1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'SÜRÜ PSİKOLOJİSİ'!
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ!

'SÜRÜ PSİKOLOJİSİ'!

Özsaygı, insanın kendi düşünme gücüne güvenmesidir... Yüzyılların kültürel ve sosyal mirasını biriktirerek yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar binbir türlü mücadeleden de geçerek gelen bu toplum, maalesef şu son yıllarda hayatının ve geleceğinin kendi

A+A-


                                               


Özsaygı, insanın kendi düşünme gücüne güvenmesidir...

Yüzyılların kültürel ve sosyal mirasını biriktirerek yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar binbir türlü mücadeleden de geçerek gelen bu toplum, maalesef şu son yıllarda hayatının ve geleceğinin kendi aklına bağımlı olduğu gerçeğini göremiyor!


TESLİM OLUŞ BAŞKALARININ ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANMAKLA BAŞLAR !

Özellikle son dönemlerde giderek daha da artan bir biçimde, seçtiğimiz, özellikle de halen toplumun iradesiyle iktidarda olan vekillerin birçoğu hep "çok az şey biliyoruz, o yüzden de "Anadolu tipi "akıl hepimize yeter" demektedirler!
Toplum olarak da böylelikle, kendi otoritemizi seçerken, anlamak yerine itaat etmek, düşünmek yerine inanmayı seçiyoruz!

Peki ama inanç daha mı güvenlidir?
Hayır...
Özellikle de bir toplumun teslim oluşu başkalarının üstünlüğüne inanmakla başlar.
Bu yola yönelirseniz, gerçekliği artık başkalarının istediği gibi hissedersiniz; artık tek rehberiniz duygular olur...
Sürü psikolojisi denilen olgu işte tam da budur...
İnanca dayalı olarak, üstünlüğünü kabul ettiğiniz başkaları tarafından istenilen yere sürüklenen, istenildiği gibi harekete geçirilen bir toplum gerçekliği...


AKLIMIZ HATA YAPABİLİR AMA AKILSIZ KALMAK HATASIZ YAPMAZ !

Düşünce, akıl ve mantığın bir parçasıdır...

Kendi bilgimizin sınırları içerisinde yaşamak ve o sınırları hayatınızın ulaşılabilecek olası sınırlarına kadar genişletmeye çalışmak; aklımızı inancın ve başkalarının otoritesinin etkilerinden temizler.

Her şeyi bilir durumda olmadığımızı kabulleniriz, ama Sn.Akça'nın "zombisi" rölüne sıvanmanın, bize her şeyi bilme olanağı getirmeyeceğini de görürüz.

Evet, aklımız hata yapabilir ama akılsız kalmak bizi hatasız yapmaz...

Kendi kendimize yapacağımız bir yanlış, inanç nedeniyle kabul etmiş olduğumuz on doğrudan daha güvenlidir; çünkü kendi yanlışınızı düzeltme gücünüz vardır, oysa inançla kabul edilen bir şey, sizin doğruyu yanlıştan ayırma kapasitenizi öldürmüş olur...


OTOMATONLARA iNANMA RÜYASINDAN VAZGEÇMELİYİZ

Her şeyi bilen bir otomatonlara (hadlerini aşan, neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela) inanma rüyasından vazgeçip, insanın her bilgiyi kendi iradesi ve çabasıyla edindiği gerçeğini kabul etmeliyiz;  insanın bu evrendeki farklı yanının bu olduğunu, doğasının, ahlakının, onurunun bu olduğunu anlamalıyız...

Ahlâk alanında, mükemmellikten azının asla yeterli olmayacağını kabul etmeliyiz.
Ama mükemmellik birilerinin mistik ahlâk anlayışına göre ölçülemez; bizim ahlâki durumumuz da bizim seçimimize açık olmayan kıstaslara göre değerlendirilemez...


DÜŞÜNMEK YA DA DÜŞÜNMEMEK

İnsanın bir tek temel seçimi vardır:
düşünmek ya da düşünmemek...

Önemli ve daha değerli olan;
Zekâmızın düzeyi değil, aklımızın tamamını sonuna kadar kullanmaktır.
Bilginizin çokluğu değil, mantığı bir rehber olarak kabul etmektir.

Gerçeklik alanının karşısında bir tek alan vardır; o da ölümün alanıdır.

Bir toplum kendi sevincine, neşesine ulaşma savaşından vazgeçiyorsa;
O toplumun sorunu:
toplumda değerli olanların öncelikli olmamasıdır...


Not: bu makale, salı günü bu köşede yayımlanan, bana ülkeden göç etmek durumunda kalan gencimize gönderdiğim cevabi yazının bir bölümüdür...

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1172 defa okunmuştur