
'Tam bağımsız' değil, 'uydu'!
29 sene önce kurduğumuz KKTC devleti için 29 yıldır avutuluyor, uyutuluyoruz.
Sanki Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin (KTFD) suyu çıkmıştı da, Kıbrıslı Türkleri dünyadan tamamen izole eden KKTC’yi kurduk!
KTFD’nin şimdiki ‘devlet
29 sene önce kurduğumuz KKTC devleti için 29 yıldır avutuluyor, uyutuluyoruz.
Sanki Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin (KTFD) suyu çıkmıştı da, Kıbrıslı Türkleri dünyadan tamamen izole eden KKTC’yi kurduk!
KTFD’nin şimdiki ‘devlet’ten ne farkı vardı?
Başkanı, hükümeti, parlamentosu, yargısı, anayasası ve yasalarıyla, daireleri ve kurumlarıyla bir ‘devlet’ örgütlenmesiydi o da…
Adını değiştirip dünyayı karşımıza almak yerine, ‘federal çözüm’ün Kıbrıs Türk kanadına atıf yapan KTFD’yi yaşatmak daha doğru olmaz mıydı?
Olmadı.
KKTC ilan edildi. Ve ilan edilirken ‘tam bağımsız’ olacağı dosta-düşmana duyuruldu.
KKTC’nin kurulduğu 15 Kasım 1983 günü 15 yaşında bir lise talebesiydim. Şimdi 45’lik bir ‘orta yaş’ mensubu gazeteciyim. Geriye dönüp baktığımda Kıbrıslı Türklerin geldiği noktayı ‘tam bağımsızlık’ şöyle dursun ‘tamamıyla bağımlı’ bir vaziyete geldiğini görüyor ve aklıma Sezan Aksu şarkısının şu dizesi geliyor:
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…”
**
2004 referandum dönemi hariç, geçen 29 yılda dünyadan tamamen koptuk.
KKTC ilanıyla birlikte BM çok ağır kararlar aldı.
1986’da Özal paketiyle Türkiye’den işçi akımı başladı.
1990’lı yılların başında ihracatın sonunu getiren ABAD kararı birçok üretim sektörünün sonunu getirdi.
Enflasyonist Türk Lirası’na bağımlı KKTC, sürekli enflasyon ve devalüasyonların girdabında boğuldu.
Ankara’nın yönlendirmeleriyle turizm ve üniversiteleşme hamlesi yapıldı, ancak ulaşımdaki izolasyon başta olmak üzere bu sektörler de istenen noktaya ulaşmadı.
Dıştan gelen nüfus nedeniyle emek piyasası geriledi, göç arttı.
Kuzey Kıbrıs’taki demografik yapıda büyük değişimler yaşandı.
Ve daha bir yığın olumsuz gelişme ‘tam bağımsız’ KKTC’yi her bakımdan Türkiye’ye bağımlı, hatta ‘uydu’ haline getirdi!
**
KKTC bugünkü haliyle Türkiye’nin bir ‘ilçesi’nden öteye muamele görmüyor.
KKTC’yi tanıyan tek ülke olmakla övünen Türkiye, buradaki halkın ve seçilmiş yöneticilerin iradesini dikkate almadan, kendi kendine karar verip uygular hale geldi.
Bir yandan KKTC’yi ‘tanırMIŞ’ gibi yapmaya devam ederken, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de ‘tanımazMIŞ’ gibi davranıyor.
Uluslararası hukuku ‘işine geldiği gibi’ kullanan Ankara, çoğu zaman da ‘kaba güç’ göstererek tehditler savurmaktan geri durmuyor.
**
Dışarıdan bakılınca ‘tam bağımsızlık’ hedefiyle yola çıkan KKTC mali, askeri, kültürel, ekonomik ve siyasal bakımdan bir ‘yama’ gibi duruyor.
Yabancı bir gazeteci arkadaşım “Bu durum daha ne kadar sürer? Bütçenin yarıdan fazlası daha ne kadar süre Türkiye tarafından karşılanır?” diye soruyor haklı olarak…
Cevap vermekte zorlanıyorum bu tür sorulara…
Açıkçası utanıyorum!
Bu kadar ‘bağımlı’, bu kadar ‘aciz’, bu kadar ‘yamanmış’ bir devletim olduğu için yüzüm kızarıyor.
Ve o şarkı dolanıyor dilime yeniden:
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…”

















