna göre), makineli tüfek, tabanca, roketatar ve el bombası götürmeleri de olasıydı. Bu da olmadı veya önlendi. Çünkü hiç kimsenin Türkleri ‘kabile’ sanması istenmiyordu.

Ve sonunda, olması gerektiği gibi oldu herşey. Bir spor müsabakası daha yapıldı ve bitti. Savaş çıkmadı, ölen de olmadı, yaralanan da.  Ne Kıbrıs Cumhuriyeti ‘kabile’ olup olmadığını kanıtlamak zorunda kaldı ne de Türkiye Cumhuriyeti.

Ama en önemlisi,  Kıbrıslı Türk, ‘Tanımayan Devlet’in takımı ile ‘Tanınmayan Devlet’in takımlarını yüreği burkularak izledi bir kez daha.  Bundan önce çok kez izlediği gibi. Ve,  Türk ve Kıbrıs Cumhuriyeti Bayrakları’nın yanyana dalgalanacağı, bundan sonraki siyasi toplantılar, uluslararası atletizm müsabakaları, uluslararası yarışmalar, basketbol, futbol, voleybol karşılaşmalarını beklemeye başladı.

Ama, Kıbrıs Türklerinin gözleri, Saraçoğlu tribünlerinde, elinde Türk bayrağı, ne kadar büyük bir milliyetçi (!) olduğunu kanıtlamak istercesine yırtınan ‘hıyarcıyı’ aradı durdu. Ama bulamadı, göremedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1336 defa okunmuştur