1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Spor da var, müzik de var ama… O bir diş hekimi
Spor da var, müzik de var ama… O bir diş hekimi

Spor da var, müzik de var ama… O bir diş hekimi

Spor da var, müzik de var ama… O bir diş hekimi

A+A-



Firuzan Nalbantoğlu


Kemal Taşçı spor ve müzikle iç içe yaşayan, mesleğe yeni başlamış bir diş hekimi. Öğretmen ve sanatçı kimliğiyle tanınan Yıltan Taşçı’nın büyük oğlu olan Kemal Taşçı, küçük yaşta başladığı basketbola halen devam ediyor. Üniversiteyi kazanıp, 6 yıl boyunca yaşadığı İstanbul’la ilgili olarak, “Hiç İstanbul’da yaşamayı düşünmedim, 1 saniye bile. 6 yıl kaldım ama aklımda hep buraya dönmek vardı” diyor. Yeni açtığı kliniğinde, spordan ve müzikten, ülkedeki sağlık sistemine kadar pek çok şeyi konuştuğumuz Taşçı, “Yıltan Taşçı’nın çocuğu olmak hem avantajlı hem de dezavantajlı. Sevilen, saygı duyulan bir babanın çocuğu olmak güzel. Ama sürekli olarak Yıltan Taşçı’nın ‘oğlu’ olarak anılmak, zaman zaman gölgesinde olmak bazen sıkıcı bir şey” diyor. Efes Pilsen’e transfer olan ilk Kıbrıslı Türk olan Taşçı, ülkede her konuda olduğu gibi basketbolda da hedefsizlik sıkıntısı olduğunu söylüyor.
Taşçı: Gelecek yok, çocuklar kopup gidiyor


Nasıl başladı bu basketbol işi? Yurt dışında başarıların da var…

Basketbola, 1994 yılında, babamın tavsiyesi ile ilk olarak Şehit Tuncer İlkokulu’nda başladım ve uzun yıllar devam ettim. 1998 yılında, Efes Pilsen’in yıldız takımına transfer oldum. Efes Pilsen’e transfer olan ilk Kıbrıslı Türküm. Farklı bir tecrübeydi. Ailemden uzak, iki ay orda kaldım. Bu tecrübem iki ay sürdü çünkü eğitimimi sürdürmek için döndüm ve basketbola burada devam ettim. Yedi Tepe Üniversitesi’nde okuduğum müddetçe sporcu bursu aldım ve okulun takımında yer aldım. Basketbola şu an Koop-Spor’da devam ediyorum. Basketbolun geleceği profesyonellik olmadığı için tıkanır. İkincisi, çok klişe olacak belki ama bu bir gerçek, ambargolardan dolayı kapalı kutu gibiyiz, bir türlü açılamıyoruz. Gelecek açısından bir şey vaat etmiyor basket. Gelecek olmadığı için de genç ve yetenekli çocuklar kopup gidiyorlar. Hedefsizlik sıkıntısı da var. Herkeste ‘bu memlekete ne olacak’ olayı var.
Peki basketbol federasyonu, futbol federasyonu gibi, Güney Kıbrıs’la temaslarda bulunuyor mu?
Basketbolda güneyle hiçbir temas yok fakat hakkını verelim son üç sezondur Türkiye basketbol federasyonuyla iyi ilişkiler var. Federasyon karması olarak Fast Break adı altında üç sezondur Türkiye bölgesel liginde karşılaşmalar yapıyoruz. Bu bir devinim yaratır. Biraz olsun dışarıya açılan bir kapı olabilir ince bir aralık da olsa.  Bakınız, bu bölgesel lig karşılaşmalarında, başarılı birkaç gencimiz Türkiye’de keşfedildi ve antrenmanlara çıktılar.

“Mesleğin geleceği kötü”

Diş Hekimliği’ni nasıl seçtin? Yeni bir hekim olarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde mesleğin durumunu nasıl görüyorsun?
Diş hekimliği hiç aklımda yoktu. Ben daha çok mimarlık veya mühendislik düşünüyordum. Babamın yönlendirmesiyle diş hekimliğine girdim ama şu an mesleğimi çok seviyorum. Okulu 2008’de bitirdim. Mesleğin geleceği çok kötü burada. Avukatların başına ne geldiyse hekimlerin de başına gelecek. Bir gerçek var; ülke nüfusu ve bir de hekim sayısı. Ülke nüfusuna göre hekim sayısı çok fazla. Bir de YDÜ’nün diş hekimliği fakültesi açması bunu üzerine tuz biber ekledi. O yüzden gelecek açısından çok sıkıntılı.


Müzikle de uğraşıyordun… Sanırım bu babadan da gelen bir şey.


Müzik var. Eskiden daha profesyoneldi artık hobiye döndü. Artık hangisine yetişebilirim bilemedim. Basketbol, hekimlik, evlilik… Müzik direkt babadan gelen bir şey. Yıltan Taşçı’nın çocuğu olmak hem avantajlı hem de dezavantajlı. Sevilen, saygı duyulan bir babanın çocuğu olmak güzel. Ama sürekli olarak Yıltan Taşçı’nın ‘oğlu’ olarak anılmak, zaman zaman gölgesinde olmak bazen sıkıcı bir şey.


Kıbrıs’ın Kuzeyinde müzik…

Birkaç iyi grup var. Rast, Unreal, Strange Union bence çok iyi gruplar ve bu grupların ciddi çabaları var. Okan Ersan mesela çok büyük bir başarı. Beni en çok üzen konulardan biri de yetenek olarak Türkiye’den kat be kat üstünüz ama oralarda kendimize yer bulamıyoruz. Bir de yeni gelen nesille ilgili sıkıntılar var. Gençlerin yerine, aileleri her konuda inisiyatif alıyor ve çocuklar sorumluluk almaktan kaçıyor. Aileler çok fazla titiz ve korumacı. Bir süre sonra çocuklarda sorumluluk alma diye bir olay kalmıyor. Çocuklar pek çok konuda organize olamıyor. Ülke olarak tüm hayatımız paraya endeksli. ‘Paran kadar insansın’ olayı var. Toplumun geneli, daha fazla para kazanmak için mutsuz oldukları işlerle uğraşıyor. ‘Bütün gün oturayım ama 1.500 TL maaş alayım’ olayı var. İnsanların kalitesi ve değeri parayla ölçülüyor. Maaş beğenmeme durumumuz var.

“Nüfus çok, hizmet yetersiz”

Ne zaman özel kliniklerden vazgeçip devlet hastanelerine geri döneceğiz?


Şu anda devlet hastanesi teknolojik olarak sıkıntılı, doktor açısından problemimiz olduğunu düşünmüyorum ama sistemin en büyük sıkıntısı acil vakaların gerektiği kadar ilgi görememesi. Düzen sıkıntısı var. Giden hasta sistemli sağlık hizmeti alamıyor. Bir doktorun günde 100 hasta bakması doğru değil. Devletin hastanelere hem istihdam artışı yapması hem de teknolojiyi iyiye çekmesi lazım. Yetersiz donanımımız var. En basit örneği geçtiğimiz günlerde Mağusa’da ortaya çıkan H1N1 virüsünün tahlillerini kontrol edecek donanımımız yok. Bir de, nüfus arttıkça, hastanelerin yükü de artıyor. Çok fazla vatandaşlık olduğu için hastaneler bu yükü kaldırmıyor. E elindeki teknoloji ile bu nüfusa verebileceğin hizmet de yetersiz oluyor. Fakat şunu söyleyeyim, özel klinik ve hastanelerin standartları çok yüksek, verdikleri hizmet Türkiye’deki özel hastanelerin standartlarında.
Peki mesleğe yeni başlayan bir hekim olarak doktorların hem özelde hem de devlette çalışmasıyla ilgili ne düşünüyorsun?
Doktorları aslında haklı buluyorum. Hastanede o kadar çok hasta bakıyorsun ama maaş çok düşük. Ama bir yandan da devlette çalışırken, özelde çalışmaması lazım çünkü etik değil. Sen hem devlette hem de özelde çalışırken, çok rahatlıkla hastayı manipüle edip kendine çekebilirsin. Devlet olarak,  çalışma hayatına yeni başlayan bir doktora gidip 2 bin TL maaş verirsen o da gidip özelde çalışmak ister. Senin devlet olarak rakamı yukarıya çekmen gerekir ki doktor özele gitmek istemesin.  Ama dediğim gibi, bence devlette çalışan bir hekimin özelde de çalışması doğru değil, etik değil.

Bu haber toplam 3904 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 100. Sayısı

Adres Kıbrıs 100. Sayısı